Sorunlar, çıkarların gerisinde kaldığı sürece çözülemez.

Çıkarlar, ideallerden önde tutulduğu sürece , hiçbir sorun halledilemez.Bu ne demek ; ne Kürt...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Çıkarlar, ideallerden önde tutulduğu sürece , hiçbir sorun halledilemez.

Bu ne demek ; ne Kürt sorunu,  ne işsizlik, ne gerçekten hür ve bağımsız basın mensuplarından oluşan ve insanlara bir şeyler veren medya, daha da saymadığım pek çok bunun gibi sorun.

 

Bir taraftan başlayacak olursam; en basitinden dün akşam televizyona bakıyorum ve gördüğüm manzarayı aynen anlatıyorum. Genç bir kadın gözleri bağlı, önünde 4-5 tane cam bölme, içlerinde birinde, pişmiş kelle, diğerinde canlı tavşan, öbüründe kanı ve damarı üstünde koyun beyni ( insan beyni değildir umarım J) diğerinde yine pis bir şey, kadın bunları elliyor, yiyor falan. Sonra, çöp konteynırının içine girip, çöpleri dışarı atıyor, arada bir de , geride duran telefon klübesine gidip birisiyle konuşuyor, çünkü telefondaki kişi onu yönlendiriyor, muhtemelen telefondaki kişi sapık!

 

Böyle bir format düşünün, ben çöp kutusunun içinde kadını görünce direk başka kanala geçtim. Bir de ne göreyim, cam bir tabut içine yine zavallı kadınlar giriyor, üzerlerine bir tutam tarantula, bir miktar fare, bir pinçik de yılan atılıyor, boynuna ve bacaklarına kıpırdayamasın diye plastik aparatlar geliyor, sırt üstü tabuta yatıyor kadıncağız delirmiş gibi, üzerindeki farelerden siyah olanlarını yanındaki sandığa atıyor en çok siyah fareyi atan kazanıyor ve bir sonraki etapa geçiyor.

 

Bütün bunları da para kazanmak için yapıyorlar, yani bir sürü şizofrenik durum, çöpleri karıştırma, fareleri mıncıklama falan. Hem yarışmacılar para kazanıyor, hem de televizyon malum ‘ raiting’ meselesi..

 

Bu tarz programların ismi de ‘ reality’ şov . Pek havalı, her halde  konsept yurtdışından satın alınmış. Mesele yurt dışından on binlerce dolar ödenip alınması değil tabii, hani bula bula bunu mu bulmuşlar, böyle şeyler insana ne veriyor, onu düşünmek lazım.

İnsanların uzun saatlerini televizyon önünde geçirdiğini düşünürsek, ya konusunda uzmanlaşmış son derece sıkıcı televizyon içerikleri ya da entertainment anlamda, her türlü absürdlüğün sergilendiği televizyon kanalları.

 

 En çok reklamı da bunlar alıyor, niye o kadar çok reklam alıyor, onun da nedenlerine artık girmeyeyim. Zaman zaman bu konulara da değindiğim oldu. Ama şu kadar söyleyeyim, belgesellerin ya da, insanımıza kültürel açıdan bir şeyler verebilecek programların raiting aldığını hiç görmedim..

 

Kürt sorununa gelince aslında bu konu böyle üzerinden geçilecek ve televizyonların program kalitesinden sonra bahsedilecek hafiflikte bir konu değil ama biri kültürel yozlaşma bağlamında, diğeri ise siyasi yozlaşma anlamında değerlendirilebilir.

Ben Kürt sorunu değil de, ‘Türk sorunundan’ bahsetmek istiyorum mesela..

Yıllarca bu ayrımı yapamadık, Kürt sorunu diye bir kavramdan bahsedemedik, daha doğrusu böyle bir ayırıma gitmedik, onları da kardeşlerimiz diye bildik aman Kürt’ ler kendini farklı hissetmesin diye. Şekiller üzerine o kadar yoğunlaştık ki, sorunu çözmek yerine, sorunlar içersinde boğulduk kaldık.

 

Böyle bir millet var mıdır acaba, yıllarca vergilerini ödeyen, tüm vatandaşlık görevlerini yerine getirip, çalışıp, didinip kimseyi renginden, ırkından, dilinden, eğitiminden  dolayı ayırt etmeyen, onları yıllarca destekleyen, doğu bölgeleri gelişsin diye Ortadoğu’ nun en büyük baraj projesini yapan,  kendi ekmeğini bölüşen, doğudaki çocuklara yardımlar yapan, kampanyalar düzenleyen sonra da, o sarıp sarmaladığı, insanlar tarafından arkasından vurulan, binlerce gencecik, vatanını savunmak dışında hiçbir günahı olmayan Mehmetçik’ in ölümüne neden olan  terörist başını,  İmralı’ da her türlü konfor içinde besleyen, sonra da Kürt sorunu diye kendine Meclisin içinde yer açıp; ‘ Apo ile konuşulmadan bu sorunlar çözülmez’ diyen bir partiyi barındıran ve tüm bu yanlışlıkları olgunlukla karşılayan bir başka millet var mıdır acaba?

 Yani sorun, Kürt sorunu değil, aslında Türk sorunudur.   Tabii siyasi partiler oy almak adına, bazı açılımlar yapabilirler ama siyasi partiler şahsi çıkarlarından vaz geçmeden  var olan sorunları çözemez.

 

İnsanları aptal saptal televizyon programlarıyla uyut, kolaylıkla çözülebilecek meseleleri iyice uzat, çözümsüz hale getir, sanal gündemler yarat, doğruları söyleyen, ya da  yazan insanları dokuz köyden kov, sonra da  biz ilerliyoruz, gelişiyoruz diye masallar anlat.

 Tabii ki ülkemizde iyi şeyler de oluyor, ama bu kadar yıllık tek parti iktidarından sonra da o kadar da olsun zaten..

Marifet sorunları uzatmadan, çözümsüzlük noktasına gelmeden çözmekte ve tabii ki şahsi çıkarları bir kenara bırakıp Türk milletinin çıkarlarını ölçü kabul etmekte…

 

 

">

Çıkarlar, ideallerden önde tutulduğu sürece , hiçbir sorun halledilemez.

Bu ne demek ; ne Kürt sorunu,  ne işsizlik, ne gerçekten hür ve bağımsız basın mensuplarından oluşan ve insanlara bir şeyler veren medya, daha da saymadığım pek çok bunun gibi sorun.

 

Bir taraftan başlayacak olursam; en basitinden dün akşam televizyona bakıyorum ve gördüğüm manzarayı aynen anlatıyorum. Genç bir kadın gözleri bağlı, önünde 4-5 tane cam bölme, içlerinde birinde, pişmiş kelle, diğerinde canlı tavşan, öbüründe kanı ve damarı üstünde koyun beyni ( insan beyni değildir umarım J) diğerinde yine pis bir şey, kadın bunları elliyor, yiyor falan. Sonra, çöp konteynırının içine girip, çöpleri dışarı atıyor, arada bir de , geride duran telefon klübesine gidip birisiyle konuşuyor, çünkü telefondaki kişi onu yönlendiriyor, muhtemelen telefondaki kişi sapık!

 

Böyle bir format düşünün, ben çöp kutusunun içinde kadını görünce direk başka kanala geçtim. Bir de ne göreyim, cam bir tabut içine yine zavallı kadınlar giriyor, üzerlerine bir tutam tarantula, bir miktar fare, bir pinçik de yılan atılıyor, boynuna ve bacaklarına kıpırdayamasın diye plastik aparatlar geliyor, sırt üstü tabuta yatıyor kadıncağız delirmiş gibi, üzerindeki farelerden siyah olanlarını yanındaki sandığa atıyor en çok siyah fareyi atan kazanıyor ve bir sonraki etapa geçiyor.

 

Bütün bunları da para kazanmak için yapıyorlar, yani bir sürü şizofrenik durum, çöpleri karıştırma, fareleri mıncıklama falan. Hem yarışmacılar para kazanıyor, hem de televizyon malum ‘ raiting’ meselesi..

 

Bu tarz programların ismi de ‘ reality’ şov . Pek havalı, her halde  konsept yurtdışından satın alınmış. Mesele yurt dışından on binlerce dolar ödenip alınması değil tabii, hani bula bula bunu mu bulmuşlar, böyle şeyler insana ne veriyor, onu düşünmek lazım.

İnsanların uzun saatlerini televizyon önünde geçirdiğini düşünürsek, ya konusunda uzmanlaşmış son derece sıkıcı televizyon içerikleri ya da entertainment anlamda, her türlü absürdlüğün sergilendiği televizyon kanalları.

 

 En çok reklamı da bunlar alıyor, niye o kadar çok reklam alıyor, onun da nedenlerine artık girmeyeyim. Zaman zaman bu konulara da değindiğim oldu. Ama şu kadar söyleyeyim, belgesellerin ya da, insanımıza kültürel açıdan bir şeyler verebilecek programların raiting aldığını hiç görmedim..

 

Kürt sorununa gelince aslında bu konu böyle üzerinden geçilecek ve televizyonların program kalitesinden sonra bahsedilecek hafiflikte bir konu değil ama biri kültürel yozlaşma bağlamında, diğeri ise siyasi yozlaşma anlamında değerlendirilebilir.

Ben Kürt sorunu değil de, ‘Türk sorunundan’ bahsetmek istiyorum mesela..

Yıllarca bu ayrımı yapamadık, Kürt sorunu diye bir kavramdan bahsedemedik, daha doğrusu böyle bir ayırıma gitmedik, onları da kardeşlerimiz diye bildik aman Kürt’ ler kendini farklı hissetmesin diye. Şekiller üzerine o kadar yoğunlaştık ki, sorunu çözmek yerine, sorunlar içersinde boğulduk kaldık.

 

Böyle bir millet var mıdır acaba, yıllarca vergilerini ödeyen, tüm vatandaşlık görevlerini yerine getirip, çalışıp, didinip kimseyi renginden, ırkından, dilinden, eğitiminden  dolayı ayırt etmeyen, onları yıllarca destekleyen, doğu bölgeleri gelişsin diye Ortadoğu’ nun en büyük baraj projesini yapan,  kendi ekmeğini bölüşen, doğudaki çocuklara yardımlar yapan, kampanyalar düzenleyen sonra da, o sarıp sarmaladığı, insanlar tarafından arkasından vurulan, binlerce gencecik, vatanını savunmak dışında hiçbir günahı olmayan Mehmetçik’ in ölümüne neden olan  terörist başını,  İmralı’ da her türlü konfor içinde besleyen, sonra da Kürt sorunu diye kendine Meclisin içinde yer açıp; ‘ Apo ile konuşulmadan bu sorunlar çözülmez’ diyen bir partiyi barındıran ve tüm bu yanlışlıkları olgunlukla karşılayan bir başka millet var mıdır acaba?

 Yani sorun, Kürt sorunu değil, aslında Türk sorunudur.   Tabii siyasi partiler oy almak adına, bazı açılımlar yapabilirler ama siyasi partiler şahsi çıkarlarından vaz geçmeden  var olan sorunları çözemez.

 

İnsanları aptal saptal televizyon programlarıyla uyut, kolaylıkla çözülebilecek meseleleri iyice uzat, çözümsüz hale getir, sanal gündemler yarat, doğruları söyleyen, ya da  yazan insanları dokuz köyden kov, sonra da  biz ilerliyoruz, gelişiyoruz diye masallar anlat.

 Tabii ki ülkemizde iyi şeyler de oluyor, ama bu kadar yıllık tek parti iktidarından sonra da o kadar da olsun zaten..

Marifet sorunları uzatmadan, çözümsüzlük noktasına gelmeden çözmekte ve tabii ki şahsi çıkarları bir kenara bırakıp Türk milletinin çıkarlarını ölçü kabul etmekte…

 

 

Tüm yazılarını göster