Yargı depremi

Yargı krizini AKP nasıl yorumlamalı? Cumhurbaşkanı Gül’ ün politik...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Yargı krizini AKP nasıl yorumlamalı? Cumhurbaşkanı Gül’ ün politik açıklamalarında değindiği gibi, hızla bir yargı reformuna gidilip, HSYK’ nın görev ve yetki alanına kısıtlama mı getirmeli? Yoksa, tam tersi, bu uyarıyı ciddiye alıp, kendi içinde bir revize sürecine mi girmeli?

Her halde, ikincisi daha akıllıca olur.

Hatta daha da yetkileri arttırılıp, ciddi anlamda bundan sonra gelecek tüm hukumetlerin denetlendiği bir kurum olarak,  yüksek yargı daha da güven verici bir hale getirilebilir.

 Yoksa mesele sadece  İsmailağa Cemaati’ nin, bu noktaya gelmesinden daha derin bir konu olduğuna işaret ediyor. Burada, hukumet ve yargı arasında bir güven problemi olduğu son derece açık bir şekilde gözüküyor. Her ne kadar yandaş medya bunu kabul etmese ve hoşlarına gitmese de, bu krizi böyle yorumlamak, çözümüne dair algılamayı bu yönde yapmak, her iki tarafa da fayda sağlayacaktır.

Yoksa hukumetin, başı sıkıştığı anda, yüksek yargının, yetkilerini kısıtlamaya çalışmak yerine, arttırmak niyetinde olmaları, aslında kendilerine duydukları güvenin de göstergesi olacaktır.  Belki erken seçime gitmek de, yapılacak çözümlerden biri olarak düşünülebilir.

Bir diğer, bu krize gelinmesinde  etken olarak gözüken sebeplerden birisi de, aslında hukumetin oy oranına bakmadan, Anayasa değişikliğini sürekli gündemde tutmasıdır.

Yani zaten % 34 ile görevi deviralmış bir hukumetin, anayasayı değiştirme yetkisi hukuken tabii ki var ama  işleyiş açısından  olmaması gerekir. Yani şu an varolan yönetim şeklinde bu mümkün, ancak uygulama olarak, eğer hukumet demokrasinin bu kadar yanında yer alıyorsa, bu yönde bir değişiklik yapması, ülke adına daha faydalı olacaktır diye kişisel olarak düşünüyorum.

 Çünkü halkın büyük çoğunluğunun oylarını alarak iktidara gelmiş bir hukumetin, Anayasa’ nın temel değişmez maddeleri korunarak kaldığı bir model dışında, işleyişin daha sağlıklı ve hızlı yürümesi bakımından yapacağı, günün şartlarına uygun maddelerinin değişikliği söz konusu olmalıdır.

 Yoksa, her % 10 barajını geçip iktidar olan parti, gelsin Anayasa üzerinde değişiklik yapsın. O zaman halkın büyük çoğunluğunun, onayını almış olmuyor ki.

Doğal olarak da, insanlar var olan iktidar partisinden ve icraatlerinden memnun kalmıyor.

 Aslında bu gelinen noktada, yandaş medya, karşıt medya telaffuz edilen karşıtlıktan tutun da, halkın içinde de hukumetin yaptığı uygulamlardan memnun olmayan halkın duruşuna kadar varolan  gerilimin sonucu olarak, yüksek yargının yaptığı müdaheleye şaşırmamak ve bu krizi aşmak için, içinde bulunduğumuz durumu iyi değerlendirmek gerekir.

 Bunun için en çok üzerine görev düşen taraf ta AKP olmalıdır.

Yoksa Başbakan’ ın sert ve fevri çıkışları bu krizi çözümlemeye yetmeyecektir.

 Bunu da, iki gündür, HSYK’ dan gelen sert açıklamalarla gördük.

Özetle bu kriz aslında uzun zamandır, halkın rahatsızlıkları, Ergenekon Davası nedeniyle içeri alınan, henüz suçlamalar kendilerine yöneltilmeden aylardır, içeride yargılanmayı bekleyen insanların sıkıntıları, art arda intihar eden subayların yarattığı gerilim ve bir takım cemaatlerin yarattığı irticai faaliyetlerle ilgili suçlamaların yarattığı sorunların  ve daha pek çok buna benzer olayın yarattığı karmaşanın  bir sonucudur.

Bu olayların buraya gelmesinde en büyük payı ve muhatabı  olan AKP’ nin de konuyu bu minvalde değerlendirmesi ve sağlıklı karar alması açısından bu noktaları gözden kaçırmaması gerekir.

Halk açısından krizi yorumlayacak olursak da, yargının tarafsızlığı ve gücü insanlar üzerinde önemli ölçüde güven sağlamıştır ve bu müdaheleyi aslında olumlu bir hareket olarak değerlendirmek gerekir. Gelinen noktada bizim dışarıdan gördüğümüz, buz dağının üstündeki kısımdır evet ama bir de altında, bu olayı hazırlayan sebeplere de bakmak lazımdır.

">

Yargı krizini AKP nasıl yorumlamalı? Cumhurbaşkanı Gül’ ün politik açıklamalarında değindiği gibi, hızla bir yargı reformuna gidilip, HSYK’ nın görev ve yetki alanına kısıtlama mı getirmeli? Yoksa, tam tersi, bu uyarıyı ciddiye alıp, kendi içinde bir revize sürecine mi girmeli?

Her halde, ikincisi daha akıllıca olur.

Hatta daha da yetkileri arttırılıp, ciddi anlamda bundan sonra gelecek tüm hukumetlerin denetlendiği bir kurum olarak,  yüksek yargı daha da güven verici bir hale getirilebilir.

 Yoksa mesele sadece  İsmailağa Cemaati’ nin, bu noktaya gelmesinden daha derin bir konu olduğuna işaret ediyor. Burada, hukumet ve yargı arasında bir güven problemi olduğu son derece açık bir şekilde gözüküyor. Her ne kadar yandaş medya bunu kabul etmese ve hoşlarına gitmese de, bu krizi böyle yorumlamak, çözümüne dair algılamayı bu yönde yapmak, her iki tarafa da fayda sağlayacaktır.

Yoksa hukumetin, başı sıkıştığı anda, yüksek yargının, yetkilerini kısıtlamaya çalışmak yerine, arttırmak niyetinde olmaları, aslında kendilerine duydukları güvenin de göstergesi olacaktır.  Belki erken seçime gitmek de, yapılacak çözümlerden biri olarak düşünülebilir.

Bir diğer, bu krize gelinmesinde  etken olarak gözüken sebeplerden birisi de, aslında hukumetin oy oranına bakmadan, Anayasa değişikliğini sürekli gündemde tutmasıdır.

Yani zaten % 34 ile görevi deviralmış bir hukumetin, anayasayı değiştirme yetkisi hukuken tabii ki var ama  işleyiş açısından  olmaması gerekir. Yani şu an varolan yönetim şeklinde bu mümkün, ancak uygulama olarak, eğer hukumet demokrasinin bu kadar yanında yer alıyorsa, bu yönde bir değişiklik yapması, ülke adına daha faydalı olacaktır diye kişisel olarak düşünüyorum.

 Çünkü halkın büyük çoğunluğunun oylarını alarak iktidara gelmiş bir hukumetin, Anayasa’ nın temel değişmez maddeleri korunarak kaldığı bir model dışında, işleyişin daha sağlıklı ve hızlı yürümesi bakımından yapacağı, günün şartlarına uygun maddelerinin değişikliği söz konusu olmalıdır.

 Yoksa, her % 10 barajını geçip iktidar olan parti, gelsin Anayasa üzerinde değişiklik yapsın. O zaman halkın büyük çoğunluğunun, onayını almış olmuyor ki.

Doğal olarak da, insanlar var olan iktidar partisinden ve icraatlerinden memnun kalmıyor.

 Aslında bu gelinen noktada, yandaş medya, karşıt medya telaffuz edilen karşıtlıktan tutun da, halkın içinde de hukumetin yaptığı uygulamlardan memnun olmayan halkın duruşuna kadar varolan  gerilimin sonucu olarak, yüksek yargının yaptığı müdaheleye şaşırmamak ve bu krizi aşmak için, içinde bulunduğumuz durumu iyi değerlendirmek gerekir.

 Bunun için en çok üzerine görev düşen taraf ta AKP olmalıdır.

Yoksa Başbakan’ ın sert ve fevri çıkışları bu krizi çözümlemeye yetmeyecektir.

 Bunu da, iki gündür, HSYK’ dan gelen sert açıklamalarla gördük.

Özetle bu kriz aslında uzun zamandır, halkın rahatsızlıkları, Ergenekon Davası nedeniyle içeri alınan, henüz suçlamalar kendilerine yöneltilmeden aylardır, içeride yargılanmayı bekleyen insanların sıkıntıları, art arda intihar eden subayların yarattığı gerilim ve bir takım cemaatlerin yarattığı irticai faaliyetlerle ilgili suçlamaların yarattığı sorunların  ve daha pek çok buna benzer olayın yarattığı karmaşanın  bir sonucudur.

Bu olayların buraya gelmesinde en büyük payı ve muhatabı  olan AKP’ nin de konuyu bu minvalde değerlendirmesi ve sağlıklı karar alması açısından bu noktaları gözden kaçırmaması gerekir.

Halk açısından krizi yorumlayacak olursak da, yargının tarafsızlığı ve gücü insanlar üzerinde önemli ölçüde güven sağlamıştır ve bu müdaheleyi aslında olumlu bir hareket olarak değerlendirmek gerekir. Gelinen noktada bizim dışarıdan gördüğümüz, buz dağının üstündeki kısımdır evet ama bir de altında, bu olayı hazırlayan sebeplere de bakmak lazımdır.

Tüm yazılarını göster