Biz çok zaman elmayla armutu karıştıran bir milletiz.
Nedenine gelince, tüm internet sitelerine girin, gerek yazarlara, gerek yorumculara bakın, elle tutulur 3-5 yazıdan, yorumdan fazla bulamazsınız.
Çünkü herkes kendine müslümandır ve egosunun sesini dinlemekle meşguldür.
Kınamıyorum, anlayış gösteriyorum. İnsani bir şey, hiç birimiz ermiş değiliz, öyle olsak, köşemize çekilir, etliye sütlüye karışmıyor olurduk.
Ama ben başka bir şeyden söz edeceğim. İddialı olmaktan. Ben mesela, öyle birisiyim.
Bu yaşamın içindeki duruşumuzla ilgili bir şey.
Ne yapıyorsam, yaptığım işin en iyisini yapmak isterim. Röportajlarıma hazırlıksız çıkmam. Eleştiriye herkes gibi tabii ki açığım ama haklı olanına. Yoksa, yorumcu gelmiş adını, sanını vermemiş, ağzına geleni söylemiş. Hem sadece bizim sitemizde de değil, röportajımızı kulanan başka sitelerde de, böyle ' sen insan mısın Ebru' diye yorumlar yapmışlar.. Mesela, eskiden bunlara üzülüyordum.
Baktım ki, öyle olunca da, insanları mutlu etmeniz söz konusu değil.
En iyisi kendimi mutlu edeyim dedim. Herkese tavsiye ederim, aman bunu adına süperego falan demeyin, gerçekten iyi bir şey..
Yaşamın içinde, kuvvetli durabilmeniz için bu gerekli. Her şeyi, o ne dedi, bu ne dedi yi bir kenara bırakın, benden önce kendime sonra size tavsiye, hiç enerjinizi boş işlere ayırmayın. Kimseye şirin gözükmek zorunda değiliz.
Hayatta tek sorumlu olduğumuz şey, kendimiziz. Biz mutluysak, iyiysek, güzelsek yaşamımız devam eder.
Geriside çok da önemli değil...
Bu kadar paylaşımı niye yaptığıma ve niye bu kadar homurdandığıma gelince…
Biliyorsunuz, zaman zaman, bir rutine oturmadan, kendimce enteresan gördüğüm konularda röportajlar hazırlıyorum.
Bunlar, genellikle insanların merak edebileceğini düşündüğüm konularda oluyor.
Mesela en son yaptığım röportajıma o kadar saçma sapan yorumlar gelmiş ki..
İnsanda biraz, akıl fikir, biraz değerlendirme yeteneği olur. Vallahi Kaale almıyorum ama yanlış ve anlamsız buluyorum.
Çeşitli hakaretler savurmuşlar. Olabilir, beğenmeyebilirler ama kendinle aynı düşüncede değilim diye, hakaret olmaz.
Çünkü benim bu işi yapmamdaki tek sebep, kimisi para kazanmak için yapar, kimisi kartvizit olsun diye v.s benim ki de, insanların tartışma ve fikir açısından gelişim göstermesini görmek.
Bir köşe yazarının böyle olması gerektiğine inanıyorum, yoksa cinsellik, kadın erkek ilişkileri falan yazarsınız, sinema anlatırsınız ki hafta sonları bazen ben de yapıyorum. ( Mesajı olan bir filmse)...Daha çok okunur, popüler olursunuz.
Ama önemli olan köşe yazıyorsanız, insanlara söyleyecek bir sözünüz olması lazım.
Çünkü, bir toplumun gelişmesi için buna çok büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Başka türlü gelişme şansımız yok..
Mesela saçma yorumlardan biri şöyle, diğerlerini de merak ederseniz, lütfen en son yaptığım röportaj sayfasına bir bakın..
‘ ya ebru hanım kürtçenin ne kadar zengin bir dil olduğunu bilmiyor.. e tabi bilmediğin bir dil hakkında konuşmak ve önyargılar sizin gibilerin yaşam tarzı...’
Ben Kürtçe için bir şey demiyorum ki, T.D.K tarafından yapılan açıklamada, Türkçe’ de 570.000 kelime, Kürtçe’ de ise St Petersburg Üniversitesi tarafından yapılan çalışmaya göre 8378 kelime var. Hesap ortada…Yoruma gerek yok. Rakamsal olarak bu şekilde....
Şimdi diyor ki bana eşim dostum, niye böyle cahilleri önemsiyor ve rahatsız oluyorsun. Şunun için, önemsiyorum, eğitmek için. Ben de kendime böyle bir misyon edinmişim, eğer bu işe emek veriyorsam, işimi ciddiye alıyorsam bu ve bunun gibi yorumcuların, niye yanlış davrandığının altını çizmem lazım.
Çünkü , bu işi hiç bir çıkarım olmadan, sadece çok sevdiğim için yapıyorken, bu saçma sapan yorumlara kızıyorum.
Ben her tür düşünceye saygılıyım ama yargılama ve hakaret devreye girdiğinde, gereken cevapları sonuna kadar veriyorum. Kimse kusura bakmasın.
Düşünceye saygı başka bir şeydir, insanları yargılamak başka. Bilmediğin bir dil hakkında konuşmak sizin gibilerin yaşam tarzıymış. Terbiyesize bak, çünkü biz sırça köşklerde, dünyadan habersiz, pembe diziler izleyerek yaşıyoruz ya… Aptal, cahil ve önyargılıyız ya…
Bir kere şunu unutmayın, bu gün internet sayesinde, istediğiniz her türlü bilgiye, saniyeler içinde ulaşıyor, dünyada olan biten her şeyden haberdar oluyorsunuz. Yani bilgisizlik diye bir şey artık gündem dışı oldu. Bilmem farkında mısınız?
Hele ki, bizim mesleğimizi yapan insanların, araştırma yapmadan bir konuda ahkam keseceğini mi düşünüyorsunuz. Yazık size ya! Gerçekten..
Ayrıca benim gibi mesleğine aşık, kırk kere araştıran, hatasız olmaya çalışan bir insan için…
Daha pek çok eleştiri var, bu cinsten ama hani bu beni en çok sinirlendiren olduğu için ve basit diye nitelendirdiğim davranışa örnek teşkil ettiği için paylaşıyorum.
Yani bunlar beni, yıldırmaz daha çok kamçılar ama bu saçma sapan yorumları yazan insanların, vizyon sahibi olmaları için 40 fırın ekmek yemeleri gerekir.
Yazılarımı yazarken, röportajlarımı yaparken, tamamen önyargısız ve bilgilendirme amaçlı hazırlıyorum. Mutlaka, her konuğumla ilgili ön araştırma, soracağım sorularla ilgili geniş alanda çalışmalar yapıyorum. Çok iyi sorular soramıyor olabilirim, ilgi çekici konular seçemiyor olabilirim. Röportajlarınızı beğenmedim denmesi bile bence çok kabul edilebilinir. Ama yok Türkçe’ yi bilmiyor, sizin gibilerin önyargıları falan gibi saçma yorumlar beni kızdırıyor.
Eleştirinin de, yorumun da bir anlamı, bir kalitesi, bir düzeyi olması lazım. Yoksa ben ağzıma geleni söyleyim. Bu anlayış bana değil size yazık. Biraz iddialı, biraz akıllı, biraz eğitimli olun.
">
Biz çok zaman elmayla armutu karıştıran bir milletiz.
Nedenine gelince, tüm internet sitelerine girin, gerek yazarlara, gerek yorumculara bakın, elle tutulur 3-5 yazıdan, yorumdan fazla bulamazsınız.
Çünkü herkes kendine müslümandır ve egosunun sesini dinlemekle meşguldür.
Kınamıyorum, anlayış gösteriyorum. İnsani bir şey, hiç birimiz ermiş değiliz, öyle olsak, köşemize çekilir, etliye sütlüye karışmıyor olurduk.
Ama ben başka bir şeyden söz edeceğim. İddialı olmaktan. Ben mesela, öyle birisiyim.
Bu yaşamın içindeki duruşumuzla ilgili bir şey.
Ne yapıyorsam, yaptığım işin en iyisini yapmak isterim. Röportajlarıma hazırlıksız çıkmam. Eleştiriye herkes gibi tabii ki açığım ama haklı olanına. Yoksa, yorumcu gelmiş adını, sanını vermemiş, ağzına geleni söylemiş. Hem sadece bizim sitemizde de değil, röportajımızı kulanan başka sitelerde de, böyle ' sen insan mısın Ebru' diye yorumlar yapmışlar.. Mesela, eskiden bunlara üzülüyordum.
Baktım ki, öyle olunca da, insanları mutlu etmeniz söz konusu değil.
En iyisi kendimi mutlu edeyim dedim. Herkese tavsiye ederim, aman bunu adına süperego falan demeyin, gerçekten iyi bir şey..
Yaşamın içinde, kuvvetli durabilmeniz için bu gerekli. Her şeyi, o ne dedi, bu ne dedi yi bir kenara bırakın, benden önce kendime sonra size tavsiye, hiç enerjinizi boş işlere ayırmayın. Kimseye şirin gözükmek zorunda değiliz.
Hayatta tek sorumlu olduğumuz şey, kendimiziz. Biz mutluysak, iyiysek, güzelsek yaşamımız devam eder.
Geriside çok da önemli değil...
Bu kadar paylaşımı niye yaptığıma ve niye bu kadar homurdandığıma gelince…
Biliyorsunuz, zaman zaman, bir rutine oturmadan, kendimce enteresan gördüğüm konularda röportajlar hazırlıyorum.
Bunlar, genellikle insanların merak edebileceğini düşündüğüm konularda oluyor.
Mesela en son yaptığım röportajıma o kadar saçma sapan yorumlar gelmiş ki..
İnsanda biraz, akıl fikir, biraz değerlendirme yeteneği olur. Vallahi Kaale almıyorum ama yanlış ve anlamsız buluyorum.
Çeşitli hakaretler savurmuşlar. Olabilir, beğenmeyebilirler ama kendinle aynı düşüncede değilim diye, hakaret olmaz.
Çünkü benim bu işi yapmamdaki tek sebep, kimisi para kazanmak için yapar, kimisi kartvizit olsun diye v.s benim ki de, insanların tartışma ve fikir açısından gelişim göstermesini görmek.
Bir köşe yazarının böyle olması gerektiğine inanıyorum, yoksa cinsellik, kadın erkek ilişkileri falan yazarsınız, sinema anlatırsınız ki hafta sonları bazen ben de yapıyorum. ( Mesajı olan bir filmse)...Daha çok okunur, popüler olursunuz.
Ama önemli olan köşe yazıyorsanız, insanlara söyleyecek bir sözünüz olması lazım.
Çünkü, bir toplumun gelişmesi için buna çok büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Başka türlü gelişme şansımız yok..
Mesela saçma yorumlardan biri şöyle, diğerlerini de merak ederseniz, lütfen en son yaptığım röportaj sayfasına bir bakın..
‘ ya ebru hanım kürtçenin ne kadar zengin bir dil olduğunu bilmiyor.. e tabi bilmediğin bir dil hakkında konuşmak ve önyargılar sizin gibilerin yaşam tarzı...’
Ben Kürtçe için bir şey demiyorum ki, T.D.K tarafından yapılan açıklamada, Türkçe’ de 570.000 kelime, Kürtçe’ de ise St Petersburg Üniversitesi tarafından yapılan çalışmaya göre 8378 kelime var. Hesap ortada…Yoruma gerek yok. Rakamsal olarak bu şekilde....
Şimdi diyor ki bana eşim dostum, niye böyle cahilleri önemsiyor ve rahatsız oluyorsun. Şunun için, önemsiyorum, eğitmek için. Ben de kendime böyle bir misyon edinmişim, eğer bu işe emek veriyorsam, işimi ciddiye alıyorsam bu ve bunun gibi yorumcuların, niye yanlış davrandığının altını çizmem lazım.
Çünkü , bu işi hiç bir çıkarım olmadan, sadece çok sevdiğim için yapıyorken, bu saçma sapan yorumlara kızıyorum.
Ben her tür düşünceye saygılıyım ama yargılama ve hakaret devreye girdiğinde, gereken cevapları sonuna kadar veriyorum. Kimse kusura bakmasın.
Düşünceye saygı başka bir şeydir, insanları yargılamak başka. Bilmediğin bir dil hakkında konuşmak sizin gibilerin yaşam tarzıymış. Terbiyesize bak, çünkü biz sırça köşklerde, dünyadan habersiz, pembe diziler izleyerek yaşıyoruz ya… Aptal, cahil ve önyargılıyız ya…
Bir kere şunu unutmayın, bu gün internet sayesinde, istediğiniz her türlü bilgiye, saniyeler içinde ulaşıyor, dünyada olan biten her şeyden haberdar oluyorsunuz. Yani bilgisizlik diye bir şey artık gündem dışı oldu. Bilmem farkında mısınız?
Hele ki, bizim mesleğimizi yapan insanların, araştırma yapmadan bir konuda ahkam keseceğini mi düşünüyorsunuz. Yazık size ya! Gerçekten..
Ayrıca benim gibi mesleğine aşık, kırk kere araştıran, hatasız olmaya çalışan bir insan için…
Daha pek çok eleştiri var, bu cinsten ama hani bu beni en çok sinirlendiren olduğu için ve basit diye nitelendirdiğim davranışa örnek teşkil ettiği için paylaşıyorum.
Yani bunlar beni, yıldırmaz daha çok kamçılar ama bu saçma sapan yorumları yazan insanların, vizyon sahibi olmaları için 40 fırın ekmek yemeleri gerekir.
Yazılarımı yazarken, röportajlarımı yaparken, tamamen önyargısız ve bilgilendirme amaçlı hazırlıyorum. Mutlaka, her konuğumla ilgili ön araştırma, soracağım sorularla ilgili geniş alanda çalışmalar yapıyorum. Çok iyi sorular soramıyor olabilirim, ilgi çekici konular seçemiyor olabilirim. Röportajlarınızı beğenmedim denmesi bile bence çok kabul edilebilinir. Ama yok Türkçe’ yi bilmiyor, sizin gibilerin önyargıları falan gibi saçma yorumlar beni kızdırıyor.
Eleştirinin de, yorumun da bir anlamı, bir kalitesi, bir düzeyi olması lazım. Yoksa ben ağzıma geleni söyleyim. Bu anlayış bana değil size yazık. Biraz iddialı, biraz akıllı, biraz eğitimli olun.