Türkiye son yıllarda toplumsal yozlaşmanın tavan yaptığı bir ülke haline geldi. Kuşkusuz bunda kalitesiz eğitim sisteminin, sınır ötesi güçlerin, ruhunu kiraya vermiş bazı siyasetçilerin, her ne olursa olsun topraklarında yaşanan sorunlara tepkisiz kalan aydınların payı büyüktür bu yozlaşmada.
Aydın insan kimi zaman köşe yazısıyla, kimi zaman yazdığı kitapla, sunduğu haberle, şarkısıyla, filmiyle toplumun geniş kesimlerine istediği mesajı verebilendir. Aydın insan ülkesinde, çevresinde yaşanan sorunlara karşı sessiz kalmaz, dilini, kalemini konuşturur. Aydın olmanın tabiatında inandığını cesurca, hesapsızca söylemek vardır.
Sol Aydınlarımız
Solun ruhunda aykırılık vardır, egemene tepki ezilmişe destek solun özünü oluşturur. Marx’lar, Leninleri anmaya, sosyalist değerlere vurgu yapmaya, sınıf mücadelesinden dem vurmaya, solculuğun kronolojik değerlendirmesini yazmaya, ansiklopedik bilgilerin içinde kaybolmaya, siyasi terimlere girip kafa bulandırmaya gerek yok. Bizim derdimiz yakın zamanlardadır…
Türkiye’nin yakın karanlık geçmişinde solcuların çektiği eziyetleri hepimiz biliyoruz. Düşüncesi yüzünden hapislere atılan, göz altılarda kaybolan, yazdığı kitaplar yüzünden sürgünlerde yaşamak zorunda kalan, şiir yazmanın terörist faaliyet olarak görüldüğü, darbelerden en fazla zarar gören Türk solcularını hatırlamanın zamanıdır şimdi.
1980 karanlığından çıkmış bir ülkede 1987 seçimleri öncesini hatırlıyorum. “Oyum SHP’ye” dediği için dönemin muktedirleri tarafından dışlanan, yayın yapan tek devlet televizyonunda yasaklı ilan edilen, kasetleri sattırılmayan, film çektirilmeyen, filmleri yasaklanan sanatçıları, aydınları hatırlıyorum. Müjdat Gezen, Halil Ergün, İlhan İrem, Tarık Akan, Şanar Yurdatapan, Melike Demirağ… Daha niceleri…
Bu insanlar kısıtlı imkânlarına rağmen sanatçı duyarlılığı ve aydın hassasiyetleriyle ekmeğe muhtaç olma riskine rağmen inandıklarını söylemekten, toplumu inandığı değerler ölçüsünde etkilemekten, yönlendirmekten geri durmamışlardı. Yasaklandılar, mesleklerinden başka işler yaparak geçinmek zorunda bırakıldılar ama inandıklarını yine de söylediler.
O insanlar Türkiye’nin karanlık günlerinin aydınl(ıkl)arıydılar…
Bu ülkenin aydın sorunu var
Türkiye gazeteciler, aydınlar ciddi bir dönüşüm geçirdi. Kimisi paranın şımarıklığında kayboldu. Kimisi zenginliğin şatafatında ezildi. İnandıkları değerleri makamlara, koltuklara değiştiler. Kim bilir belki de mecbur bırakıldılar. Hayat denen şey tam da bu değil mi zaten!
Geldiğimiz noktada, yaşadığımız dönemde aydınlar 80’li, hatta 90’lı yıllara göre bile git gite pısırıklaştılar. Aydın duyarlılığının yerini istikrar ve diyalog masalları aldı. Gazetecilerimiz, köşe yazarlarımız koltuk ve makamlarını terk etmek yerine yıllarca savundukları düşüncelerini terk ettiler, döndüler…
Bir kısmı ise gündemi yakalama problemi yaşıyor. Son yılların en önemli icadı İnterneti kullanamayan gazeteciler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir kısmı da internet büyüsünde yitip gittiler. Sosyal medya denen iletişim sistemi içerisinde mesaj vermek, toplumsal etki yaratmak kolayken, Türkiye aydınları bu özelliği fark edemediler bile.
Twitter’da daha çok takipçi peşinde koşan aydınımız takipçi kaybetmemek adına ya sessiz kalıyor ya da gündemi şöyle bir geçiştiriyor. Çoğu ünlümüz twitter’ın retweet denen özelliğini bile takipçilerin tepkisinden çekindiği için çok fazla kullanmıyorlar. Köşe yazılarında dönemin kudretli insanlarını üzmemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Çoğu ünlü ve çoğu aydın soru soran, yorum yapan takipçilerine cevap vermekten bile acizler maalesef! Kendisini değerli hissetmeyen hiç kimse bir başkasının sözüne değer vermez, ismi şanı, geçmişi ne olursa olsun. Aynı şekilde facebook kullanıcısı olan aydınlarımız da bu sorunsalı yaşıyorlar. Bir kısmı yorum bölümünü bile kapatıyor. Takipçi asla sadece “takipçi” değildir.
İşin özü, sözün kısası şudur:
Türkiye’de insanların gün geçtikçe duyarsızlaşması, yarınlardan umutsuz olmasının tek sorunu bu ülkenin aslında aydın sorununun olmasıdır. Muhalefet eksikliği olduğu kesin ama bu ülkenin gerçek bir aydın kadrosu olduğunu söyleyebilir misiniz?
www.twitter.com/yolagiden
">
Türkiye son yıllarda toplumsal yozlaşmanın tavan yaptığı bir ülke haline geldi. Kuşkusuz bunda kalitesiz eğitim sisteminin, sınır ötesi güçlerin, ruhunu kiraya vermiş bazı siyasetçilerin, her ne olursa olsun topraklarında yaşanan sorunlara tepkisiz kalan aydınların payı büyüktür bu yozlaşmada.
Aydın insan kimi zaman köşe yazısıyla, kimi zaman yazdığı kitapla, sunduğu haberle, şarkısıyla, filmiyle toplumun geniş kesimlerine istediği mesajı verebilendir. Aydın insan ülkesinde, çevresinde yaşanan sorunlara karşı sessiz kalmaz, dilini, kalemini konuşturur. Aydın olmanın tabiatında inandığını cesurca, hesapsızca söylemek vardır.
Sol Aydınlarımız
Solun ruhunda aykırılık vardır, egemene tepki ezilmişe destek solun özünü oluşturur. Marx’lar, Leninleri anmaya, sosyalist değerlere vurgu yapmaya, sınıf mücadelesinden dem vurmaya, solculuğun kronolojik değerlendirmesini yazmaya, ansiklopedik bilgilerin içinde kaybolmaya, siyasi terimlere girip kafa bulandırmaya gerek yok. Bizim derdimiz yakın zamanlardadır…
Türkiye’nin yakın karanlık geçmişinde solcuların çektiği eziyetleri hepimiz biliyoruz. Düşüncesi yüzünden hapislere atılan, göz altılarda kaybolan, yazdığı kitaplar yüzünden sürgünlerde yaşamak zorunda kalan, şiir yazmanın terörist faaliyet olarak görüldüğü, darbelerden en fazla zarar gören Türk solcularını hatırlamanın zamanıdır şimdi.
1980 karanlığından çıkmış bir ülkede 1987 seçimleri öncesini hatırlıyorum. “Oyum SHP’ye” dediği için dönemin muktedirleri tarafından dışlanan, yayın yapan tek devlet televizyonunda yasaklı ilan edilen, kasetleri sattırılmayan, film çektirilmeyen, filmleri yasaklanan sanatçıları, aydınları hatırlıyorum. Müjdat Gezen, Halil Ergün, İlhan İrem, Tarık Akan, Şanar Yurdatapan, Melike Demirağ… Daha niceleri…
Bu insanlar kısıtlı imkânlarına rağmen sanatçı duyarlılığı ve aydın hassasiyetleriyle ekmeğe muhtaç olma riskine rağmen inandıklarını söylemekten, toplumu inandığı değerler ölçüsünde etkilemekten, yönlendirmekten geri durmamışlardı. Yasaklandılar, mesleklerinden başka işler yaparak geçinmek zorunda bırakıldılar ama inandıklarını yine de söylediler.
O insanlar Türkiye’nin karanlık günlerinin aydınl(ıkl)arıydılar…
Bu ülkenin aydın sorunu var
Türkiye gazeteciler, aydınlar ciddi bir dönüşüm geçirdi. Kimisi paranın şımarıklığında kayboldu. Kimisi zenginliğin şatafatında ezildi. İnandıkları değerleri makamlara, koltuklara değiştiler. Kim bilir belki de mecbur bırakıldılar. Hayat denen şey tam da bu değil mi zaten!
Geldiğimiz noktada, yaşadığımız dönemde aydınlar 80’li, hatta 90’lı yıllara göre bile git gite pısırıklaştılar. Aydın duyarlılığının yerini istikrar ve diyalog masalları aldı. Gazetecilerimiz, köşe yazarlarımız koltuk ve makamlarını terk etmek yerine yıllarca savundukları düşüncelerini terk ettiler, döndüler…
Bir kısmı ise gündemi yakalama problemi yaşıyor. Son yılların en önemli icadı İnterneti kullanamayan gazeteciler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir kısmı da internet büyüsünde yitip gittiler. Sosyal medya denen iletişim sistemi içerisinde mesaj vermek, toplumsal etki yaratmak kolayken, Türkiye aydınları bu özelliği fark edemediler bile.
Twitter’da daha çok takipçi peşinde koşan aydınımız takipçi kaybetmemek adına ya sessiz kalıyor ya da gündemi şöyle bir geçiştiriyor. Çoğu ünlümüz twitter’ın retweet denen özelliğini bile takipçilerin tepkisinden çekindiği için çok fazla kullanmıyorlar. Köşe yazılarında dönemin kudretli insanlarını üzmemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Çoğu ünlü ve çoğu aydın soru soran, yorum yapan takipçilerine cevap vermekten bile acizler maalesef! Kendisini değerli hissetmeyen hiç kimse bir başkasının sözüne değer vermez, ismi şanı, geçmişi ne olursa olsun. Aynı şekilde facebook kullanıcısı olan aydınlarımız da bu sorunsalı yaşıyorlar. Bir kısmı yorum bölümünü bile kapatıyor. Takipçi asla sadece “takipçi” değildir.
İşin özü, sözün kısası şudur:
Türkiye’de insanların gün geçtikçe duyarsızlaşması, yarınlardan umutsuz olmasının tek sorunu bu ülkenin aslında aydın sorununun olmasıdır. Muhalefet eksikliği olduğu kesin ama bu ülkenin gerçek bir aydın kadrosu olduğunu söyleyebilir misiniz?
www.twitter.com/yolagiden