Soner Yalçın' ın göz altına alınmasından sonra, gazetecilerin nasıl biribirine girdiğini ve nasıl hakaretler sarf ettiğini görmek son derece üzücü aslında.
Ama daha üzücü olan basın özgürlüğünün gitgide dar alanda paslaşmalar haline dönmüş olması....Bu gün Hıncal Uluç gibi bir gazeteci bile, ben de bir gün yazılarımdan dolayı içeri alınabilirim diye, endişesini dile getiriyorsa, durum gerçekten vahim demektir. Gerçi Sabah Gazetesi' nde yazan bir kalem olarak bunu söylemesi de ayrı bir tartışma konusudur.
Uzun zamandır iddia ettiğim bir şey var. O da gazetecilerin, düşünürlerin, şairlerin, sanatçıların, kısaca sanatla ve yaratıcılık gerektiren işlerde çalışanların, duygu ve düşüncelerinden dolayı cezalandırılmamaları gerekliliği....
Diyebilirsiniz ki; Öyle ise yıllarca Nazım Hikmet gibi pek çok yazar, şair düşünce insanı yıllarca hapislerde süründü, onların günahı neydi?
Düşünmek ve düşündüğünü söylemek....
Bence yargılanmaması gereken en önemli şey düşünce.....
İnsanları harekete geçiren en önemli şey de düşünce....
İnsanı, diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği de....
Geçtiğimiz günlerde, Priştine Üniversitesi' nde, rektörün üzerine öğrenciler kırmızı boya döktüler, adamcağız durumu büyük bir olgunluk ve espri ile karşıladı. Kırmızı gravat takmıştım, az gelmiş herhalde, biraz daha döktüler dedi...
Ne kadar hoş ve olgun bir tavır.
Darısı başımıza doğrusu....
Biz de birisi bir laf söylüyor, ardından o laf 40 tarafa çekiliyor.
Saçma sapan, mantıksız, düşünceye saygı duymayan ve yargılayan bir zihniyet hakim oluyor.
Gerçekten üzülüyorum ve böyle bir dönemde kalem oynatmayı çok gereksiz görüyorum....
">
Soner Yalçın' ın göz altına alınmasından sonra, gazetecilerin nasıl biribirine girdiğini ve nasıl hakaretler sarf ettiğini görmek son derece üzücü aslında.
Ama daha üzücü olan basın özgürlüğünün gitgide dar alanda paslaşmalar haline dönmüş olması....Bu gün Hıncal Uluç gibi bir gazeteci bile, ben de bir gün yazılarımdan dolayı içeri alınabilirim diye, endişesini dile getiriyorsa, durum gerçekten vahim demektir. Gerçi Sabah Gazetesi' nde yazan bir kalem olarak bunu söylemesi de ayrı bir tartışma konusudur.
Uzun zamandır iddia ettiğim bir şey var. O da gazetecilerin, düşünürlerin, şairlerin, sanatçıların, kısaca sanatla ve yaratıcılık gerektiren işlerde çalışanların, duygu ve düşüncelerinden dolayı cezalandırılmamaları gerekliliği....
Diyebilirsiniz ki; Öyle ise yıllarca Nazım Hikmet gibi pek çok yazar, şair düşünce insanı yıllarca hapislerde süründü, onların günahı neydi?
Düşünmek ve düşündüğünü söylemek....
Bence yargılanmaması gereken en önemli şey düşünce.....
İnsanları harekete geçiren en önemli şey de düşünce....
İnsanı, diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği de....
Geçtiğimiz günlerde, Priştine Üniversitesi' nde, rektörün üzerine öğrenciler kırmızı boya döktüler, adamcağız durumu büyük bir olgunluk ve espri ile karşıladı. Kırmızı gravat takmıştım, az gelmiş herhalde, biraz daha döktüler dedi...
Ne kadar hoş ve olgun bir tavır.
Darısı başımıza doğrusu....
Biz de birisi bir laf söylüyor, ardından o laf 40 tarafa çekiliyor.
Saçma sapan, mantıksız, düşünceye saygı duymayan ve yargılayan bir zihniyet hakim oluyor.
Gerçekten üzülüyorum ve böyle bir dönemde kalem oynatmayı çok gereksiz görüyorum....