Ekim başından itibaren Rusya'nın aktif şekilde katılmasıyla birlikte, Suriye savaşı yeni bir döneme girdi. Rusya'nın iki amacı var: Esed rejimini ayakta tutmak ve Suriye'deki Cihatçı Selefileri tamamen bitirmek.
İran, Irak ve Lübnan Hizbullahı'nın da desteğiyle, Beşşar Esed'ın kendisi iktidarda kalsın veya kalmasın, Rusya birinci amacına ulaşabilir. Ama Rusya'nın başını çektiği bu ittifakın ikinci hedefine ulaşması ve Cihatçı Selefileri bitirmesi zor. Bunun için çok daha kapsamlı bir işbirliği gerekiyor.
Rusya da bunun farkında. Ayrıca, Suriye'de savaşı makul bir süre içinde bitirmek istiyor. O nedenle Amerika ile işbirliği arıyor. Amerika ayak sürtüyor, Rusya'nın çok başarılı olmasını istemiyor ve tam işbirliğinden kaçınıyor. Diğer taraftan Rusya öncülüğünde yapılan Viyana toplantısında, 2016'nın ilk altı ayı içinde ateşkes sağlanması kararı alındı.
Ancak Suriye'de ateşkes ve barışın önünde iki büyük engel var.
Birinci engel, başta Amerika, Rusya, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi Suriye krizinde kendini taraf gören dış güçler arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunması. Bunlardan biri, Beşşar Esed'in geleceğiyle ilgili.
Diğer bir görüş ayrılığı ise, Suriye'de savaşan örgütlerden hangileri terörist kabul edilecek, hangileriyle işbirliği yapılacak konusunda. Ahraru Şam veya İslam Ordusu gibi esas itibariyle Cihatçı Selefi ideolojiye sahip militan örgütlerin hangi grupta olduğu kabul edilecek? Kürtlerin PYD'si terörist olarak mı görülecek, yoksa ateşkesin ve işbirliğinin bir parçası mı olacak?
Ayrıntılara burada girmeyelim ama, gelişmeleri izleyen herkesin bildiği gibi, Suriye kriziyle ilgili ülkeler arasında bu konularda ciddi görüş farklılıkları var.
İkinci engel, Esed rejiminin karşısında muhalefeti kimin temsi edeceği konusunda. Eğer bir mutabakat sağlanırsa, ateşkes müzakerelerini de o temsilciler yürütecek. Seçimlere kadar yönetime ortak olacak. Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan, kendi belirlediği muhalefet temsilcileri için toplantı düzenledi ve bir dizi karar alındı.
Kürtler ise bazı Arap gruplarla beraber ayrı bir toplantı yaptı. Kağıt üstünde dahi olsa, muhalefeti kim temsil edecek henüz belli değil. Görüyorsunuz, Esed başka devletlerin desteğiyle ayakta kalırken, Suriye'de muhalefetin kim olacağına da büyük ölçüde başka devletler karar veriyor. Bu muhalefet arazide savaşan militan gruplara ne ölçüde söz geçirebilecek, o da belli değil.
Suriye iç savaşı 2011'de başladı. Savaşın ilk aylarından beri defalarca, dışarıdan askeri müdahale yoluyla Suriye'de rejim değişikliği politikasının yanlış olduğunu yazdım. Ama kimi Batılı ülkeler ve Türkiye dahil bazı bölge ülkeleri o yanlış yolu izledi.
Yanlışın gerekçesi olarak, gerekli iki şartın mevcut olmadığını vurguladım: Uluslararası mutabakatın olmayışı ve içerde rejim karşısında direniş yönetecek güçlü bir muhalefet liderliğinin bulunmaması. Bu iki şartın olmadığı durumda, dışarıdan müdahale yoluyla rejim değişikliği girişiminin kaos yaratacağına işaret ettim.
Aradan neredeyse beş yıl geçti. Suriye mahvoldu, yüz binler katledildi, milyonlar yerinden yurdundan oldu. Ama uluslararası mutabakat hâla yok. Direnişin liderliğini üstlenebilecek bir muhalefet hâla yok.
İşte bu kez o nedenlerle barış sağlanamıyor.
Şimdi durum daha kötü
Farz edelim ki bir mucize oldu ve bütün ilgili ülkeler arasında Esed'in geleceği ve diğer bütün konularla ilgili yüzde 100 mutabakat sağlandı. Muhalefeti kimin temsil edeceği konusunda da dört dörtlük bir görüş birliği oluştu. Bütün sorunlar çözüldü.
Ama savaş yine bitmeyecek.
Çünkü bu kez, Suriye'de rejime karşı savaşan en büyük iki büyük örgüte, IŞİD ve Nusra Cephesi'ne karşı savaş yapılacak. Beş yıllık savaşın yarattığı kaos ortamı, çok güçlü bir Cihatçı Selefiler ordusu yarattı.
O durumda, bu iki örgüt büyük olasılıkla kendi arasındaki kavgaya son verecek ve birleşecek. Ahraru Şam benzeri gruplar uluslararası güçler tarafından terörist listesine alınmasa bile, muhtemelen militanlarının büyük çoğunluğu silahlarıyla beraber IŞİD-Nusra ittifakına katılacak. Ortaya çok daha etkili bir güç çıkacak.
Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, vs bütün ülkelerin birleşerek bu Cihatçı Selefiler ordusuna karşı yürüteceği ağır hava bombardımanı yeterli olmayacak. Hemen herkesin işaret ettiği gibi, sonuç almak için kara savaşı gerekiyor.
Peki kara savaşını kim yapacak? İşin doğrusu, bunu Sünni Arap ordularının yapması. Çünkü Cihatçı Selefilik esas olarak, bir Sünni Arap olgusu.
Bir başka ifadeyle, bu kara savaşını Türklerin, İranlıların veya Kürtlerin yapması uygun değil. Esed'in veya Irak'ın sağlayacağı Şii Arap ordularının yapması da doğru değil. Yine yanlış yapılırsa, IŞİD ve Nusra bitmez, daha da güçlenebilir.
Ama başta Mısır, Sünni Arap dünyası ağır bir kriz içinde. Böyle bir savaşı yürütebilecek Sünni Arap ordusu mevcut değil. O istikamette yeterli bir çaba da yok.
Ayrıca, Suudi Arabistan dahil Arap Yarımadası'ndan Cihatçılara akan militan desteğinin ve finansmanın kesilmesi gerekiyor. Bunu ancak Amerika sağlayabilir. Laf çok, ama bu konuda da sonuç alıcı bir gayret yok.
O nedenle, şimdi Suriye'de durum beş yıl önce olduğundan daha vahim. Savaş bitmek bir tarafa, daha da büyüyebilir. Hele Amerika ve Rusya tam mutabakat sağlayamazsa, birilerinin bir kibrit çakmasıyla bölge bir felakete sürüklenebilir.
Korkarım ki, neleri yutacağı ve nasıl son bulacağı belli olmayan bir tırmanmaya doğru gidiyoruz.
">
Ekim başından itibaren Rusya'nın aktif şekilde katılmasıyla birlikte, Suriye savaşı yeni bir döneme girdi. Rusya'nın iki amacı var: Esed rejimini ayakta tutmak ve Suriye'deki Cihatçı Selefileri tamamen bitirmek.
İran, Irak ve Lübnan Hizbullahı'nın da desteğiyle, Beşşar Esed'ın kendisi iktidarda kalsın veya kalmasın, Rusya birinci amacına ulaşabilir. Ama Rusya'nın başını çektiği bu ittifakın ikinci hedefine ulaşması ve Cihatçı Selefileri bitirmesi zor. Bunun için çok daha kapsamlı bir işbirliği gerekiyor.
Rusya da bunun farkında. Ayrıca, Suriye'de savaşı makul bir süre içinde bitirmek istiyor. O nedenle Amerika ile işbirliği arıyor. Amerika ayak sürtüyor, Rusya'nın çok başarılı olmasını istemiyor ve tam işbirliğinden kaçınıyor. Diğer taraftan Rusya öncülüğünde yapılan Viyana toplantısında, 2016'nın ilk altı ayı içinde ateşkes sağlanması kararı alındı.
Ancak Suriye'de ateşkes ve barışın önünde iki büyük engel var.
Birinci engel, başta Amerika, Rusya, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi Suriye krizinde kendini taraf gören dış güçler arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunması. Bunlardan biri, Beşşar Esed'in geleceğiyle ilgili.
Diğer bir görüş ayrılığı ise, Suriye'de savaşan örgütlerden hangileri terörist kabul edilecek, hangileriyle işbirliği yapılacak konusunda. Ahraru Şam veya İslam Ordusu gibi esas itibariyle Cihatçı Selefi ideolojiye sahip militan örgütlerin hangi grupta olduğu kabul edilecek? Kürtlerin PYD'si terörist olarak mı görülecek, yoksa ateşkesin ve işbirliğinin bir parçası mı olacak?
Ayrıntılara burada girmeyelim ama, gelişmeleri izleyen herkesin bildiği gibi, Suriye kriziyle ilgili ülkeler arasında bu konularda ciddi görüş farklılıkları var.
İkinci engel, Esed rejiminin karşısında muhalefeti kimin temsi edeceği konusunda. Eğer bir mutabakat sağlanırsa, ateşkes müzakerelerini de o temsilciler yürütecek. Seçimlere kadar yönetime ortak olacak. Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan, kendi belirlediği muhalefet temsilcileri için toplantı düzenledi ve bir dizi karar alındı.
Kürtler ise bazı Arap gruplarla beraber ayrı bir toplantı yaptı. Kağıt üstünde dahi olsa, muhalefeti kim temsil edecek henüz belli değil. Görüyorsunuz, Esed başka devletlerin desteğiyle ayakta kalırken, Suriye'de muhalefetin kim olacağına da büyük ölçüde başka devletler karar veriyor. Bu muhalefet arazide savaşan militan gruplara ne ölçüde söz geçirebilecek, o da belli değil.
Suriye iç savaşı 2011'de başladı. Savaşın ilk aylarından beri defalarca, dışarıdan askeri müdahale yoluyla Suriye'de rejim değişikliği politikasının yanlış olduğunu yazdım. Ama kimi Batılı ülkeler ve Türkiye dahil bazı bölge ülkeleri o yanlış yolu izledi.
Yanlışın gerekçesi olarak, gerekli iki şartın mevcut olmadığını vurguladım: Uluslararası mutabakatın olmayışı ve içerde rejim karşısında direniş yönetecek güçlü bir muhalefet liderliğinin bulunmaması. Bu iki şartın olmadığı durumda, dışarıdan müdahale yoluyla rejim değişikliği girişiminin kaos yaratacağına işaret ettim.
Aradan neredeyse beş yıl geçti. Suriye mahvoldu, yüz binler katledildi, milyonlar yerinden yurdundan oldu. Ama uluslararası mutabakat hâla yok. Direnişin liderliğini üstlenebilecek bir muhalefet hâla yok.
İşte bu kez o nedenlerle barış sağlanamıyor.
Şimdi durum daha kötü
Farz edelim ki bir mucize oldu ve bütün ilgili ülkeler arasında Esed'in geleceği ve diğer bütün konularla ilgili yüzde 100 mutabakat sağlandı. Muhalefeti kimin temsil edeceği konusunda da dört dörtlük bir görüş birliği oluştu. Bütün sorunlar çözüldü.
Ama savaş yine bitmeyecek.
Çünkü bu kez, Suriye'de rejime karşı savaşan en büyük iki büyük örgüte, IŞİD ve Nusra Cephesi'ne karşı savaş yapılacak. Beş yıllık savaşın yarattığı kaos ortamı, çok güçlü bir Cihatçı Selefiler ordusu yarattı.
O durumda, bu iki örgüt büyük olasılıkla kendi arasındaki kavgaya son verecek ve birleşecek. Ahraru Şam benzeri gruplar uluslararası güçler tarafından terörist listesine alınmasa bile, muhtemelen militanlarının büyük çoğunluğu silahlarıyla beraber IŞİD-Nusra ittifakına katılacak. Ortaya çok daha etkili bir güç çıkacak.
Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, vs bütün ülkelerin birleşerek bu Cihatçı Selefiler ordusuna karşı yürüteceği ağır hava bombardımanı yeterli olmayacak. Hemen herkesin işaret ettiği gibi, sonuç almak için kara savaşı gerekiyor.
Peki kara savaşını kim yapacak? İşin doğrusu, bunu Sünni Arap ordularının yapması. Çünkü Cihatçı Selefilik esas olarak, bir Sünni Arap olgusu.
Bir başka ifadeyle, bu kara savaşını Türklerin, İranlıların veya Kürtlerin yapması uygun değil. Esed'in veya Irak'ın sağlayacağı Şii Arap ordularının yapması da doğru değil. Yine yanlış yapılırsa, IŞİD ve Nusra bitmez, daha da güçlenebilir.
Ama başta Mısır, Sünni Arap dünyası ağır bir kriz içinde. Böyle bir savaşı yürütebilecek Sünni Arap ordusu mevcut değil. O istikamette yeterli bir çaba da yok.
Ayrıca, Suudi Arabistan dahil Arap Yarımadası'ndan Cihatçılara akan militan desteğinin ve finansmanın kesilmesi gerekiyor. Bunu ancak Amerika sağlayabilir. Laf çok, ama bu konuda da sonuç alıcı bir gayret yok.
O nedenle, şimdi Suriye'de durum beş yıl önce olduğundan daha vahim. Savaş bitmek bir tarafa, daha da büyüyebilir. Hele Amerika ve Rusya tam mutabakat sağlayamazsa, birilerinin bir kibrit çakmasıyla bölge bir felakete sürüklenebilir.
Korkarım ki, neleri yutacağı ve nasıl son bulacağı belli olmayan bir tırmanmaya doğru gidiyoruz.