To be or not to be...

Güzel bir hikaye vardır, bir köylü, eşeği, karısı ve çocuğu yola çıkar…Önce köylü çocuğunu eşeğin...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Güzel bir hikaye vardır, bir köylü, eşeği, karısı ve çocuğu yola çıkar…

Önce köylü çocuğunu eşeğin üstüne bindirir ve karısıyla kendisi arkadan gelir.

Etraftan bunları görenler, söylenmeye başlar; ya  şu mendebur çocuğa bak, kurulmuş eşeğin üstüne, yaşlı annesi ve babası arkasından yürüyor. Ne hayırsız evlatlar var.

Bunu duyan köylü sinirlenmiş ve üzülmüş. Çocuğuna hayırsız demeleri, sinirini bozmuş, hemen indirivermiş aşağıya..

Sonra hanımını yüklemiş eşeğin sırtına, bu sefer yine dedikodu kazanı kaynamaya başlamış..

Ay şu kadına bak ne bencil, zavallı kocası ve çocuğu arkadan yürüyor, kadın sefasını sürüyor..

Bu sefer kadın rahatsız olmuş, atlamış eşekten aşağı…

Köylü binmiş eşeğin üstüne, az bir mesafe yol almışlar, bu sefer, köylünün hem cinsleri başlamış, homurdanmaya, şuna bak ne biçim adam, karısı ve çocuğu arkadan koca yolu yürüyor, adam egoistçe kurulmuş eşeğin üstüne, rahatı yerinde, ne kötü insanlar var, ne karısını düşünüyor, ne de çocuğunu…

Artık köylüde, karısı da, çocuğu da iyice rahatsız  olmuş. Hepsi inmiş eşekten aşağı, bu sefer eşeği sırtlarına almışlar..

Koyulmuşlar yola, bu sefer insanlar durur mu? Yolun kenarına dizilmişler, başlamışlar alay etmeye, şu aptallara bak, eşeği sırtlamış gidiyorlar, ne komik diye alayı basmışlar..

En sonunda, köylü ve ailesi, eşeği nehire atmış kurtulmuşlar.  Tabana kuvvet,  perişan ve bitkin halde, yola devam etmişler..Ne alay eden olmuş, ne de eleştiren..

İşte böyle sevgili okurlar, maalesef bu hikaye aslında, yaşamımızı çok güzel anlatıyor. Benim ders aldığım ve kendime ders çıkardığım bir hikaye olduğu için sizlerle paylaştım.. Belki bilenler vardır, tekrar ettiğim için özür dilerim ama gerçekten ders alınması gereken bir hikaye…

Hiç kimseyi aynı anda yaptıklarımızla memnun edemeyiz. Çünkü herkes, kendisi 1 numara olmak ister.. Onun için, ya eleştirir, ya alay eder, ya da korktuğu için yok eder..

Ama biz eğer yaşam denen bu yolda, yürümeye devam ediyorsak, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz. Aksi halde, aklımızı dinlersek, bizden daha akıllılar çıktığında, onlar bizden daha iyi olabilirler.. Oysa herkesin gönlü tek ve kendine özgüdür.. Yarış, etrafınla değil, sadece kendinledir…

Çok başarılı olamayabiliriz, çok güzel ya da yakışıklı olamayabiliriz, çok zengin de olamayabiliriz, ya da hepsine sahibizdir.. Ama en büyük zenginliğimiz, ne kadar " kendimiz" i yaşayabiliyoruz, ne kadar olduğumuz gibi ve göründüğümüz gibi olabiliyoruz  bütün mesele burada yatıyor bence yani " to be or not to be" işte bütün mesele bu…

En altta bu var, varın kurun bunun üstüne inşaatları…
Düşünün bakalım haftsonu bu eşeğin durumu ne olacak?
">

Güzel bir hikaye vardır, bir köylü, eşeği, karısı ve çocuğu yola çıkar…

Önce köylü çocuğunu eşeğin üstüne bindirir ve karısıyla kendisi arkadan gelir.

Etraftan bunları görenler, söylenmeye başlar; ya  şu mendebur çocuğa bak, kurulmuş eşeğin üstüne, yaşlı annesi ve babası arkasından yürüyor. Ne hayırsız evlatlar var.

Bunu duyan köylü sinirlenmiş ve üzülmüş. Çocuğuna hayırsız demeleri, sinirini bozmuş, hemen indirivermiş aşağıya..

Sonra hanımını yüklemiş eşeğin sırtına, bu sefer yine dedikodu kazanı kaynamaya başlamış..

Ay şu kadına bak ne bencil, zavallı kocası ve çocuğu arkadan yürüyor, kadın sefasını sürüyor..

Bu sefer kadın rahatsız olmuş, atlamış eşekten aşağı…

Köylü binmiş eşeğin üstüne, az bir mesafe yol almışlar, bu sefer, köylünün hem cinsleri başlamış, homurdanmaya, şuna bak ne biçim adam, karısı ve çocuğu arkadan koca yolu yürüyor, adam egoistçe kurulmuş eşeğin üstüne, rahatı yerinde, ne kötü insanlar var, ne karısını düşünüyor, ne de çocuğunu…

Artık köylüde, karısı da, çocuğu da iyice rahatsız  olmuş. Hepsi inmiş eşekten aşağı, bu sefer eşeği sırtlarına almışlar..

Koyulmuşlar yola, bu sefer insanlar durur mu? Yolun kenarına dizilmişler, başlamışlar alay etmeye, şu aptallara bak, eşeği sırtlamış gidiyorlar, ne komik diye alayı basmışlar..

En sonunda, köylü ve ailesi, eşeği nehire atmış kurtulmuşlar.  Tabana kuvvet,  perişan ve bitkin halde, yola devam etmişler..Ne alay eden olmuş, ne de eleştiren..

İşte böyle sevgili okurlar, maalesef bu hikaye aslında, yaşamımızı çok güzel anlatıyor. Benim ders aldığım ve kendime ders çıkardığım bir hikaye olduğu için sizlerle paylaştım.. Belki bilenler vardır, tekrar ettiğim için özür dilerim ama gerçekten ders alınması gereken bir hikaye…

Hiç kimseyi aynı anda yaptıklarımızla memnun edemeyiz. Çünkü herkes, kendisi 1 numara olmak ister.. Onun için, ya eleştirir, ya alay eder, ya da korktuğu için yok eder..

Ama biz eğer yaşam denen bu yolda, yürümeye devam ediyorsak, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz. Aksi halde, aklımızı dinlersek, bizden daha akıllılar çıktığında, onlar bizden daha iyi olabilirler.. Oysa herkesin gönlü tek ve kendine özgüdür.. Yarış, etrafınla değil, sadece kendinledir…

Çok başarılı olamayabiliriz, çok güzel ya da yakışıklı olamayabiliriz, çok zengin de olamayabiliriz, ya da hepsine sahibizdir.. Ama en büyük zenginliğimiz, ne kadar " kendimiz" i yaşayabiliyoruz, ne kadar olduğumuz gibi ve göründüğümüz gibi olabiliyoruz  bütün mesele burada yatıyor bence yani " to be or not to be" işte bütün mesele bu…

En altta bu var, varın kurun bunun üstüne inşaatları…
Düşünün bakalım haftsonu bu eşeğin durumu ne olacak?
Tüm yazılarını göster