Ülkemiz İngiliz, Fransız, Avusturya başta olmak üzere 7 düvel tarafından işgal edilmiş vatanımız tamamen kuşatma altına alınarak can emniyetimiz, mal emniyetimiz, namus emniyetimiz kalmamış, esaret altında yaşamak zorunda bırakıldığımız için Cuma namazını dahi eda edemez vaziyete gelmiş, büyük bir imtihanla karşı karşıya bırakılmışız.
İngiliz’le iş tutanlar halkımıza siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda çöküntüler yaşatıp kolunu kanadını kırarak esaret altına itmeye çalışmışlardır.
Diğer yandan yıllarca halkımıza Allah’ın Peygamberi aracılığı ile gönderdiği Kur’an İslam’ı yerine, Saray İslam’ı öğretilmiştir. Halkımızda dinin, Padişahın dediklerinden ibaret olduğunu sanarak yaşam sürdürmüştür.
Padişah ve ahanesi topraklarımızı haçlının işgaline bırakınca halkımız kaderine terk edilmiştir. Virane bir hal aldırılan ülkemizde güç ve inancı elinden alınan Türk Milletinin elinde, eteğinde de bir şey kalmayınca yokluk içinde varlık mücadelesi vermek zorunda bırakılmıştır. Tablo bu iken; yurdu saran düşmana ve içerideki işbirlikçilere karşı koyarak bir direniş ve mücadele başlatmak hiçte kolay olmamıştır.
Gelin görün ki, Atatürk bütün olumsuzluklara rağmen içindeki vatan, millet, din ve bayrak aşkı bu mücadele yolunda ilk kıvılcımı yakmış ve Ehli Beyt nefesini arkasına alarak yola revan olmuştur.
Bu yolda Milli ve dini duyguları üst safhada olan Allah’ın sevgili kulu Atatürk çıktığı bu mübarek yolculukta yılmayarak yolundan şaşmamıştır.
Ülkeyi kurtarmak için mücadele veren Atatürk Hünkâr Hacı Bektaş Veli nefesinden beslenerek çok güçlü bir maneviyat zırhı giymiştir.
Atatürk, aldığı aile terbiyesi, dini eğitim ve milli eğitimle haktan şaşmayıp, batılı yok sayarak hep isabetli kararlar verip girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiş, ülkemizi düşmandan temizlemiş, Müslüman&Türk milletinin namus, şeref ve haysiyetini kurtarmıştır.
Ardından kolunun düğmesini vurmadan ülkemizi muasır medeniyet seviyesine çıkarmak için çalışmalarına başlamıştır.
Atatürk manevi olarak beslendiği Hünkâr Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin dergâhının yer aldığı Hacıbektaş ilçesinde Cemalettin Çelebi ile beraber Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş, Cumhuriyetle beraber padişahın kulu anlayışından Müslüman&Türk Milletini kurtarıp kulluk sadece Allah’a yapılır anlayışını hâkim kılmıştır. Dincilerden de çok çeken Atamız Laiklik ilkesi ile de; “Kur’an üzre dininizi doya doya rahatça yaşayın” demiştir.
Hiçbir helali haram, haramı helal yapmayan, vatanı, bayrağı ve Müslüman&Türk Milletinin çıkarlarını şahsi menfaatlerini hiçe sayarak her şeyin üstünde tutan, dürüstlük ve doğruluktan santim şaşamayan Atatürk bütün çalışmalarını merkezine Ehli Beyt anlayışının hâkim olduğu Hünkâr Hacı Bektaşi Veli felsefesini koymuştur.
Atatürk ilk olarak kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkentini Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi yapmak için karar almış, daha sonra Türkiye’nin her yerine ulaşım olarak kolay olduğu için Ankara’yı başkent yapmıştır.
Başkentimiz Ankara, manevi başkentimiz de Hacıbektaş’tır.
">
Ülkemiz İngiliz, Fransız, Avusturya başta olmak üzere 7 düvel tarafından işgal edilmiş vatanımız tamamen kuşatma altına alınarak can emniyetimiz, mal emniyetimiz, namus emniyetimiz kalmamış, esaret altında yaşamak zorunda bırakıldığımız için Cuma namazını dahi eda edemez vaziyete gelmiş, büyük bir imtihanla karşı karşıya bırakılmışız.
İngiliz’le iş tutanlar halkımıza siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda çöküntüler yaşatıp kolunu kanadını kırarak esaret altına itmeye çalışmışlardır.
Diğer yandan yıllarca halkımıza Allah’ın Peygamberi aracılığı ile gönderdiği Kur’an İslam’ı yerine, Saray İslam’ı öğretilmiştir. Halkımızda dinin, Padişahın dediklerinden ibaret olduğunu sanarak yaşam sürdürmüştür.
Padişah ve ahanesi topraklarımızı haçlının işgaline bırakınca halkımız kaderine terk edilmiştir. Virane bir hal aldırılan ülkemizde güç ve inancı elinden alınan Türk Milletinin elinde, eteğinde de bir şey kalmayınca yokluk içinde varlık mücadelesi vermek zorunda bırakılmıştır. Tablo bu iken; yurdu saran düşmana ve içerideki işbirlikçilere karşı koyarak bir direniş ve mücadele başlatmak hiçte kolay olmamıştır.
Gelin görün ki, Atatürk bütün olumsuzluklara rağmen içindeki vatan, millet, din ve bayrak aşkı bu mücadele yolunda ilk kıvılcımı yakmış ve Ehli Beyt nefesini arkasına alarak yola revan olmuştur.
Bu yolda Milli ve dini duyguları üst safhada olan Allah’ın sevgili kulu Atatürk çıktığı bu mübarek yolculukta yılmayarak yolundan şaşmamıştır.
Ülkeyi kurtarmak için mücadele veren Atatürk Hünkâr Hacı Bektaş Veli nefesinden beslenerek çok güçlü bir maneviyat zırhı giymiştir.
Atatürk, aldığı aile terbiyesi, dini eğitim ve milli eğitimle haktan şaşmayıp, batılı yok sayarak hep isabetli kararlar verip girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiş, ülkemizi düşmandan temizlemiş, Müslüman&Türk milletinin namus, şeref ve haysiyetini kurtarmıştır.
Ardından kolunun düğmesini vurmadan ülkemizi muasır medeniyet seviyesine çıkarmak için çalışmalarına başlamıştır.
Atatürk manevi olarak beslendiği Hünkâr Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin dergâhının yer aldığı Hacıbektaş ilçesinde Cemalettin Çelebi ile beraber Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş, Cumhuriyetle beraber padişahın kulu anlayışından Müslüman&Türk Milletini kurtarıp kulluk sadece Allah’a yapılır anlayışını hâkim kılmıştır. Dincilerden de çok çeken Atamız Laiklik ilkesi ile de; “Kur’an üzre dininizi doya doya rahatça yaşayın” demiştir.
Hiçbir helali haram, haramı helal yapmayan, vatanı, bayrağı ve Müslüman&Türk Milletinin çıkarlarını şahsi menfaatlerini hiçe sayarak her şeyin üstünde tutan, dürüstlük ve doğruluktan santim şaşamayan Atatürk bütün çalışmalarını merkezine Ehli Beyt anlayışının hâkim olduğu Hünkâr Hacı Bektaşi Veli felsefesini koymuştur.
Atatürk ilk olarak kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkentini Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi yapmak için karar almış, daha sonra Türkiye’nin her yerine ulaşım olarak kolay olduğu için Ankara’yı başkent yapmıştır.
Başkentimiz Ankara, manevi başkentimiz de Hacıbektaş’tır.