Cahil, genel kültürü zayıf, basit, halk tipi, eğitimsiz, aptal gibi pek çok hakareti birilerini yargılamak, etiketlemek için çok sık kullanıyoruz.
Hoşlanmasam da zaman zaman ben de yapıyor olabilirim, her ne kadar köşe yazarı olmanın getirdiği sorumluluğu taşısam da sonuçta, ulvi bir kişilik değilim, ben de herkes gibi hatalarından ders almaya çalışan bir yolcuyum….
Bu aralar yaz olması dolayısıyla magazinsel konulara daha fazla değiniyorum ama röportajlarımda yine siyasi ve güncel, ekonomik konulara değiniyorum endişe etmeyin.
Her neyse bir süredir bir sinema artistimizin Altın Portakal jüri başkanlığı ve diğer üyelerden bazılarının istifaları konuşuluyor, isim vermedim siz anladınız zaten.
Mesela buradan da şöyle bir sonuç çıkartıyoruz, birbirimizi aşağılama tavrımız son sürat devam ediyor. Bizim toplumsal yapımız, bu tavırdan kurtulamadı gitti.
Kuşkusuz kendimizle ilgili bir imajımız var, yani kendimizi bazen bulunduğumuz yerden daha yukarıda görebiliyoruz. Kendimizle baş başa kaldığımızda bunu yapıyor muyuz? Bilemiyorum, belki tam tersi oluyor ve dışarıya karşı yansıttığımız imajımızda bu konunun altını fazlaca çiziyoruz. Mesela Levent Kırca’ nın yaptığı gibi…
Yani o hanım sinema sanatçımızla ilgili olanları, kültürü sıfırdır falan gibi…
Burada bir taraftan bir samimiyet ve sanatçı duruşu sergiliyor, samimi hislerini söylüyor ama diğer tarafta da o hanıma karşı bayağı bir aşağılama tavrı sergiliyor.
Oysa ki bu yorumu Yıldız Kenter yapsa daha anlamlı olur ama Levent Kırca yıllardır , halkın, ezilmişlerin, toplumun en alt seviyesinin sesi olmuş bir sanatçı. Şimdi kalkıp o seslendiği ve tercümanı olduğu halkın starı olan bir sanatçıyı küçümsüyor.
Yaptığı hareket; jüriden çekilmek anlamlı olabilir ama eleştiri biçiminin , ifade şeklinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Hadi benzer bir ifade de ben sergileyeyim; kaldı ki Cannes Film festivali, ya da Academy Awards’ dan bahsetmiyoruz…
Türkiye maalesef sinema alanında dünya çapında ünlü sanatçılar yetiştiren bir ülke değil, sebepleri de çok aşikar.
Bakınız yazılı medyanın yıllarca amiralliğini yapmış bir eski genel yayın yönetmeni, o hanım sanatçıyı Sophia Loren ile aynı yerde görüyor.
Biri dünyanın en önemli, en güzel, en muhteşem sanatçılarından, diğeri sanatçılığından çok popüler kültürün desteklediği ve kendisi gibi olan basının kuvvetli imajlarının arkasından ittirdiği bir şahsiyet.
Hani bir laf vardır; şeyh uçmaz mürit uçurur diye. Bizde böyle müritler oldukça, uçan şeyhler de çok olur….
">
Cahil, genel kültürü zayıf, basit, halk tipi, eğitimsiz, aptal gibi pek çok hakareti birilerini yargılamak, etiketlemek için çok sık kullanıyoruz.
Hoşlanmasam da zaman zaman ben de yapıyor olabilirim, her ne kadar köşe yazarı olmanın getirdiği sorumluluğu taşısam da sonuçta, ulvi bir kişilik değilim, ben de herkes gibi hatalarından ders almaya çalışan bir yolcuyum….
Bu aralar yaz olması dolayısıyla magazinsel konulara daha fazla değiniyorum ama röportajlarımda yine siyasi ve güncel, ekonomik konulara değiniyorum endişe etmeyin.
Her neyse bir süredir bir sinema artistimizin Altın Portakal jüri başkanlığı ve diğer üyelerden bazılarının istifaları konuşuluyor, isim vermedim siz anladınız zaten.
Mesela buradan da şöyle bir sonuç çıkartıyoruz, birbirimizi aşağılama tavrımız son sürat devam ediyor. Bizim toplumsal yapımız, bu tavırdan kurtulamadı gitti.
Kuşkusuz kendimizle ilgili bir imajımız var, yani kendimizi bazen bulunduğumuz yerden daha yukarıda görebiliyoruz. Kendimizle baş başa kaldığımızda bunu yapıyor muyuz? Bilemiyorum, belki tam tersi oluyor ve dışarıya karşı yansıttığımız imajımızda bu konunun altını fazlaca çiziyoruz. Mesela Levent Kırca’ nın yaptığı gibi…
Yani o hanım sinema sanatçımızla ilgili olanları, kültürü sıfırdır falan gibi…
Burada bir taraftan bir samimiyet ve sanatçı duruşu sergiliyor, samimi hislerini söylüyor ama diğer tarafta da o hanıma karşı bayağı bir aşağılama tavrı sergiliyor.
Oysa ki bu yorumu Yıldız Kenter yapsa daha anlamlı olur ama Levent Kırca yıllardır , halkın, ezilmişlerin, toplumun en alt seviyesinin sesi olmuş bir sanatçı. Şimdi kalkıp o seslendiği ve tercümanı olduğu halkın starı olan bir sanatçıyı küçümsüyor.
Yaptığı hareket; jüriden çekilmek anlamlı olabilir ama eleştiri biçiminin , ifade şeklinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Hadi benzer bir ifade de ben sergileyeyim; kaldı ki Cannes Film festivali, ya da Academy Awards’ dan bahsetmiyoruz…
Türkiye maalesef sinema alanında dünya çapında ünlü sanatçılar yetiştiren bir ülke değil, sebepleri de çok aşikar.
Bakınız yazılı medyanın yıllarca amiralliğini yapmış bir eski genel yayın yönetmeni, o hanım sanatçıyı Sophia Loren ile aynı yerde görüyor.
Biri dünyanın en önemli, en güzel, en muhteşem sanatçılarından, diğeri sanatçılığından çok popüler kültürün desteklediği ve kendisi gibi olan basının kuvvetli imajlarının arkasından ittirdiği bir şahsiyet.
Hani bir laf vardır; şeyh uçmaz mürit uçurur diye. Bizde böyle müritler oldukça, uçan şeyhler de çok olur….