Başöğretme Çabuk Unutuldu : Ulu Önderin Tekirdağ’a ikinci ziyareti 23 Ağustos 1928 perşembe günü Ertuğrul Yatı ile olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendisini karşılayan zevat ve kalabalık bir halk topluluğu ile vilayete gelmiş, meclis odasında siyah tahta ve tebeşir hazırlatarak en büyük devrimlerden biri olan Harf Devrimi'ni başlatmıştır. Mustafa Kemal hemen akabinde tam bir Başöğretmen sıfatıyla uzun süren ikinci gezisine çıkmıştır. 1928 yılının güzel bir sonbahar günü Sinop’ta Yatılı Okulun bahçesinde elli yaşına kadar okuma-yazma öğrenmemiş arabacı Bekir Ağa’ya kara tahta başında Latin harfleri ile Türkçe öğretmiştir. Sivas’ta kara tahta başında 28 Eylül 1928’de Başöğretmen sıfatı ile Latin harfleri öğretirken çekilen Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafı, Cumhuriyetin Milli Eğitim Sisteminden geçen siyah önlük beyaz yakalı her minik öğrencinin hafızasına kazınmış ölümsüz simgedir. Modern bir ülkenin kurucu lideri yine o tür liderlere mahsus bir nitelikle “ Başöğretmen” olarak bir yeniliği topluma tanıtmakta ve geri kalmış toplumu eğitmektedir. Orhan Pamuk’un Önlüklü Fotoğrafı İşte o siyah önlüklü öğrencilerden birisinin, Orhan Pamuk’un yazdığı romanlarla, ilk defa modern Türkçe yazan bir yazar Nobel Ödülü almıştır. Gazi Mustafa Kemal’in Türk Dil Kurumunu kurarken yaptığı açıklama ile “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk Milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk halkına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz “ konuşması ile karşılaştırınca, Pamuk’un elde ettiği başarının ne anlama gelmiş olduğunu, daha açık anlarsınız. Ancak burası Türkiye ve İnönü’nün kurduğu ”Kemalist” bürokrasi, resmi politika dışında düşünen her ünlü vatandaşını hain sayar. Resmi politikanın, medyatik, politik ve oligarşik uzantıları Orhan Pamuk’un başarısını gölgelemek için Fransa’da Ermenilerin çıkarttığı yasa ile Pamuk’un İsviçre gazetesine verdiği mülakatı tahin-pekmez yapar. Çek Bir Komplo:<7b> Fransa’da yasanın çıkış tarihi ile Nobel ödülünün açıklamasının aynı güne gelmesini, komplo teorileri ile beslenen beyinleri uyuşmuş kitlelere, sanki Türkiye’ye karşı ’dış mihraklı’ yeni bir kampanyanın başlangıcı olarak lanse edilir. İsveç Akademisi her yıl aynı tarihlerde, daha önceden belirlenmiş ve değişmeyen bir sıralama ile her gün o yıl belli branşlarda Nobel ödülü alanları açıklar. En önemli, en prestijli ödül edebiyat ödülüdür. Yasa ve ödül tarihi tamamen tesadüftür. Türkiye’de irtica tehlikesi var, Atatürk devrimlerinin bekçisi Türk ordusudur v.b. söylemleri yapan insanların Orhan Pamuk’u omuzlarında taşıması gerekir. Orhan Pamuk’un Mustafa Kemal’in düşlediği Türkiye Türkçesi ile yazdığı eserleri dünyanın en yüksek edebiyat ödülü olan Nobel ödülünü almıştır. Bir anlamda, Kemalistlerin sık sık gururla savunarak tekrarladığı ’Genç Cumhuriyet’, kültürel olarak rüştünü ispat etmiştir. Modern çağın, modern üyesi olarak Türk edebiyatı dünyadaki yerini almıştır. Evrensel Kriterler Fransa’yı eleştiriyoruz. Fikir özgürlüğüne sınırlama getirdiğini düşünüyoruz. Doğrudur. Her hangi bir ülkenin yasama yolu ile tarih yazması en azından şımarıklıktır. Ancak Orhan Pamuk’un Türkiye’nin geçmişten gelen ’Ermeni Meselesi’ ve geleceğe uzanan ’Kürt Sorunu’ konusunda düşündüğü fikirleri açıklamasını niçin kabul edemiyoruz. İsveç Bilim Akademisi Başkanının ”Pamuk’un kendi ülkesinde tartışılan bir yazar” olduğunun hatırlatılması üzerine verdiği cevap ilginçtir. ” Ödülü verdiğimiz yazarların çoğu kendi ülkelerinde bu durumdadır” Ivo Andriç’ i Hatırlar mısınız? 1961 yılında Nobel ödülünü alan Boşnak asıllı Ivo Andriç’in başyapıtı Drina Köprüsü’nde Osmanlı İmparatorluğunun sert idaresini, devşirme sistemi ile Balkan gençlerinin Osmanlı Ordusuna katılmalarının acımasız insani boyutunu anlatır. Edebiyat budur. İnsanın dramı, insanın dünyası, aşkları, acıları, inanç dünyası, yaşadığı ortam. Geçen yaz Orhan Pamuk’un İstanbul romanını okudum. Romanda ’Hüzün’ isimli bölümde hissettiğim duygular bana Orhan Pamuk’un gerçekten büyük bir romancı olduğunu kanıtladı . Pamuk’un İstanbul romanında ele aldığı kent aynı tarihlerde benim de büyüdüğüm bir kent. Ve Orhan Pamuk o dönemde o kentte o gizemi romanında yakalamış bir kalem. Ivo Andriç’i Türk düşmanı, Orhan Pamuk’u Ermeni dostu ilan edemeyiz. Büyük kalemlerin kalemleri insanoğlunun, toplumun, tarihin derinliklerini karıştırır. Şımarık Çocuklarla Bir Olmayınız Dünyanın en kaprisli milleti Fransızlardır. Daha geçen sene AB anayasasına hayır oyu veren Fransızlardır. Afrika’dan gelen göçmenleri kuşaklar boyu vatandaş yapmayan Fransızlardır. Yarattıkları yüksek kültür nedeni ile zaman zaman havaya girip, kendilerini dünya meselelerinin merkezinde sanan yine Fransızlardır. Almanları, İngilizleri, Amerikalıları tarihin değişik döneminde çılgına çeviren Fransızlardır. Şimdi Fransa’nın ve Fransızların dünyadaki ağırlığı göreceli olarak azalmıştır. Onlar da bunu biliyor. Bu duygunun yarattığı ruh hali ile Fransa yabancı düşmanlığını ve özellikle Türk düşmanlığını marifet saymaktadır. Çaptan düşen ülkelerin yaşadığı iç politikayı dış politika malzemesi yapma sendromu Fransa’yı kundaklamıştır. Her gittiği yerde ’Türklerin Avrupa’da işi yok’ söylemini tekrarlayan Macar asıllı Sarkozy, kendini Mısır piramitlerinin karşısında mağrur duran Napolyon filan gibi görmektedir. Fransa AB’de yalnız kalmıştır. İngiltere ABD ile Almanya Rusya’la işi bitirmiştir. Tekir’in evde olmayışından cesaretlenen fareler gibi, Fransa AB’de afra ve tafra atmaktadır. Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı yoktur. AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır. AB Türkiye’yi tam üye yapma durumuna gelmeden kendisi çöküp gidebilir. Siz Fransa’yı ciddiye almayın. Her dünya toplumuna bir ‘enfant terrible’ lazım canım !!!!!!!
">
Başöğretme Çabuk Unutuldu : Ulu Önderin Tekirdağ’a ikinci ziyareti 23 Ağustos 1928 perşembe günü Ertuğrul Yatı ile olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendisini karşılayan zevat ve kalabalık bir halk topluluğu ile vilayete gelmiş, meclis odasında siyah tahta ve tebeşir hazırlatarak en büyük devrimlerden biri olan Harf Devrimi'ni başlatmıştır. Mustafa Kemal hemen akabinde tam bir Başöğretmen sıfatıyla uzun süren ikinci gezisine çıkmıştır. 1928 yılının güzel bir sonbahar günü Sinop’ta Yatılı Okulun bahçesinde elli yaşına kadar okuma-yazma öğrenmemiş arabacı Bekir Ağa’ya kara tahta başında Latin harfleri ile Türkçe öğretmiştir. Sivas’ta kara tahta başında 28 Eylül 1928’de Başöğretmen sıfatı ile Latin harfleri öğretirken çekilen Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafı, Cumhuriyetin Milli Eğitim Sisteminden geçen siyah önlük beyaz yakalı her minik öğrencinin hafızasına kazınmış ölümsüz simgedir. Modern bir ülkenin kurucu lideri yine o tür liderlere mahsus bir nitelikle “ Başöğretmen” olarak bir yeniliği topluma tanıtmakta ve geri kalmış toplumu eğitmektedir. Orhan Pamuk’un Önlüklü Fotoğrafı İşte o siyah önlüklü öğrencilerden birisinin, Orhan Pamuk’un yazdığı romanlarla, ilk defa modern Türkçe yazan bir yazar Nobel Ödülü almıştır. Gazi Mustafa Kemal’in Türk Dil Kurumunu kurarken yaptığı açıklama ile “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk Milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk halkına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz “ konuşması ile karşılaştırınca, Pamuk’un elde ettiği başarının ne anlama gelmiş olduğunu, daha açık anlarsınız. Ancak burası Türkiye ve İnönü’nün kurduğu ”Kemalist” bürokrasi, resmi politika dışında düşünen her ünlü vatandaşını hain sayar. Resmi politikanın, medyatik, politik ve oligarşik uzantıları Orhan Pamuk’un başarısını gölgelemek için Fransa’da Ermenilerin çıkarttığı yasa ile Pamuk’un İsviçre gazetesine verdiği mülakatı tahin-pekmez yapar. Çek Bir Komplo:<7b> Fransa’da yasanın çıkış tarihi ile Nobel ödülünün açıklamasının aynı güne gelmesini, komplo teorileri ile beslenen beyinleri uyuşmuş kitlelere, sanki Türkiye’ye karşı ’dış mihraklı’ yeni bir kampanyanın başlangıcı olarak lanse edilir. İsveç Akademisi her yıl aynı tarihlerde, daha önceden belirlenmiş ve değişmeyen bir sıralama ile her gün o yıl belli branşlarda Nobel ödülü alanları açıklar. En önemli, en prestijli ödül edebiyat ödülüdür. Yasa ve ödül tarihi tamamen tesadüftür. Türkiye’de irtica tehlikesi var, Atatürk devrimlerinin bekçisi Türk ordusudur v.b. söylemleri yapan insanların Orhan Pamuk’u omuzlarında taşıması gerekir. Orhan Pamuk’un Mustafa Kemal’in düşlediği Türkiye Türkçesi ile yazdığı eserleri dünyanın en yüksek edebiyat ödülü olan Nobel ödülünü almıştır. Bir anlamda, Kemalistlerin sık sık gururla savunarak tekrarladığı ’Genç Cumhuriyet’, kültürel olarak rüştünü ispat etmiştir. Modern çağın, modern üyesi olarak Türk edebiyatı dünyadaki yerini almıştır. Evrensel Kriterler Fransa’yı eleştiriyoruz. Fikir özgürlüğüne sınırlama getirdiğini düşünüyoruz. Doğrudur. Her hangi bir ülkenin yasama yolu ile tarih yazması en azından şımarıklıktır. Ancak Orhan Pamuk’un Türkiye’nin geçmişten gelen ’Ermeni Meselesi’ ve geleceğe uzanan ’Kürt Sorunu’ konusunda düşündüğü fikirleri açıklamasını niçin kabul edemiyoruz. İsveç Bilim Akademisi Başkanının ”Pamuk’un kendi ülkesinde tartışılan bir yazar” olduğunun hatırlatılması üzerine verdiği cevap ilginçtir. ” Ödülü verdiğimiz yazarların çoğu kendi ülkelerinde bu durumdadır” Ivo Andriç’ i Hatırlar mısınız? 1961 yılında Nobel ödülünü alan Boşnak asıllı Ivo Andriç’in başyapıtı Drina Köprüsü’nde Osmanlı İmparatorluğunun sert idaresini, devşirme sistemi ile Balkan gençlerinin Osmanlı Ordusuna katılmalarının acımasız insani boyutunu anlatır. Edebiyat budur. İnsanın dramı, insanın dünyası, aşkları, acıları, inanç dünyası, yaşadığı ortam. Geçen yaz Orhan Pamuk’un İstanbul romanını okudum. Romanda ’Hüzün’ isimli bölümde hissettiğim duygular bana Orhan Pamuk’un gerçekten büyük bir romancı olduğunu kanıtladı . Pamuk’un İstanbul romanında ele aldığı kent aynı tarihlerde benim de büyüdüğüm bir kent. Ve Orhan Pamuk o dönemde o kentte o gizemi romanında yakalamış bir kalem. Ivo Andriç’i Türk düşmanı, Orhan Pamuk’u Ermeni dostu ilan edemeyiz. Büyük kalemlerin kalemleri insanoğlunun, toplumun, tarihin derinliklerini karıştırır. Şımarık Çocuklarla Bir Olmayınız Dünyanın en kaprisli milleti Fransızlardır. Daha geçen sene AB anayasasına hayır oyu veren Fransızlardır. Afrika’dan gelen göçmenleri kuşaklar boyu vatandaş yapmayan Fransızlardır. Yarattıkları yüksek kültür nedeni ile zaman zaman havaya girip, kendilerini dünya meselelerinin merkezinde sanan yine Fransızlardır. Almanları, İngilizleri, Amerikalıları tarihin değişik döneminde çılgına çeviren Fransızlardır. Şimdi Fransa’nın ve Fransızların dünyadaki ağırlığı göreceli olarak azalmıştır. Onlar da bunu biliyor. Bu duygunun yarattığı ruh hali ile Fransa yabancı düşmanlığını ve özellikle Türk düşmanlığını marifet saymaktadır. Çaptan düşen ülkelerin yaşadığı iç politikayı dış politika malzemesi yapma sendromu Fransa’yı kundaklamıştır. Her gittiği yerde ’Türklerin Avrupa’da işi yok’ söylemini tekrarlayan Macar asıllı Sarkozy, kendini Mısır piramitlerinin karşısında mağrur duran Napolyon filan gibi görmektedir. Fransa AB’de yalnız kalmıştır. İngiltere ABD ile Almanya Rusya’la işi bitirmiştir. Tekir’in evde olmayışından cesaretlenen fareler gibi, Fransa AB’de afra ve tafra atmaktadır. Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı yoktur. AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır. AB Türkiye’yi tam üye yapma durumuna gelmeden kendisi çöküp gidebilir. Siz Fransa’yı ciddiye almayın. Her dünya toplumuna bir ‘enfant terrible’ lazım canım !!!!!!!