Şımarın ebru hanım şımarın hatta banane banane bende istiyorum deyip elinize geleni sağa sola atıp kırıp dökün niyeymiş canım sizin hülya avşardan neyiniz eksik ki boş verin bunları vay efendim kılıçtaroğlu CHP genel başkanı olmuş yok efendim ekonomik kriz varmış işsizlik almış başını gitmiş yok efendim yok şımarın ya sizde armudun sapı var üzümün çöpü var deyip boş verin aaaa değil mi yani hem parayı taşımak zor olur mu alın üç beş kredi kartı nasılsa bedava alıyormuşsunuz gibi alın alın seda sayan gibi sizi arayan bankacıya ayol bacım öderim kaçıyom mu deyin kapatın yüzüne telefonu zuhal topal gibi çıkın kameranın karşısına öyle alt yapınızın olması gerekmiyor zaten geneli yaşlı kişiler geliyor kimine hacı amca kimine hacı teyze dersin olur biter hele ayşe armanın 4. dövmesini neresine yaptırdığınızı söylemezseniz gözüm açık gider iki elim iki yakanızda olur alim Allah öteki tarafta tabi canım şımarın gitsin şımarmak iyidir hatta biraz agresif olun şımarırken ....
Neyse Ebru hanım ben vaz geçtim siz böylede güzel ve alımlısınız gelin biz kendi yağımızda kavrulalım hem siz istesenizde istemesenizde siz şımaramazsınız bir defa tipiniz müsait değil siz ağır ablalar gibisiniz aman canım ne bilim işte takılın böyle….
Bak yahu niye ben şımaramazmışım, yapım müsait değilmiş, benim de canım var, ben de insanım.
Sevgili okurlar, bu değerli okurum, sanıyorum her yazımı takip ediyor ve akıllı mantıklı ama genellikle muhalif olmak kaydıyla, bana pek çok mail atıyor. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Yazılarıma vakit ayırıp okuduğu, güzel güzel yorumlar yaptığı için.
Ama hakikaten haklı olduğu bir taraf var. O da şımarmaya yapımın müsait olmadığı ve ağır abla olduğum konusu.
Bu durum tabii ki, çok eskilere dayanıyor.
Öğrenciliğimden başlayıp, taa bu günlere kadar gelen bir durum.
Bir kere ilkokuldayken çok çirkin bir çocuk olmak, daha özgüvenin yeni inşaa olduğu dönemde, bir belinizi büküveriyor.
Sonra lise dönemi geliyor….
Orada da sınıf başkanlığı, spor başkanlığı, 19 Mayıs’ ta okulun flamasını taşımak gibi benzer durumlar yaşanınca ister istemez sorumluluğun ağır yükü o yaş itibarı ile omuzlara yükleniyor.
Hatta şimdi uzun yıllar sonra Facebook dolayısı ile tekrar karşılaştığımız felsefe ve mantık hocamız Yasemin Hanım’ la bir anım var ki, tam olarak benim durumumu özetliyor.
O anımı da yeri gelmişken hemen paylaşayım;
Mantık dersindeyiz, dersin sonuna geliyoruz, Yasemin hanım coşmuş anlatıyor da anlatıyor.
Hava böyle şahane, kelebekler uçuşuyor, bizim okul boğazı görüyor, ben dışarılara doğru dalmış, kim bilir ne hayaller kuruyorum, fonda hocamızın yumuşak sesi, böyle tatlı tatlı geliyor.
Derken zilin acı acı çalmasıyla, anında ayağa fırlıyorum, herkes mayışmış, ben kurşun asker gibi ayakta.
Kadıncağız karşımda oturuyor, daha ayağa kalkmamış, koca gözlerini açıp bana hayretle bakıyor, kızsa bir türlü, kızmasa ayrı.
Suratıma bakıyor ve; Allah Allah, en aklı başındası bunu yaparsa, öbürleri ne yapsın diyor. Çık, çık, çık yapıp gidiyor….
Zaten 2 yıl sonra evleniyorum, ondan 2 yıl sonra da anne oluyorum.
Derken böyle yıllar yarı bilinçli yarı bilinçsiz ama full sorumlu geçiyor.
Taa ki haber spikerliğine kadar.
O işin içine girip çok çalışıp eğitimlerimi alınca bu ağır abla duruşumun da etkisi olabilir 1.5 yıl sonra da Ana haber spikeri oluyorum.
Sorumluluklar katlanarak devam ediyor.
Hayatın zorluklarıyla yüzleşiliyor.
O zaman başkalarıyla empati kuruluyor.
Derken şımarma olayları tamamen rafa kalkıyor.
Artık bundan sonra şımarma olayı benim için çok zor…
Sevgili okurum aslında çok güzel çözmüş beni, her halde sürekli yazılarımı okumasının da bunda payı vardır. Bir gün güzel ülkemde her şey daha iyi olduğunda, zayıf halkalar ezilmediğinde, insanlar daha iyi hayat şartlarında yaşadığında, ben tokken, başkaları da aç yatmadığında....
Belki yaşlılığımda bir nevi Allah rahmet eylesin Aysel Gürel durumu yaşarım diye bekliyorum. Allah’ tan ümit kesilmez tabii….
">
Şımarın ebru hanım şımarın hatta banane banane bende istiyorum deyip elinize geleni sağa sola atıp kırıp dökün niyeymiş canım sizin hülya avşardan neyiniz eksik ki boş verin bunları vay efendim kılıçtaroğlu CHP genel başkanı olmuş yok efendim ekonomik kriz varmış işsizlik almış başını gitmiş yok efendim yok şımarın ya sizde armudun sapı var üzümün çöpü var deyip boş verin aaaa değil mi yani hem parayı taşımak zor olur mu alın üç beş kredi kartı nasılsa bedava alıyormuşsunuz gibi alın alın seda sayan gibi sizi arayan bankacıya ayol bacım öderim kaçıyom mu deyin kapatın yüzüne telefonu zuhal topal gibi çıkın kameranın karşısına öyle alt yapınızın olması gerekmiyor zaten geneli yaşlı kişiler geliyor kimine hacı amca kimine hacı teyze dersin olur biter hele ayşe armanın 4. dövmesini neresine yaptırdığınızı söylemezseniz gözüm açık gider iki elim iki yakanızda olur alim Allah öteki tarafta tabi canım şımarın gitsin şımarmak iyidir hatta biraz agresif olun şımarırken ....
Neyse Ebru hanım ben vaz geçtim siz böylede güzel ve alımlısınız gelin biz kendi yağımızda kavrulalım hem siz istesenizde istemesenizde siz şımaramazsınız bir defa tipiniz müsait değil siz ağır ablalar gibisiniz aman canım ne bilim işte takılın böyle….
Bak yahu niye ben şımaramazmışım, yapım müsait değilmiş, benim de canım var, ben de insanım.
Sevgili okurlar, bu değerli okurum, sanıyorum her yazımı takip ediyor ve akıllı mantıklı ama genellikle muhalif olmak kaydıyla, bana pek çok mail atıyor. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Yazılarıma vakit ayırıp okuduğu, güzel güzel yorumlar yaptığı için.
Ama hakikaten haklı olduğu bir taraf var. O da şımarmaya yapımın müsait olmadığı ve ağır abla olduğum konusu.
Bu durum tabii ki, çok eskilere dayanıyor.
Öğrenciliğimden başlayıp, taa bu günlere kadar gelen bir durum.
Bir kere ilkokuldayken çok çirkin bir çocuk olmak, daha özgüvenin yeni inşaa olduğu dönemde, bir belinizi büküveriyor.
Sonra lise dönemi geliyor….
Orada da sınıf başkanlığı, spor başkanlığı, 19 Mayıs’ ta okulun flamasını taşımak gibi benzer durumlar yaşanınca ister istemez sorumluluğun ağır yükü o yaş itibarı ile omuzlara yükleniyor.
Hatta şimdi uzun yıllar sonra Facebook dolayısı ile tekrar karşılaştığımız felsefe ve mantık hocamız Yasemin Hanım’ la bir anım var ki, tam olarak benim durumumu özetliyor.
O anımı da yeri gelmişken hemen paylaşayım;
Mantık dersindeyiz, dersin sonuna geliyoruz, Yasemin hanım coşmuş anlatıyor da anlatıyor.
Hava böyle şahane, kelebekler uçuşuyor, bizim okul boğazı görüyor, ben dışarılara doğru dalmış, kim bilir ne hayaller kuruyorum, fonda hocamızın yumuşak sesi, böyle tatlı tatlı geliyor.
Derken zilin acı acı çalmasıyla, anında ayağa fırlıyorum, herkes mayışmış, ben kurşun asker gibi ayakta.
Kadıncağız karşımda oturuyor, daha ayağa kalkmamış, koca gözlerini açıp bana hayretle bakıyor, kızsa bir türlü, kızmasa ayrı.
Suratıma bakıyor ve; Allah Allah, en aklı başındası bunu yaparsa, öbürleri ne yapsın diyor. Çık, çık, çık yapıp gidiyor….
Zaten 2 yıl sonra evleniyorum, ondan 2 yıl sonra da anne oluyorum.
Derken böyle yıllar yarı bilinçli yarı bilinçsiz ama full sorumlu geçiyor.
Taa ki haber spikerliğine kadar.
O işin içine girip çok çalışıp eğitimlerimi alınca bu ağır abla duruşumun da etkisi olabilir 1.5 yıl sonra da Ana haber spikeri oluyorum.
Sorumluluklar katlanarak devam ediyor.
Hayatın zorluklarıyla yüzleşiliyor.
O zaman başkalarıyla empati kuruluyor.
Derken şımarma olayları tamamen rafa kalkıyor.
Artık bundan sonra şımarma olayı benim için çok zor…
Sevgili okurum aslında çok güzel çözmüş beni, her halde sürekli yazılarımı okumasının da bunda payı vardır. Bir gün güzel ülkemde her şey daha iyi olduğunda, zayıf halkalar ezilmediğinde, insanlar daha iyi hayat şartlarında yaşadığında, ben tokken, başkaları da aç yatmadığında....
Belki yaşlılığımda bir nevi Allah rahmet eylesin Aysel Gürel durumu yaşarım diye bekliyorum. Allah’ tan ümit kesilmez tabii….