Vietnam'nı ilk defa ziyaret ediyorum. 10 günlük süre içinde insan bir ülkeyi ne kadar tanır emin değilim ama görüşlerimi paylaşmak isterim.
Gezimin ilk ayağı Saigon (Ho Chi Mihn ) bende her zaman egzotik çağrışımlar yapmış bir kenti. Beni yanıltmadı. Nehirleri, köprüleri, Hollywood filmlerinden alıştığımız batakhaneleri sanki hiç değişmemiş. İkinci ayakta Vietnam'ın ortasında Okyanus sahilinde tarıma dayalı kırsal bir bölgeyi ziyaret ettim, yerel yöneticilerle görüştüm. Bölgenin baş parti yöneticisiyle yaptığım resmi görüşme sonrasında gayri resmi akşam yemeği oldukça aydınlatıcı oldu.
Gezimin son ayağında başkent Han Noi'de Obama'nın ziyareti nedeniyle düzenlenen etkinliklere katıldım. İş dünyası ve akademik çevrelerle fikir alış verişi yaptım.
Sistematik çerçeve içinde sunmak istediğim izlenimler şöyle ;
Tarih
Uzak geçmişte Vietnam ülke olarak büyük ağabeyi Çin'in ektisinde kalmış bir ülke. Kültür, din, dil ve mutfak büyük çapta Çin'den etkilenmiş. Tarihin akışı icinde Vietnam sonunda kendine özgü bir sentez yaratmış.
16.yüzyılda Katolik misyonerlerin faliyetleri ve Çin'in zayıflaması sonucu ülke 1700'lerden itibaren ciddi bir Fransız sömürgesine dönüşmüş. Misyonerlerden bir Katolik papaz Vietnam dilini Latin alfabesine dönüştürmüş ve Çin'le kültürel bağlar kopmuş.
1862-1945 Fransız Endoçini
Fransız'lar bu bölgeyi tam kontrol altına alıp tarıma dayalı bir plantasyon ekonomisine dönüştürmüşler. Tüm alt yapı ve tarım ürünleri Fransa'nın gereksinmelerine göre düzenlenmiş. Doğal olarak köylü toplumu niteliğindeki insanlar Fransız kültürüyle yoğrulmaya başlanmış. Oluşan orta sınıfta Fransız tipi bir burjuvazi standardı tutturmuş.
Bugün Vietnam yaşamının her alanında Fransız kültür mirasını hissetmek mümkün.
1946 ve Ho Chi Minh'in Sahne Alması
II.Dünya savaşından yıkık çıkan Fransa'ya karşın, Marksizim ve Leninizmle rüzgar alan Sovyetler'in bu bölgede etkin olduğunu görmekteyiz. Çin'de Mao, Vietnam'da Ho Chi Minh (HCM) yükselen liderler oluyorlar. Türkiye'de solcular arasında Mao'nun gölgesinde kalan HCM fazla tanınmaz. Bana göre üzerinde durulması gereken bir lider. Mustafa Kemal'den bir yaş büyük fakat daha uzun yaşamış bir lider. Sonuç olarak dünyanın en büyük askeri gücü Amerika'yı dize getirmiş Vietnam kahramanı.
Şair ruhlu HCM liderliğinde Komünist Kuzey önce Fransız'lara karşı sonra Güney Vietnam'da ki loyalistlere karşı sabırlı ve uzun soluklu bir savaş vermiş.
Fransız'lar HCM ve kuzeyle yükselen komünist gerillalarla baş edemeyeceklerini anlayınca, Amerikalıları dolduruşa getirip, savaşa sokmuşlar. 1964 senesinde savaşa müdahil olan ABD bir anda 500 bin askerle kendisini savaşın içinde bulmuş.
Sovyetler ve Çinliler 15 bin danışmanla uzaktan beyaz eldivenle savaşırken, ABD Vietkong'un gerilla savaşlarında büyük zaiyat vermeye başlamış. Hem dünyada hem de ABD'de kamuoyunun tersine dönmesiyle, Amerikalılar buralardan yangından mal kaçırırcasına uzaklaşmışlar. ( Günümüzde ABD'nin Suriye'de neden savaşa gönüllü olmadığını anlamak için Vietnam tecrübesini iyi analiz etmek gerekir ancak bu konu ayrı bir yazı konusu)
Sonunda Komünistler ABD'nin de bırakıp kaçmasıyla Güneyi ezip tüm Vietnam'ı birleştirmiş.
Coğrafya
Vietnam Endoçin'nin Okyanus sahilini tutmuş ince uzun bir ülke. Güney'den kuzeye 2000 bin kilometreden uzun fakat Doğu'dan Batı'ya 150 kilometre genişliğinde. 333 bin kilometre kare yüzölçümüyle Türkiye'nin yüzde 40'ı büyüklüğünde ama nüfusu 92 milyon.
Güney Vietnam müthiş sulak bir bölge. Mekong nehri ve deltası bu bölgeye damgasını vuruyor. Himalayalardan gelen Mekong nehri hatırı sayılır büyüklükte bir nehir (dünyada uzunlukta 12., Fırat 18.) Kendi adınla anılan Mekong deltasının doğal başkenti Saigon'u bu büyük nehir kültür ve ticaret merkezi haline dönüştürmüş. Güneyde inanılmaz mümbit topraklarda tarım, balıkçılık vs yapılıyor ve tam bir meyve sebze cenneti. Buralar adeta bir akarsular diyarı.
Orta Vietnam'ı gezdiğimde sudan fazla nasibini almamış Akdeniz iklimine benzer sıcak ve kuru bir iklimle karşılaştım. Burada Antalya tipi turizm teşvik ediliyor zaten çok büyük nüfuslu yerleşim merkezleride yok. Kültür balıkçılığı gelişmiş.
Kuzey Vietnam nispeten daha serin ve sanayi gelişmiş durumda. Hanoi başkent olarak bölgenin cazibe merkezi. Hanoi'in hem bir Fransız havası var hem de Komünist rejimlere mahsus devasa devlet binaları ve alanları mevcut.
Kırsal Kesimden Kareler
Vietnam'ın milli felaketi, yollardaki motorsiklet ve mopetler. İş çıkışı saatlerinde bu araçların binlercesi, evet binlercesi, sanayi sitelerinden yollara dökülüyor. Kimsenin kural tanıdığı yok, yollar adeta, kovanından çıkan arıların istilası gibi bir görüntü sergiliyor.
Kasabalardan ve köylerden geçerken yol boyunca küçük sanayci, esnaf ve kahvehaneler dizilmiş müşteri bekliyor. Bu manzara 1970li yılların Türkiye'sini andırıyor.
Bana kırsalda ilginç gelen görüntülerden biriside yol boyu yemyeşil tarlaların içine serpiştirilmiş mezarlar oldu. Toplu mezarlık yerine ölenleri kendi çalıştıkları tarlanın bir köşesine gömüyorlar. Mezarlar bakımlı görkemli sık sık ziyaret edildikleri belli.
Kentlerde Sokaklar
Çirkin yapılanma her yerde insanın karşısına çıkmakta. Fransız etkisi mimaride kendini güçlü şekilde belli ediyor. İlginç bir şey öğrendim, emlak vergisi binanın sokak cephesine göre tahsil edildiğinden, daracık cepheli, arkaya doğru orantısız uzanan ince uzun binalar insanın gözünü rahatsız ediyor. Motorsiklet ve mopetler her köşeden fırlıyor ve yaya olarak karşıdan karşıya geçmek, büyük cesaret ve maharet gerektiriyor.
Daracık sokaklarda kaldırımda üç tencere kaynatıp yarım düzine tabure atan, aşevini işletiyor ve bu işi yapanların hepsi kadın. Komünist rejimle yöneltilen ülkede adeta tüm Vietnamlılar girişimci ve herkes birşeyler satıyor. Ya da satmaya çalışıyor.
İnanç Dünyası
Halkın yüzde 45'i folklorik inançlar taşımakta. Bu inanç kümesinde kozmik kahramanlar, doğal tanrılar, aile kökeninden gelen kahramanlar yer almakta. Çatı inanç olarak Konficius'a daha yakın bir din.
Vietnam'ın yüzde 16'sı Budhist, yüzde 8'i Hristiyan. Halkın yüzde 30'u dindar değil.
İnanç dünyasının bu kompozisyonu uzun zamandır üzerinde düşündüğüm 'Nasıl oluyorda Sovyetler'de çöken Marksizm-Leninizm Vietnam ve Çin'de ayakta kalıyor' sorusuna ışık tutuyor.
Anladığım kadarıyla Uzak-Doğu dinleri Orta-Doğu dinlerinin aksine, gücünü Tanrı'dan alan kutsal bir anayasayı içlerinde barındırmıyorlar. Alternatif anayasanın yokluğunda hakim politik sistemle dini anayasa sürtüşmeye girmiyor, sonuçta çekişme yokluğu,enerji kaybını önlüyor.
1986 yılında Vietnam'ın Sovyet tipi planlı ekonomiyi terk edip sosyalist pusulalı piyasa ekonomisine geçmesi sanırım rastlantı değil. Doktrinler politik sistemin buradaki alemle konsolidasyonu sosyal piyasa ekonomisini doğurmuş gözükmekte. Bu konsolidasyon sonucu ortaya çıkan sinerji, Vietnam'ı dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi haline getirmiş ve ilerde G-20'ye girmek için çaba sarfedeceği. G-20 grubunda Türkiye'nin ciddi rakibi olması mümkün.
Anlatmaya çalıştığım sosyo-ekonomik sistemde sizlerle resmini paylaştığım genç kız bir park temizlikçisi. Hem keyifle ekip çalışması yapıyor hemde okulda okuyor. Bu resim sistemi en güzel yansıtan kare.
Ticaret Felsefesi
Burada iş yapmak isteyenlere, Saigon'da yerleşik ortağımızın anlattığı bir anektodla yol göstermek isterim. Dükkanına gelen Batılıya, ne içersiniz, çay mı kahve mi diye sorarsanız, net cevap alırsınız. Çay ya da kahve. Aynı soruyu Uzak Doğuluya sorarsanız size 'Farketmez' diye cevap verir. Uzak Doğulunun aslında size çektiği telgraf ' Sence hangisi daha iyiyse onu ikram et ' mesajıdır. Bir anlamda bir güven dialogu oluşturma girişimidir. Sizin söylemeniz gereken cümle ise ' Dün taze yeşil çay, aldım demledim, harikaydı, bugün sanada ondan ikram edeyim' şeklindeki karşılıklı güven köprüsü kurma cümlesidir. Aklınızda olsun.
">Vietnam'nı ilk defa ziyaret ediyorum. 10 günlük süre içinde insan bir ülkeyi ne kadar tanır emin değilim ama görüşlerimi paylaşmak isterim.
Gezimin ilk ayağı Saigon (Ho Chi Mihn ) bende her zaman egzotik çağrışımlar yapmış bir kenti. Beni yanıltmadı. Nehirleri, köprüleri, Hollywood filmlerinden alıştığımız batakhaneleri sanki hiç değişmemiş. İkinci ayakta Vietnam'ın ortasında Okyanus sahilinde tarıma dayalı kırsal bir bölgeyi ziyaret ettim, yerel yöneticilerle görüştüm. Bölgenin baş parti yöneticisiyle yaptığım resmi görüşme sonrasında gayri resmi akşam yemeği oldukça aydınlatıcı oldu.
Gezimin son ayağında başkent Han Noi'de Obama'nın ziyareti nedeniyle düzenlenen etkinliklere katıldım. İş dünyası ve akademik çevrelerle fikir alış verişi yaptım.
Sistematik çerçeve içinde sunmak istediğim izlenimler şöyle ;
Tarih
Uzak geçmişte Vietnam ülke olarak büyük ağabeyi Çin'in ektisinde kalmış bir ülke. Kültür, din, dil ve mutfak büyük çapta Çin'den etkilenmiş. Tarihin akışı icinde Vietnam sonunda kendine özgü bir sentez yaratmış.
16.yüzyılda Katolik misyonerlerin faliyetleri ve Çin'in zayıflaması sonucu ülke 1700'lerden itibaren ciddi bir Fransız sömürgesine dönüşmüş. Misyonerlerden bir Katolik papaz Vietnam dilini Latin alfabesine dönüştürmüş ve Çin'le kültürel bağlar kopmuş.
1862-1945 Fransız Endoçini
Fransız'lar bu bölgeyi tam kontrol altına alıp tarıma dayalı bir plantasyon ekonomisine dönüştürmüşler. Tüm alt yapı ve tarım ürünleri Fransa'nın gereksinmelerine göre düzenlenmiş. Doğal olarak köylü toplumu niteliğindeki insanlar Fransız kültürüyle yoğrulmaya başlanmış. Oluşan orta sınıfta Fransız tipi bir burjuvazi standardı tutturmuş.
Bugün Vietnam yaşamının her alanında Fransız kültür mirasını hissetmek mümkün.
1946 ve Ho Chi Minh'in Sahne Alması
II.Dünya savaşından yıkık çıkan Fransa'ya karşın, Marksizim ve Leninizmle rüzgar alan Sovyetler'in bu bölgede etkin olduğunu görmekteyiz. Çin'de Mao, Vietnam'da Ho Chi Minh (HCM) yükselen liderler oluyorlar. Türkiye'de solcular arasında Mao'nun gölgesinde kalan HCM fazla tanınmaz. Bana göre üzerinde durulması gereken bir lider. Mustafa Kemal'den bir yaş büyük fakat daha uzun yaşamış bir lider. Sonuç olarak dünyanın en büyük askeri gücü Amerika'yı dize getirmiş Vietnam kahramanı.
Şair ruhlu HCM liderliğinde Komünist Kuzey önce Fransız'lara karşı sonra Güney Vietnam'da ki loyalistlere karşı sabırlı ve uzun soluklu bir savaş vermiş.
Fransız'lar HCM ve kuzeyle yükselen komünist gerillalarla baş edemeyeceklerini anlayınca, Amerikalıları dolduruşa getirip, savaşa sokmuşlar. 1964 senesinde savaşa müdahil olan ABD bir anda 500 bin askerle kendisini savaşın içinde bulmuş.
Sovyetler ve Çinliler 15 bin danışmanla uzaktan beyaz eldivenle savaşırken, ABD Vietkong'un gerilla savaşlarında büyük zaiyat vermeye başlamış. Hem dünyada hem de ABD'de kamuoyunun tersine dönmesiyle, Amerikalılar buralardan yangından mal kaçırırcasına uzaklaşmışlar. ( Günümüzde ABD'nin Suriye'de neden savaşa gönüllü olmadığını anlamak için Vietnam tecrübesini iyi analiz etmek gerekir ancak bu konu ayrı bir yazı konusu)
Sonunda Komünistler ABD'nin de bırakıp kaçmasıyla Güneyi ezip tüm Vietnam'ı birleştirmiş.
Coğrafya
Vietnam Endoçin'nin Okyanus sahilini tutmuş ince uzun bir ülke. Güney'den kuzeye 2000 bin kilometreden uzun fakat Doğu'dan Batı'ya 150 kilometre genişliğinde. 333 bin kilometre kare yüzölçümüyle Türkiye'nin yüzde 40'ı büyüklüğünde ama nüfusu 92 milyon.
Güney Vietnam müthiş sulak bir bölge. Mekong nehri ve deltası bu bölgeye damgasını vuruyor. Himalayalardan gelen Mekong nehri hatırı sayılır büyüklükte bir nehir (dünyada uzunlukta 12., Fırat 18.) Kendi adınla anılan Mekong deltasının doğal başkenti Saigon'u bu büyük nehir kültür ve ticaret merkezi haline dönüştürmüş. Güneyde inanılmaz mümbit topraklarda tarım, balıkçılık vs yapılıyor ve tam bir meyve sebze cenneti. Buralar adeta bir akarsular diyarı.
Orta Vietnam'ı gezdiğimde sudan fazla nasibini almamış Akdeniz iklimine benzer sıcak ve kuru bir iklimle karşılaştım. Burada Antalya tipi turizm teşvik ediliyor zaten çok büyük nüfuslu yerleşim merkezleride yok. Kültür balıkçılığı gelişmiş.
Kuzey Vietnam nispeten daha serin ve sanayi gelişmiş durumda. Hanoi başkent olarak bölgenin cazibe merkezi. Hanoi'in hem bir Fransız havası var hem de Komünist rejimlere mahsus devasa devlet binaları ve alanları mevcut.
Kırsal Kesimden Kareler
Vietnam'ın milli felaketi, yollardaki motorsiklet ve mopetler. İş çıkışı saatlerinde bu araçların binlercesi, evet binlercesi, sanayi sitelerinden yollara dökülüyor. Kimsenin kural tanıdığı yok, yollar adeta, kovanından çıkan arıların istilası gibi bir görüntü sergiliyor.
Kasabalardan ve köylerden geçerken yol boyunca küçük sanayci, esnaf ve kahvehaneler dizilmiş müşteri bekliyor. Bu manzara 1970li yılların Türkiye'sini andırıyor.
Bana kırsalda ilginç gelen görüntülerden biriside yol boyu yemyeşil tarlaların içine serpiştirilmiş mezarlar oldu. Toplu mezarlık yerine ölenleri kendi çalıştıkları tarlanın bir köşesine gömüyorlar. Mezarlar bakımlı görkemli sık sık ziyaret edildikleri belli.
Kentlerde Sokaklar
Çirkin yapılanma her yerde insanın karşısına çıkmakta. Fransız etkisi mimaride kendini güçlü şekilde belli ediyor. İlginç bir şey öğrendim, emlak vergisi binanın sokak cephesine göre tahsil edildiğinden, daracık cepheli, arkaya doğru orantısız uzanan ince uzun binalar insanın gözünü rahatsız ediyor. Motorsiklet ve mopetler her köşeden fırlıyor ve yaya olarak karşıdan karşıya geçmek, büyük cesaret ve maharet gerektiriyor.
Daracık sokaklarda kaldırımda üç tencere kaynatıp yarım düzine tabure atan, aşevini işletiyor ve bu işi yapanların hepsi kadın. Komünist rejimle yöneltilen ülkede adeta tüm Vietnamlılar girişimci ve herkes birşeyler satıyor. Ya da satmaya çalışıyor.
İnanç Dünyası
Halkın yüzde 45'i folklorik inançlar taşımakta. Bu inanç kümesinde kozmik kahramanlar, doğal tanrılar, aile kökeninden gelen kahramanlar yer almakta. Çatı inanç olarak Konficius'a daha yakın bir din.
Vietnam'ın yüzde 16'sı Budhist, yüzde 8'i Hristiyan. Halkın yüzde 30'u dindar değil.
İnanç dünyasının bu kompozisyonu uzun zamandır üzerinde düşündüğüm 'Nasıl oluyorda Sovyetler'de çöken Marksizm-Leninizm Vietnam ve Çin'de ayakta kalıyor' sorusuna ışık tutuyor.
Anladığım kadarıyla Uzak-Doğu dinleri Orta-Doğu dinlerinin aksine, gücünü Tanrı'dan alan kutsal bir anayasayı içlerinde barındırmıyorlar. Alternatif anayasanın yokluğunda hakim politik sistemle dini anayasa sürtüşmeye girmiyor, sonuçta çekişme yokluğu,enerji kaybını önlüyor.
1986 yılında Vietnam'ın Sovyet tipi planlı ekonomiyi terk edip sosyalist pusulalı piyasa ekonomisine geçmesi sanırım rastlantı değil. Doktrinler politik sistemin buradaki alemle konsolidasyonu sosyal piyasa ekonomisini doğurmuş gözükmekte. Bu konsolidasyon sonucu ortaya çıkan sinerji, Vietnam'ı dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi haline getirmiş ve ilerde G-20'ye girmek için çaba sarfedeceği. G-20 grubunda Türkiye'nin ciddi rakibi olması mümkün.
Anlatmaya çalıştığım sosyo-ekonomik sistemde sizlerle resmini paylaştığım genç kız bir park temizlikçisi. Hem keyifle ekip çalışması yapıyor hemde okulda okuyor. Bu resim sistemi en güzel yansıtan kare.
Ticaret Felsefesi
Burada iş yapmak isteyenlere, Saigon'da yerleşik ortağımızın anlattığı bir anektodla yol göstermek isterim. Dükkanına gelen Batılıya, ne içersiniz, çay mı kahve mi diye sorarsanız, net cevap alırsınız. Çay ya da kahve. Aynı soruyu Uzak Doğuluya sorarsanız size 'Farketmez' diye cevap verir. Uzak Doğulunun aslında size çektiği telgraf ' Sence hangisi daha iyiyse onu ikram et ' mesajıdır. Bir anlamda bir güven dialogu oluşturma girişimidir. Sizin söylemeniz gereken cümle ise ' Dün taze yeşil çay, aldım demledim, harikaydı, bugün sanada ondan ikram edeyim' şeklindeki karşılıklı güven köprüsü kurma cümlesidir. Aklınızda olsun.