Tunus darbesi nasıl okunmalı?

Haluk Özdalga yazdı: AKP’nin en büyük vebali başka yerde yatıyor. AKP, dolaylı ama ağır bir sorumluluk altında.

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

ABD’de Kasım 2020’de yapılan başkanlık seçimlerinden bu yana geçen sekiz ay içinde Ortadoğu’da baş döndürücü gelişmeler yaşandı.

Tabii bunların sadece bir bölümünün ABD seçimleriyle doğrudan bağlantısı kurulabilir. Bölgedeki hızlı değişimi irdeleyen bir yazı tasarlıyordum, Tunus’tan darbe haberi geldi.

*   *   *

Donald Trump’ın başkanlığı kaybetmesiyle ABD-İsrail ikilisinin İran’ı bombalama planları rafa kaldırıldı. Şimdi ABD-İran nükleer anlaşmaya dönüşü müzakere ediyor.

İran’da ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yerine radikal İslamcı molla İbrahim Reisi geldi.

İsrail’de muhalefet ittifakı nihayet, aşırılık yanlısı Binyamin Netanyahu’nun uzun iktidarına son verdi.

Temmuz ayında Filistin’de Devlet Başkanlığı ve Meclis seçimleri yapılacaktı. 2005’den sonra seçim yapmadan Devlet Başkanlığı görevini yürüten 86 yaşındaki Mahmut Abbas yönetimi hakkında ağır yolsuzluk iddiaları dolaşıyor. Abbas ve desteklediği adayların kaybedeceği görüldü. İsrail’le danışıklı uydurulan bir bahaneyle Abbas, seçimleri süresiz iptal etti.

Filistin sorunu artık uluslararası gündemde hayli gerilerde.

İstikrarsızlık ve yolsuzluk deryasına batmış Irak’ta erken seçim kararı alındı.

Amerika tüm savaş gücünü Irak’tan çekeceğini açıkladı.

Mısır’da Abdülfettah Sisi’ye karşı ciddi muhalefet kalmadı. Trump’ın “en sevdiğim diktatör” dediği Sisi’nin hayranları arasına, özellikle son Gazze savaşındaki “olumlu” tutumundan sonra, yeni Başkan Joe Biden de katıldı.

Eski diktatör Hüsnü Mübarek’e meydan okuyan ilk aday Mısırlı siyasetçi Eymen Nur’un sahibi olduğu El Şark TV ve Katar’ın finanse ettiği Mekamelin TV, ünlü Mısırlı televizyoncuları toplamış İstanbul’dan etkili muhalif yayınlar yapıyordu. Ankara yayınları durdurdu.

Ürdün’de Prens Hasan bir saray darbesiyle Kral Abdullah’ı devirecek söylentileri çıktı. Ama Abdullah durumu kontrol altına aldı, ardından Biden’ı Washington’da ziyaret eden ilk Arap lideri oldu. Irak’taki ABD askerleri kısmen Ürdün’e konuşlandırılacak.

Suudi Arabistan’ın fiili lideri Veliaht Muhammed bin Salman’a (MBS) karşı, güçlü aile dayanışmasıyla bilinen hanedan içinde daha önce görülmemiş ölçüde hoşnutsuzluk var.

Ama muhalifleri tek tek temizleyen MBS duruma hakim. Vahşi Kaşıkçı cinayetine rağmen, Biden yönetimi MBS’yi içine sindirdi.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin lideri Muhammed bin Zayid (MBZ), bölgedeki en güçlü oyuncular arasında. Açık dille Ortadoğu’da demokrasinin yürümeyeceğini savunuyor.

Suudi Arabistan’da Amerika’nın en yakın adamı ve bir önceki Veliaht Muhammed bin Nayif’in ayağını kaydırarak MBS’nin önünü açma operasyonunun mimarı MBZ idi.

Şimdi MBZ ve MBS’in arası açıldı. Yemen dahil değişik dosyalarda anlaşamıyorlar.

MBZ, Ankara’daki AKP iktidarının bölgedeki en sert muhalifi diye bilinir. Mafya lideri Sedat Peker, MBZ’nin koruması altında BAE’ye sığındı ve oradan sarsıcı yayınlar yapıyordu. Ama Ankara’yla anlaştılar haberleri arasında Peker’in sesi kısıldı.

Adını anmadığımız bölge ülkeleri ise genellikle çökmüş devletler (failed states): Suriye, Libya, Yemen, Lübnan.

En sakin ülke Cezayir. Örtülü askeri rejim ve istihbarat örgütü DRS’in acımasız pençesi altında yaprak kıpırdamıyor.

Demokrasi ve insan haklarını dış politikaya temel yapacağını ilan eden Biden yönetimi, bölgenin reel siyasetine uyum sağladı.

Sekiz ayda olağanüstü hızlı değişim yaşandı. Bölge ülkeleri arasında yeni ittifaklar kuruluyor, güç dengeleri değişiyor.

Ama bu hızlı değişim içinde olmayan, Ortadoğu halklarının sesi. Hürriyet, demokrasi ve onur mücadelesi hedefiyle başlayan Arap Baharının yerinde yeller esiyor, otoriter rejimler güçleniyor.

Elbette böyle devam etmeyecek. Bölge halkları bir gün hürriyet ve onurlu yaşama kavuşacak. Belki başka baharlar, belki dipten gelecek depremlerle.

*   *   *

Arap baharı, Tunus diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali dönemini (1987-2011) bitirdi. Ailesi ve yakınlarının zenginleşmesini başaran Zeynel Abidin’in yurt dışına kaçmasından sonra Tunus, Ortadoğu ve Kuzey Afrika İslam dünyasının parlayan yıldızı, en başarılı ülkesi oldu.

Siyasi partiler arasındaki kapsamlı uzlaşma sonucunda hızla Anayasa hazırlandı, ülke demokrasiye geçti.

Özgürlük Evi adlı kurum, dünya ülkelerini “Özgür-Yarı Özgür-Özgür Olmayan” diye üçe ayırır. 2020 raporuna göre Tunus, bölgenin tek Özgür ülkesi oldu (71 puan).

Aynı Raporda Türkiye, Özgür Olmayan ülkeler arasındaydı (sadece 56 puan).

Hukukun Üstünlüğü, Yargı Bağımsızlığı, Şeffaflık, Basın Özgürlüğü gibi benzer başlıklar altında Tunus son yıllarda, bölge ülkeleri arasında hep en üstlerde ve Türkiye’nin açık ara önünde yer aldı.

Bu başarıda İslamcı kökten gelen Nahda Partisi lideri Raşid Gannuşi’nin vizyoner liderliğinin büyük payı vardır. Gannuşi, Siyasal İslam’ı terk ettiklerini, din ve siyaseti artık kesinlikle ayrı tutacaklarını açıkladı.

Ekonomi son yıllarda gerilemeğe başladı, Kovid salgınıyla beraber işsizlik ve yoksulluk şiddetlendi. 2014-2020 arası kişi başına gelirde Tunus’ta yaşanan fakirleşme dolar bazında %23’tür.

Aynı fakirleşme oranı Türkiye’de %30 oldu.

Yayılan protestolar ve gösteriler karşısında, geniş bir uzlaşmayla 2019’da seçilen Cumhurbaşkanı Kays Said olağanüstü önlemlere başvurdu. Hükümeti görevden aldı ve meclis çalışmalarını durdurdu. Tüm yetkileri kendi elinde topladı.

Karar, Tunus Anayasasının 80. maddesine dayanıyor:

“Ulusun kurumlarını veya ülkenin bağımsızlığını tehdit eden ve devletin normal işletişini engelleyen yakın tehlike karşısında Cumhurbaşkanı; Hükümet Başkanı ve Meclis Başkanı ile danıştıktan sonra, olağanüstü koşulların gerektirdiği her türlü önlemi alabilir…”

Said’in kararı, geniş yorumlara izin veren Anayasa’nın bu maddesine uygun.

Ancak demokrasinin temel ilkeleri ve halk iradesiyle bağdaşmadığı açık.

O nedenle Said’in kararı, sivil veya anayasal bir darbedir.

Cumhurbaşkanı Said olağanüstü önlemlerin sadece 30 gün geçerli olacağını açıkladı. Ama gelişmeler ne yöne evrilecek, beli değil.

Dilerim ki Tunus hızlı bir şekilde uzlaşma, demokrasi ve hukuk devleti çizgisine dönsün.

Ancak bölgedeki olumsuz gelişmelerin etkisi altında kaldığı aşikar. Tunus’u zor günler bekliyor.

*   *   *

AKP’nin sözcüleri ve yandaşları Tunus’taki darbeyi sert şekilde eleştiriyor. Ama bu eleştirilerin pek değeri yok. Dünyada hemen hiç kimse o eleştirileri ciddiye almıyor.

Çünkü tarihimizde hiçbir parti, başka ülkelerdeki darbeleri AKP kadar desteklemedi.

Sudan’da darbeci Albay Beşir’in dünyadaki bir numaralı kankası AKP oldu.

Tunus’un güneyindeki Mali’de Eylül 2020’de askerler darbe yaptı, seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakanı tutukladı. AKP’nin Dışişleri Bakanı darbeden sadece birkaç gün sonra darbecilerle görüşmeye gitti, onları ziyaret eden dünyadaki ilk Bakan oldu, destek ve iyi niyetlerini bildirdi (Dışişleri Bakanlığı resmi sitesine göre).

Mısır’da Abdülfettah Sisi darbesine AKP’nin şiddetle karşı çıkmasının nedeni, ideolojik kardeşi İhvan iktidarının devrilmiş olmasıdır.

İkinci olarak, darbe karşıtı bir partinin demokrasiden yana olması gerekir. Halbuki AKP, on yıldır demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalar yapıyor.

Türkiye, Tunus’un dahi gerisinde kaldı. Pek çok örnek verilebilir. Ama kıyaslama amacıyla, AKP iktidarının seçilmiş HDP’li belediye başkanlarını görevden almasına işaret edelim.

Görevden alınan belediye başkanları suçsuz ise göreve iade edilmeli. Suçlu ise, ya belediye meclisleri yeni başkanları seçmeli, ya yeniden seçim yapılmalı.

AKP bunların yapmıyor, atadığı kayyumlarla belediyeleri yönetiyor. Evet, uygulama bir kanun maddesine dayanıyor ve yasal.

Ama tıpkı Tunus’ta olduğu gibi, demokrasinin temel ilkeleri ve halk iradesiyle bağdaşmıyor.

Tunus’ta Cumhurbaşkanının hükümeti görevden alması darbeyse, AKP’nin belediye başkanlarını görevden alması nedir?

Böyle bir partinin Tunus’taki darbeyi eleştirmesi ikna edici olabilir mi?

Ancak AKP’nin en büyük vebali başka yerde yatıyor. AKP, dolaylı ama ağır bir sorumluluk altında.

Eğer AKP son on yılda gidişini değiştirip otoriter rejim yönüne dümen kırmasaydı, bugün Türkiye bölgenin demokrasi kalesi olacaktı.

Türkiye’nin çok daha fazla şeyler yapmasına, doğrudan müdahalelerde bulunmasına gerek yoktu.

Büyük Müslüman ülke ve demokrasinin parlayan yıldızı Türkiye, Tunus dahil tüm İslam coğrafyasında gemi azıya almış otoriter rejimlere karşı en etkili doğal panzehir olacaktı.

Şimdi AKP’nin elinde Türkiye’de demokrasi, kendisi muhtaç-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede.

AKP’li yöneticilerin taşıdıkları bu vebali idrak edebileceklerini sanmıyorum.

Kaynak: https://halukozdalga.com/2021/07/30/tunus-darbesi-nasil-okunmali/

">

ABD’de Kasım 2020’de yapılan başkanlık seçimlerinden bu yana geçen sekiz ay içinde Ortadoğu’da baş döndürücü gelişmeler yaşandı.

Tabii bunların sadece bir bölümünün ABD seçimleriyle doğrudan bağlantısı kurulabilir. Bölgedeki hızlı değişimi irdeleyen bir yazı tasarlıyordum, Tunus’tan darbe haberi geldi.

*   *   *

Donald Trump’ın başkanlığı kaybetmesiyle ABD-İsrail ikilisinin İran’ı bombalama planları rafa kaldırıldı. Şimdi ABD-İran nükleer anlaşmaya dönüşü müzakere ediyor.

İran’da ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yerine radikal İslamcı molla İbrahim Reisi geldi.

İsrail’de muhalefet ittifakı nihayet, aşırılık yanlısı Binyamin Netanyahu’nun uzun iktidarına son verdi.

Temmuz ayında Filistin’de Devlet Başkanlığı ve Meclis seçimleri yapılacaktı. 2005’den sonra seçim yapmadan Devlet Başkanlığı görevini yürüten 86 yaşındaki Mahmut Abbas yönetimi hakkında ağır yolsuzluk iddiaları dolaşıyor. Abbas ve desteklediği adayların kaybedeceği görüldü. İsrail’le danışıklı uydurulan bir bahaneyle Abbas, seçimleri süresiz iptal etti.

Filistin sorunu artık uluslararası gündemde hayli gerilerde.

İstikrarsızlık ve yolsuzluk deryasına batmış Irak’ta erken seçim kararı alındı.

Amerika tüm savaş gücünü Irak’tan çekeceğini açıkladı.

Mısır’da Abdülfettah Sisi’ye karşı ciddi muhalefet kalmadı. Trump’ın “en sevdiğim diktatör” dediği Sisi’nin hayranları arasına, özellikle son Gazze savaşındaki “olumlu” tutumundan sonra, yeni Başkan Joe Biden de katıldı.

Eski diktatör Hüsnü Mübarek’e meydan okuyan ilk aday Mısırlı siyasetçi Eymen Nur’un sahibi olduğu El Şark TV ve Katar’ın finanse ettiği Mekamelin TV, ünlü Mısırlı televizyoncuları toplamış İstanbul’dan etkili muhalif yayınlar yapıyordu. Ankara yayınları durdurdu.

Ürdün’de Prens Hasan bir saray darbesiyle Kral Abdullah’ı devirecek söylentileri çıktı. Ama Abdullah durumu kontrol altına aldı, ardından Biden’ı Washington’da ziyaret eden ilk Arap lideri oldu. Irak’taki ABD askerleri kısmen Ürdün’e konuşlandırılacak.

Suudi Arabistan’ın fiili lideri Veliaht Muhammed bin Salman’a (MBS) karşı, güçlü aile dayanışmasıyla bilinen hanedan içinde daha önce görülmemiş ölçüde hoşnutsuzluk var.

Ama muhalifleri tek tek temizleyen MBS duruma hakim. Vahşi Kaşıkçı cinayetine rağmen, Biden yönetimi MBS’yi içine sindirdi.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin lideri Muhammed bin Zayid (MBZ), bölgedeki en güçlü oyuncular arasında. Açık dille Ortadoğu’da demokrasinin yürümeyeceğini savunuyor.

Suudi Arabistan’da Amerika’nın en yakın adamı ve bir önceki Veliaht Muhammed bin Nayif’in ayağını kaydırarak MBS’nin önünü açma operasyonunun mimarı MBZ idi.

Şimdi MBZ ve MBS’in arası açıldı. Yemen dahil değişik dosyalarda anlaşamıyorlar.

MBZ, Ankara’daki AKP iktidarının bölgedeki en sert muhalifi diye bilinir. Mafya lideri Sedat Peker, MBZ’nin koruması altında BAE’ye sığındı ve oradan sarsıcı yayınlar yapıyordu. Ama Ankara’yla anlaştılar haberleri arasında Peker’in sesi kısıldı.

Adını anmadığımız bölge ülkeleri ise genellikle çökmüş devletler (failed states): Suriye, Libya, Yemen, Lübnan.

En sakin ülke Cezayir. Örtülü askeri rejim ve istihbarat örgütü DRS’in acımasız pençesi altında yaprak kıpırdamıyor.

Demokrasi ve insan haklarını dış politikaya temel yapacağını ilan eden Biden yönetimi, bölgenin reel siyasetine uyum sağladı.

Sekiz ayda olağanüstü hızlı değişim yaşandı. Bölge ülkeleri arasında yeni ittifaklar kuruluyor, güç dengeleri değişiyor.

Ama bu hızlı değişim içinde olmayan, Ortadoğu halklarının sesi. Hürriyet, demokrasi ve onur mücadelesi hedefiyle başlayan Arap Baharının yerinde yeller esiyor, otoriter rejimler güçleniyor.

Elbette böyle devam etmeyecek. Bölge halkları bir gün hürriyet ve onurlu yaşama kavuşacak. Belki başka baharlar, belki dipten gelecek depremlerle.

*   *   *

Arap baharı, Tunus diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali dönemini (1987-2011) bitirdi. Ailesi ve yakınlarının zenginleşmesini başaran Zeynel Abidin’in yurt dışına kaçmasından sonra Tunus, Ortadoğu ve Kuzey Afrika İslam dünyasının parlayan yıldızı, en başarılı ülkesi oldu.

Siyasi partiler arasındaki kapsamlı uzlaşma sonucunda hızla Anayasa hazırlandı, ülke demokrasiye geçti.

Özgürlük Evi adlı kurum, dünya ülkelerini “Özgür-Yarı Özgür-Özgür Olmayan” diye üçe ayırır. 2020 raporuna göre Tunus, bölgenin tek Özgür ülkesi oldu (71 puan).

Aynı Raporda Türkiye, Özgür Olmayan ülkeler arasındaydı (sadece 56 puan).

Hukukun Üstünlüğü, Yargı Bağımsızlığı, Şeffaflık, Basın Özgürlüğü gibi benzer başlıklar altında Tunus son yıllarda, bölge ülkeleri arasında hep en üstlerde ve Türkiye’nin açık ara önünde yer aldı.

Bu başarıda İslamcı kökten gelen Nahda Partisi lideri Raşid Gannuşi’nin vizyoner liderliğinin büyük payı vardır. Gannuşi, Siyasal İslam’ı terk ettiklerini, din ve siyaseti artık kesinlikle ayrı tutacaklarını açıkladı.

Ekonomi son yıllarda gerilemeğe başladı, Kovid salgınıyla beraber işsizlik ve yoksulluk şiddetlendi. 2014-2020 arası kişi başına gelirde Tunus’ta yaşanan fakirleşme dolar bazında %23’tür.

Aynı fakirleşme oranı Türkiye’de %30 oldu.

Yayılan protestolar ve gösteriler karşısında, geniş bir uzlaşmayla 2019’da seçilen Cumhurbaşkanı Kays Said olağanüstü önlemlere başvurdu. Hükümeti görevden aldı ve meclis çalışmalarını durdurdu. Tüm yetkileri kendi elinde topladı.

Karar, Tunus Anayasasının 80. maddesine dayanıyor:

“Ulusun kurumlarını veya ülkenin bağımsızlığını tehdit eden ve devletin normal işletişini engelleyen yakın tehlike karşısında Cumhurbaşkanı; Hükümet Başkanı ve Meclis Başkanı ile danıştıktan sonra, olağanüstü koşulların gerektirdiği her türlü önlemi alabilir…”

Said’in kararı, geniş yorumlara izin veren Anayasa’nın bu maddesine uygun.

Ancak demokrasinin temel ilkeleri ve halk iradesiyle bağdaşmadığı açık.

O nedenle Said’in kararı, sivil veya anayasal bir darbedir.

Cumhurbaşkanı Said olağanüstü önlemlerin sadece 30 gün geçerli olacağını açıkladı. Ama gelişmeler ne yöne evrilecek, beli değil.

Dilerim ki Tunus hızlı bir şekilde uzlaşma, demokrasi ve hukuk devleti çizgisine dönsün.

Ancak bölgedeki olumsuz gelişmelerin etkisi altında kaldığı aşikar. Tunus’u zor günler bekliyor.

*   *   *

AKP’nin sözcüleri ve yandaşları Tunus’taki darbeyi sert şekilde eleştiriyor. Ama bu eleştirilerin pek değeri yok. Dünyada hemen hiç kimse o eleştirileri ciddiye almıyor.

Çünkü tarihimizde hiçbir parti, başka ülkelerdeki darbeleri AKP kadar desteklemedi.

Sudan’da darbeci Albay Beşir’in dünyadaki bir numaralı kankası AKP oldu.

Tunus’un güneyindeki Mali’de Eylül 2020’de askerler darbe yaptı, seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakanı tutukladı. AKP’nin Dışişleri Bakanı darbeden sadece birkaç gün sonra darbecilerle görüşmeye gitti, onları ziyaret eden dünyadaki ilk Bakan oldu, destek ve iyi niyetlerini bildirdi (Dışişleri Bakanlığı resmi sitesine göre).

Mısır’da Abdülfettah Sisi darbesine AKP’nin şiddetle karşı çıkmasının nedeni, ideolojik kardeşi İhvan iktidarının devrilmiş olmasıdır.

İkinci olarak, darbe karşıtı bir partinin demokrasiden yana olması gerekir. Halbuki AKP, on yıldır demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalar yapıyor.

Türkiye, Tunus’un dahi gerisinde kaldı. Pek çok örnek verilebilir. Ama kıyaslama amacıyla, AKP iktidarının seçilmiş HDP’li belediye başkanlarını görevden almasına işaret edelim.

Görevden alınan belediye başkanları suçsuz ise göreve iade edilmeli. Suçlu ise, ya belediye meclisleri yeni başkanları seçmeli, ya yeniden seçim yapılmalı.

AKP bunların yapmıyor, atadığı kayyumlarla belediyeleri yönetiyor. Evet, uygulama bir kanun maddesine dayanıyor ve yasal.

Ama tıpkı Tunus’ta olduğu gibi, demokrasinin temel ilkeleri ve halk iradesiyle bağdaşmıyor.

Tunus’ta Cumhurbaşkanının hükümeti görevden alması darbeyse, AKP’nin belediye başkanlarını görevden alması nedir?

Böyle bir partinin Tunus’taki darbeyi eleştirmesi ikna edici olabilir mi?

Ancak AKP’nin en büyük vebali başka yerde yatıyor. AKP, dolaylı ama ağır bir sorumluluk altında.

Eğer AKP son on yılda gidişini değiştirip otoriter rejim yönüne dümen kırmasaydı, bugün Türkiye bölgenin demokrasi kalesi olacaktı.

Türkiye’nin çok daha fazla şeyler yapmasına, doğrudan müdahalelerde bulunmasına gerek yoktu.

Büyük Müslüman ülke ve demokrasinin parlayan yıldızı Türkiye, Tunus dahil tüm İslam coğrafyasında gemi azıya almış otoriter rejimlere karşı en etkili doğal panzehir olacaktı.

Şimdi AKP’nin elinde Türkiye’de demokrasi, kendisi muhtaç-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede.

AKP’li yöneticilerin taşıdıkları bu vebali idrak edebileceklerini sanmıyorum.

Kaynak: https://halukozdalga.com/2021/07/30/tunus-darbesi-nasil-okunmali/

Tüm yazılarını göster