Her şey yalan bu gerçek, teröre 8 tane aslan gibi şehit daha verdik. Bu ne ilk, ne de son hepimiz bu gerçeği biliyoruz. Türkiye’ nin gerçek ve en önemli sorunu; terör..
Nasıl oluyor da, yıllardır ordusuyla, devletiyle bu kadar büyük bir devletin başına terör belası musallat olsun. Anlamış değilim.
Herkesin, hatta sokaktaki vatandaşın bile söylediği gibi, bu teröristleri yabancı devletler besliyor, silah ve teçhizat sağlıyor gibi söylemleri bir kenara bırakırsak. Şu an içinde bulunduğumuz durumu değerlendirirsek, kimseyi suçlamaya gerek yok. Çünkü o kadar vakit bile yok. Artık, bu eli kanlı terör örgütü ve onun destekçilerinin daha fazla zarar vermesine engel olmak lazım.
Bu da, birilerini günah keçisi ilan etmekle olmuyor. Tam tersi, askerin, hukumetin, vatandaşın birbirine kenetlenmesi ve destek olması gereken bir durumu gösteriyor.
Ne zaman biz kendi içimizde, birbirimizi eleştiriyor, aramızda fikirsel ayrılıklar yaşıyoruz. İşte tam da o zamanlarda, terör belası, bu kaos ortamından faydalanıp yeniden hortluyor.
Bir mikrop gibi düşünmek lazım bunları . Nasıl vücut zayıf düşüyor, mikroplar harekete geçiyor, onlarda o şekilde bu zayıflıktan beslenmeye çalışıyor.
İşte, bu sebeple, onlara fırsat vermemek lazım. Zaman, tek yürek, tek ses olma, kişisel kavgaların, ego savaşlarının bitmesi ve tek vücut olarak hareket edilmesi zamanı..
Ateş düştüğü yeri yakar, o gencecik şehitlerin aileleri kimbilir nasıl bir acı çekiyor ama vatan sağ olsun diyerek, acılarını yüreklerine gömüyor. Türk milletinin bu vakur duruşu, Atatürk’ ü müzün de, söylediği gibi şüphesiz, damarlarındaki asil kanından geliyor. Ama bir taraftan da, şehit analarının, babalarının ciğerleri yanıyor.
Hem de yıllardır, bu acı veren tablo can yakmaya devam ediyor….
Yaklaşık 10 yıl kadar önceydi sanırım, Ankara’ da bulunan, Cebeci Askeri Şehitliği’ ne gitmiştim, her zaman, mezar taşları arasında dolaşır, taşlar üzerinde yazılanları okurum, yaşama ve ölüme dair. Çok zaman duygulanır ve gözyaşlarımın akmasına engel olamam ve oradan çıktığımda da, gözyaşlarımla, hüzünleri de geride bırakırım, biraz içim buruk ayrılsam da…
Yine böyle bir anda, bir mezar taşı gördüm, üzerinde küçük bir helikopter duruyordu.
Etraf son derece sessiz, sadece ağaçların yaprakları hışırdıyor, rüzgarın soğukluğunu yüzünüzde hissediyordunuz. Biraz daha mezar taşına doğru yaklaştım, üzerinde genç ve yakışıklı bir helikopter pilotunun, iyi günlerinde çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Gülümsüyor ve gözünde gözlükleriyle cap canlı duruyordu. Ölüm tarihine baktım, 23 yaşında, dağlarda helikopteri düşmüş ve şehit olmuştu. Tüylerim diken diken oldu ve bir an önce oradan uzaklaştım. Arkama dönüp baktığımda, mezarın üstünde duran helikopterin, pervanesinin döndüğünü gördüm. O anda gözümden süzülen yaşlara hakim olamadım. Uzun süre de gördüğüm manzaranın tesirinden kurtulamadım.
Tıpkı şimdi de olduğu gibi…
Toparlayacak olursam, artık daha fazla gencecik Mehmet’ cikler ölmesin, daha fazla bu terör mikrobuna kurban vermeyelim.
Kendi içimizde bölünüp, birbirimizle kavga edip, birbirimizi suçlayıp, düşmanları sevindirmeyelim. Birbirimize daha fazla kenetlenelim...
">
Her şey yalan bu gerçek, teröre 8 tane aslan gibi şehit daha verdik. Bu ne ilk, ne de son hepimiz bu gerçeği biliyoruz. Türkiye’ nin gerçek ve en önemli sorunu; terör..
Nasıl oluyor da, yıllardır ordusuyla, devletiyle bu kadar büyük bir devletin başına terör belası musallat olsun. Anlamış değilim.
Herkesin, hatta sokaktaki vatandaşın bile söylediği gibi, bu teröristleri yabancı devletler besliyor, silah ve teçhizat sağlıyor gibi söylemleri bir kenara bırakırsak. Şu an içinde bulunduğumuz durumu değerlendirirsek, kimseyi suçlamaya gerek yok. Çünkü o kadar vakit bile yok. Artık, bu eli kanlı terör örgütü ve onun destekçilerinin daha fazla zarar vermesine engel olmak lazım.
Bu da, birilerini günah keçisi ilan etmekle olmuyor. Tam tersi, askerin, hukumetin, vatandaşın birbirine kenetlenmesi ve destek olması gereken bir durumu gösteriyor.
Ne zaman biz kendi içimizde, birbirimizi eleştiriyor, aramızda fikirsel ayrılıklar yaşıyoruz. İşte tam da o zamanlarda, terör belası, bu kaos ortamından faydalanıp yeniden hortluyor.
Bir mikrop gibi düşünmek lazım bunları . Nasıl vücut zayıf düşüyor, mikroplar harekete geçiyor, onlarda o şekilde bu zayıflıktan beslenmeye çalışıyor.
İşte, bu sebeple, onlara fırsat vermemek lazım. Zaman, tek yürek, tek ses olma, kişisel kavgaların, ego savaşlarının bitmesi ve tek vücut olarak hareket edilmesi zamanı..
Ateş düştüğü yeri yakar, o gencecik şehitlerin aileleri kimbilir nasıl bir acı çekiyor ama vatan sağ olsun diyerek, acılarını yüreklerine gömüyor. Türk milletinin bu vakur duruşu, Atatürk’ ü müzün de, söylediği gibi şüphesiz, damarlarındaki asil kanından geliyor. Ama bir taraftan da, şehit analarının, babalarının ciğerleri yanıyor.
Hem de yıllardır, bu acı veren tablo can yakmaya devam ediyor….
Yaklaşık 10 yıl kadar önceydi sanırım, Ankara’ da bulunan, Cebeci Askeri Şehitliği’ ne gitmiştim, her zaman, mezar taşları arasında dolaşır, taşlar üzerinde yazılanları okurum, yaşama ve ölüme dair. Çok zaman duygulanır ve gözyaşlarımın akmasına engel olamam ve oradan çıktığımda da, gözyaşlarımla, hüzünleri de geride bırakırım, biraz içim buruk ayrılsam da…
Yine böyle bir anda, bir mezar taşı gördüm, üzerinde küçük bir helikopter duruyordu.
Etraf son derece sessiz, sadece ağaçların yaprakları hışırdıyor, rüzgarın soğukluğunu yüzünüzde hissediyordunuz. Biraz daha mezar taşına doğru yaklaştım, üzerinde genç ve yakışıklı bir helikopter pilotunun, iyi günlerinde çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Gülümsüyor ve gözünde gözlükleriyle cap canlı duruyordu. Ölüm tarihine baktım, 23 yaşında, dağlarda helikopteri düşmüş ve şehit olmuştu. Tüylerim diken diken oldu ve bir an önce oradan uzaklaştım. Arkama dönüp baktığımda, mezarın üstünde duran helikopterin, pervanesinin döndüğünü gördüm. O anda gözümden süzülen yaşlara hakim olamadım. Uzun süre de gördüğüm manzaranın tesirinden kurtulamadım.
Tıpkı şimdi de olduğu gibi…
Toparlayacak olursam, artık daha fazla gencecik Mehmet’ cikler ölmesin, daha fazla bu terör mikrobuna kurban vermeyelim.
Kendi içimizde bölünüp, birbirimizle kavga edip, birbirimizi suçlayıp, düşmanları sevindirmeyelim. Birbirimize daha fazla kenetlenelim...