Bizim gibi geri kalmış ülkelerde insanlar nelerle ilgilenir, nelerle meşgul olur?
Kısa bir cevap verecek olursak; elbette bize sunulanla.
Son günlerde, sokakta, kahvede, işyerinde, aile meclisinde, zamları ve hayat pahalılığını düşünmezsek, en çok konuşulan iki konu vardır. Birincisi klasik bir futbol sohbeti, diğeri kripto para.
Birikim yapamayan, gelecek korkusu olan çoğu insan az parayla çok kazanmak için elindekini, avucundakini kriptoya yatırıyor.
Elbette hem dünyada, hem ülkemizde büyük paralarla çok para kazanmanın bir yolu kripto para. Sadece kısa yoldan para kazanmak da değil, geleceğin çakıl taşı, geleceğin değerli metası.
Yenidünya, teknolojinin belirlediği ölçüde yaşam sunacak bize.
Yen zenginler hep teknolojiye yatırım yapanlardan çıkacak.
Bu bize sunulan kısmı elbette!
Bu gelişmenin, yeniliğin arkasında büyük, pahalı bir yatırım var.
Teknolojik gelişme geleceği kurguluyor.
Bir önceki, sanal artık gerçek başlıklı yazımda da değindiğim gibi yakın bir zamanda sanal bir hayat bizleri bekliyor. Metaverse teknolojisiyle, sanal gözlüğümüzü takıp, sanal ortamdan, gerçek parayla satın aldığımız kripto varlığımız sayesinde arsalar alacağız, alışveriş sitelerinden, bugün bilgisayar veya mobil uygulamalarla yaptığımız gibi alış veriş yapacağız.
Oturduğumuz yerden, sanal gözlüğümüzle müzelere gireceğiz..
Tabi metaverse yeni kurgulanan bir hayat ve bu hayata biz bir şekilde tutunacağız.
Fakat perdenin ardındaki gerçeği unutmamamız lazım.
Eğer, bilimsel teknoloji, tıp alanındaki yenilikler, filmlerdeki gibi bizi bir hap bağımlısı yapmadığı sürece biz toprağa mecburuz.
Doğaya muhtacız.
Yakın gelecekte, benim tahminim 20 yıl gibi bir zamana kadar büyük savaşın içinde bulacağız kendimizi. Metaverse’de müze de gezsek, kriptoyla alışveriş de yapsak, acıkacağız.
Su ihtiyacımız olacak.
Dünya’da yaklaşık 8 milyar insan yaşıyor, ortalama yüzde birlik bir atış söz konusu. Dünyada ölüm oranı ise yaklaşık 120 bin kişi. Bir süre sonra özelikle Hindistan, Çin ve Amerika gibi kalabalık ülkelerde adım atacak yer bulunamayacak..
Pandemiye bir de bu açıdan bakmak lazım!
Hayat teknoloji üzerine kurgulanıyor ama artan dünya nüfusu için daha çok tarımsal üretim yapan ülkeler zengin ve bağımsız ülkeler olacak.
Ülkemizdeki toprak israfının önüne geçmeliyiz.
Her bulduğumuz güzel koya, tarlaya, ovalara bina dikmekten vazgeçmeliyiz. Apartman dikip, onuncu kata kış bahçesi yapacağımıza, bahçenin içine apartman dikmekten vazgeçersek daha yaşanılır bir hayat sunulur insanlara.
Dünya nüfusu hızla artarken insanoğlunun en temel ihtiyacı olan gıda üretimi de gittikçe önem kazanıyor ve tarımda yeni arayışlarla yaklaşımlara ihtiyaç duyuluyor. Erozyon, deprem gibi doğal afetler de insanların topraktan uzaklaşmasını artıran sebeplerden.
Barınmak bir ihtiyaç ama aç adam için en güzel şey yiyebileceği bir şeylerdir.
Bilgisayarı yiyemezsiniz, lüks villaları, büyük apartmanlar karınlarınızı doyuramaz.
Dünya üzerindeki azalan gıda üretiminin de düşünerek, tarımsal üretimi yaygınlaştırmalı, gıdaya yönelik üretimleri arttırmalıyız.
Teknolojiye yatırım yapan zengin olacak, ama gıdaya yatırım yapanın karnı doyacak. Bizim tarafımız hangisi olacağına çok fazla zaman kaybetmeden karar vermeliyiz.
Bu yazdıklarımdan, teknolojiden uzak durmak, bilimsel gelişmelere sırt dayamak, geleneksel tarıma daha çok zaman ve emek harcamak anlamı da çıkartılmamalı. Geçmişin acı tecrübesi, matbaa’yı 300 yıl geriden kabullenmek gibi ikinci büyük bir hata olur bu!
Elbette, teknolojiyi kullanmalı, gelişmeleri takip etmeli ama ileri yaşam için öngörü sahibi olmalıyız.
Evi, siteyi, iş yerini, fabrikayı, tarımsal üretim yapılan alanlardan uzak kurmalı, mümkünse sert zeminleri kullanmalıyız.
Bu şekilde orta vadede, üretim yapacak toprağımız elimizde kalacak ve biz, kendi tohum ve emeğimizle, en azından halkımızın karnın doyuracağız.
www.instagram.com/yolagiden
www.twitter.com/yolagiden
">
Bizim gibi geri kalmış ülkelerde insanlar nelerle ilgilenir, nelerle meşgul olur?
Kısa bir cevap verecek olursak; elbette bize sunulanla.
Son günlerde, sokakta, kahvede, işyerinde, aile meclisinde, zamları ve hayat pahalılığını düşünmezsek, en çok konuşulan iki konu vardır. Birincisi klasik bir futbol sohbeti, diğeri kripto para.
Birikim yapamayan, gelecek korkusu olan çoğu insan az parayla çok kazanmak için elindekini, avucundakini kriptoya yatırıyor.
Elbette hem dünyada, hem ülkemizde büyük paralarla çok para kazanmanın bir yolu kripto para. Sadece kısa yoldan para kazanmak da değil, geleceğin çakıl taşı, geleceğin değerli metası.
Yenidünya, teknolojinin belirlediği ölçüde yaşam sunacak bize.
Yen zenginler hep teknolojiye yatırım yapanlardan çıkacak.
Bu bize sunulan kısmı elbette!
Bu gelişmenin, yeniliğin arkasında büyük, pahalı bir yatırım var.
Teknolojik gelişme geleceği kurguluyor.
Bir önceki, sanal artık gerçek başlıklı yazımda da değindiğim gibi yakın bir zamanda sanal bir hayat bizleri bekliyor. Metaverse teknolojisiyle, sanal gözlüğümüzü takıp, sanal ortamdan, gerçek parayla satın aldığımız kripto varlığımız sayesinde arsalar alacağız, alışveriş sitelerinden, bugün bilgisayar veya mobil uygulamalarla yaptığımız gibi alış veriş yapacağız.
Oturduğumuz yerden, sanal gözlüğümüzle müzelere gireceğiz..
Tabi metaverse yeni kurgulanan bir hayat ve bu hayata biz bir şekilde tutunacağız.
Fakat perdenin ardındaki gerçeği unutmamamız lazım.
Eğer, bilimsel teknoloji, tıp alanındaki yenilikler, filmlerdeki gibi bizi bir hap bağımlısı yapmadığı sürece biz toprağa mecburuz.
Doğaya muhtacız.
Yakın gelecekte, benim tahminim 20 yıl gibi bir zamana kadar büyük savaşın içinde bulacağız kendimizi. Metaverse’de müze de gezsek, kriptoyla alışveriş de yapsak, acıkacağız.
Su ihtiyacımız olacak.
Dünya’da yaklaşık 8 milyar insan yaşıyor, ortalama yüzde birlik bir atış söz konusu. Dünyada ölüm oranı ise yaklaşık 120 bin kişi. Bir süre sonra özelikle Hindistan, Çin ve Amerika gibi kalabalık ülkelerde adım atacak yer bulunamayacak..
Pandemiye bir de bu açıdan bakmak lazım!
Hayat teknoloji üzerine kurgulanıyor ama artan dünya nüfusu için daha çok tarımsal üretim yapan ülkeler zengin ve bağımsız ülkeler olacak.
Ülkemizdeki toprak israfının önüne geçmeliyiz.
Her bulduğumuz güzel koya, tarlaya, ovalara bina dikmekten vazgeçmeliyiz. Apartman dikip, onuncu kata kış bahçesi yapacağımıza, bahçenin içine apartman dikmekten vazgeçersek daha yaşanılır bir hayat sunulur insanlara.
Dünya nüfusu hızla artarken insanoğlunun en temel ihtiyacı olan gıda üretimi de gittikçe önem kazanıyor ve tarımda yeni arayışlarla yaklaşımlara ihtiyaç duyuluyor. Erozyon, deprem gibi doğal afetler de insanların topraktan uzaklaşmasını artıran sebeplerden.
Barınmak bir ihtiyaç ama aç adam için en güzel şey yiyebileceği bir şeylerdir.
Bilgisayarı yiyemezsiniz, lüks villaları, büyük apartmanlar karınlarınızı doyuramaz.
Dünya üzerindeki azalan gıda üretiminin de düşünerek, tarımsal üretimi yaygınlaştırmalı, gıdaya yönelik üretimleri arttırmalıyız.
Teknolojiye yatırım yapan zengin olacak, ama gıdaya yatırım yapanın karnı doyacak. Bizim tarafımız hangisi olacağına çok fazla zaman kaybetmeden karar vermeliyiz.
Bu yazdıklarımdan, teknolojiden uzak durmak, bilimsel gelişmelere sırt dayamak, geleneksel tarıma daha çok zaman ve emek harcamak anlamı da çıkartılmamalı. Geçmişin acı tecrübesi, matbaa’yı 300 yıl geriden kabullenmek gibi ikinci büyük bir hata olur bu!
Elbette, teknolojiyi kullanmalı, gelişmeleri takip etmeli ama ileri yaşam için öngörü sahibi olmalıyız.
Evi, siteyi, iş yerini, fabrikayı, tarımsal üretim yapılan alanlardan uzak kurmalı, mümkünse sert zeminleri kullanmalıyız.
Bu şekilde orta vadede, üretim yapacak toprağımız elimizde kalacak ve biz, kendi tohum ve emeğimizle, en azından halkımızın karnın doyuracağız.
www.instagram.com/yolagiden
www.twitter.com/yolagiden