Siirt te neler oluyor?

Siirt’ te önce genç kızlarla başlayan, gizli saklı tecavüz olayı biraz daha deşilince altından bu...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Siirt’ te önce genç kızlarla başlayan, gizli saklı tecavüz olayı biraz daha deşilince altından bu sefer de çocuklara ait daha vahim bir cinayet ve tecavüz olayı çıktı. Hepimiz haberleri internetten takip ediyoruz.

İnsanın kanını donduracak bilgiler okuyoruz. Gerçekten çok korkunç.

Bakan Çubukçu konuyla ilgili açıklama yaparken, basının sansürlemeden bazı görüntüleri verdiğine değinmiş.

Haklıdır, ölçü her yerde lazım. Ancak daha önemlisi, bu tip insanların çocuk da olsa, toplum içinde olmaması.

Yani; eğitim falan demiyeceğim, çünkü bu olaylar, sapıklık ve vahşete giriyor.

Normal diye tanımladığımız insan özellikleri değil, bir nevi hastalık.

Dolayısıyla, işte buralar, eğitimsiz kalmış bölgeler gibi anlamsız yorumlara gerek yok.

Sadece Sayın Bakan’ ın bir sözüne takıldım.

Bu çocukların, topluma kazandırılmasından bahsetmiş. Bu ifadesi çok doğru değil. Kaldı ki, bu olaylar yaklaşık 1 yıl önce olmuş.

Kimi topluma kazandırıyorsun?

Olaylarda şantaj var, tecavüz var, diğer olayda pedofili var, cinayet var.

Bunların tek tek bir insanda bulunması kabul edilemez bir durumken, hepsi bir arada ve topluma kazandırmaktan bahsedilip, serbest bırakılıyorlar.

Sonra ne olacak bu caniler, bir duyacağız ki, 10 yıl sonra yine böyle bir olaya karışmış, artık o zaman  piyango kime vurmuşsa.

Böyle şey olur mu?

Masum insanların, güvenliğini korumak, bir daha böyle olaylara imkan vermemek lazım değil mi?

Bu çocuklar, öyle elini kolunu sallayıp, toplum içine salınır mı?

Tedavi yoluna gidip, son derece kontrollü toplumla teması olmalı.

Yoksa aynı şeyler yine olur.

Biz de ellerimizi ovuşturup, kader, insan hakkı falan diye konuşuruz.

Telef olan insanların, insan hakkı nereye gidiyor?

Bunları düşünen yok.

Biraz da, bu olayları ayrı tutarak, cinsel konularda bastırılmışlıklar, ayıplar ve günahlar konulan yerlerde ahlaki yozlaşmanın daha fazla olduğunu düşünüyorum.

İnsan doğumundan itibaren cinselliği ile birlikte gelişiyor.

Geçenlerde, Haydar Dümen’ in, yaptığım röportaj sırasında, bana verdiği kitapta, çocuk cinselliği ile ilgili bilgiler okudum ve 37 yaşında, çocuğu olan bir anne olarak, yeni şeyler öğrendim, sonra da kendime hayret ettim.

Tabii daha çok Freud’ un ortaya koyduğu bilgiler ışığında hazırlanmıştı ve pek çok şey bana enteresan gelse de, Teşvikiye’ de doğmuş, büyümüş, dünyayı görmüş bir insan olarak bir sürü eksiğim olduğunu gördüm. Çünkü bizim ailemizde de cinsel konular konuşulmazdı, arkadaşlarımızla da konuşmazdık, internet olayı zaten yoktu. İyi ki hasta değilmişiz, olsak ne olurdu kimbilir?

Ama bu gün geldiğimiz noktada, artık nasıl bedenimiz hasta olduğunda doktora gidiyorsak, cinsel sapkınlıkları ya da ruhsal bozuklukları hastalık olarak algılayıp, uzmanlara gitmek lazım. Belki böyle rahatsız çocukları ya da ailelerini tanımlamak için, özel birimler kurulmalı. Daha çok eğitim ve gözlem yapılmalı. Bu konular biraz da devlete görev düşüyor. Mesela Sayın Çubukçu, böyle olayların, Türkiye’ nin hangi bölgesinde olursa olsun, doğu, batı, güney, kuzey fark etmez. Bir program dahilinde, uzmanların katılımıyla konferanslar düzenlemeli. Burada aile ve gençlere cinsel bilgiler verilmeli, cinselliğin hangi ölçüde ayıp, günah olmadığı anlatılmalı. Ailelerin, çocuklarını izlemesi, takip etmesi için gerekirse onların da eğitilmesi gibi konuları içeren programlar hazırlamaları lazım.

Zaman zaman bana  Facebook üzerinden geliyor, inanamıyorum, hayvanlara cinsel şiddete karşıyız grupları açılıyor. Nasıl diyorum? İnsanın hayvana tacizi söz konusu olabilir mi? Maalesef böyle korkunç gerçekler var ve bu şekilde yaşamını kaybeden hayvanlar.

Toparlayacak olursam, artık böyle şeylerin olmaması adına hepimiz bir şeyler yapalım.

Daha çok yazalım, tepki verelim, bu konuları ört bas etmeyelim.

Etrafımızdaki insanlara duyarlı olalım.

Devletimizde gereken önlemleri artık lütfen alsın ki ne çocuklar, ne hayvanlar, güçsüz olan hiçbir canlı cinsel  tacize uğramasın…

">

Siirt’ te önce genç kızlarla başlayan, gizli saklı tecavüz olayı biraz daha deşilince altından bu sefer de çocuklara ait daha vahim bir cinayet ve tecavüz olayı çıktı. Hepimiz haberleri internetten takip ediyoruz.

İnsanın kanını donduracak bilgiler okuyoruz. Gerçekten çok korkunç.

Bakan Çubukçu konuyla ilgili açıklama yaparken, basının sansürlemeden bazı görüntüleri verdiğine değinmiş.

Haklıdır, ölçü her yerde lazım. Ancak daha önemlisi, bu tip insanların çocuk da olsa, toplum içinde olmaması.

Yani; eğitim falan demiyeceğim, çünkü bu olaylar, sapıklık ve vahşete giriyor.

Normal diye tanımladığımız insan özellikleri değil, bir nevi hastalık.

Dolayısıyla, işte buralar, eğitimsiz kalmış bölgeler gibi anlamsız yorumlara gerek yok.

Sadece Sayın Bakan’ ın bir sözüne takıldım.

Bu çocukların, topluma kazandırılmasından bahsetmiş. Bu ifadesi çok doğru değil. Kaldı ki, bu olaylar yaklaşık 1 yıl önce olmuş.

Kimi topluma kazandırıyorsun?

Olaylarda şantaj var, tecavüz var, diğer olayda pedofili var, cinayet var.

Bunların tek tek bir insanda bulunması kabul edilemez bir durumken, hepsi bir arada ve topluma kazandırmaktan bahsedilip, serbest bırakılıyorlar.

Sonra ne olacak bu caniler, bir duyacağız ki, 10 yıl sonra yine böyle bir olaya karışmış, artık o zaman  piyango kime vurmuşsa.

Böyle şey olur mu?

Masum insanların, güvenliğini korumak, bir daha böyle olaylara imkan vermemek lazım değil mi?

Bu çocuklar, öyle elini kolunu sallayıp, toplum içine salınır mı?

Tedavi yoluna gidip, son derece kontrollü toplumla teması olmalı.

Yoksa aynı şeyler yine olur.

Biz de ellerimizi ovuşturup, kader, insan hakkı falan diye konuşuruz.

Telef olan insanların, insan hakkı nereye gidiyor?

Bunları düşünen yok.

Biraz da, bu olayları ayrı tutarak, cinsel konularda bastırılmışlıklar, ayıplar ve günahlar konulan yerlerde ahlaki yozlaşmanın daha fazla olduğunu düşünüyorum.

İnsan doğumundan itibaren cinselliği ile birlikte gelişiyor.

Geçenlerde, Haydar Dümen’ in, yaptığım röportaj sırasında, bana verdiği kitapta, çocuk cinselliği ile ilgili bilgiler okudum ve 37 yaşında, çocuğu olan bir anne olarak, yeni şeyler öğrendim, sonra da kendime hayret ettim.

Tabii daha çok Freud’ un ortaya koyduğu bilgiler ışığında hazırlanmıştı ve pek çok şey bana enteresan gelse de, Teşvikiye’ de doğmuş, büyümüş, dünyayı görmüş bir insan olarak bir sürü eksiğim olduğunu gördüm. Çünkü bizim ailemizde de cinsel konular konuşulmazdı, arkadaşlarımızla da konuşmazdık, internet olayı zaten yoktu. İyi ki hasta değilmişiz, olsak ne olurdu kimbilir?

Ama bu gün geldiğimiz noktada, artık nasıl bedenimiz hasta olduğunda doktora gidiyorsak, cinsel sapkınlıkları ya da ruhsal bozuklukları hastalık olarak algılayıp, uzmanlara gitmek lazım. Belki böyle rahatsız çocukları ya da ailelerini tanımlamak için, özel birimler kurulmalı. Daha çok eğitim ve gözlem yapılmalı. Bu konular biraz da devlete görev düşüyor. Mesela Sayın Çubukçu, böyle olayların, Türkiye’ nin hangi bölgesinde olursa olsun, doğu, batı, güney, kuzey fark etmez. Bir program dahilinde, uzmanların katılımıyla konferanslar düzenlemeli. Burada aile ve gençlere cinsel bilgiler verilmeli, cinselliğin hangi ölçüde ayıp, günah olmadığı anlatılmalı. Ailelerin, çocuklarını izlemesi, takip etmesi için gerekirse onların da eğitilmesi gibi konuları içeren programlar hazırlamaları lazım.

Zaman zaman bana  Facebook üzerinden geliyor, inanamıyorum, hayvanlara cinsel şiddete karşıyız grupları açılıyor. Nasıl diyorum? İnsanın hayvana tacizi söz konusu olabilir mi? Maalesef böyle korkunç gerçekler var ve bu şekilde yaşamını kaybeden hayvanlar.

Toparlayacak olursam, artık böyle şeylerin olmaması adına hepimiz bir şeyler yapalım.

Daha çok yazalım, tepki verelim, bu konuları ört bas etmeyelim.

Etrafımızdaki insanlara duyarlı olalım.

Devletimizde gereken önlemleri artık lütfen alsın ki ne çocuklar, ne hayvanlar, güçsüz olan hiçbir canlı cinsel  tacize uğramasın…

Tüm yazılarını göster