Türkiye'yi derinden etkileyen ve artık ağır zararlar veren Suriye savaşı eğer bu kötü noktaya geldiyse, mevcut iktidarın sorumluluk payı çok. En temel hatası kuvvet yoluyla rejim değişikliği projesine girmesiydi.
Ondan sonra arka arkaya başka hayati hatalar yaptı. ABD’nin müdahale edeceği beklentisine girdi. ABD'nin Esed'i devirmek için müdahale etmeyeceği en baştan belliydi.
Türkiye’nin politikası ne pahasına olursa olsun Esed rejimi devrilsin şeklinde. Türkiye o kadar çok yanlış yaptı ki, artık Suriye'de elinde diplomatik ve askeri enstrüman neredeyse kalmadı.
Yanlış yol arkadaşları
Sınırlarımız, ayırım yapmadan bütün Cihatçı Selefilere açıldı. Yanlış yol arkadaşları seçtik. Suudi Arabistan ve Katar gibi.
Suriye Kürtleri ile ilgili olarak ters bir politika izlendi. Yapılan az sayıdaki doğru şey vardı. Mesela Türkiye Rusya ilişkilerine Suriye dosyasını karıştırmamak gibi. Rus uçağını düşürülmesiyle o doğru politika da yanlış mecraya sokulmuş oldu.
Cihatçı örgütleri ancak Amerika ve Rusya beraber bitirebilir
Rusya'nın çok güçlü asker varlığını Suriye’ye konuşlandırması, savaş yeni bir aşamaya getirdi. Yanında İran, Irak, Lübnan Hizbullah'ı ve Şam rejimi var. Esed rejimini ayakta tutmaya kararlılar ve bunu başarabilirler. Esed’in kişisel geleceği ne olursa olsun.Rusya'nın ikinci hedefi Suriye’deki Cihatçı Selefi örgütleri temizlemek.
Çünkü Rusya'da en büyük azınlık Müslüman nüfus ve bu nüfusun radikalleşmesini en büyük stratejik tehditlerden biri olarak görüyor.
Ancak Suriye'de bunu ancak ABD'yle beraber hareket ederse yapabilirler. İktidarın sözcüleri, Rusya’nın IŞİD’i bahane ederek Suriye’ye girdiğini, ama başkalarını bombaladığını ileri sürüyor. Bu doğru değil.
Rusya'nın hedefini kendileri defalarca açıkladı. Hedefleri kesinlikle IŞİD'le sınırlı değil. Yukarıdaki iki husus mesela Putin'in son BM konuşmasında görülebilir.
TSK komutanları eminim ki iyi biliyor
Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesini, gerçek anlamda bir askeri seçenek değil. Batılı ülkeler, NATO ve ABD bizim yanımızda yer almayacak. Türkiye’nin Rusya ile askeri açıdan rekabet edebilme şansı yok.
Suudilerden uçak getirterek, belki Suudi kara birliği getirerek, top atışı yaparak, sınırda çatışma ortamı yaratarak savaş yolunu açmaya çalışmak tehlikeli bir oyun.
Uçak düşürüldükten sonra Rusya, Suriye’ye S-400 füze sistemini konuşlandırdı. İlk defa Rusya S-400 füze sisteminin kendi toprakları dışına taşıdı.
Bunlar dünyanın en gelişmiş füze sistemlerinden biri. Esasen uçaklar için değil, kıtalar arası füzeleri vurmak için geliştirilmiş.
Misal olarak, Amerika kıtasından Moskova’ya doğru atılan, bizim uçaklarımızdan en az 5-6 misli daha yüksekten ve 2-3 kat daha hızlı uçan kıtalararası füzeleri isabetle vurabiliyor. F-16'ları vurmak bu füzeler için basit bir iş, çerez gibi.
Tek bir bataryada 16 füze var, yani çok sayıda uçağı birden vurabilir. Ayrıca Rusya, üretimden 4-5 sene önce çıkan en modern Su-34 ve Su-35 savaş uçaklarını getirdi Suriye'ye kısa süre önce.
Bunlara karşı F-16’ların havada çatışma ve başarılı olma şansı neredeyse yok gibi. Çünkü SU-34 ve 35'ler çok daha hızı ve manevra kabiliyeti çok yüksek. Daha etkili radar ve füze sistemleri var. Bir SU-34 aynı anda çok sayıda F-16’yı düşürme kabiliyetine sahip.
Su-34 ve Su-35 muadili uçaklar ABD’nin elinde var ve bunlar Hornet tipi en gelişmiş jetler olarak bilinir.
İlaveten, Suriye’nin elinde çok sayıda MİG uçağı vardı, Ruslar bunlara son aylarda gelişmiş yeni radar ve füze sistemleri koydu.
Eminim TSK komutanları ve kurmayları bütün bunları çok iyi biliyor. Onun için Türkiye’nin gerçek anlamda bir askeri seçeneği yok.
Ama belki buna intihar seçeneği denebilir.
Türkiye büyük zarar görebilir
3. Dünya savaşı Suriye üzerinden çıkacak söylemi etkili ve heyecan uyandırıcı. Ama bu düşünce de pek isabetli sayılamaz.
Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi için ABD ve NATO’nun tamamen gözü kara bir şekilde, Rusya ile topyekun bir savaşı göze alacak şekilde Suriye’ye müdahale etmesi lazım.
Ancak öyle olursa 3. Dünya savaşı çıkar. O da zayıf ihtimal görünüyor, en azından şimdilik. Türkiye ve Suudi Arabistan’ın müdahalesiyle 3. dünya savaşı çıkmaz olmaz.
Ama, eğer Türkiye Suudlarla veya tek başına Suriye’ye girmek isterse, en büyük zararı Türkiye görür.
Bir de şu var: Suriye’de her ne kadar barış görüşmeleri yapılıyorsa da, sanıyorum çatışmalar önümüzdeki haftalarda daha da şiddetlenecek.
Türkiye askeri değil siyasi yoldan çözüm aramalı
Türkiye'ye her şeyden önce sağlam bir Kürt politikası lazım. Dün bir başka şeyler yapıyordu. Bugün tersini yapıyor. Ankara, Suriye Kürtlerinin lideri Salih Müslim’e “Cihatçı Selefilerle Esed’i devireceğiz. Sen de bizim yanımızda yer al” dedi.
Suriye Kürtleri bunu kabul etmedi. Suriye Kürtleriyle anlaşma olsaydı, bugün PYD’ye herhalde hiç kimse terörist demeyecekti.
Ama PYD buna yanaşmadı. Anlaşamadılar. Oysaki Suriye Kürtlerinin meşru taleplerini dikkate alarak kendi yanımıza çekebilirdik. Türkiye'nin milli çıkarları bunu gerektiriyordu. Cihatçı Selefi örgütlerle işbirliği nedeniyle, Ankara Suriye Kürtlerini uzaklaştırdı.
Suriye, Irak, İran ve Türkiye’deki Kürtler için farklı çözümler olabilir. Birinde federasyon olur, öbüründe üniter devlet içinde çözüm olabilir. Şunu görelim, Suriye’deki Kürtleri düşman ilan edersek, Türkiye’deki Kürt meselesini çözemeyiz.
Ayrıca, Ankara'nın artık ne pahasına olursa olsun Esed’i devirelim siyasetini terk etmesi gerekiyor. Evet, Esed eli kanlı bir diktatör. Ama Ortadoğu böyle diktatörlerle dolu, ama bunları devirmek Türkiye'nin işi değil.
Türkiye her şeyden önce kendi milli çıkarlarının gerektirdiği hesapları yapmalı.
Suriye ile bağlantımız tamamen kesilebilir
Biliyorsunuz kısa süre önce Suriye'de yaşanan askeri gelişmeler sonunda, Kilis'in Öncüpınar kapısı fiilen kapandı. Çünkü, ağır Rus bombardımanı altında, Esed güçleri Öncüpınar'ın Suriye tarafındaki dar bir koridoru ele geçirdi ve kapattı.
Bunun ardından, Suriye Kürtleri, Türkiye'ye giden ana yol üstündeki Tel Rifat ilçesini aldı. Böylece Halep'in Türkiye'den tecridi çift katlı bir kuşak şekline dönüştü. Halep bağlantısı tamamen kesildi.
Şimdi Türkiye'nin tek Suriye bağlantısı olarak, Hatay Reyhanlı'nın yakınındaki Cilvegözü kapısı kaldı. O kapının Suriye tarafındaki adı Bab el-Hava. Ağırlıklı olarak Nusra Cephesi ve onunla işbirliği yapan örgütler kontrol ediyor o kapıyı ve civar bölgeyi.
Korkarım ki şimdi yine Rusların ağır bombardımanı altında, önümüzdeki haftalarda Bab el-Hava kapısı da kapanabilir. Suriye Kürtlerinin elinde bulunan Afrin kantonu, hemen o kapının 2-3 km kuzeyinde.
Dolayısıyla Bab el-Hava kapısını ele geçirmek için Suriye tarafında yapılacak askeri harekât, Suriye Kürtlerinin aktif katkısı olmadan zor.
Böyle bir gelişme Türkiye açısından vahim bir sonuç yaratır. Çünkü bu kez, Türkiye'nin Suriye bağlantısı tamamen kesilmiş olur.
Bu ihtimal bir kez daha, Suriye siyasetinde köklü bir değişiklik yapmamız gerektiğine işaret ediyor.
Türkiye'yi derinden etkileyen ve artık ağır zararlar veren Suriye savaşı eğer bu kötü noktaya geldiyse, mevcut iktidarın sorumluluk payı çok. En temel hatası kuvvet yoluyla rejim değişikliği projesine girmesiydi.
Ondan sonra arka arkaya başka hayati hatalar yaptı. ABD’nin müdahale edeceği beklentisine girdi. ABD'nin Esed'i devirmek için müdahale etmeyeceği en baştan belliydi.
Türkiye’nin politikası ne pahasına olursa olsun Esed rejimi devrilsin şeklinde. Türkiye o kadar çok yanlış yaptı ki, artık Suriye'de elinde diplomatik ve askeri enstrüman neredeyse kalmadı.
Yanlış yol arkadaşları
Sınırlarımız, ayırım yapmadan bütün Cihatçı Selefilere açıldı. Yanlış yol arkadaşları seçtik. Suudi Arabistan ve Katar gibi.
Suriye Kürtleri ile ilgili olarak ters bir politika izlendi. Yapılan az sayıdaki doğru şey vardı. Mesela Türkiye Rusya ilişkilerine Suriye dosyasını karıştırmamak gibi. Rus uçağını düşürülmesiyle o doğru politika da yanlış mecraya sokulmuş oldu.
Cihatçı örgütleri ancak Amerika ve Rusya beraber bitirebilir
Rusya'nın çok güçlü asker varlığını Suriye’ye konuşlandırması, savaş yeni bir aşamaya getirdi. Yanında İran, Irak, Lübnan Hizbullah'ı ve Şam rejimi var. Esed rejimini ayakta tutmaya kararlılar ve bunu başarabilirler. Esed’in kişisel geleceği ne olursa olsun.Rusya'nın ikinci hedefi Suriye’deki Cihatçı Selefi örgütleri temizlemek.
Çünkü Rusya'da en büyük azınlık Müslüman nüfus ve bu nüfusun radikalleşmesini en büyük stratejik tehditlerden biri olarak görüyor.
Ancak Suriye'de bunu ancak ABD'yle beraber hareket ederse yapabilirler. İktidarın sözcüleri, Rusya’nın IŞİD’i bahane ederek Suriye’ye girdiğini, ama başkalarını bombaladığını ileri sürüyor. Bu doğru değil.
Rusya'nın hedefini kendileri defalarca açıkladı. Hedefleri kesinlikle IŞİD'le sınırlı değil. Yukarıdaki iki husus mesela Putin'in son BM konuşmasında görülebilir.
TSK komutanları eminim ki iyi biliyor
Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesini, gerçek anlamda bir askeri seçenek değil. Batılı ülkeler, NATO ve ABD bizim yanımızda yer almayacak. Türkiye’nin Rusya ile askeri açıdan rekabet edebilme şansı yok.
Suudilerden uçak getirterek, belki Suudi kara birliği getirerek, top atışı yaparak, sınırda çatışma ortamı yaratarak savaş yolunu açmaya çalışmak tehlikeli bir oyun.
Uçak düşürüldükten sonra Rusya, Suriye’ye S-400 füze sistemini konuşlandırdı. İlk defa Rusya S-400 füze sisteminin kendi toprakları dışına taşıdı.
Bunlar dünyanın en gelişmiş füze sistemlerinden biri. Esasen uçaklar için değil, kıtalar arası füzeleri vurmak için geliştirilmiş.
Misal olarak, Amerika kıtasından Moskova’ya doğru atılan, bizim uçaklarımızdan en az 5-6 misli daha yüksekten ve 2-3 kat daha hızlı uçan kıtalararası füzeleri isabetle vurabiliyor. F-16'ları vurmak bu füzeler için basit bir iş, çerez gibi.
Tek bir bataryada 16 füze var, yani çok sayıda uçağı birden vurabilir. Ayrıca Rusya, üretimden 4-5 sene önce çıkan en modern Su-34 ve Su-35 savaş uçaklarını getirdi Suriye'ye kısa süre önce.
Bunlara karşı F-16’ların havada çatışma ve başarılı olma şansı neredeyse yok gibi. Çünkü SU-34 ve 35'ler çok daha hızı ve manevra kabiliyeti çok yüksek. Daha etkili radar ve füze sistemleri var. Bir SU-34 aynı anda çok sayıda F-16’yı düşürme kabiliyetine sahip.
Su-34 ve Su-35 muadili uçaklar ABD’nin elinde var ve bunlar Hornet tipi en gelişmiş jetler olarak bilinir.
İlaveten, Suriye’nin elinde çok sayıda MİG uçağı vardı, Ruslar bunlara son aylarda gelişmiş yeni radar ve füze sistemleri koydu.
Eminim TSK komutanları ve kurmayları bütün bunları çok iyi biliyor. Onun için Türkiye’nin gerçek anlamda bir askeri seçeneği yok.
Ama belki buna intihar seçeneği denebilir.
Türkiye büyük zarar görebilir
3. Dünya savaşı Suriye üzerinden çıkacak söylemi etkili ve heyecan uyandırıcı. Ama bu düşünce de pek isabetli sayılamaz.
Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi için ABD ve NATO’nun tamamen gözü kara bir şekilde, Rusya ile topyekun bir savaşı göze alacak şekilde Suriye’ye müdahale etmesi lazım.
Ancak öyle olursa 3. Dünya savaşı çıkar. O da zayıf ihtimal görünüyor, en azından şimdilik. Türkiye ve Suudi Arabistan’ın müdahalesiyle 3. dünya savaşı çıkmaz olmaz.
Ama, eğer Türkiye Suudlarla veya tek başına Suriye’ye girmek isterse, en büyük zararı Türkiye görür.
Bir de şu var: Suriye’de her ne kadar barış görüşmeleri yapılıyorsa da, sanıyorum çatışmalar önümüzdeki haftalarda daha da şiddetlenecek.
Türkiye askeri değil siyasi yoldan çözüm aramalı
Türkiye'ye her şeyden önce sağlam bir Kürt politikası lazım. Dün bir başka şeyler yapıyordu. Bugün tersini yapıyor. Ankara, Suriye Kürtlerinin lideri Salih Müslim’e “Cihatçı Selefilerle Esed’i devireceğiz. Sen de bizim yanımızda yer al” dedi.
Suriye Kürtleri bunu kabul etmedi. Suriye Kürtleriyle anlaşma olsaydı, bugün PYD’ye herhalde hiç kimse terörist demeyecekti.
Ama PYD buna yanaşmadı. Anlaşamadılar. Oysaki Suriye Kürtlerinin meşru taleplerini dikkate alarak kendi yanımıza çekebilirdik. Türkiye'nin milli çıkarları bunu gerektiriyordu. Cihatçı Selefi örgütlerle işbirliği nedeniyle, Ankara Suriye Kürtlerini uzaklaştırdı.
Suriye, Irak, İran ve Türkiye’deki Kürtler için farklı çözümler olabilir. Birinde federasyon olur, öbüründe üniter devlet içinde çözüm olabilir. Şunu görelim, Suriye’deki Kürtleri düşman ilan edersek, Türkiye’deki Kürt meselesini çözemeyiz.
Ayrıca, Ankara'nın artık ne pahasına olursa olsun Esed’i devirelim siyasetini terk etmesi gerekiyor. Evet, Esed eli kanlı bir diktatör. Ama Ortadoğu böyle diktatörlerle dolu, ama bunları devirmek Türkiye'nin işi değil.
Türkiye her şeyden önce kendi milli çıkarlarının gerektirdiği hesapları yapmalı.
Suriye ile bağlantımız tamamen kesilebilir
Biliyorsunuz kısa süre önce Suriye'de yaşanan askeri gelişmeler sonunda, Kilis'in Öncüpınar kapısı fiilen kapandı. Çünkü, ağır Rus bombardımanı altında, Esed güçleri Öncüpınar'ın Suriye tarafındaki dar bir koridoru ele geçirdi ve kapattı.
Bunun ardından, Suriye Kürtleri, Türkiye'ye giden ana yol üstündeki Tel Rifat ilçesini aldı. Böylece Halep'in Türkiye'den tecridi çift katlı bir kuşak şekline dönüştü. Halep bağlantısı tamamen kesildi.
Şimdi Türkiye'nin tek Suriye bağlantısı olarak, Hatay Reyhanlı'nın yakınındaki Cilvegözü kapısı kaldı. O kapının Suriye tarafındaki adı Bab el-Hava. Ağırlıklı olarak Nusra Cephesi ve onunla işbirliği yapan örgütler kontrol ediyor o kapıyı ve civar bölgeyi.
Korkarım ki şimdi yine Rusların ağır bombardımanı altında, önümüzdeki haftalarda Bab el-Hava kapısı da kapanabilir. Suriye Kürtlerinin elinde bulunan Afrin kantonu, hemen o kapının 2-3 km kuzeyinde.
Dolayısıyla Bab el-Hava kapısını ele geçirmek için Suriye tarafında yapılacak askeri harekât, Suriye Kürtlerinin aktif katkısı olmadan zor.
Böyle bir gelişme Türkiye açısından vahim bir sonuç yaratır. Çünkü bu kez, Türkiye'nin Suriye bağlantısı tamamen kesilmiş olur.
Bu ihtimal bir kez daha, Suriye siyasetinde köklü bir değişiklik yapmamız gerektiğine işaret ediyor.