Daha önce Mersin’de yayın yapan İmece Gazetesi için yazdığım birkaç yazımda da değinmiştim. Tekrar etmek istiyorum.
İstanbul, işsizlikten çareler arayan Anadolu insanının kurtuluş reçetesi olmaktan mutlak suretle çıkarılmalıdır.
Bu ise insanlara “buraya gelmeyin” diyerek, veya kapıya bekçi koyup vize sorarak yapılacak bir şey değildir. İnsanlara arabanızla sokağa çıkmayın demek ise komik ötesi bir durumdur.
Vize önerisini ve trafiğe belirli günlerde çıkma fikirleri Recep Tayyip Erdoğan İstanbul belediye başkanı iken tartışılmıştı. Ama çare olmadığını ve olmayacağını kendisi de gördü.
İstanbul trafik problemi uzun yıllardır çözülemedi. Milyonlarca lira masraf ile alınan “Metrobüs” İstanbul halkı için bir hayal kırıklığı oldu ve olmaya devam ediyor.
Radikal çareler bulmak ve İstanbul’un taşındaki toprağındaki altınları başka yerlere serpmek gerekiyor.
İstanbul ülkenin kalbidir. İstanbul’un geçireceği kalp spazmı, Anadolu’yu öldürür. Bu yüzden Anadolu’daki kalp pillerini diri tutmak gerekir!
Taşı toprağı altın diyerek gelen her yeni insan buradaki acının altına odun taşıyor.
Aslında İstanbul daha fazla büyümemesi gereken bir canavardır. Bunu hiç kimse görmek istemiyor!
İstanbul sorunu Türkiye’nin sorunudur.
8 Eylül günü başlayan ve 9 Eylül gününü İstanbul halkına felakete dönüştüren sel gösterdi ki, sadece yaşayan insanlar değil kalbi İstanbul’da atan her firma, kurum ve teknoloji tehdit altındadır.
Bütün Türkiye’deki insanların iletişimini sağlayan Vodafone Cep telefon şebekesi sel yaşandığı gün tüm Türkiye’de çalışamaz hale geldi... Kısacası çöktü.
Düşünsenize sel ile birlikte (yıllardır beklenen) bir depremin olduğunu... Sadece Vodafone değil, Turkcell, Avea ve diğer tüm şebekeler susacak. Basın merkezleri, televizyonlar, ulusal yayın yapan radyoların birçoğu sessizliğe bürünecek
O zaman kim, kiminle nasıl iletişim kuracak?
“Hayatın merkezi İstanbul”da yaşanan felaket tüm ülkeyi sarsacak ve tüm ülkenin felaketi olacak! Film gibi yani!
Depreme karşı tedbir almak güçtür doğru....Ama film gibi bir yaşam gerçek olmadan önlem alınmalıdır.
İstanbul artık yeni yatırımlara yasaklanmalı ve yapılacak yeni yatırımlar ülkenin (İzmir, Mersin, G.Antep, Trabzon, Diyarbakır, Kayseri, Denizli, Konya vb.) diğer büyük şehirlerine kaydırılmalıdır.
Bu sayede İstanbul’daki gereksiz yoğunlaşma azalacak, diğer büyük şehirler kalkındırılacak ve olası bir doğal afette insanların iletişimi engellenmemiş olacaktır.
Olacak o kadar
Levent Kırca’nın Olacak o Kadar programının bir bölümünde, devlet dairelerinde artan kadrolaşmalar ve liberal akımlardan etkilenerek Atatürk fotoğraflarından rahatsızlık duyanlar hiciv edilmişti. Bölüm sonunda verilen alıntı söz çok hoşuma gitmişti. İzlemeyenler ve gazetelerde okumayanlar için paylaşmak istedim. Söz şöyle;
“Üç kuruşluk çıkarları için vatan toprağını bile satanlar, menfaatle kalkıp para ile yatanlar; sana yer bulamayabilirler paşam. Ama sen vatandaşın başköşesindesin hala. Tasalanma.”
http://yolagiden.blogspot.com/
">
Daha önce Mersin’de yayın yapan İmece Gazetesi için yazdığım birkaç yazımda da değinmiştim. Tekrar etmek istiyorum.
İstanbul, işsizlikten çareler arayan Anadolu insanının kurtuluş reçetesi olmaktan mutlak suretle çıkarılmalıdır.
Bu ise insanlara “buraya gelmeyin” diyerek, veya kapıya bekçi koyup vize sorarak yapılacak bir şey değildir. İnsanlara arabanızla sokağa çıkmayın demek ise komik ötesi bir durumdur.
Vize önerisini ve trafiğe belirli günlerde çıkma fikirleri Recep Tayyip Erdoğan İstanbul belediye başkanı iken tartışılmıştı. Ama çare olmadığını ve olmayacağını kendisi de gördü.
İstanbul trafik problemi uzun yıllardır çözülemedi. Milyonlarca lira masraf ile alınan “Metrobüs” İstanbul halkı için bir hayal kırıklığı oldu ve olmaya devam ediyor.
Radikal çareler bulmak ve İstanbul’un taşındaki toprağındaki altınları başka yerlere serpmek gerekiyor.
İstanbul ülkenin kalbidir. İstanbul’un geçireceği kalp spazmı, Anadolu’yu öldürür. Bu yüzden Anadolu’daki kalp pillerini diri tutmak gerekir!
Taşı toprağı altın diyerek gelen her yeni insan buradaki acının altına odun taşıyor.
Aslında İstanbul daha fazla büyümemesi gereken bir canavardır. Bunu hiç kimse görmek istemiyor!
İstanbul sorunu Türkiye’nin sorunudur.
8 Eylül günü başlayan ve 9 Eylül gününü İstanbul halkına felakete dönüştüren sel gösterdi ki, sadece yaşayan insanlar değil kalbi İstanbul’da atan her firma, kurum ve teknoloji tehdit altındadır.
Bütün Türkiye’deki insanların iletişimini sağlayan Vodafone Cep telefon şebekesi sel yaşandığı gün tüm Türkiye’de çalışamaz hale geldi... Kısacası çöktü.
Düşünsenize sel ile birlikte (yıllardır beklenen) bir depremin olduğunu... Sadece Vodafone değil, Turkcell, Avea ve diğer tüm şebekeler susacak. Basın merkezleri, televizyonlar, ulusal yayın yapan radyoların birçoğu sessizliğe bürünecek
O zaman kim, kiminle nasıl iletişim kuracak?
“Hayatın merkezi İstanbul”da yaşanan felaket tüm ülkeyi sarsacak ve tüm ülkenin felaketi olacak! Film gibi yani!
Depreme karşı tedbir almak güçtür doğru....Ama film gibi bir yaşam gerçek olmadan önlem alınmalıdır.
İstanbul artık yeni yatırımlara yasaklanmalı ve yapılacak yeni yatırımlar ülkenin (İzmir, Mersin, G.Antep, Trabzon, Diyarbakır, Kayseri, Denizli, Konya vb.) diğer büyük şehirlerine kaydırılmalıdır.
Bu sayede İstanbul’daki gereksiz yoğunlaşma azalacak, diğer büyük şehirler kalkındırılacak ve olası bir doğal afette insanların iletişimi engellenmemiş olacaktır.
Olacak o kadar
Levent Kırca’nın Olacak o Kadar programının bir bölümünde, devlet dairelerinde artan kadrolaşmalar ve liberal akımlardan etkilenerek Atatürk fotoğraflarından rahatsızlık duyanlar hiciv edilmişti. Bölüm sonunda verilen alıntı söz çok hoşuma gitmişti. İzlemeyenler ve gazetelerde okumayanlar için paylaşmak istedim. Söz şöyle;
“Üç kuruşluk çıkarları için vatan toprağını bile satanlar, menfaatle kalkıp para ile yatanlar; sana yer bulamayabilirler paşam. Ama sen vatandaşın başköşesindesin hala. Tasalanma.”
http://yolagiden.blogspot.com/