Suud-Amerika kavgası Ortadoğu’da güç dengelerini sarsıyor

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Suud-Amerika kavgası Ortadoğu’da güç dengelerini sarsıyor.

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Ortadoğu’da güç dengeleri hızla değişiyor.

Bir zamanlar Washington’un sözünün dışına çıkması hayal dahi edilemeyen ülkeler şimdi Amerikan hegemonyasına açık açık meydan okuyor.

Peki bu ülkeler nereye gidiyor, Rusya veya Çin’in yanına mı?

Hayır, kendi bağımsız siyasetlerini izliyorlar.

Petrol ihraç eden ülkelerin örgütü OPEC, üretimi günde iki milyon varil azaltma kararı aldı. Petrol fiyatı ABD Başkanı Joe Biden için şu ara hayati önem taşıyor.

Kasım başında ara seçim yapılacak. Biden’ın partisinin senatör sayısı bir eksilirse, Senato’da çoğunluk muhalefete geçecek. Yasa çıkarmak, önemli atamaları geçirmek zora girecek.

Biden’ın seçmen desteği düşük. En büyük şikayet enflasyon ve benzin fiyatları.

Biden göreve geldiğinde enflasyon %2’nin altındaydı, şimdi %8’in üstünde. Benzin galon fiyatı 2 doların altındaydı, şimdi 5 dolar.

İkincisi, petrol fiyatlarının artması Rusya’ya yarayacak. Dev ekonomik yaptırımların etkisi aşınacak.

Üçüncüsü, Rusya’ya karşı en büyük müttefik Avrupa bir darbe daha alacak, yaptırımlara destek biraz daha azalacak. Belçika Başbakanı, enerji fiyatları düşmezse “Avrupa kıtasında muazzam bir sanayisizleşme tehlikesi var” diye haykırıyor.

Biden’ın petrol üretimini artırmaya ikna için defalarca aradığı Suudi Arabistan lideri Muhammed bin Salman (MbS) telefonlara çıkmadı.

ABD Başkanı ayrı ayrı, zamanın İngiltere Başbakanı Boris Johnson’u ve Arapça bilen CIA Başkanını MbS’ye gönderdi, sonuç alamadı.

Sağlık sorunlarıyla uğraşan 80 yaşındaki Biden hiç yüksünmedi, kavurucu temmuz sıcağında Arabistan’a kendisi gitti.

Seçim kampanyasında MbS’yi “uluslararası parya” yapacağını ilan etmişti. Bunun anlamı toplum dışına sürmek, aforoz etmek.

Uluslararası toplum dışına atacağım dediği kişi tarafından defalarca reddedilmesine rağmen, onun ayağına gitmeyi içine sindirdi. Biden için bu, zül idi.

Kendi partisi dahil değişik çevreler tarafından eleştirildi. Ama MbS’yi ikna etmeyi yine başaramadı.

OPEC içinde en yüksek petrol üretimi yapan iki ülke Suudi Arabistan ve Rusya. Suudi Arabistan kendine özgü ağırlığa sahip. Bu iki ülkenin ön plandaki çabaları sonunda, tüm üye ülkelerin oybirliğiyle, üretimi iki milyon varil azaltma kararı alındı.

Biden’ın küplere bindiği haberleri geliyor. Amerikalı siyasetçilerden sert tepkiler yağıyor: Rusya’yla işbirliği yaparak bizi arkadan hançerlediniz, Suudilerle her türlü ilişkiyi keselim, vs.

Biden resmi demecinde Suudi Arabistan’la ilişkiler yeniden tanımlanacak dedi, an itibariyle 12 gün geçti, verilecek tepki henüz belli değil.

O arada Suudi Dışişleri Bakanlığı müthiş bir açıklama patlattı.

Biden yönetimi OPEC toplantısı öncesi Riyad’ı arayıp indirimi hiç olmazsa bir milyon varil yapın demiş, Suudiler kabul etmemiş. Hiç olmazsa Amerika’daki seçim sonrasına dek kararı bir ay erteleyin demişler, o öneri de reddedilmiş.

Tabii Washington’dan hemen yalanlama geldi. Evet, bir ay erteleme istemişler ama nedeni Amerika’daki seçimler değilmiş!

ABD’nin bu kadar küçük düşürüldüğü başka bir örnek zor bulunur.

Üstelik ‘dış politikada en tecrübeli’ Başkan’ın görevde olduğu dönemde.

Üstelik ‘senin ümüğünü tek parmağımla sıkar hemen işini bitiririm ha’ diye hor gördüğü bir ülke tarafından.

“Kral Salman’a aşığım… ama ona dedim ki, bizim desteğimiz olmazsa iki hafta sonra yoksun” sözleri bir önceki ABD Başkanına ait.

Suudi Arabistan niçin böyle yapıyor?

Haziranda 120 $ üstünü gören petrol, son haftalarda 90’ın altına indi. OPEC ülkeleri fiyatın 90 $ altına düşmesini istemiyor.

Ayrıca Cemal Kaşıkçı’nın testereyle doğranması talimatını veren MbS ile Biden arasında, o cinayet nedeniyle ciddi kişisel hırlaşma var.

Ama arka plandaki güçlü neden, devletlerin kendi çıkarlarını koruma arayışı.

OPEC-ABD ilişkisi eskisi gibi değil. Bir zamanlar OPEC içinde sözüne büyük değer verilen ABD’nin artık orada dostu kalmadı.

Ukrayna savaşındaki bazı ABD uygulamaları rahatsızlık kaynağı.

Yanlış anlaşılmasın, Suudiler ve diğerleri Ukrayna veya Rusya yanlısı değil. Kendi çıkarlarını hesaplıyorlar.

Bir neden, ABD’nin doları silah olarak kullanması.

Biden yönetimi Rusya’nın yaklaşık 300 milyar $ rezervine el koydu. Bu karar hiçbir kural sonucu değil, ABD yönetiminin tek taraflı tasarrufu.

ABD’nin yarın aynısını bir OPEC ülkesine (veya herhangi bir ülkeye) yapmayacağının garantisi yok.

ABD Başkanına bu olanağı sağlayan, doların uluslararası ticarette ve ülkelerin toplam rezervleri içinde birinci sırada yer alan para birimi olması.

Bu silahı etkisiz kılmanın yolu, doların uluslararası ticaret ve rezervler içindeki payını olabildiğince düşürmek. Tabii bu ancak tedricen mümkün.

Batı dışındaki birçok ülke şimdi bunu yapmaya çalışıyor.

Çarpıcı bir örnek, 30 Ekim’deki Brezilya 2. tur başkanlık seçimlerini beş puan önde götüren Lula da Silva’nın sadece ülkesi değil, kıtası için tasarısı. Latin Amerika ülkeleri için ortak para birimi yaratacağını, kıtayı “dolara bağımlı olmaktan kurtaracağını” açıkladı.

Suudi Arabistan yaz aylarında Çin’le geniş kapsamlı bir enerji anlaşması imzaladı. Önümüzdeki 50 yıl boyunca Çin’in petrol ihtiyacını karşılayacak, o arada petrol satışını Çin Yuanı üzerinden yapacak.

ABD Başkanı Roosevelt ile Suudi Arabistan’ın kurucu babası Kral Abdülaziz bin Suud arasındaki 1945 mutabakatı, iki ülke arasındaki işbirliğinin temelidir. Suudiler Amerika’nın ve dünyanın petrol ihtiyacını karşılayacak, Amerika Suudi hanedanı ve ülkelerinin güvenliğini garanti edecekti.

Suudiler, zaman içinde dünyanın en çok ticareti yapılan emtiasına dönüşen petrolü dolar üzerinden fiyatlandırmayı kabul etti, böylece petro-dolar kavramı doğdu. Petrol almak isteyen her ülke dolar temin etmek zorundaydı.

Petrol, doların uluslararası ticarette şampiyonluk kürsüsüne çıkmasını sağlayan birinci ürün oldu. Fırlayan petrol fiyatları nedeniyle o etki 1970’lerden itibaren katlanarak arttı.

Şimdi Çin’e Yuan üzerinden petrol satışı, doların uluslararası ticaretteki konumunu sarsacak.

İkinci ve daha önemli neden, ABD aralık ayından itibaren Rus petrolüne narh (fiyata üst sınır) uygulayacak. Kararını G7 ve AB ülkelerine kabul ettirdi. Bu uygulama da hiçbir kural sonucu değil, ABD’nin tek taraflı tasarrufu.

Narh fiyatını Biden yönetimi belirleyecek. Serbest piyasada petrol 100 dolar olabilir, ama Rus petrolü en çok şu fiyattan satılabilir diyecek.

Rusya, narh uygulayacak ülkelere petrol satmayacağını açıkladı. Narh nedeniyle Rusya’nın üretimi azalırsa, petrol fiyatları olağanüstü düzeylere fırlayabilir.

Amerika’nın petrol fiyatına narh koyması OPEC’in şahdamarına dönük bir tehdit. Rusya’ya karşı başarılı olursa, yarın OPEC ülkelerinin bazılarına veya tamamına aynısını yapabilir.

Narh, OPEC’in varlık nedenine aykırı. O uygulamayı OPEC elbet kabul etmeyecek. Narh kavgası nereye varacak göreceğiz.

Peki Biden yönetimi Suudiler karşı ne yapabilir? Başlıca üç seçenekleri var.

Silah satışlarına ve Arabistan’daki Amerikalı askerlerin varlığına son verilir veya azaltmaya gidilir. Washington’un başını ağrıtan Yemen savaşında Suudilere destek geri çekilebilir.

İkincisi, uyuyan NOPEC (No OPEC) tasarısı canlandırılır. Amerika’nın anti-tröst yasaları çerçevesinde OPEC, Amerikan mahkemelerinde tröst suçlamasıyla yargılanır, astronomik para cezaları kesilir.

Amerika-OPEC petrol savaşı başlar.

Üçüncüsü Amerika’nın en iyi bildiği iş: Darbeyle MbS’i devirmek.

Darbelerin Karanlık Efendisi, becerebileceğini görse kesin o yolu seçer. Ama MbS hanedan içindeki tüm rakiplerini temizledi, devlet organlarını sıkı şekilde kendine bağladı.

En yetenekli Suudi Arabistan uzmanlarından Mawadi Raşidi “MbS artık devlet oldu” diyor. Bayan Raşidi kesinlikle MbS destekçisi değil. Suudilerin en büyük tarihi rakibi ve Türklerin tarihi dostu Raşidi aşiretinin kızı.

Saray darbesi denemesi aşırı riskli; iç savaş, ülkenin parçalanması, Cihatçı Selefilerin bazı toprak parçalarını ele geçirmesi dahil pek çok kargaşayı tetikleyebilir.

Dış politika deneyimi çok sınırlı 37 yaşındaki MbS karşısında dünyanın en büyük gücü ABD zor durumda.

Washington’un yanıtı ne kadar sert olursa, Suudi Arabistan o ölçüde Rusya ve Çin’in yanına itilmiş olacak. Tepki hafif kalırsa, ABD’nin itibarı yeni darbeler alacak.

Hatırlayalım, ABD silah şirketlerinin bir numaralı müşterisi Suudiler.

Ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt gibi OPEC ülkeleri Semerkant’taki son Şangay İşbirliği Örgütü toplantısına diyalog ortağı sıfatıyla katılmıştı.

Suud-Amerika kavgası tırmanırsa, Ortadoğu’daki güç dengelerini 1979 İran veya 2011 Mısır’daki rejim değişiklikleri ölçüsünde etkileyecek gelişmeler ortaya çıkabilir.

*     *     *

Suudi Arabistan-ABD gerginliği, Ankara’nın elini güçlendiriyor. Biden yönetimi bölgede önlemi bir ülkeyi daha karşısına almamak için muhtemelen daha özenli hareket etme ihtiyacı duyacak.

Mesela F-16 paketini reddetmek için iki kez düşünmek zorunda kalacak. Ancak F-16 kararı büyük ihtimal Türkiye’deki seçimler sonrasına bırakılacak.

Daha önemlisi, şimdi Türkiye’ye gerçek bir sorumluluk düşüyor.

Suudi-İran kavgası bölgede çok gerginliğin kaynağı. ABD’nin Suudilerle arasının bozulması, kesinlikle kavganın daha alevlenmesine yol açmamalı.

Aksine, Suudi-İran gerginliği olabildiğince azaltılmalı.

Suudi Arabistan bölgede koyu Sünnilik, İran koyu Şia temsilcisi. Ama gerginlik mezhep kavgasından çok, iki devletin farklı çıkarlarının çatışmasından kaynaklanıyor.

Buna karşılık bölge dışı güçler bugüne kadar Suudi-İran çatışmasına daha çok mezhepçilik temelinde yaklaştı.

Bu yaklaşım değişmeli. Bölgede ve dünyada bunu Türkiye’den daha iyi yapabilecek ülke yok.

İktidar veya muhalefet partilerimiz bu zor ama büyük görevi başarabilir mi? O soruya da okuyucularımız karar versin.

">

Ortadoğu’da güç dengeleri hızla değişiyor.

Bir zamanlar Washington’un sözünün dışına çıkması hayal dahi edilemeyen ülkeler şimdi Amerikan hegemonyasına açık açık meydan okuyor.

Peki bu ülkeler nereye gidiyor, Rusya veya Çin’in yanına mı?

Hayır, kendi bağımsız siyasetlerini izliyorlar.

Petrol ihraç eden ülkelerin örgütü OPEC, üretimi günde iki milyon varil azaltma kararı aldı. Petrol fiyatı ABD Başkanı Joe Biden için şu ara hayati önem taşıyor.

Kasım başında ara seçim yapılacak. Biden’ın partisinin senatör sayısı bir eksilirse, Senato’da çoğunluk muhalefete geçecek. Yasa çıkarmak, önemli atamaları geçirmek zora girecek.

Biden’ın seçmen desteği düşük. En büyük şikayet enflasyon ve benzin fiyatları.

Biden göreve geldiğinde enflasyon %2’nin altındaydı, şimdi %8’in üstünde. Benzin galon fiyatı 2 doların altındaydı, şimdi 5 dolar.

İkincisi, petrol fiyatlarının artması Rusya’ya yarayacak. Dev ekonomik yaptırımların etkisi aşınacak.

Üçüncüsü, Rusya’ya karşı en büyük müttefik Avrupa bir darbe daha alacak, yaptırımlara destek biraz daha azalacak. Belçika Başbakanı, enerji fiyatları düşmezse “Avrupa kıtasında muazzam bir sanayisizleşme tehlikesi var” diye haykırıyor.

Biden’ın petrol üretimini artırmaya ikna için defalarca aradığı Suudi Arabistan lideri Muhammed bin Salman (MbS) telefonlara çıkmadı.

ABD Başkanı ayrı ayrı, zamanın İngiltere Başbakanı Boris Johnson’u ve Arapça bilen CIA Başkanını MbS’ye gönderdi, sonuç alamadı.

Sağlık sorunlarıyla uğraşan 80 yaşındaki Biden hiç yüksünmedi, kavurucu temmuz sıcağında Arabistan’a kendisi gitti.

Seçim kampanyasında MbS’yi “uluslararası parya” yapacağını ilan etmişti. Bunun anlamı toplum dışına sürmek, aforoz etmek.

Uluslararası toplum dışına atacağım dediği kişi tarafından defalarca reddedilmesine rağmen, onun ayağına gitmeyi içine sindirdi. Biden için bu, zül idi.

Kendi partisi dahil değişik çevreler tarafından eleştirildi. Ama MbS’yi ikna etmeyi yine başaramadı.

OPEC içinde en yüksek petrol üretimi yapan iki ülke Suudi Arabistan ve Rusya. Suudi Arabistan kendine özgü ağırlığa sahip. Bu iki ülkenin ön plandaki çabaları sonunda, tüm üye ülkelerin oybirliğiyle, üretimi iki milyon varil azaltma kararı alındı.

Biden’ın küplere bindiği haberleri geliyor. Amerikalı siyasetçilerden sert tepkiler yağıyor: Rusya’yla işbirliği yaparak bizi arkadan hançerlediniz, Suudilerle her türlü ilişkiyi keselim, vs.

Biden resmi demecinde Suudi Arabistan’la ilişkiler yeniden tanımlanacak dedi, an itibariyle 12 gün geçti, verilecek tepki henüz belli değil.

O arada Suudi Dışişleri Bakanlığı müthiş bir açıklama patlattı.

Biden yönetimi OPEC toplantısı öncesi Riyad’ı arayıp indirimi hiç olmazsa bir milyon varil yapın demiş, Suudiler kabul etmemiş. Hiç olmazsa Amerika’daki seçim sonrasına dek kararı bir ay erteleyin demişler, o öneri de reddedilmiş.

Tabii Washington’dan hemen yalanlama geldi. Evet, bir ay erteleme istemişler ama nedeni Amerika’daki seçimler değilmiş!

ABD’nin bu kadar küçük düşürüldüğü başka bir örnek zor bulunur.

Üstelik ‘dış politikada en tecrübeli’ Başkan’ın görevde olduğu dönemde.

Üstelik ‘senin ümüğünü tek parmağımla sıkar hemen işini bitiririm ha’ diye hor gördüğü bir ülke tarafından.

“Kral Salman’a aşığım… ama ona dedim ki, bizim desteğimiz olmazsa iki hafta sonra yoksun” sözleri bir önceki ABD Başkanına ait.

Suudi Arabistan niçin böyle yapıyor?

Haziranda 120 $ üstünü gören petrol, son haftalarda 90’ın altına indi. OPEC ülkeleri fiyatın 90 $ altına düşmesini istemiyor.

Ayrıca Cemal Kaşıkçı’nın testereyle doğranması talimatını veren MbS ile Biden arasında, o cinayet nedeniyle ciddi kişisel hırlaşma var.

Ama arka plandaki güçlü neden, devletlerin kendi çıkarlarını koruma arayışı.

OPEC-ABD ilişkisi eskisi gibi değil. Bir zamanlar OPEC içinde sözüne büyük değer verilen ABD’nin artık orada dostu kalmadı.

Ukrayna savaşındaki bazı ABD uygulamaları rahatsızlık kaynağı.

Yanlış anlaşılmasın, Suudiler ve diğerleri Ukrayna veya Rusya yanlısı değil. Kendi çıkarlarını hesaplıyorlar.

Bir neden, ABD’nin doları silah olarak kullanması.

Biden yönetimi Rusya’nın yaklaşık 300 milyar $ rezervine el koydu. Bu karar hiçbir kural sonucu değil, ABD yönetiminin tek taraflı tasarrufu.

ABD’nin yarın aynısını bir OPEC ülkesine (veya herhangi bir ülkeye) yapmayacağının garantisi yok.

ABD Başkanına bu olanağı sağlayan, doların uluslararası ticarette ve ülkelerin toplam rezervleri içinde birinci sırada yer alan para birimi olması.

Bu silahı etkisiz kılmanın yolu, doların uluslararası ticaret ve rezervler içindeki payını olabildiğince düşürmek. Tabii bu ancak tedricen mümkün.

Batı dışındaki birçok ülke şimdi bunu yapmaya çalışıyor.

Çarpıcı bir örnek, 30 Ekim’deki Brezilya 2. tur başkanlık seçimlerini beş puan önde götüren Lula da Silva’nın sadece ülkesi değil, kıtası için tasarısı. Latin Amerika ülkeleri için ortak para birimi yaratacağını, kıtayı “dolara bağımlı olmaktan kurtaracağını” açıkladı.

Suudi Arabistan yaz aylarında Çin’le geniş kapsamlı bir enerji anlaşması imzaladı. Önümüzdeki 50 yıl boyunca Çin’in petrol ihtiyacını karşılayacak, o arada petrol satışını Çin Yuanı üzerinden yapacak.

ABD Başkanı Roosevelt ile Suudi Arabistan’ın kurucu babası Kral Abdülaziz bin Suud arasındaki 1945 mutabakatı, iki ülke arasındaki işbirliğinin temelidir. Suudiler Amerika’nın ve dünyanın petrol ihtiyacını karşılayacak, Amerika Suudi hanedanı ve ülkelerinin güvenliğini garanti edecekti.

Suudiler, zaman içinde dünyanın en çok ticareti yapılan emtiasına dönüşen petrolü dolar üzerinden fiyatlandırmayı kabul etti, böylece petro-dolar kavramı doğdu. Petrol almak isteyen her ülke dolar temin etmek zorundaydı.

Petrol, doların uluslararası ticarette şampiyonluk kürsüsüne çıkmasını sağlayan birinci ürün oldu. Fırlayan petrol fiyatları nedeniyle o etki 1970’lerden itibaren katlanarak arttı.

Şimdi Çin’e Yuan üzerinden petrol satışı, doların uluslararası ticaretteki konumunu sarsacak.

İkinci ve daha önemli neden, ABD aralık ayından itibaren Rus petrolüne narh (fiyata üst sınır) uygulayacak. Kararını G7 ve AB ülkelerine kabul ettirdi. Bu uygulama da hiçbir kural sonucu değil, ABD’nin tek taraflı tasarrufu.

Narh fiyatını Biden yönetimi belirleyecek. Serbest piyasada petrol 100 dolar olabilir, ama Rus petrolü en çok şu fiyattan satılabilir diyecek.

Rusya, narh uygulayacak ülkelere petrol satmayacağını açıkladı. Narh nedeniyle Rusya’nın üretimi azalırsa, petrol fiyatları olağanüstü düzeylere fırlayabilir.

Amerika’nın petrol fiyatına narh koyması OPEC’in şahdamarına dönük bir tehdit. Rusya’ya karşı başarılı olursa, yarın OPEC ülkelerinin bazılarına veya tamamına aynısını yapabilir.

Narh, OPEC’in varlık nedenine aykırı. O uygulamayı OPEC elbet kabul etmeyecek. Narh kavgası nereye varacak göreceğiz.

Peki Biden yönetimi Suudiler karşı ne yapabilir? Başlıca üç seçenekleri var.

Silah satışlarına ve Arabistan’daki Amerikalı askerlerin varlığına son verilir veya azaltmaya gidilir. Washington’un başını ağrıtan Yemen savaşında Suudilere destek geri çekilebilir.

İkincisi, uyuyan NOPEC (No OPEC) tasarısı canlandırılır. Amerika’nın anti-tröst yasaları çerçevesinde OPEC, Amerikan mahkemelerinde tröst suçlamasıyla yargılanır, astronomik para cezaları kesilir.

Amerika-OPEC petrol savaşı başlar.

Üçüncüsü Amerika’nın en iyi bildiği iş: Darbeyle MbS’i devirmek.

Darbelerin Karanlık Efendisi, becerebileceğini görse kesin o yolu seçer. Ama MbS hanedan içindeki tüm rakiplerini temizledi, devlet organlarını sıkı şekilde kendine bağladı.

En yetenekli Suudi Arabistan uzmanlarından Mawadi Raşidi “MbS artık devlet oldu” diyor. Bayan Raşidi kesinlikle MbS destekçisi değil. Suudilerin en büyük tarihi rakibi ve Türklerin tarihi dostu Raşidi aşiretinin kızı.

Saray darbesi denemesi aşırı riskli; iç savaş, ülkenin parçalanması, Cihatçı Selefilerin bazı toprak parçalarını ele geçirmesi dahil pek çok kargaşayı tetikleyebilir.

Dış politika deneyimi çok sınırlı 37 yaşındaki MbS karşısında dünyanın en büyük gücü ABD zor durumda.

Washington’un yanıtı ne kadar sert olursa, Suudi Arabistan o ölçüde Rusya ve Çin’in yanına itilmiş olacak. Tepki hafif kalırsa, ABD’nin itibarı yeni darbeler alacak.

Hatırlayalım, ABD silah şirketlerinin bir numaralı müşterisi Suudiler.

Ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt gibi OPEC ülkeleri Semerkant’taki son Şangay İşbirliği Örgütü toplantısına diyalog ortağı sıfatıyla katılmıştı.

Suud-Amerika kavgası tırmanırsa, Ortadoğu’daki güç dengelerini 1979 İran veya 2011 Mısır’daki rejim değişiklikleri ölçüsünde etkileyecek gelişmeler ortaya çıkabilir.

*     *     *

Suudi Arabistan-ABD gerginliği, Ankara’nın elini güçlendiriyor. Biden yönetimi bölgede önlemi bir ülkeyi daha karşısına almamak için muhtemelen daha özenli hareket etme ihtiyacı duyacak.

Mesela F-16 paketini reddetmek için iki kez düşünmek zorunda kalacak. Ancak F-16 kararı büyük ihtimal Türkiye’deki seçimler sonrasına bırakılacak.

Daha önemlisi, şimdi Türkiye’ye gerçek bir sorumluluk düşüyor.

Suudi-İran kavgası bölgede çok gerginliğin kaynağı. ABD’nin Suudilerle arasının bozulması, kesinlikle kavganın daha alevlenmesine yol açmamalı.

Aksine, Suudi-İran gerginliği olabildiğince azaltılmalı.

Suudi Arabistan bölgede koyu Sünnilik, İran koyu Şia temsilcisi. Ama gerginlik mezhep kavgasından çok, iki devletin farklı çıkarlarının çatışmasından kaynaklanıyor.

Buna karşılık bölge dışı güçler bugüne kadar Suudi-İran çatışmasına daha çok mezhepçilik temelinde yaklaştı.

Bu yaklaşım değişmeli. Bölgede ve dünyada bunu Türkiye’den daha iyi yapabilecek ülke yok.

İktidar veya muhalefet partilerimiz bu zor ama büyük görevi başarabilir mi? O soruya da okuyucularımız karar versin.

Tüm yazılarını göster