Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana

Yazılarımın başında yine benim fotoğrafımı gördünüz ve tabii, tahmin ettiğiniz gibi loto bana...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Yazılarımın başında yine benim fotoğrafımı gördünüz ve tabii, tahmin ettiğiniz gibi loto bana çıkmadı. Kime çıktıysa, hayrını görsün, güle güle harcasın.. Dedikten sonra,

Bu gün bazı gazetelerin başyazarlarının yazısını okudum ve , bağımsız bir yazar olmanın, daha doğrusu, bir gazetede köşe yazarlığı yapmıyor olmanın, onların tabiriyle, gazeteci "olmamanın" dayanılmaz hafifliğini fark ettim. Çünkü ister istemez bir taraf olmak zorundasınız, ya yandaş olacaksınız, ekmek paranızı kazanmak için, ya da karşıt medyada yer alacaksınız. Ancak karşıt medyada yer almak, bu günün şartlarında en zor olanı, cam kırıkları üstünde yürümeye benziyor. Her an, elinize ayağınıza, bir şeyler batabilir. Bazı kelimeleri ağza almak bile, insanları ürkütür hale gelmiş, hatta normal vatandaş bile, yaptığı telefon konuşmalarında, o paşaları bile , terör örgütü zanlısı sayan operasyonun adını ağzına bile almak istemiyor ve telefonlarının dinlendiği paranoyasına kapılıyor. Aman bizi de, içeri alırlar korkusu taşıyor. Bu çok acı verici bir durum. Aynı zamanda traji komik, mizah yazar ve çizerleri içinse, iş açıklığı anlamına geliyor, keza bana göre kara mizahın çağ atlayacağı bir dönem.

Belediye başkan adaylarından tutun da, liderlere varıncaya kadar enteresan sözler havalarda uçuşuyor. Mesela Başbakan" ın meeting konuşmasını renklendiren Mahzuni" den; okuduğu şiirin dizeleriyle "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" repliği, "One minute" ın dan sonra gelen replik olmalı, çünkü halkın büyük çoğunluğunun, şimdiki durumunu anlatıyor..

Bir diğer atışmada, "yemekteyiz"i aratmıyor. Başabakan diyor ki Baykal" a; " aman çok höşmerim yeme şekerin çıkar" Baykal" da cevap veriyor; " Benim şekerim gayet iyi, höşmerim yemekle çıkmaz ama Başbakan" ın ki, hep yüksek, çok yemekten herhalde." Diye yanıtlıyor.

Büyükşehir belediye başkan adaylarına baktığımızdaysa, orada da tatlı bir rekabet görüyoruz, her tarafımız bayram yeri gibi bayraklarla dolanmışken, Kılıçdaroğlu" nun , Obama" nın yolunu izlediğini görüyoruz. Yani, o da, Amerikan Başkanı gibi, kendisine Facebook" da sayfa açmış, fanlarının sayısı da 100.000 i buluyormuş. Bir karşıt grupta; "Kadir Topbaş Sim City oynamayı bilmez grubu" burada da, sanal ortamda, herkes belediye başkanı olup şehri idare edebiliyormuş. Nasıl olduğuna bakarsak; Kasanızda belli miktar para oluyor, sonra hem kendi paranızı arttırıyor, hem de şehre hizmet ediyorsunuz, yalnız bu oyundaki, yani Sim City" de ki fark, halkın habire dışarı çıkıp, belediye başkanını protesto etmesi , yani gerçekte bizde olduğundan farklı olması..E tabii o oyunda öyle, bizde halka vur ensesine tokatı, al ağzından lokmayı…

İşte böyle, niye bu gün böyle tarji komik bir tablo çizdiğime gelince, diyorum ki, acaba loto bana çıkmadı da ondan mı böyle karamsar oldum, e hadi öyle diyelim de öyle olsun..

Sağlıcakla kalın..

">

Yazılarımın başında yine benim fotoğrafımı gördünüz ve tabii, tahmin ettiğiniz gibi loto bana çıkmadı. Kime çıktıysa, hayrını görsün, güle güle harcasın.. Dedikten sonra,

Bu gün bazı gazetelerin başyazarlarının yazısını okudum ve , bağımsız bir yazar olmanın, daha doğrusu, bir gazetede köşe yazarlığı yapmıyor olmanın, onların tabiriyle, gazeteci "olmamanın" dayanılmaz hafifliğini fark ettim. Çünkü ister istemez bir taraf olmak zorundasınız, ya yandaş olacaksınız, ekmek paranızı kazanmak için, ya da karşıt medyada yer alacaksınız. Ancak karşıt medyada yer almak, bu günün şartlarında en zor olanı, cam kırıkları üstünde yürümeye benziyor. Her an, elinize ayağınıza, bir şeyler batabilir. Bazı kelimeleri ağza almak bile, insanları ürkütür hale gelmiş, hatta normal vatandaş bile, yaptığı telefon konuşmalarında, o paşaları bile , terör örgütü zanlısı sayan operasyonun adını ağzına bile almak istemiyor ve telefonlarının dinlendiği paranoyasına kapılıyor. Aman bizi de, içeri alırlar korkusu taşıyor. Bu çok acı verici bir durum. Aynı zamanda traji komik, mizah yazar ve çizerleri içinse, iş açıklığı anlamına geliyor, keza bana göre kara mizahın çağ atlayacağı bir dönem.

Belediye başkan adaylarından tutun da, liderlere varıncaya kadar enteresan sözler havalarda uçuşuyor. Mesela Başbakan" ın meeting konuşmasını renklendiren Mahzuni" den; okuduğu şiirin dizeleriyle "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" repliği, "One minute" ın dan sonra gelen replik olmalı, çünkü halkın büyük çoğunluğunun, şimdiki durumunu anlatıyor..

Bir diğer atışmada, "yemekteyiz"i aratmıyor. Başabakan diyor ki Baykal" a; " aman çok höşmerim yeme şekerin çıkar" Baykal" da cevap veriyor; " Benim şekerim gayet iyi, höşmerim yemekle çıkmaz ama Başbakan" ın ki, hep yüksek, çok yemekten herhalde." Diye yanıtlıyor.

Büyükşehir belediye başkan adaylarına baktığımızdaysa, orada da tatlı bir rekabet görüyoruz, her tarafımız bayram yeri gibi bayraklarla dolanmışken, Kılıçdaroğlu" nun , Obama" nın yolunu izlediğini görüyoruz. Yani, o da, Amerikan Başkanı gibi, kendisine Facebook" da sayfa açmış, fanlarının sayısı da 100.000 i buluyormuş. Bir karşıt grupta; "Kadir Topbaş Sim City oynamayı bilmez grubu" burada da, sanal ortamda, herkes belediye başkanı olup şehri idare edebiliyormuş. Nasıl olduğuna bakarsak; Kasanızda belli miktar para oluyor, sonra hem kendi paranızı arttırıyor, hem de şehre hizmet ediyorsunuz, yalnız bu oyundaki, yani Sim City" de ki fark, halkın habire dışarı çıkıp, belediye başkanını protesto etmesi , yani gerçekte bizde olduğundan farklı olması..E tabii o oyunda öyle, bizde halka vur ensesine tokatı, al ağzından lokmayı…

İşte böyle, niye bu gün böyle tarji komik bir tablo çizdiğime gelince, diyorum ki, acaba loto bana çıkmadı da ondan mı böyle karamsar oldum, e hadi öyle diyelim de öyle olsun..

Sağlıcakla kalın..

Tüm yazılarını göster