Başbakan Erdoğan, neden bazı gazetecilere kızdığını bu gün okuduğum haberlerle açıklamış.
Kendine göre de haklı sebepleri var. Türkiye’ de siyaset yapmak çok kolay bir iş değil. Biraz da eleştirel gözle değil de empati yaparak baktığımızda, onun da kendisine göre haklı sebepleri olduğunu görüyoruz.
Bir ülkenin kaderini elinde tutma sorumluluğu, öyle her babayiğitin taşıyacağı bir yük değil. İnsanlar ağızdan çıkan bir kelime üzerinden siyaset yapıyor, eleştiriyor, ya da suçluyor.
Dün alkışladığımız insanları, bu gün yerin dibine batırıyoruz. Bakın eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’ in ismi, sokaklardan kaldırılıyor artık.
Zamanında, o generalleri ayakta alkışlayan insanlar bu gün neredeler?
Çünkü siyasi ve toplumsal yapımız sürekli değişiyor, tüm dünyada değişim rüzgarları esiyor. Bizde o değişime, olabildiğince ayak uyduruyoruz.
Gerçekten Başbakan samimi bir açıklama yapmış, şöyle diyor;
Bölücü terör örgütü benim hiçbir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olamaz.
- Zaman zaman utanmadan 'Başbakan bir kere bile Türk Milleti ifadesini kullanmadı' deme cüretini gösterenler var.
İnsanın edep, adap diye bir şeyi olur. Bizim hangi kültürle yetiştiğimiz bellidir. Ama bunu test etmeye ne Baykal'ın ne Bahçeli'nin gücü yetmez.
Zaman zaman basına sesleniyorum. Kızdığım zamanlar da oluyor. Kızışım zevkimden ve nefsimden değil. Canım yandığından. Milletimin canı yanmasın diye.
Belli ki, o gün de, gazetecilere sinirlenmiş ağzına geleni söylemiş.
Doğru mu yapmış? Hayır tabii ki, ama zaten Başbakan böyle duygusal tepkiler veren bir insan, meşhur ‘ One Minute’ hadisesi de, aslında Müslüman’ lara zulüm yaptığını düşündüğü İsrail’ e karşı, böyle bir korumacılık içgüdüsünden gelen ani bir tepkiydi.
Ama biz ne yapıyoruz? Kimimiz, hayır o Başbakan böyle tepkisel davranamaz gibi eleştirilerde bulunuyoruz.
Evet eleştirmeliyiz, kendimize göre yanlışlar varsa onları da beyan etmeliyiz, bırakın köşe yazarlığını, oy veren herkes, siyasetçisini seçme, beğenme ya da beğenmeme hakkına sahip ama ince bir çizgi var.
Eleştirinin de bir sınırı, bir dozu var. Eleştiri, her ağzına gelen hakareti karşındakine etme olayı değildir.
Nasıl, Erdoğan gazeteciler az yazsın, bölücülük yapıyorlar dediğinde, bu açıklamanın çok yalnlış olduğunu yazdık.
Doğru bir şey söylediğinde, onu da yazmamız lazım.
Bakın, Amerika’ da Obama seçim dönemini Facebook’ tan çok güzel bir şekilde değerlendirdi. Yine geçtiğimiz günlerde okudum, Amerikan Dış İşleri Bakanlı’ ğı, sosyal paylaşım sitelerinde, bazı konuları halka açarak, kamunun, o konulardaki tepkilerini ölçüyormuş, bir anlamda çoğulcu demokrasi kavramı oluyor. Biz de de böyle olabilir.
AKP’ veya muhalefet partileri de, açsınlar internet sitelerini yaptıkları işlerle ilgili yorumlara, her şey çok daha net ve objektif bir hale gelsin.
Mesela hukumet demokratik açılım konusunda, net bir açıklama yapmadı, ne oldu bu sefer, herkes kendi kafasından, bir takım korkularını da ekleyerek tepkisini ortaya koydu. Her kafadan bir ses çıktı. Belki de çok iyi niyetle başlanan bu süreç, iyi idare edilemediği için, başarılı olamadı.
Halbuki Başbakan’ ın yaptığı bu açıklama gibi, yapılan işlerde, açıklık ve toplumla paylaşma olsa, her kafadan bir ses çıkmayacaktı.
Belki Tayyip Erdoğan’ ın bu açıklaması, bundan sonra izleyeceği strateji de belirleyici bir yöntem olurda, biraz daha şeffaf ve samimi bir siyaset ortamı gelişebilir.
">
Başbakan Erdoğan, neden bazı gazetecilere kızdığını bu gün okuduğum haberlerle açıklamış.
Kendine göre de haklı sebepleri var. Türkiye’ de siyaset yapmak çok kolay bir iş değil. Biraz da eleştirel gözle değil de empati yaparak baktığımızda, onun da kendisine göre haklı sebepleri olduğunu görüyoruz.
Bir ülkenin kaderini elinde tutma sorumluluğu, öyle her babayiğitin taşıyacağı bir yük değil. İnsanlar ağızdan çıkan bir kelime üzerinden siyaset yapıyor, eleştiriyor, ya da suçluyor.
Dün alkışladığımız insanları, bu gün yerin dibine batırıyoruz. Bakın eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’ in ismi, sokaklardan kaldırılıyor artık.
Zamanında, o generalleri ayakta alkışlayan insanlar bu gün neredeler?
Çünkü siyasi ve toplumsal yapımız sürekli değişiyor, tüm dünyada değişim rüzgarları esiyor. Bizde o değişime, olabildiğince ayak uyduruyoruz.
Gerçekten Başbakan samimi bir açıklama yapmış, şöyle diyor;
Bölücü terör örgütü benim hiçbir zaman Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olamaz.
- Zaman zaman utanmadan 'Başbakan bir kere bile Türk Milleti ifadesini kullanmadı' deme cüretini gösterenler var.
İnsanın edep, adap diye bir şeyi olur. Bizim hangi kültürle yetiştiğimiz bellidir. Ama bunu test etmeye ne Baykal'ın ne Bahçeli'nin gücü yetmez.
Zaman zaman basına sesleniyorum. Kızdığım zamanlar da oluyor. Kızışım zevkimden ve nefsimden değil. Canım yandığından. Milletimin canı yanmasın diye.
Belli ki, o gün de, gazetecilere sinirlenmiş ağzına geleni söylemiş.
Doğru mu yapmış? Hayır tabii ki, ama zaten Başbakan böyle duygusal tepkiler veren bir insan, meşhur ‘ One Minute’ hadisesi de, aslında Müslüman’ lara zulüm yaptığını düşündüğü İsrail’ e karşı, böyle bir korumacılık içgüdüsünden gelen ani bir tepkiydi.
Ama biz ne yapıyoruz? Kimimiz, hayır o Başbakan böyle tepkisel davranamaz gibi eleştirilerde bulunuyoruz.
Evet eleştirmeliyiz, kendimize göre yanlışlar varsa onları da beyan etmeliyiz, bırakın köşe yazarlığını, oy veren herkes, siyasetçisini seçme, beğenme ya da beğenmeme hakkına sahip ama ince bir çizgi var.
Eleştirinin de bir sınırı, bir dozu var. Eleştiri, her ağzına gelen hakareti karşındakine etme olayı değildir.
Nasıl, Erdoğan gazeteciler az yazsın, bölücülük yapıyorlar dediğinde, bu açıklamanın çok yalnlış olduğunu yazdık.
Doğru bir şey söylediğinde, onu da yazmamız lazım.
Bakın, Amerika’ da Obama seçim dönemini Facebook’ tan çok güzel bir şekilde değerlendirdi. Yine geçtiğimiz günlerde okudum, Amerikan Dış İşleri Bakanlı’ ğı, sosyal paylaşım sitelerinde, bazı konuları halka açarak, kamunun, o konulardaki tepkilerini ölçüyormuş, bir anlamda çoğulcu demokrasi kavramı oluyor. Biz de de böyle olabilir.
AKP’ veya muhalefet partileri de, açsınlar internet sitelerini yaptıkları işlerle ilgili yorumlara, her şey çok daha net ve objektif bir hale gelsin.
Mesela hukumet demokratik açılım konusunda, net bir açıklama yapmadı, ne oldu bu sefer, herkes kendi kafasından, bir takım korkularını da ekleyerek tepkisini ortaya koydu. Her kafadan bir ses çıktı. Belki de çok iyi niyetle başlanan bu süreç, iyi idare edilemediği için, başarılı olamadı.
Halbuki Başbakan’ ın yaptığı bu açıklama gibi, yapılan işlerde, açıklık ve toplumla paylaşma olsa, her kafadan bir ses çıkmayacaktı.
Belki Tayyip Erdoğan’ ın bu açıklaması, bundan sonra izleyeceği strateji de belirleyici bir yöntem olurda, biraz daha şeffaf ve samimi bir siyaset ortamı gelişebilir.