Tarihe geçti ama henüz tarih olmadı; Ankara, İzmir, Antalya ve tüm Türkiye “nöbette”…
İlk tutuşan Gezi Parkı’ydı; sloganlarıyla, internet görselleriyle, pankart ve karikatürleriyle, toplumun zekası ayaklandı.
Mevsimlik olsa adına “Bahar” denebilirdi, oysa, köklü ve sabırlı bir uygarlığın damıttığıdır; onun için de Turuncuya boyanamaz!
İktidar, yaşam tarzlarına “el atma”dan Kurucu geçmişin istiskaline, orman arazilerinden termik santrallere, ‘paratoner’ oldu, tepki adına ne varsa çekti.
Kitleler şimdi hem kendisini korumaya çalışıyor hem de provokatörleri Türk bayrağı ile savuşturuyor.
“Kim kaybedecek” ikincil sorudur…
Başkanlık sisteminden Anayasa değişikliklerine, Ortadoğu’da “Osmanlılıktan” Habur skandalına, Millet, siyasete ayar vermiştir..
Her boydan ve soydan toplumsal hafızaya akan: Cumhuriyet toprağında demokrasidir.
Birinci elden demokrasi kazanmıştır.
Batı’da, kimi çevrelerin, olup biteni, istikrarsızlık eşittir “Libor+ 1+ Türkiye” diye okuma olasılığı vardır..
Ne ki, Dünya toplumlarının da bir vicdanı vardır ve Türkiye, tez elden Birinci Sınıf demokrasi olmak zorundadır.
Normal işleyen bir demokrasi sıkıntılı süreçler yaşasa da kolaydan buhran üretmez.
Bağışıklık sistemini güçlendiren muhalefetin varlığıdır ve bu bile bir dolu aksaklığa engel olur.
Taksim bir aynadır… Siyasetin yetersizliğini, sığlığını, eskimişliğini, Partilerin yüzüne vurmuştur.
Nüfusunun gençliği kadar yeni, devletinin geleneği kadar kadim sorunları olan Türkiye artık gri siyaseti kaldıramaz.
Tıpkı Çarşı gibi siyah ve de beyaz demek zorundadır: Avrupa Birliği, Ortadoğu politikaları, vergi adaleti, toprak reformu, istihdam gibi konularda ilkeli, tutarlı, hazırlıklı olunmalıdır.
Demokrasisi işleyen, ekonomisi gelişen, kültürel kalkınmaya önem veren bir ülke olmalıyız.
Meydanlarda çağlayan seslerin arka planında bu özlemler ve umutlar da vardır.
">
Tarihe geçti ama henüz tarih olmadı; Ankara, İzmir, Antalya ve tüm Türkiye “nöbette”…
İlk tutuşan Gezi Parkı’ydı; sloganlarıyla, internet görselleriyle, pankart ve karikatürleriyle, toplumun zekası ayaklandı.
Mevsimlik olsa adına “Bahar” denebilirdi, oysa, köklü ve sabırlı bir uygarlığın damıttığıdır; onun için de Turuncuya boyanamaz!
İktidar, yaşam tarzlarına “el atma”dan Kurucu geçmişin istiskaline, orman arazilerinden termik santrallere, ‘paratoner’ oldu, tepki adına ne varsa çekti.
Kitleler şimdi hem kendisini korumaya çalışıyor hem de provokatörleri Türk bayrağı ile savuşturuyor.
“Kim kaybedecek” ikincil sorudur…
Başkanlık sisteminden Anayasa değişikliklerine, Ortadoğu’da “Osmanlılıktan” Habur skandalına, Millet, siyasete ayar vermiştir..
Her boydan ve soydan toplumsal hafızaya akan: Cumhuriyet toprağında demokrasidir.
Birinci elden demokrasi kazanmıştır.
Batı’da, kimi çevrelerin, olup biteni, istikrarsızlık eşittir “Libor+ 1+ Türkiye” diye okuma olasılığı vardır..
Ne ki, Dünya toplumlarının da bir vicdanı vardır ve Türkiye, tez elden Birinci Sınıf demokrasi olmak zorundadır.
Normal işleyen bir demokrasi sıkıntılı süreçler yaşasa da kolaydan buhran üretmez.
Bağışıklık sistemini güçlendiren muhalefetin varlığıdır ve bu bile bir dolu aksaklığa engel olur.
Taksim bir aynadır… Siyasetin yetersizliğini, sığlığını, eskimişliğini, Partilerin yüzüne vurmuştur.
Nüfusunun gençliği kadar yeni, devletinin geleneği kadar kadim sorunları olan Türkiye artık gri siyaseti kaldıramaz.
Tıpkı Çarşı gibi siyah ve de beyaz demek zorundadır: Avrupa Birliği, Ortadoğu politikaları, vergi adaleti, toprak reformu, istihdam gibi konularda ilkeli, tutarlı, hazırlıklı olunmalıdır.
Demokrasisi işleyen, ekonomisi gelişen, kültürel kalkınmaya önem veren bir ülke olmalıyız.
Meydanlarda çağlayan seslerin arka planında bu özlemler ve umutlar da vardır.