Erdoğan birçok uluslararası sözleşmede, yasa ve anayasa metinlerinde olan maddeleri bu kez de sanki çok yeni bir şey açıklıyormuş gibi “İnsan Hakları Eylem Planı” diye açıkladı ve “bunları 2 yıl içinde hayata geçireceğiz” dedi.
Erdoğan’ın açıklamalarında “Dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebepler temelinde hiçbir ayrımcılık söz konusu olmaksızın herkes hukuk önünde eşittir” belirlemesi de, “hiç kimsenin eleştiri veya düşünce açıklaması nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı da” var…
Erdoğan’ın söylediklerini dikkate alırsak, “19 yıllık iktidarımızda hukuk devleti olamadık ama bundan sonra, hem de öyle uzun bir sürede değil, iki yıl içinde tam bir hukuk devleti olacağız” diyor. Peki “bugüne kadar bunları niye yapmadın, 19 yıldır elini kolunu tutan mı vardı” diye sorsak, eminim Erdoğan “CeHaPe” zihniyetinden başlar işi FETÖ’ye kadar getirir, sonra da uzun uzun “yerli ve milli olmayan muhalefetin ve dış mihrakların” kendilerini nasıl engellediklerini anlatır, kendi partisi AKP şu anda ülkenin en statükocu ve en vesayetçi partisi olsa da “vesayet vurgusu” yapmadan durmazdı!
Böyle olduğu için de iktidara en yakın çevreler hariç (ki onlar bile kendi içlerinde eminim tartışıyordur) hiç kimse bu açıklamaları inandırıcı ve samimi bulmadı!
Çünkü Erdoğan ve AKP ne zaman reform dese 2010 ve 2017 referandumları örneklerinden olduğu gibi arkasından kendi iktidarını güçlendirici yasalar devreye giriyor, “güzel öneriler” lafta kalıyor!
Çünkü öyle bir noktaya geldik ki, bırakın reformu, bırakın “dışarıdan” birinin yorumunu “içeriden” AKP’li Cemil Çiçek’in söylediği gibi “hâlâ çözümü yeni kanunlar çıkarmakta arıyoruz. Dokuz binden fazla kanun var. Mesele kanun çıkarmak değil (uygulamak)” diyen binlerce kişi var…
Çünkü biliyoruz ki, bırakın yeni yasa yapmayı, mevcut yasalar uygulansa bile örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin kararına “karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" diyemezsin. Can Dündar, Erdem Gül, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala kararlarını uygularsın! Veya işine geldiğinde "adil yargılama" için kendinin hem de üç kez başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) örneğin Cemevleri için, örneğin Selahattin Demirtaş için aldığı kararları uygularsın, anayasal zorunluluğa rağmen lafa “Ey AİHM” diye girip “AİHM bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez, AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz” diyemezsin!
Çünkü, hem “masumiyet karinesi ve ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinden” bahsedip hem de Prof. Dr. Ayşe Buğra için yalnızca Osman Kavala’nın eşi olduğu için “provokatör” diyemezsin!
Mevcut yasalar bile uygulansa; Hem “geç gelen adalet, adalet değildir” deyip, hem de 7-8 yıl sonra “intikam için” davalar açtıramaz, haklarında hiçbir hüküm olmayan Demirtaş ve Kavala için kendini mahkeme yerine koyarak “terörist” diyemezsin!
Bir yandan “barolar, STK'lar ve üniversitelerden temsilcilerin de katılımıyla bağımsız bir ceza insan kurumları insan hakları izleme komisyonu kuracağız” deyip, öte yandan İHD için “canı çıkasıcası dernek” diyemezsin!
Mevcut yasaları bile uygulasan, yargı gerçekten bağımsız olsa, HDP’yi tasfiye etmek, meşru siyasetin dışına itmek için bin küsur fezleke hazırlatıp, kapatılması için kampanya yapamazsın, “milli irade” ile seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp, yerlerine kayyum atayamazsın!
KEŞKE YANILSAK!
81 Hukuk Fakültesinin 19’unda “Hukukçu Olmayan Hukuk Dekanları” olduğu, hülle yoluyla Yargıtay’da bir tek davaya girmemiş kişiyi Anayasa Mahkemesi'ne atandığı bir ortamda zihniyet değişmeden sadece kanunları değiştirmek bir anlam ifade etmiyor. Esas mesele zihniyette. Bu iktidar değişmeden, bu zihniyet mahkum edilmeden hukuku, adaleti tesis etmek mümkün değil!
Keşke tersi olsa, keşke yanılsak!
Örneğin, iktidar daha dün CHP’li milletvekillerinin Boğaziçi gözaltıları ve tutuklamaları için meclise önerdiği “küçük eylem” planına Alt Komisyon oluşturmaya “evet” dese de bizi yanıltsa!
“Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından yaşanan gözaltılar, tutuklamalar, polis şiddeti göz önüne alındığında yaşanan tüm hak ihlallerinin tespiti ile ilgili tüm incelemelerin yapılarak, gerçeklerin ortaya çıkarılması ve kamuoyuna doğru bilgi verilmesi amacıyla ivedilikle bir Alt Komisyon kurulmasını arz ve talep ederiz" diyen CHP’li milletvekillerinin bu talebi meclise geldiğinde sonucu tahmin etmek için alim olmaya gerek var mı?
“Öneriyi kabul edenler, etmeyenler… Oy çokluğuyla reddedilmiştir…”
3 Mart 2021, İstanbul
Necdet Saraç
">
Erdoğan birçok uluslararası sözleşmede, yasa ve anayasa metinlerinde olan maddeleri bu kez de sanki çok yeni bir şey açıklıyormuş gibi “İnsan Hakları Eylem Planı” diye açıkladı ve “bunları 2 yıl içinde hayata geçireceğiz” dedi.
Erdoğan’ın açıklamalarında “Dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebepler temelinde hiçbir ayrımcılık söz konusu olmaksızın herkes hukuk önünde eşittir” belirlemesi de, “hiç kimsenin eleştiri veya düşünce açıklaması nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı da” var…
Erdoğan’ın söylediklerini dikkate alırsak, “19 yıllık iktidarımızda hukuk devleti olamadık ama bundan sonra, hem de öyle uzun bir sürede değil, iki yıl içinde tam bir hukuk devleti olacağız” diyor. Peki “bugüne kadar bunları niye yapmadın, 19 yıldır elini kolunu tutan mı vardı” diye sorsak, eminim Erdoğan “CeHaPe” zihniyetinden başlar işi FETÖ’ye kadar getirir, sonra da uzun uzun “yerli ve milli olmayan muhalefetin ve dış mihrakların” kendilerini nasıl engellediklerini anlatır, kendi partisi AKP şu anda ülkenin en statükocu ve en vesayetçi partisi olsa da “vesayet vurgusu” yapmadan durmazdı!
Böyle olduğu için de iktidara en yakın çevreler hariç (ki onlar bile kendi içlerinde eminim tartışıyordur) hiç kimse bu açıklamaları inandırıcı ve samimi bulmadı!
Çünkü Erdoğan ve AKP ne zaman reform dese 2010 ve 2017 referandumları örneklerinden olduğu gibi arkasından kendi iktidarını güçlendirici yasalar devreye giriyor, “güzel öneriler” lafta kalıyor!
Çünkü öyle bir noktaya geldik ki, bırakın reformu, bırakın “dışarıdan” birinin yorumunu “içeriden” AKP’li Cemil Çiçek’in söylediği gibi “hâlâ çözümü yeni kanunlar çıkarmakta arıyoruz. Dokuz binden fazla kanun var. Mesele kanun çıkarmak değil (uygulamak)” diyen binlerce kişi var…
Çünkü biliyoruz ki, bırakın yeni yasa yapmayı, mevcut yasalar uygulansa bile örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin kararına “karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" diyemezsin. Can Dündar, Erdem Gül, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala kararlarını uygularsın! Veya işine geldiğinde "adil yargılama" için kendinin hem de üç kez başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) örneğin Cemevleri için, örneğin Selahattin Demirtaş için aldığı kararları uygularsın, anayasal zorunluluğa rağmen lafa “Ey AİHM” diye girip “AİHM bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez, AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz” diyemezsin!
Çünkü, hem “masumiyet karinesi ve ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinden” bahsedip hem de Prof. Dr. Ayşe Buğra için yalnızca Osman Kavala’nın eşi olduğu için “provokatör” diyemezsin!
Mevcut yasalar bile uygulansa; Hem “geç gelen adalet, adalet değildir” deyip, hem de 7-8 yıl sonra “intikam için” davalar açtıramaz, haklarında hiçbir hüküm olmayan Demirtaş ve Kavala için kendini mahkeme yerine koyarak “terörist” diyemezsin!
Bir yandan “barolar, STK'lar ve üniversitelerden temsilcilerin de katılımıyla bağımsız bir ceza insan kurumları insan hakları izleme komisyonu kuracağız” deyip, öte yandan İHD için “canı çıkasıcası dernek” diyemezsin!
Mevcut yasaları bile uygulasan, yargı gerçekten bağımsız olsa, HDP’yi tasfiye etmek, meşru siyasetin dışına itmek için bin küsur fezleke hazırlatıp, kapatılması için kampanya yapamazsın, “milli irade” ile seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp, yerlerine kayyum atayamazsın!
KEŞKE YANILSAK!
81 Hukuk Fakültesinin 19’unda “Hukukçu Olmayan Hukuk Dekanları” olduğu, hülle yoluyla Yargıtay’da bir tek davaya girmemiş kişiyi Anayasa Mahkemesi'ne atandığı bir ortamda zihniyet değişmeden sadece kanunları değiştirmek bir anlam ifade etmiyor. Esas mesele zihniyette. Bu iktidar değişmeden, bu zihniyet mahkum edilmeden hukuku, adaleti tesis etmek mümkün değil!
Keşke tersi olsa, keşke yanılsak!
Örneğin, iktidar daha dün CHP’li milletvekillerinin Boğaziçi gözaltıları ve tutuklamaları için meclise önerdiği “küçük eylem” planına Alt Komisyon oluşturmaya “evet” dese de bizi yanıltsa!
“Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından yaşanan gözaltılar, tutuklamalar, polis şiddeti göz önüne alındığında yaşanan tüm hak ihlallerinin tespiti ile ilgili tüm incelemelerin yapılarak, gerçeklerin ortaya çıkarılması ve kamuoyuna doğru bilgi verilmesi amacıyla ivedilikle bir Alt Komisyon kurulmasını arz ve talep ederiz" diyen CHP’li milletvekillerinin bu talebi meclise geldiğinde sonucu tahmin etmek için alim olmaya gerek var mı?
“Öneriyi kabul edenler, etmeyenler… Oy çokluğuyla reddedilmiştir…”
3 Mart 2021, İstanbul
Necdet Saraç