Hamas lideri İsmail Heniyye’nin temmuz sonunda Tahran’da öldürülmesinden sonra bu kez onun yerini alan Yahya Sinvar da aynı akıbete uğradı.
İsrail, 7 Ekim saldırısının mimarı olarak gördüğü Sinvar’ı taş üstünde taş bırakmadığı Gazze şeridinin her köşesinde bir yıldır arıyor ama bulamıyordu. Netanyahu ve yandaşları Sinvar’ın yer altında, tünellerin en derin köşelerinde bir yerlerde saklandığını, rehineleri kendine siper ettiğini, vs. anlatıyordu.
İsrail askerleri Sinvar’la şans eseri karşılaştı ve çatıştılar. Sinvar’ın ölüm şekli İsrail söyleminin gerçek olmadığını gösterdi.
Sinvar cephenin ön saflarında Hamas direnişçileriyle beraber savaşıyordu ve son nefesine kadar, olanca gücüyle mücadelesini sürdürdü.
Değişik medya kaynaklarına göre, Mısır’a açılan Refah kapısı yakınlarında rutin devriye görevi yapan küçük bir İsrail birliği, 5 Hamas direnişçisi gördü. Tank ateşi için emir gönderildi ve biri hariç bütün mücahitler öldü – sağ kalan Sinvar idi. Bunun üzerine İsrail askerleri Sinvar’ın bulunduğu binayı omuzdan fırlatılan füzelerle vurdu, ama yaralanan ve bir kolu kopan Sinvar yine ölmedi.
İsrail askerleri bu kez Sinvar’ın bulunduğu ve harabeye dönmüş binaya FPV dron (First Person View) yolladı. Bu dronlar kamera taşır ve kullanan kişinin adeta dronun içindeymiş gibi çevreyi görmesini sağlar.
Sinvar bu kez olanca gücünü toplayıp bulabildiği taş ve tahta parçalarını fırlatarak dronla mücadele etti. Aradan 15 dakikadan fazla bir zaman geçtikten sonra İsrailli bir keskin nişancı Sinvar’ı kafasından vurarak öldürdü. İsrail’in daha sonra yayınladığı ve sosyal medyada bolca dolaşan fotoğraflarda başından aldığı yaralar net şekilde görülüyor.
İsrail askerleri öldürdükleri kişinin Sinvar olduğunu bilmiyordu. Ama cesedin ona benzediğini görünce, yapılan DNA testi kimliğini ortaya çıkardı.
Sinvar yer üstünde, muharebe yeleği giymiş, elinde AK Kalaşnikof tüfek, yanında iki korumasıyla birlikte işgalci İsrail Ordusu’na karşı direnişçi arkadaşlarıyla beraber cephe hattında savaşırken, gerçek bir komutan gibi öldü.
Filistinlilerin hafızasında şimdi elbet daha büyük bir kahraman olarak yaşayacak.
* * *
62 yaşındaki Sinvar İsrail güvenlik güçleri tarafından ilk kez 20 yaşındayken işgal karşıtı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Daha sonra Hamas’ın kurucusu Ahmet Yasin’in yakın çevresine girdi ve Hamas’ın ilk istihbarat teşkilatı MACD’ı kurudu. Teşkilatın önemli hedeflerden biri, İsrail için çalışan işbirlikçi Filistinlileri temizlemek idi.
1988’de iki İsrail askerini ve İsrail hesabına casusluk yapan dört Filistinliyi öldürmekten suçlu bulunarak, dört ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 2011’deki mahkum değiş tokuşuna kadar 23 yıl tutuklu kaldı. Hapiste İbranice öğrendi; İsrail gazetelerini, siyasetini ve kültür hayatını yakından izledi. Düşmanı yakından tanımak istiyordu. Çıktıktan sonra Hamas içinde hızla yükseldi ve Gazze içindeki kadroların en etkili isimlerinden biri oldu.
Hapishanede yazdığı, parça parça kaçırılarak basılan ve Türkçe’ye de çevrilen “Diken ve Karanfil” adlı romanı iç dünyasını, özlemlerini ve Filistin halkının acılarını yansıtır.
* * *
Şimdi ne olacak?
Yeni liderler nöbeti devralacak, Filistin halkı direnişe devam edecek.
İsrail’de 7 milyon Yahudi yaşıyor. Buna karşılık işgal altında tuttuğu Gazze ve Batı Şeria dahil, Akdeniz’den Şeria Irmağı’na kadar olan coğrafyada (yaygın ifadeyle ‘Denizden Nehre Kadar’) yaşayan Filistinli nüfusu da 7 milyon.
Makul çözüm iki devlet.
Ama İsrail’in amacı farklı. Olabildiğince çok sayıda Filistinliyi öldürmek, sefalete ve açlığa mahkum ederek başka ülkelere göçe zorlamak, kalanların en temel haklardan mahrum ikinci sınıf vatandaşlar olarak yaşadığı Yahudi Devletini kurmak istiyorlar.
İsrail bugün bile ırkçı, ırk ayrımcılığı (aparthayd) üzerine kurulu bir devlet. Temel demokratik ilkeler açısından dünyanın en rezil köşelerinden biri.
Ama Amerika ve Avrupa’daki yandaşları bugün yapılan katliamların “meşru savunma” olduğunu ileri sürüyor, İsrail’in demokrasi olduğunu iddia ediyorlar.
Açıkça söyledikleri ve hazırlandıkları gibi, şimdi İsrail’in hedefi önce Gazze şeridini, ardından Batı Şeria topraklarını ilhak etmek. Gazze’de yeni yerleşimlerin kuruluşu ve yeni sömürgelerin oluşumu yakında başlayacak.
Başarabilirlerse, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Yahudi Tapınağı (Üçüncü Tapınak) inşa edecekler.
Mücadele uzun sürecek. Bakalım İsrail’in insanlığa karşı savaşı nerelere varacak, nasıl son bulacak?
">
Hamas lideri İsmail Heniyye’nin temmuz sonunda Tahran’da öldürülmesinden sonra bu kez onun yerini alan Yahya Sinvar da aynı akıbete uğradı.
İsrail, 7 Ekim saldırısının mimarı olarak gördüğü Sinvar’ı taş üstünde taş bırakmadığı Gazze şeridinin her köşesinde bir yıldır arıyor ama bulamıyordu. Netanyahu ve yandaşları Sinvar’ın yer altında, tünellerin en derin köşelerinde bir yerlerde saklandığını, rehineleri kendine siper ettiğini, vs. anlatıyordu.
İsrail askerleri Sinvar’la şans eseri karşılaştı ve çatıştılar. Sinvar’ın ölüm şekli İsrail söyleminin gerçek olmadığını gösterdi.
Sinvar cephenin ön saflarında Hamas direnişçileriyle beraber savaşıyordu ve son nefesine kadar, olanca gücüyle mücadelesini sürdürdü.
Değişik medya kaynaklarına göre, Mısır’a açılan Refah kapısı yakınlarında rutin devriye görevi yapan küçük bir İsrail birliği, 5 Hamas direnişçisi gördü. Tank ateşi için emir gönderildi ve biri hariç bütün mücahitler öldü – sağ kalan Sinvar idi. Bunun üzerine İsrail askerleri Sinvar’ın bulunduğu binayı omuzdan fırlatılan füzelerle vurdu, ama yaralanan ve bir kolu kopan Sinvar yine ölmedi.
İsrail askerleri bu kez Sinvar’ın bulunduğu ve harabeye dönmüş binaya FPV dron (First Person View) yolladı. Bu dronlar kamera taşır ve kullanan kişinin adeta dronun içindeymiş gibi çevreyi görmesini sağlar.
Sinvar bu kez olanca gücünü toplayıp bulabildiği taş ve tahta parçalarını fırlatarak dronla mücadele etti. Aradan 15 dakikadan fazla bir zaman geçtikten sonra İsrailli bir keskin nişancı Sinvar’ı kafasından vurarak öldürdü. İsrail’in daha sonra yayınladığı ve sosyal medyada bolca dolaşan fotoğraflarda başından aldığı yaralar net şekilde görülüyor.
İsrail askerleri öldürdükleri kişinin Sinvar olduğunu bilmiyordu. Ama cesedin ona benzediğini görünce, yapılan DNA testi kimliğini ortaya çıkardı.
Sinvar yer üstünde, muharebe yeleği giymiş, elinde AK Kalaşnikof tüfek, yanında iki korumasıyla birlikte işgalci İsrail Ordusu’na karşı direnişçi arkadaşlarıyla beraber cephe hattında savaşırken, gerçek bir komutan gibi öldü.
Filistinlilerin hafızasında şimdi elbet daha büyük bir kahraman olarak yaşayacak.
* * *
62 yaşındaki Sinvar İsrail güvenlik güçleri tarafından ilk kez 20 yaşındayken işgal karşıtı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Daha sonra Hamas’ın kurucusu Ahmet Yasin’in yakın çevresine girdi ve Hamas’ın ilk istihbarat teşkilatı MACD’ı kurudu. Teşkilatın önemli hedeflerden biri, İsrail için çalışan işbirlikçi Filistinlileri temizlemek idi.
1988’de iki İsrail askerini ve İsrail hesabına casusluk yapan dört Filistinliyi öldürmekten suçlu bulunarak, dört ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 2011’deki mahkum değiş tokuşuna kadar 23 yıl tutuklu kaldı. Hapiste İbranice öğrendi; İsrail gazetelerini, siyasetini ve kültür hayatını yakından izledi. Düşmanı yakından tanımak istiyordu. Çıktıktan sonra Hamas içinde hızla yükseldi ve Gazze içindeki kadroların en etkili isimlerinden biri oldu.
Hapishanede yazdığı, parça parça kaçırılarak basılan ve Türkçe’ye de çevrilen “Diken ve Karanfil” adlı romanı iç dünyasını, özlemlerini ve Filistin halkının acılarını yansıtır.
* * *
Şimdi ne olacak?
Yeni liderler nöbeti devralacak, Filistin halkı direnişe devam edecek.
İsrail’de 7 milyon Yahudi yaşıyor. Buna karşılık işgal altında tuttuğu Gazze ve Batı Şeria dahil, Akdeniz’den Şeria Irmağı’na kadar olan coğrafyada (yaygın ifadeyle ‘Denizden Nehre Kadar’) yaşayan Filistinli nüfusu da 7 milyon.
Makul çözüm iki devlet.
Ama İsrail’in amacı farklı. Olabildiğince çok sayıda Filistinliyi öldürmek, sefalete ve açlığa mahkum ederek başka ülkelere göçe zorlamak, kalanların en temel haklardan mahrum ikinci sınıf vatandaşlar olarak yaşadığı Yahudi Devletini kurmak istiyorlar.
İsrail bugün bile ırkçı, ırk ayrımcılığı (aparthayd) üzerine kurulu bir devlet. Temel demokratik ilkeler açısından dünyanın en rezil köşelerinden biri.
Ama Amerika ve Avrupa’daki yandaşları bugün yapılan katliamların “meşru savunma” olduğunu ileri sürüyor, İsrail’in demokrasi olduğunu iddia ediyorlar.
Açıkça söyledikleri ve hazırlandıkları gibi, şimdi İsrail’in hedefi önce Gazze şeridini, ardından Batı Şeria topraklarını ilhak etmek. Gazze’de yeni yerleşimlerin kuruluşu ve yeni sömürgelerin oluşumu yakında başlayacak.
Başarabilirlerse, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Yahudi Tapınağı (Üçüncü Tapınak) inşa edecekler.
Mücadele uzun sürecek. Bakalım İsrail’in insanlığa karşı savaşı nerelere varacak, nasıl son bulacak?