Dört yılı aşkın bir süredir devam eden ve 250 000 insanın öldüğü Suriye iç savaşı hangi noktaya geldi? Neler oluyor? Türkiye bu konuda ne yapıyor? Kısaca bakalım.
Haritaya bir göz atın, kolayca görebilirsiniz. Suriye'nin beş sınır komşusu var: Türkiye, Irak, Ürdün, İsrail ve Lübnan.
Bu komşulardan hiç biri, ki bunlardan üç tanesi Suriye'nin kendisi gibi Arap ülkesi, o ülkedeki iç savaşa Türkiye kadar müdahil olmadı. Suriye krizine Türkiye kadar kendini bulaştırmadı.
Türkiye ise akıl dışı bir siyasete kendini kaptırdı. Savaş yolu ile, dışarıdan askeri müdahale ile, Şam'da rejim değiştirme işine kalkıştı. Kendini savaşın bir parçası haline getirdi.
En baştan beri bunun büyük bir yanlış olduğunu söyleyip durdum. Çünkü, içerde iktidarı devralacak bir siyasi muhalefet yoktu.
Bunun anlamı, eğer zalim Beşar Esed rejimi devrilse bile, bu kez farklı fanatik gruplar arasında yeni ve daha kanlı bir iktidar savaşının başlayacağı idi. Nitekim şimdi daha Esed devrilmeden aynen bunlar oluyor.
Ayrıca, büyük güçler arasında asgari bir görüş birliği de bulunmuyordu.
Şunun iyi görülmesi gerekir ki, Suriye savaşının bu kadar uzamasının nedeni de, işte tam da bu iki husustur. İçerde kuvvetli bir muhalefetin olmaması ve büyük devletler arasında uzlaşma bulunmamasıdır.
Suriye'deki kanlı iç savaşın nasıl son bulacağı, Suriye'nin bütün komşuları arasında en çok bizi ilgilendiriyor. Çünkü, Türkiye akılsız bir şekilde bu işe kendini en çok bulaştıran ülke.
Ayrıca hemen ilave edeyim, o kadar çok yanlış yapıldı ki, Suriye savaşı nasıl son bulursa bulsun, bu işten en çok zarar eden komşu ülke de yine Türkiye olacak. Tıpkı, şu ana kadar en çok zarar eden komşu ülkenin Türkiye olması gibi.
Neler oluyor?
Peki şu ara neler oluyor? Ağustos ayı içinde hızlanan diplomasi trafiğine kısaca bir bakalım. Benim tespit edebildiklerim şöyle.
Esed rejiminin büyük destekçisi Rusya ile muhaliflerin destekçisi Suudi Arabistan arasında görüşmeler başladı. Bu iki ülkenin Dışişleri Bakanları Moskova'da buluştu. Ardında, yine bu iki ülkenin istihbarat teşkilatlarının başkanları bir görüşme yaptı.
Suriye'nin bir başka büyük destekçisi İran'ın Dışişleri Bakanı Şam'a gitti ve orada Esed ile görüştü.
Bu arada ABD, Rusya ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanları kendi aralarında Suriye konusunda üçlü bir toplantı yaptı.
Ayrıca, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları da, yine Suriye konusunda, yoğun ikili görüşmeler yapıyor.
Özetle ABD, Rusya , İran ve Suudi Arabistan'ın üst düzey yetkilileri arasında yoğun bir diplomasi trafiği yürütüldü Ağustos ayı boyunca.
Dileyelim ki bu açılım ve diplomatik görüşmeler sonunda, Suriye'nin iç savaşına siyasi bir çözüm bulunsun, mutabakat sağlansın ve savaş bitsin.
Göreceğiz.
Peki, Suriye savaşına en çok karışan, en çok kendini bulaştıran ve o savaştan en çok zarar gören komşu ülke Türkiye ne yapıyor?
Görülen o ki Türkiye, bu yoğun diplomasi trafiğinin dışında. Demek ki Türkiye'nin ne düşündüğünü sorma ihtiyacı pek duyulmuyor.
Eğer ABD, Rusya, İran ve Suudi Arabistan kendi aralarında bir mutabakat sağlarsa, Türkiye'ye tebliğ edecekler. Eh, Türkiye de herhalde bunu kabul etmek zorunda kalacak.
İşte, dış politikada en çok kendimizi bulaştırdığımız konuda geldiğimiz konum bu.
İşte, bizden öncekiler dış politikada çok pasif kalmıştı, biz pro-aktif politika uyguluyoruz, Ortadoğu'da her şeye müdahiliz, bölgede bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenlerin geldiği durum bu.
Ne kadar acı.
">
Dört yılı aşkın bir süredir devam eden ve 250 000 insanın öldüğü Suriye iç savaşı hangi noktaya geldi? Neler oluyor? Türkiye bu konuda ne yapıyor? Kısaca bakalım.
Haritaya bir göz atın, kolayca görebilirsiniz. Suriye'nin beş sınır komşusu var: Türkiye, Irak, Ürdün, İsrail ve Lübnan.
Bu komşulardan hiç biri, ki bunlardan üç tanesi Suriye'nin kendisi gibi Arap ülkesi, o ülkedeki iç savaşa Türkiye kadar müdahil olmadı. Suriye krizine Türkiye kadar kendini bulaştırmadı.
Türkiye ise akıl dışı bir siyasete kendini kaptırdı. Savaş yolu ile, dışarıdan askeri müdahale ile, Şam'da rejim değiştirme işine kalkıştı. Kendini savaşın bir parçası haline getirdi.
En baştan beri bunun büyük bir yanlış olduğunu söyleyip durdum. Çünkü, içerde iktidarı devralacak bir siyasi muhalefet yoktu.
Bunun anlamı, eğer zalim Beşar Esed rejimi devrilse bile, bu kez farklı fanatik gruplar arasında yeni ve daha kanlı bir iktidar savaşının başlayacağı idi. Nitekim şimdi daha Esed devrilmeden aynen bunlar oluyor.
Ayrıca, büyük güçler arasında asgari bir görüş birliği de bulunmuyordu.
Şunun iyi görülmesi gerekir ki, Suriye savaşının bu kadar uzamasının nedeni de, işte tam da bu iki husustur. İçerde kuvvetli bir muhalefetin olmaması ve büyük devletler arasında uzlaşma bulunmamasıdır.
Suriye'deki kanlı iç savaşın nasıl son bulacağı, Suriye'nin bütün komşuları arasında en çok bizi ilgilendiriyor. Çünkü, Türkiye akılsız bir şekilde bu işe kendini en çok bulaştıran ülke.
Ayrıca hemen ilave edeyim, o kadar çok yanlış yapıldı ki, Suriye savaşı nasıl son bulursa bulsun, bu işten en çok zarar eden komşu ülke de yine Türkiye olacak. Tıpkı, şu ana kadar en çok zarar eden komşu ülkenin Türkiye olması gibi.
Neler oluyor?
Peki şu ara neler oluyor? Ağustos ayı içinde hızlanan diplomasi trafiğine kısaca bir bakalım. Benim tespit edebildiklerim şöyle.
Esed rejiminin büyük destekçisi Rusya ile muhaliflerin destekçisi Suudi Arabistan arasında görüşmeler başladı. Bu iki ülkenin Dışişleri Bakanları Moskova'da buluştu. Ardında, yine bu iki ülkenin istihbarat teşkilatlarının başkanları bir görüşme yaptı.
Suriye'nin bir başka büyük destekçisi İran'ın Dışişleri Bakanı Şam'a gitti ve orada Esed ile görüştü.
Bu arada ABD, Rusya ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanları kendi aralarında Suriye konusunda üçlü bir toplantı yaptı.
Ayrıca, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları da, yine Suriye konusunda, yoğun ikili görüşmeler yapıyor.
Özetle ABD, Rusya , İran ve Suudi Arabistan'ın üst düzey yetkilileri arasında yoğun bir diplomasi trafiği yürütüldü Ağustos ayı boyunca.
Dileyelim ki bu açılım ve diplomatik görüşmeler sonunda, Suriye'nin iç savaşına siyasi bir çözüm bulunsun, mutabakat sağlansın ve savaş bitsin.
Göreceğiz.
Peki, Suriye savaşına en çok karışan, en çok kendini bulaştıran ve o savaştan en çok zarar gören komşu ülke Türkiye ne yapıyor?
Görülen o ki Türkiye, bu yoğun diplomasi trafiğinin dışında. Demek ki Türkiye'nin ne düşündüğünü sorma ihtiyacı pek duyulmuyor.
Eğer ABD, Rusya, İran ve Suudi Arabistan kendi aralarında bir mutabakat sağlarsa, Türkiye'ye tebliğ edecekler. Eh, Türkiye de herhalde bunu kabul etmek zorunda kalacak.
İşte, dış politikada en çok kendimizi bulaştırdığımız konuda geldiğimiz konum bu.
İşte, bizden öncekiler dış politikada çok pasif kalmıştı, biz pro-aktif politika uyguluyoruz, Ortadoğu'da her şeye müdahiliz, bölgede bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenlerin geldiği durum bu.
Ne kadar acı.