Her zaman "hallere", hislere, duygulara inanır ve önem veririm. Konuşulduğunda, o büyülü hallerin anlamını yitirdiğini düşünürüm. Kanımca, insanlar konuşmadan da, gözler ve hallerle anlaşabilirler.. Oysa kelimeler, egonun, yani zihnin de bir parçası olduğundan, bazen her şey daha bir karmaşık hale getirir.
Sadece bir gülüşün, ya da gözyaşının basitçe anlattığı bir hali, kelimeler daha da dramatik hale getirir.
Aslında, öyle demek istememiştim deriz..Ya da istemeden de olsa, bir çuval inciri berbat ettim. Ya da, hay dilimi eşek arısı soksaydı da, şu lafları etmeseydim..
Saf ve katıksız haller, çaresiz pişmanlıklara döner.
Oysa sessizlik, dinginlik, bizi her geçen gün özümüze daha çok yaklaştırır. Zihinse sürekli bizi meşgul eder, oyalar. Zihninizi durdurmaya çalışın, 5 dak. bile hiçbir şey düşünmeden duramazsınız. En azından, aklınıza hiçbir şey düşünmemeniz gerektiği takılır. Meditasyon yapanlar, zihni sürekli belli egzersizlerle durduklarını söylerler. Kim bilir belki de hakikaten yapabiliyorlardır.. Ben uzun süre yapamıyorum mesela..
Etrafımızda, o kadar çok uyaran var ki, kendi içimize, içimizdeki boşluğa, sessizliğe bir türlü dönüp bakmayı beceremiyoruz.
Geçenlerde, Bahçelievler" den geçiyordum. Çok sık gittiğim bir yer olmadığı için, merakla etrafıma baktım. Dar bir caddeden geçtim, karşılıklı ,araları kısa mesafeli bir sürü, 7-8 katlı apartman, çok işlek trafiği olan, sürekli korna çalan arabaların olduğu bir yol. Evlerin geneli balkonlu, balkonlarda asılı çamaşırlar, hemen yanlarında çanak antenler. Yolda yürüyen bir sürü insan
Gürültü, patırtı.
Düşündüm, burada insanlar, nasıl kafasını dinliyor? Nasıl uyuyor? O kadar uydu anteninin içinde, hiç mi radyasyon almıyor? Bir curcuna var ki, sormayın gitsin..
Sessizlikten, sakinlikten eser yok..
Şimdi, orada yaşayan insanların, sakin, içine dönmüş, sessizce bir köşede oturan insanlar olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ben hiç düşünmüyorum, sadece her gün, robot gibi kalkıp yapmaları gereken işleri yapıyorlar..
Benim oturduğum yer güya, site içersinde müstakil bir ev ve çok şehrin merkezinde değil.. Ama burada da, başka türlü dış uyaranlar var mesela; hoparlörü tamamen bizim eve dönmüş, yaklaşık 50 metre uzakta bir camii..Öyle ki ezan okunurken, camlar açık oturmaya imkan yok. Ya da, komşulardan gelen, çim biçme makinaları, ya da matkap sesleri, sitede geceleri dolaşan ve her iki saatte bir düdükle işaretleşen gece bekçileri..Tam bizim evin önündeki boş araziye toplanmış, en az 20 sokak köpeğinin, gecenin bir yarısı başlayan sokak konseri..
Gerçi benim gibi bir sessizlik hastasına dinlenmek için, ses geçirmeyen süngerlerle kaplı bir oda lazım o başka ama hakikaten toplum olarak biraz daha sakinliğe, sessizliğe ihtiyacımız var.. Hayır insan kafasını toparlayamıyor.
Bu yaz tatilimi, ıssız bir adada geçirmeyi planlıyorum.. Hiç konuşmadan, böyle 15 gün falan hiç konuşmasam, o arada da hiçbir şey düşünmesem, düşünsel bir detoks yapsam..Hiç bir şey yapmasam, sahile vurmuş fok balıkları gibi, kumlarda yuvarlanıp dursam. Sadece martı sesleri, dalgaların kıpırtısı, yaprakların hışırtısı, her şey son derece doğal, bir şort, bir tişört, eğlenceli vakit geçirmek için bir sürü felsefe, tasavvuf, spirtüel kitap, Elif Şafak romanları
Bol uyku, denize girip birkaç saat çıkmamak.. Tabii ki cep telefonu, gazete, internet yok..Pişmiş yemek yok, taze sebze meyve ve balık.. Yapabilir miyim acaba ve tüm bunları yaparsam, durumum ne olur? Benim acil bir tatile ihtiyacım var galiba..
Zira anlamsız polemiklerden, boş konuşmalardan, gereksiz konulardan çok sıkıldım..
">
Her zaman "hallere", hislere, duygulara inanır ve önem veririm. Konuşulduğunda, o büyülü hallerin anlamını yitirdiğini düşünürüm. Kanımca, insanlar konuşmadan da, gözler ve hallerle anlaşabilirler.. Oysa kelimeler, egonun, yani zihnin de bir parçası olduğundan, bazen her şey daha bir karmaşık hale getirir.
Sadece bir gülüşün, ya da gözyaşının basitçe anlattığı bir hali, kelimeler daha da dramatik hale getirir.
Aslında, öyle demek istememiştim deriz..Ya da istemeden de olsa, bir çuval inciri berbat ettim. Ya da, hay dilimi eşek arısı soksaydı da, şu lafları etmeseydim..
Saf ve katıksız haller, çaresiz pişmanlıklara döner.
Oysa sessizlik, dinginlik, bizi her geçen gün özümüze daha çok yaklaştırır. Zihinse sürekli bizi meşgul eder, oyalar. Zihninizi durdurmaya çalışın, 5 dak. bile hiçbir şey düşünmeden duramazsınız. En azından, aklınıza hiçbir şey düşünmemeniz gerektiği takılır. Meditasyon yapanlar, zihni sürekli belli egzersizlerle durduklarını söylerler. Kim bilir belki de hakikaten yapabiliyorlardır.. Ben uzun süre yapamıyorum mesela..
Etrafımızda, o kadar çok uyaran var ki, kendi içimize, içimizdeki boşluğa, sessizliğe bir türlü dönüp bakmayı beceremiyoruz.
Geçenlerde, Bahçelievler" den geçiyordum. Çok sık gittiğim bir yer olmadığı için, merakla etrafıma baktım. Dar bir caddeden geçtim, karşılıklı ,araları kısa mesafeli bir sürü, 7-8 katlı apartman, çok işlek trafiği olan, sürekli korna çalan arabaların olduğu bir yol. Evlerin geneli balkonlu, balkonlarda asılı çamaşırlar, hemen yanlarında çanak antenler. Yolda yürüyen bir sürü insan
Gürültü, patırtı.
Düşündüm, burada insanlar, nasıl kafasını dinliyor? Nasıl uyuyor? O kadar uydu anteninin içinde, hiç mi radyasyon almıyor? Bir curcuna var ki, sormayın gitsin..
Sessizlikten, sakinlikten eser yok..
Şimdi, orada yaşayan insanların, sakin, içine dönmüş, sessizce bir köşede oturan insanlar olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ben hiç düşünmüyorum, sadece her gün, robot gibi kalkıp yapmaları gereken işleri yapıyorlar..
Benim oturduğum yer güya, site içersinde müstakil bir ev ve çok şehrin merkezinde değil.. Ama burada da, başka türlü dış uyaranlar var mesela; hoparlörü tamamen bizim eve dönmüş, yaklaşık 50 metre uzakta bir camii..Öyle ki ezan okunurken, camlar açık oturmaya imkan yok. Ya da, komşulardan gelen, çim biçme makinaları, ya da matkap sesleri, sitede geceleri dolaşan ve her iki saatte bir düdükle işaretleşen gece bekçileri..Tam bizim evin önündeki boş araziye toplanmış, en az 20 sokak köpeğinin, gecenin bir yarısı başlayan sokak konseri..
Gerçi benim gibi bir sessizlik hastasına dinlenmek için, ses geçirmeyen süngerlerle kaplı bir oda lazım o başka ama hakikaten toplum olarak biraz daha sakinliğe, sessizliğe ihtiyacımız var.. Hayır insan kafasını toparlayamıyor.
Bu yaz tatilimi, ıssız bir adada geçirmeyi planlıyorum.. Hiç konuşmadan, böyle 15 gün falan hiç konuşmasam, o arada da hiçbir şey düşünmesem, düşünsel bir detoks yapsam..Hiç bir şey yapmasam, sahile vurmuş fok balıkları gibi, kumlarda yuvarlanıp dursam. Sadece martı sesleri, dalgaların kıpırtısı, yaprakların hışırtısı, her şey son derece doğal, bir şort, bir tişört, eğlenceli vakit geçirmek için bir sürü felsefe, tasavvuf, spirtüel kitap, Elif Şafak romanları
Bol uyku, denize girip birkaç saat çıkmamak.. Tabii ki cep telefonu, gazete, internet yok..Pişmiş yemek yok, taze sebze meyve ve balık.. Yapabilir miyim acaba ve tüm bunları yaparsam, durumum ne olur? Benim acil bir tatile ihtiyacım var galiba..
Zira anlamsız polemiklerden, boş konuşmalardan, gereksiz konulardan çok sıkıldım..