Taş atan çocuklar trajedisi

Ülke gündemini son zamanlarda çokça işgal eden taş atan çocuklar...

Özden Yolagiden ozden.yolagiden@gmail.com
Ülke gündemini son zamanlarda çokça işgal eden taş atan çocuklar konusu her geçen gün büyüyen bir trajedi aslında. Bugün için trajedinin baş aktörü olan bu çocuklar, yıllarını hapishanede geçirdiğinden yarın, kin ve nefretle dolmuş bir potansiyel tehlike oluşturacaklar.
 
Önce tespiti doğru yapmak gerekir: Taş atan çocuklar daha çok terör örgütü kıskacındaki çocuklar. Ve doğal olarak bu çocuklar eğitimsiz, işsiz ve bölge insanlarının çocuklarından seçiliyor. Belki aralarında çocuğunu belli bir bilinçle sokağa salan örgüt sempatizanları olabilir. Bazı ailelerin örgüte verdiği destek sosyolojik ve tarihi geçmişe sahip. Ama bu realite bile taş atan elin çocuk eli olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
 
Her çocuk bir gelecektir. Hapishanelerde korku ile eğitim fikri ise çok eski zamanların yöntemidir. Düşünün 15 yaşına kadar “çocuk” dediğimiz küçükler, dört duvar etrafında büyüyecekler. Çevresi kin, nefret ve karanlık insanların ürettiği intikam duygusuyla örülecek. Kavga kültürü ile büyüyecek!
 
Hayat bıraktığınız yerde kalmıyor. Hapishaneden büyüyerek çıkmak işi çözmüyor. Dışarı çıkar çıkmaz hayatın öfkeli gerçeği yüzüne tokat gibi vurulacak, kendisini işsizlik çukurunun içinde bulacak. Tıpkı Bumerang gibi. Milyonlarca işsizin bulunduğu o çukura (yine) örgüt sempatizanları ve kara ruhlu insanların kirli elleri uzanacak!
 
Her farklı bataklık farklı yöntemlerle kurutulabilir; ama çocuklara ceza bu işi çözmez. Bunca zamandır çözemedi. Problem daha büyük. O yüzden düşmanca ve yok etmeye yönelik fikirlerin yerine sağduyulu, ortak değerleri öne çıkaran fikirler üretilmeli. Barış huysuz bir ihtiyar. Herkes onun gönlünü almalı. Fakat birileri karanfil sularken birileri çocuklarını sokağa salıyorsa barış sadece erkek ismi olarak kalmaya da mahkum olacaktır.
 
Sokaklarında yıllardır tinerci çocuk dehşetini yaşayan bir ülke taş atan çocukların kaderini de doğru dürüst bir çocuk koruma kanunu çıkararak değiştirebilir. Değişen sadece çocukların kaderi değil bu ülkenin geleceği olacaktır. Devlet doğru dürüst yasalarla çocuğuna sahip çıkmalı, aile çocuğunu sahiplenmeli ve geleceğini kendi siyasi hırslarına alet etmemeli. Bir ülkenin geleceği ortak yazılmalıdır.
 
Mesela, ne amaca hizmet etti bilmiyorum ama; her eve üç çocuk önerisinden geri adım atılmalıdır. Eğitim seviyesi kötü, işsizliği bol bir ülke çocuk sayısını artırmak için özendirilmemeli. Tam tersi, merkezi yönetim ve yerel yönetimler belli bir süre çocuk sayısını azami yerde tutmaya gayret sarf etmelidirler.
 
Yukarda da belirttiğim gibi kimi çocuklar PKK kışkırttığı için taş atıyorlar. Kabul. Gene de bu, onları hapse atıp, ağır cezalar vermek için sebep olmamalı. Aileden başlanmalı işe. Bilimsel gerçeklere dayalı eğitim, psikolojik terapiler, sosyologlar devreye girmeli, işsizlik en önce halledilmeli. Akşama yemeği olmayan yarınını düşünmeyecek, fırtına estiği sürece denizlerde dalgalar durulmayacaktır...
 
Bu ülkede bir şeyleri yoluna sokabilmek için önce mevcut eğitimcileri tekrar eğitmek, sonra siyasetçileri siyasetin aslında ne olduğu konusunda bilinçlendirmek gerekir. İlkokul mezunu bir milletvekilini bu ülkede hassas yasaların oylamasındaki görevinin sadece el kaldırmak olmadığına inandıramazsınız.
 
Terör, taş atan çocuklar, darbeler, muhtıralar, politikada doğru tercih... Hepsi eğitimsizliğin yol açtığı temel sorunlar. Gazete ve kitap okumayan genç çoğunluk bu ülkeyi yönetsin diye birilerine oy veriyor. Kimsenin şikayet hakkı yoktur! Suçlu aynada. Siyaset toplumdaki sorunları çözme sanatıdır. Uzun yıllardır sorunlarımız çözülemiyorsa, suç beceriksiz sanatçıya görev verendedir.
 
Sonuç olarak: çocuklarımızın mutluluğu bizim mutluluğumuzdur, hastalığı bizi üzer, başarısı onurumuz, gururumuzdur. Gururlanmak bir yerde dururken neden hüzünleri seçiyoruz. Çocukların kaderini birlikte yazalım. Var mısınız?
">
Ülke gündemini son zamanlarda çokça işgal eden taş atan çocuklar konusu her geçen gün büyüyen bir trajedi aslında. Bugün için trajedinin baş aktörü olan bu çocuklar, yıllarını hapishanede geçirdiğinden yarın, kin ve nefretle dolmuş bir potansiyel tehlike oluşturacaklar.
 
Önce tespiti doğru yapmak gerekir: Taş atan çocuklar daha çok terör örgütü kıskacındaki çocuklar. Ve doğal olarak bu çocuklar eğitimsiz, işsiz ve bölge insanlarının çocuklarından seçiliyor. Belki aralarında çocuğunu belli bir bilinçle sokağa salan örgüt sempatizanları olabilir. Bazı ailelerin örgüte verdiği destek sosyolojik ve tarihi geçmişe sahip. Ama bu realite bile taş atan elin çocuk eli olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
 
Her çocuk bir gelecektir. Hapishanelerde korku ile eğitim fikri ise çok eski zamanların yöntemidir. Düşünün 15 yaşına kadar “çocuk” dediğimiz küçükler, dört duvar etrafında büyüyecekler. Çevresi kin, nefret ve karanlık insanların ürettiği intikam duygusuyla örülecek. Kavga kültürü ile büyüyecek!
 
Hayat bıraktığınız yerde kalmıyor. Hapishaneden büyüyerek çıkmak işi çözmüyor. Dışarı çıkar çıkmaz hayatın öfkeli gerçeği yüzüne tokat gibi vurulacak, kendisini işsizlik çukurunun içinde bulacak. Tıpkı Bumerang gibi. Milyonlarca işsizin bulunduğu o çukura (yine) örgüt sempatizanları ve kara ruhlu insanların kirli elleri uzanacak!
 
Her farklı bataklık farklı yöntemlerle kurutulabilir; ama çocuklara ceza bu işi çözmez. Bunca zamandır çözemedi. Problem daha büyük. O yüzden düşmanca ve yok etmeye yönelik fikirlerin yerine sağduyulu, ortak değerleri öne çıkaran fikirler üretilmeli. Barış huysuz bir ihtiyar. Herkes onun gönlünü almalı. Fakat birileri karanfil sularken birileri çocuklarını sokağa salıyorsa barış sadece erkek ismi olarak kalmaya da mahkum olacaktır.
 
Sokaklarında yıllardır tinerci çocuk dehşetini yaşayan bir ülke taş atan çocukların kaderini de doğru dürüst bir çocuk koruma kanunu çıkararak değiştirebilir. Değişen sadece çocukların kaderi değil bu ülkenin geleceği olacaktır. Devlet doğru dürüst yasalarla çocuğuna sahip çıkmalı, aile çocuğunu sahiplenmeli ve geleceğini kendi siyasi hırslarına alet etmemeli. Bir ülkenin geleceği ortak yazılmalıdır.
 
Mesela, ne amaca hizmet etti bilmiyorum ama; her eve üç çocuk önerisinden geri adım atılmalıdır. Eğitim seviyesi kötü, işsizliği bol bir ülke çocuk sayısını artırmak için özendirilmemeli. Tam tersi, merkezi yönetim ve yerel yönetimler belli bir süre çocuk sayısını azami yerde tutmaya gayret sarf etmelidirler.
 
Yukarda da belirttiğim gibi kimi çocuklar PKK kışkırttığı için taş atıyorlar. Kabul. Gene de bu, onları hapse atıp, ağır cezalar vermek için sebep olmamalı. Aileden başlanmalı işe. Bilimsel gerçeklere dayalı eğitim, psikolojik terapiler, sosyologlar devreye girmeli, işsizlik en önce halledilmeli. Akşama yemeği olmayan yarınını düşünmeyecek, fırtına estiği sürece denizlerde dalgalar durulmayacaktır...
 
Bu ülkede bir şeyleri yoluna sokabilmek için önce mevcut eğitimcileri tekrar eğitmek, sonra siyasetçileri siyasetin aslında ne olduğu konusunda bilinçlendirmek gerekir. İlkokul mezunu bir milletvekilini bu ülkede hassas yasaların oylamasındaki görevinin sadece el kaldırmak olmadığına inandıramazsınız.
 
Terör, taş atan çocuklar, darbeler, muhtıralar, politikada doğru tercih... Hepsi eğitimsizliğin yol açtığı temel sorunlar. Gazete ve kitap okumayan genç çoğunluk bu ülkeyi yönetsin diye birilerine oy veriyor. Kimsenin şikayet hakkı yoktur! Suçlu aynada. Siyaset toplumdaki sorunları çözme sanatıdır. Uzun yıllardır sorunlarımız çözülemiyorsa, suç beceriksiz sanatçıya görev verendedir.
 
Sonuç olarak: çocuklarımızın mutluluğu bizim mutluluğumuzdur, hastalığı bizi üzer, başarısı onurumuz, gururumuzdur. Gururlanmak bir yerde dururken neden hüzünleri seçiyoruz. Çocukların kaderini birlikte yazalım. Var mısınız?
Tüm yazılarını göster