Türk erkekleri bağlanmaktan korkuyormuş!

Yapılan bir anket sonucuna göre, Türk erkekleri bağlanmaktan korkuyormuş. Bu kadar evlilik...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com
Yapılan bir anket sonucuna göre, Türk erkekleri bağlanmaktan korkuyormuş. Bu kadar evlilik programlarının yapıldığı bir ülke için şaşırtıcı bir sonuç çıkmış aslında. Türkiye" yi de , İspanya takip ediyormuş bu konuda.
 Maalesef kadınlar için de evlenme bir o kadar önemlidir. Zaten bu tezatlık en çok kadınları yıpratıyor. Çünkü kadınlar böyle bir zihniyette, yıpranmış ve yıpratılmış oluyor.
 Aynı Issız Adam filmindeki, Ada karakteri gibi. Orada da, Ada erkeklerin, kendisiyle beraber olduktan sonra, aynı lafları( palavraları) demek daha doğru bence. Sen benden çok daha iyilerine layıksın diyerek çekip gittiklerini söylüyordu. Aynı duyguyu , aynı hayal kırıklığını Alper" de yaşattı ona.
Yani ben mutlu sonları sevdiğim için, filmin finalini beğenmemiştim zaten. Osmanlı Cumhuriyeti" ni tercih ederim mesela. Bir de fazla sokak edebiyatını, kadının erkeksi duruşunu, bohem yaşam tarzına kızdığım için, estetik de gelmemişti. 
 Derin, kaliteli sonuna kadar arkasında durulacak aşkları severim. Ucuzluk işin içine girince, büyü bozuluyor.
Her neyse, filmden çıkıp gerçek yaşama dönersem; çocukluğumuzda okuduğumuz ve en sevdiğimiz masallar, pamuk prenses ile yedi cüceler, ya da külkedisi olmuştur. Hayallerimiz hep o doğrultuda gelişmiş, ilk erkek arkadaşımızı, masallardaki prensler gibi zannedip, evlilik hayalleri kurduğumuz olmuştur.
Düşünsenize gencecik 16-17 yaşında genç kızlar, ilk tanıştığı arkadaşıyla evlenecek değil ki, bir sürü hayal kırıklığı yaşayıp, ondan sonra ya evlenecek, belki de hiç evlenmeyecek. Etrafındaki herkes, neden evlenmediğini soracak. Sanki bir kusuru varmış, ya da beğenilmemiş gibi.
Toplum baskısıyla mücadele edecek. Ya da ortama uyacak, evlenmiş olmak için evlenecek. Öyle kadınlar biliyorum ki, onlar için de de tabii masum olmayanlar var. Yani her zaman suç erkeklerde değil.
  Mesela, sırf evlenmek ve inişli çıkışlı geçmişlerini temizlemek için, kendilerinden  10 yaş küçük genç adamları, çocuğumuz olacak diye kandırıp imza attıranlar mı ararsınız.
 Yaşça büyük erkeklerle, maddi beklentiler doğrultusunda evlilik yapanlar mı. Toplum içinde belli bir satatü kazanmak için evlenenler mi. Sonu hepsinin hüsran o ayrı.
Ben her zaman , daha doğrusu olgunlaşmaya başladığım dönemde şunu algılamaya başladım. Bir tane yaşamımız var, reenkarnasyon var mıdır? Yok mudur? Bilmem, olsa da, hatırlamadıktan sonra, aynı zihinle gelmedikten sonra, olsa bile bir önemi yok ayrıca.
Sadece bir yaşamımız varsa, her anımız, her nefesimiz, her ağzımıza attığımız lokma çok değerli. Yaşamımız yalanlarla, dolanlarla harcanmayacak kadar değerli.
 O zaman insan olarak değerli olmamız ve yaşamamız gerekiyor. Böyle ahkam kesiyor olmam benim kendimi aştığımı, çok gelişmiş olduğumu falan göstermiyor, sonuçta hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. İnsan, yaşadığı ilişkilerde de, dostluklarında da samimi olmak ve kaliteli durmak zorunda. Ne demek bağlanmak istemiyor. Genç kızlar ya da, kadınlarla, gez dolaş, flört et, sonra hadi bana eyvallah. Yok böyle bir şey, bir o ilişkinin arkasında dur, ya da baştan söyle, ben senle sadece arkadaşlık etmek istiyorum, evlenmek istemiyorum de, bilsin kız da ona göre ya tamam desin, ya devam. Yoksa, kızlar niye duygusal olarak mağdur olsun. Kendine, ailene yapılmasını istemediğin şeyi, karşındaki insana da yaşatma bu kadar basit.

Bağlanmaktan korkuyorsan, kızlara, kadınlara yaklaşma, kendi başına git otur. ""Uih terledim ha…J""

">
Yapılan bir anket sonucuna göre, Türk erkekleri bağlanmaktan korkuyormuş. Bu kadar evlilik programlarının yapıldığı bir ülke için şaşırtıcı bir sonuç çıkmış aslında. Türkiye" yi de , İspanya takip ediyormuş bu konuda.
 Maalesef kadınlar için de evlenme bir o kadar önemlidir. Zaten bu tezatlık en çok kadınları yıpratıyor. Çünkü kadınlar böyle bir zihniyette, yıpranmış ve yıpratılmış oluyor.
 Aynı Issız Adam filmindeki, Ada karakteri gibi. Orada da, Ada erkeklerin, kendisiyle beraber olduktan sonra, aynı lafları( palavraları) demek daha doğru bence. Sen benden çok daha iyilerine layıksın diyerek çekip gittiklerini söylüyordu. Aynı duyguyu , aynı hayal kırıklığını Alper" de yaşattı ona.
Yani ben mutlu sonları sevdiğim için, filmin finalini beğenmemiştim zaten. Osmanlı Cumhuriyeti" ni tercih ederim mesela. Bir de fazla sokak edebiyatını, kadının erkeksi duruşunu, bohem yaşam tarzına kızdığım için, estetik de gelmemişti. 
 Derin, kaliteli sonuna kadar arkasında durulacak aşkları severim. Ucuzluk işin içine girince, büyü bozuluyor.
Her neyse, filmden çıkıp gerçek yaşama dönersem; çocukluğumuzda okuduğumuz ve en sevdiğimiz masallar, pamuk prenses ile yedi cüceler, ya da külkedisi olmuştur. Hayallerimiz hep o doğrultuda gelişmiş, ilk erkek arkadaşımızı, masallardaki prensler gibi zannedip, evlilik hayalleri kurduğumuz olmuştur.
Düşünsenize gencecik 16-17 yaşında genç kızlar, ilk tanıştığı arkadaşıyla evlenecek değil ki, bir sürü hayal kırıklığı yaşayıp, ondan sonra ya evlenecek, belki de hiç evlenmeyecek. Etrafındaki herkes, neden evlenmediğini soracak. Sanki bir kusuru varmış, ya da beğenilmemiş gibi.
Toplum baskısıyla mücadele edecek. Ya da ortama uyacak, evlenmiş olmak için evlenecek. Öyle kadınlar biliyorum ki, onlar için de de tabii masum olmayanlar var. Yani her zaman suç erkeklerde değil.
  Mesela, sırf evlenmek ve inişli çıkışlı geçmişlerini temizlemek için, kendilerinden  10 yaş küçük genç adamları, çocuğumuz olacak diye kandırıp imza attıranlar mı ararsınız.
 Yaşça büyük erkeklerle, maddi beklentiler doğrultusunda evlilik yapanlar mı. Toplum içinde belli bir satatü kazanmak için evlenenler mi. Sonu hepsinin hüsran o ayrı.
Ben her zaman , daha doğrusu olgunlaşmaya başladığım dönemde şunu algılamaya başladım. Bir tane yaşamımız var, reenkarnasyon var mıdır? Yok mudur? Bilmem, olsa da, hatırlamadıktan sonra, aynı zihinle gelmedikten sonra, olsa bile bir önemi yok ayrıca.
Sadece bir yaşamımız varsa, her anımız, her nefesimiz, her ağzımıza attığımız lokma çok değerli. Yaşamımız yalanlarla, dolanlarla harcanmayacak kadar değerli.
 O zaman insan olarak değerli olmamız ve yaşamamız gerekiyor. Böyle ahkam kesiyor olmam benim kendimi aştığımı, çok gelişmiş olduğumu falan göstermiyor, sonuçta hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. İnsan, yaşadığı ilişkilerde de, dostluklarında da samimi olmak ve kaliteli durmak zorunda. Ne demek bağlanmak istemiyor. Genç kızlar ya da, kadınlarla, gez dolaş, flört et, sonra hadi bana eyvallah. Yok böyle bir şey, bir o ilişkinin arkasında dur, ya da baştan söyle, ben senle sadece arkadaşlık etmek istiyorum, evlenmek istemiyorum de, bilsin kız da ona göre ya tamam desin, ya devam. Yoksa, kızlar niye duygusal olarak mağdur olsun. Kendine, ailene yapılmasını istemediğin şeyi, karşındaki insana da yaşatma bu kadar basit.

Bağlanmaktan korkuyorsan, kızlara, kadınlara yaklaşma, kendi başına git otur. ""Uih terledim ha…J""

Tüm yazılarını göster