Yaklaşan seçimlerde seçmen tercihini belirleyecek en büyük sorun dayanılmaz hayat pahalılığı, işsizlik gibi ekonomik konular olacaksa, dikkatli kamuoyu araştırmacılarının vurguladığı gibi ikinci sırada göçmen krizi yer alacak.
Göçmen sayısı toplumun sindirebileceği makul sınırların çok ötesine tırmandı.
Her toplumun kendi kültürünü ve yaşam tarzını sürdürmek istemesi kadar doğal bir davranış yoktur.
Olağanüstü sayılara ulaşan göçmenlere karşı toplumdan gelen ve artma eğilimi taşıyan değişik tepkileri ırkçılık olarak nitelendirmek, yersiz ve abes bir açıklamadır.
Problemin dört önemli unsuru olduğunu söyleyebiliriz.
Sekiz on yıl gibi kısa süre içinde Türkiye, herhangi bir toplumun kaldırabileceği ötesinde yoğun göçmen akınıyla karşılaştı. Dünyanın en yüksek göçmen sayılarından birini taşımak zorunda kaldı.
İkincisi, güvenilir veri yokluğu.
Soruna rasyonel çözümler bulabilmek için ilk girdi, sağlam verilere sahip olmaktır. Toplam göçmen sayısı nedir? Hukuki statüleri ve geldikleri ülkelere göre dağılım nasıldır? En büyük grubu oluşturan Suriyeli sayısı toplam ne kadardır?
Bu temel soruların cevabını makul hata payları içinde bilmiyoruz. Loş bir bilgi eksikliği deryası içinde, değişik çevreler tahminler yapıyor. Tahminler arasındaki fark on binler, yüz binler değil milyonlar düzeyinde değişiyor.
Güvenilir veri yokluğunun başlıca nedeni AKP iktidarının beceriksizliği ve sorunu yıllarca önemsememesi. Diğer neden iktidarın, mesela vatandaşlık verilen Suriyelilerin sayısı gibi en basit ve elbette bilinen bazı verileri şeffaf, resmi ve düzenli şekilde açıklamaktan kaçınması.
Üçüncü unsur, AKP’nin elinde problemin çözümüne yönelik akılcı bir strateji, yol haritası bulunmuyor. Göçmen sorunu açısından nasıl bir Türkiye hayal ediliyor? Cevap yok.
Siyasi iktidar başlangıçta sorunu ciddiye almadı. Ensar/ümmet gibi kavramlar üstünden sıkılan nutuklarla işi geçiştirmeye çalıştı. Yakın zamana kadar ciddi sınır kontrolü dahi yapmadılar. Şimdi sorun iktidarın ve Türkiye’nin ayaklarına dolandı.
Dördüncü unsur çözüm stratejisi geliştirmek açısından önem taşıyor: Toplam göçmenlerin tahminen yaklaşık yarısını Suriyeliler oluşturuyor. Çözüm için önemli başlangıç noktalarından biri bu.
Şimdi verilere biraz daha yakından bakalım.
Göçmenler beş farklı grupta ele alınabilir: Geçici koruma altına alınanlar, ikamet izni alanlar, vatandaşlık verilenler, uluslararası koruma altına alınanlar ve kaçak (düzensiz) göçmenler.
Elimizdeki başlıca veri kaynağı İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi tarafından yayınlanan istatistikler.
Ağustos 2022 itibariyle yaklaşık 3,7 milyon geçici koruma altına alınan Suriyeli göçmen var. Kamplarda veya değişik illerde yaşıyorlar.
İşaret ettiğimiz gibi, Suriyeli göçmenler bu gruptan ibaret değil. Buna karşılık medyada kimi yorumcular sanki tüm Suriyeli göçmenler 3,7 milyonmuş gibi analizler yapıyor, görüşler açıklıyor.
İkinci grupta ikamet izni alarak Türkiye’de bulunan yabancılar var. Toplam sayı 1,4 milyon, Suriyeliler 108 bin.
Geçici koruma altında ve ikamet izniyle ülkede bulunanlar hakkındaki veriler güvenilir ve yeterli. Ama aynı şeyi diğer üç gruptaki göçmenler için söylemek mümkün değil.
İkamet ettiği ülkenin vatandaşlığını alan göçmen, o ülkenin diğer vatandaşlarıyla eşit haklara sahip hukuki konum kazanır. Ama sosyolojik anlamda göçmen niteliği değişmez.
Avrupa’nın en büyük göçmen ülkelerinden Fransa’da göçmen tanımı, ‘Fransız vatandaşı olmayan ana veya babadan Fransa dışında doğmuş ve Fransa’da yaşayan’ kişidir. Fransa’ya göçtükten sonra vatandaşlık alsa bile, resmi verilerde göçmen olarak görünür. Çocukları o tanımın dışına çıkar.
Devlet istatistiklerine göre, 1962’ye kadar Fransız sömürgesi olan Cezayir’den bugün 840 bin göçmen Fransa’da yaşıyor ve bunun bir bölümü Fransız vatandaşı.
Türkiye’de kaç göçmene vatandaşlık verildi? Bunların doğduğu ülkelere göre dağılımı nasıl ve ne kadarı Suriyeli? Güvenilir ve düzenli veriler açıklanmıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Ağustos 2019’da 92 bin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Aralık 2019’da 110 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini sözlü olarak açıkladı.
Daha sonra Soylu Mayıs 2022’de, bu sayının 201 bine çıktığını söyledi.
Ancak kamuoyunun ve araştırmacıların ulaşabileceği resmi, yazılı ve düzenli aralıklarla sağlanan şeffaf veri yok.
İktidarın üst düzey sözcüleri, uygun gördükleri zamanlarda sözlü açıklamalar yapıyor. Belli ki ilgili devlet kurumları açıklama yapmasın diye sıkı denetim altında.
Sadece nihai verilerin değil, vatandaşlığa kabul için gereken somut kriterlerin de açıklanması gerekir. O da yok.
AKP iktidarı verdiği vatandaşlık kararlarını, vatandaşlardan saklıyor.
İktidarın tutumu anlaşılabilir nedenlerle ciddi kuşku ve spekülasyon nedeni.
Gazeteci Fatih Altaylı “çok güvenilir kaynaklardan” aldığı bilgilere göre “Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinden, Suriye’deki İhvancılardan ve diğer muhalif gruplardan on binlerce kişinin çoktan Türk vatandaşlığına geçirildiğini” yazıyor.
Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ’a göre vatandaşlık verilenlerin sayısı 400-500 binin çok üstünde.
Dördüncü grupta uluslararası koruma altındaki göçmenler var. Başta AB diğer ülkelere gitmek için başvuru yapmışlar, ama Türkiye’de bekliyorlar.
2014’ten itibaren başvuru yapmış toplam göçmen sayısı 508 bin. Ancak ne kadarının başvurusu kabul edildi ve başka ülkelere gitti, ne kadarı halen Türkiye’de, doğdukları ülkelere göre dağılım gibi ayrıntılı bilgiler yok.
Beşinci grupta, büyük bir kitle oluşturan kaçak göçmenler yer alıyor. Göç İdaresi’nin toplam sayı hakkında bir öngörüsü yok, ama yakalananlar için istatistikler veriliyor.
2014’ten bu yana yakalanan toplam kaçak göçmen sayısı 1,7 milyon. Bunun 372 bini Suriyeli (%21), Afganlardan sonra ikinci sırada yer alıyor.
Yakalananların, kaçak göçmenlerin çoğunluğunu oluşturduğunu ileri sürebilecek verilere sahip değiliz.
Bu yıl Ağustos ortasına kadar 70 bin kaçağın sınır dışı edildiği açıklandı. Ancak bugüne dek yakalanan toplam kaçakların ne kadarı sınır dışı edildi, edilemeyenlerin durumu nedir, ayrıntılı verilere sahip değiliz.
Valilik İstanbul’da 1,3 milyon yabancının “yasal olarak ikamet ettiğini” açıkladı. Bu sayı belli ki resmi verilere göre yukarıda işaret ettiğimiz ilk dört gruptan, vatandaşlık alanlar hariç diğer üçünün toplamını ifade ediyor.
Buna karşılık İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu “İstanbul’a dair resmi kurumlarca açıklanan göçmen verileri doğru değil, bu şehirde iki buçuk milyona yakın göçmen yaşadığını rahatlıkla söyleyebilirim” dedi.
Bu herhalde İmamoğlu’nun kişisel tahmini değil, Belediye bürokrasisi tarafından yapılan öngörü. Neredeyse iki misli farkın büyük ölçüde kaçak göçmenlerden kaynaklandığı söylenebilir.
Sonuçta ülkede yaşayan göçmen sayısını makul hata payları içinde bilmiyoruz. Sekiz milyon mu, 10 milyon mu? Yoksa Zafer Partisi lideri Özdağ’ın devletin iç değerlendirmelerine dayandırdığı iddiası gibi, 13 milyon mu?
En büyük göçmen grubu Suriyeli sayısını da bilmiyoruz.
Makul bir tahmin ülkede en az on milyon göçmen yaşıyor. Suriyeliler en az beş milyon.
En büyük iki sorun ekonomi ve göçmenler dedik. Bu iki sorunun ortak yönü de var. Her ikisi de neredeyse tamamen AKP iktidarının beceriksizliğinden ve çaresizliğinden kaynaklanıyor.
Suriyeli göçmenler sorununu çözmek için Esed rejimiyle işbirliği gerektiği konusunda giderek artan görüş birliği var. AKP sözcüleri de o yönde sıcak mesajlar vermeye başladı.
Bu işbirliğinin içeriği nasıl olmalı? AKP iktidarı bunu becerebilir mi?
Bir sonraki yazımızda bu sorulara yanıt bulmaya çalışacağız.
">Yaklaşan seçimlerde seçmen tercihini belirleyecek en büyük sorun dayanılmaz hayat pahalılığı, işsizlik gibi ekonomik konular olacaksa, dikkatli kamuoyu araştırmacılarının vurguladığı gibi ikinci sırada göçmen krizi yer alacak.
Göçmen sayısı toplumun sindirebileceği makul sınırların çok ötesine tırmandı.
Her toplumun kendi kültürünü ve yaşam tarzını sürdürmek istemesi kadar doğal bir davranış yoktur.
Olağanüstü sayılara ulaşan göçmenlere karşı toplumdan gelen ve artma eğilimi taşıyan değişik tepkileri ırkçılık olarak nitelendirmek, yersiz ve abes bir açıklamadır.
Problemin dört önemli unsuru olduğunu söyleyebiliriz.
Sekiz on yıl gibi kısa süre içinde Türkiye, herhangi bir toplumun kaldırabileceği ötesinde yoğun göçmen akınıyla karşılaştı. Dünyanın en yüksek göçmen sayılarından birini taşımak zorunda kaldı.
İkincisi, güvenilir veri yokluğu.
Soruna rasyonel çözümler bulabilmek için ilk girdi, sağlam verilere sahip olmaktır. Toplam göçmen sayısı nedir? Hukuki statüleri ve geldikleri ülkelere göre dağılım nasıldır? En büyük grubu oluşturan Suriyeli sayısı toplam ne kadardır?
Bu temel soruların cevabını makul hata payları içinde bilmiyoruz. Loş bir bilgi eksikliği deryası içinde, değişik çevreler tahminler yapıyor. Tahminler arasındaki fark on binler, yüz binler değil milyonlar düzeyinde değişiyor.
Güvenilir veri yokluğunun başlıca nedeni AKP iktidarının beceriksizliği ve sorunu yıllarca önemsememesi. Diğer neden iktidarın, mesela vatandaşlık verilen Suriyelilerin sayısı gibi en basit ve elbette bilinen bazı verileri şeffaf, resmi ve düzenli şekilde açıklamaktan kaçınması.
Üçüncü unsur, AKP’nin elinde problemin çözümüne yönelik akılcı bir strateji, yol haritası bulunmuyor. Göçmen sorunu açısından nasıl bir Türkiye hayal ediliyor? Cevap yok.
Siyasi iktidar başlangıçta sorunu ciddiye almadı. Ensar/ümmet gibi kavramlar üstünden sıkılan nutuklarla işi geçiştirmeye çalıştı. Yakın zamana kadar ciddi sınır kontrolü dahi yapmadılar. Şimdi sorun iktidarın ve Türkiye’nin ayaklarına dolandı.
Dördüncü unsur çözüm stratejisi geliştirmek açısından önem taşıyor: Toplam göçmenlerin tahminen yaklaşık yarısını Suriyeliler oluşturuyor. Çözüm için önemli başlangıç noktalarından biri bu.
Şimdi verilere biraz daha yakından bakalım.
Göçmenler beş farklı grupta ele alınabilir: Geçici koruma altına alınanlar, ikamet izni alanlar, vatandaşlık verilenler, uluslararası koruma altına alınanlar ve kaçak (düzensiz) göçmenler.
Elimizdeki başlıca veri kaynağı İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi tarafından yayınlanan istatistikler.
Ağustos 2022 itibariyle yaklaşık 3,7 milyon geçici koruma altına alınan Suriyeli göçmen var. Kamplarda veya değişik illerde yaşıyorlar.
İşaret ettiğimiz gibi, Suriyeli göçmenler bu gruptan ibaret değil. Buna karşılık medyada kimi yorumcular sanki tüm Suriyeli göçmenler 3,7 milyonmuş gibi analizler yapıyor, görüşler açıklıyor.
İkinci grupta ikamet izni alarak Türkiye’de bulunan yabancılar var. Toplam sayı 1,4 milyon, Suriyeliler 108 bin.
Geçici koruma altında ve ikamet izniyle ülkede bulunanlar hakkındaki veriler güvenilir ve yeterli. Ama aynı şeyi diğer üç gruptaki göçmenler için söylemek mümkün değil.
İkamet ettiği ülkenin vatandaşlığını alan göçmen, o ülkenin diğer vatandaşlarıyla eşit haklara sahip hukuki konum kazanır. Ama sosyolojik anlamda göçmen niteliği değişmez.
Avrupa’nın en büyük göçmen ülkelerinden Fransa’da göçmen tanımı, ‘Fransız vatandaşı olmayan ana veya babadan Fransa dışında doğmuş ve Fransa’da yaşayan’ kişidir. Fransa’ya göçtükten sonra vatandaşlık alsa bile, resmi verilerde göçmen olarak görünür. Çocukları o tanımın dışına çıkar.
Devlet istatistiklerine göre, 1962’ye kadar Fransız sömürgesi olan Cezayir’den bugün 840 bin göçmen Fransa’da yaşıyor ve bunun bir bölümü Fransız vatandaşı.
Türkiye’de kaç göçmene vatandaşlık verildi? Bunların doğduğu ülkelere göre dağılımı nasıl ve ne kadarı Suriyeli? Güvenilir ve düzenli veriler açıklanmıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Ağustos 2019’da 92 bin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Aralık 2019’da 110 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini sözlü olarak açıkladı.
Daha sonra Soylu Mayıs 2022’de, bu sayının 201 bine çıktığını söyledi.
Ancak kamuoyunun ve araştırmacıların ulaşabileceği resmi, yazılı ve düzenli aralıklarla sağlanan şeffaf veri yok.
İktidarın üst düzey sözcüleri, uygun gördükleri zamanlarda sözlü açıklamalar yapıyor. Belli ki ilgili devlet kurumları açıklama yapmasın diye sıkı denetim altında.
Sadece nihai verilerin değil, vatandaşlığa kabul için gereken somut kriterlerin de açıklanması gerekir. O da yok.
AKP iktidarı verdiği vatandaşlık kararlarını, vatandaşlardan saklıyor.
İktidarın tutumu anlaşılabilir nedenlerle ciddi kuşku ve spekülasyon nedeni.
Gazeteci Fatih Altaylı “çok güvenilir kaynaklardan” aldığı bilgilere göre “Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinden, Suriye’deki İhvancılardan ve diğer muhalif gruplardan on binlerce kişinin çoktan Türk vatandaşlığına geçirildiğini” yazıyor.
Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ’a göre vatandaşlık verilenlerin sayısı 400-500 binin çok üstünde.
Dördüncü grupta uluslararası koruma altındaki göçmenler var. Başta AB diğer ülkelere gitmek için başvuru yapmışlar, ama Türkiye’de bekliyorlar.
2014’ten itibaren başvuru yapmış toplam göçmen sayısı 508 bin. Ancak ne kadarının başvurusu kabul edildi ve başka ülkelere gitti, ne kadarı halen Türkiye’de, doğdukları ülkelere göre dağılım gibi ayrıntılı bilgiler yok.
Beşinci grupta, büyük bir kitle oluşturan kaçak göçmenler yer alıyor. Göç İdaresi’nin toplam sayı hakkında bir öngörüsü yok, ama yakalananlar için istatistikler veriliyor.
2014’ten bu yana yakalanan toplam kaçak göçmen sayısı 1,7 milyon. Bunun 372 bini Suriyeli (%21), Afganlardan sonra ikinci sırada yer alıyor.
Yakalananların, kaçak göçmenlerin çoğunluğunu oluşturduğunu ileri sürebilecek verilere sahip değiliz.
Bu yıl Ağustos ortasına kadar 70 bin kaçağın sınır dışı edildiği açıklandı. Ancak bugüne dek yakalanan toplam kaçakların ne kadarı sınır dışı edildi, edilemeyenlerin durumu nedir, ayrıntılı verilere sahip değiliz.
Valilik İstanbul’da 1,3 milyon yabancının “yasal olarak ikamet ettiğini” açıkladı. Bu sayı belli ki resmi verilere göre yukarıda işaret ettiğimiz ilk dört gruptan, vatandaşlık alanlar hariç diğer üçünün toplamını ifade ediyor.
Buna karşılık İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu “İstanbul’a dair resmi kurumlarca açıklanan göçmen verileri doğru değil, bu şehirde iki buçuk milyona yakın göçmen yaşadığını rahatlıkla söyleyebilirim” dedi.
Bu herhalde İmamoğlu’nun kişisel tahmini değil, Belediye bürokrasisi tarafından yapılan öngörü. Neredeyse iki misli farkın büyük ölçüde kaçak göçmenlerden kaynaklandığı söylenebilir.
Sonuçta ülkede yaşayan göçmen sayısını makul hata payları içinde bilmiyoruz. Sekiz milyon mu, 10 milyon mu? Yoksa Zafer Partisi lideri Özdağ’ın devletin iç değerlendirmelerine dayandırdığı iddiası gibi, 13 milyon mu?
En büyük göçmen grubu Suriyeli sayısını da bilmiyoruz.
Makul bir tahmin ülkede en az on milyon göçmen yaşıyor. Suriyeliler en az beş milyon.
En büyük iki sorun ekonomi ve göçmenler dedik. Bu iki sorunun ortak yönü de var. Her ikisi de neredeyse tamamen AKP iktidarının beceriksizliğinden ve çaresizliğinden kaynaklanıyor.
Suriyeli göçmenler sorununu çözmek için Esed rejimiyle işbirliği gerektiği konusunda giderek artan görüş birliği var. AKP sözcüleri de o yönde sıcak mesajlar vermeye başladı.
Bu işbirliğinin içeriği nasıl olmalı? AKP iktidarı bunu becerebilir mi?
Bir sonraki yazımızda bu sorulara yanıt bulmaya çalışacağız.