Türkiye ilginç bir ülke, İçişleri Bakanı bir yandan “Türkiye, bugün terörle mücadelede ilk defa tünelin ucuna bu kadar yaklaşmıştır. Bu yıl toplam 809 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Yurt içi terörist sayısı 320’ye düşmüştür. Bugün şükürler olsun Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun her noktasında huzur var” derken, diğer yandan aylardır HDP ve özel olarak da Selahattin Demirtaş üzerinden bir terör tartışması yürütülüyor. Sanki bazı güçler “biten” ve mevcut kriz ortamında Türkiye’de en alt sıralarına kadar düşen “terörü” ısrarla gündemde tutmaya, hatta yeniden köpürtmeye çalışıyor gibi. Oysa terörün bitmesi, huzurun her yere yayılması, bu ülkede terörden beslenmeyen herkesin ortak isteğidir. Tersini düşünmek bile utanç vericidir…
Bir müdahalenin olduğu kesin. Müdahale olmasa Demirtaş kararı “hukuki değil, gizli siyasi amaçlardan kaynaklanıyor” diyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılsın” kararı uygulanır, Demirtaş serbest bırakılarak Türkiye’nin normalleşmesinin yolu açılır, aradan 6 yıl geçtikten sonra “Kobane Davası” açılmazdı…
LİNÇ KAMPANYASI
“Hükümetin yürüttüğü kampanya bir linç kampanyasıdır… Beni ve HDP’yi “terörist” ilan edip kriminal hale getirerek, belki de göstermelik bir yargılama sonucunda ‘hükümlü’ pozisyonuna düşürerek ya da partiyi kapatarak muhalefet bloğunu iyice sıkıştırmak hedefleniyor” diyen Selahattin Demirtaş önceki gün benim de aralarında olduğum bir grup gazeteciye kendisine ve HDP’ye yönelik yürütülen linç kampanyasına karşı “hakikatin bilinmesi açısından” bir mektup gönderdi.
Eşi Başak Demirtaş üzerinden bana da ulaşan mektubunda Demirtaş “Türkiye bugün bu haldeyse her siyasi aktörün kendi ölçüsünde sorumluluğu var, buna muhalefet de dahil. Barışı sağlayamadık, demokrasi getiremedik, ekonomi çöktü, toplum ağır bedeller ödüyor. Başarılı olsaydık bunların hiçbiri yaşanmayacaktı" şeklinde özeleştiri de yapıyor ve “Benimle ilgili son beş yıldır o kadar yoğun şekilde ve korkunç bir algı operasyonu yürütüldü ki, mahkemeler, dışarıda üretilen algı ile dava dosyamın gerçeği arasındaki uçurumda sıkışıp kalmış durumdalar” diye mevcut duruma adeta isyan ediyor…
Mektubunda “bugüne kadar bir kez olsun mahkemelerden tahliyemi talep etmedim çünkü beni tutuklayanlar onlar değildi” diyen Demirtaş, mektuba ek olarak gönderdiği 21 belgenin arasına, kendileriyle ilgili iddianame hazırlayan ve sonrasında FETÖ’den dolayı görevden alınan, tutuklanan ya da kaçak durumda olan 40’a yakın savcının ismini de listeleyerek koymuş.
DAVUTOĞLU KONUŞSUN
Selahattin Demirtaş, gönderdiği mektup ve eklerinde aslında kamuoyunda birçok kez paylaşılmış bu belgelerde kendisi ile ilgili “PKK terör örgütü değildir, Apo'nun heykelini dikeceğiz” söylemleri de dahil olaylardan 6 yıl sonra geçtiğimiz aylarda iddianamesi hazırlanan Kobane olaylarına da cevap veriyor.
Demirtaş Kobane iddiaları için diyor ki; “6 Ekim’de de 7 Ekim’de de 8 ve 9 Ekim günlerinde de, HDP’nin açıklamasının şiddet çağrısı içerdiğine dair hiç kimse en küçük bir imada bile bulunmamıştır. Öyle ki, 7 Ekim'de Islahiye’de mülteci kampında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin şiddet çağrısı yaptığına dair tek bir kelime bile etmedi. Çünkü ortada öyle bir şey yoktu. Şiddet, Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü, düşecek’ ifadesi üzerine başladı, “provokasyonları tetikleyen cümle bu oldu” diyor...
Demirtaş, Kobane ile ilgili olarak dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na da bir çağrı yapıyor ve şunları söylüyor: O günlerde ”Kobanê’de bir katliam yaşanırsa bunun çözüm sürecine daha fazla zarar vereceğine karar verildi ve benim de aynı anda Sayın Davutoğlu ile telefon görüşmesi yaparak durumu kendisine de aktarmamın yararlı olacağı kararlaştırıldı. Ben de Başbakan Davutoğlu ile yaptığım 12 dakikalık telefon görüşmesinde, gelişmeleri ve bizim tavrımızı kendisine aktardım. Ne dediğini, arzu ederse ve hatırlıyorsa kendisi açıklar…”
Demirtaş’ın mektubu, "Sizden ricam halkın, ezilenlerin, yoksulların, ötekilerin, yarınlarımızın yararına bir tutumla hukukun, adaletin, haklının yanında olmaya cesaretle devam etmenizdir. Er veya geç, ülkemizi hep birlikte düze çıkaracağımıza yürekten inanıyorum" temennisi ile bitiyor…
27 Ocak 2021, İstanbul
Necdet Saraç
">
Türkiye ilginç bir ülke, İçişleri Bakanı bir yandan “Türkiye, bugün terörle mücadelede ilk defa tünelin ucuna bu kadar yaklaşmıştır. Bu yıl toplam 809 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Yurt içi terörist sayısı 320’ye düşmüştür. Bugün şükürler olsun Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun her noktasında huzur var” derken, diğer yandan aylardır HDP ve özel olarak da Selahattin Demirtaş üzerinden bir terör tartışması yürütülüyor. Sanki bazı güçler “biten” ve mevcut kriz ortamında Türkiye’de en alt sıralarına kadar düşen “terörü” ısrarla gündemde tutmaya, hatta yeniden köpürtmeye çalışıyor gibi. Oysa terörün bitmesi, huzurun her yere yayılması, bu ülkede terörden beslenmeyen herkesin ortak isteğidir. Tersini düşünmek bile utanç vericidir…
Bir müdahalenin olduğu kesin. Müdahale olmasa Demirtaş kararı “hukuki değil, gizli siyasi amaçlardan kaynaklanıyor” diyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılsın” kararı uygulanır, Demirtaş serbest bırakılarak Türkiye’nin normalleşmesinin yolu açılır, aradan 6 yıl geçtikten sonra “Kobane Davası” açılmazdı…
LİNÇ KAMPANYASI
“Hükümetin yürüttüğü kampanya bir linç kampanyasıdır… Beni ve HDP’yi “terörist” ilan edip kriminal hale getirerek, belki de göstermelik bir yargılama sonucunda ‘hükümlü’ pozisyonuna düşürerek ya da partiyi kapatarak muhalefet bloğunu iyice sıkıştırmak hedefleniyor” diyen Selahattin Demirtaş önceki gün benim de aralarında olduğum bir grup gazeteciye kendisine ve HDP’ye yönelik yürütülen linç kampanyasına karşı “hakikatin bilinmesi açısından” bir mektup gönderdi.
Eşi Başak Demirtaş üzerinden bana da ulaşan mektubunda Demirtaş “Türkiye bugün bu haldeyse her siyasi aktörün kendi ölçüsünde sorumluluğu var, buna muhalefet de dahil. Barışı sağlayamadık, demokrasi getiremedik, ekonomi çöktü, toplum ağır bedeller ödüyor. Başarılı olsaydık bunların hiçbiri yaşanmayacaktı" şeklinde özeleştiri de yapıyor ve “Benimle ilgili son beş yıldır o kadar yoğun şekilde ve korkunç bir algı operasyonu yürütüldü ki, mahkemeler, dışarıda üretilen algı ile dava dosyamın gerçeği arasındaki uçurumda sıkışıp kalmış durumdalar” diye mevcut duruma adeta isyan ediyor…
Mektubunda “bugüne kadar bir kez olsun mahkemelerden tahliyemi talep etmedim çünkü beni tutuklayanlar onlar değildi” diyen Demirtaş, mektuba ek olarak gönderdiği 21 belgenin arasına, kendileriyle ilgili iddianame hazırlayan ve sonrasında FETÖ’den dolayı görevden alınan, tutuklanan ya da kaçak durumda olan 40’a yakın savcının ismini de listeleyerek koymuş.
DAVUTOĞLU KONUŞSUN
Selahattin Demirtaş, gönderdiği mektup ve eklerinde aslında kamuoyunda birçok kez paylaşılmış bu belgelerde kendisi ile ilgili “PKK terör örgütü değildir, Apo'nun heykelini dikeceğiz” söylemleri de dahil olaylardan 6 yıl sonra geçtiğimiz aylarda iddianamesi hazırlanan Kobane olaylarına da cevap veriyor.
Demirtaş Kobane iddiaları için diyor ki; “6 Ekim’de de 7 Ekim’de de 8 ve 9 Ekim günlerinde de, HDP’nin açıklamasının şiddet çağrısı içerdiğine dair hiç kimse en küçük bir imada bile bulunmamıştır. Öyle ki, 7 Ekim'de Islahiye’de mülteci kampında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin şiddet çağrısı yaptığına dair tek bir kelime bile etmedi. Çünkü ortada öyle bir şey yoktu. Şiddet, Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü, düşecek’ ifadesi üzerine başladı, “provokasyonları tetikleyen cümle bu oldu” diyor...
Demirtaş, Kobane ile ilgili olarak dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na da bir çağrı yapıyor ve şunları söylüyor: O günlerde ”Kobanê’de bir katliam yaşanırsa bunun çözüm sürecine daha fazla zarar vereceğine karar verildi ve benim de aynı anda Sayın Davutoğlu ile telefon görüşmesi yaparak durumu kendisine de aktarmamın yararlı olacağı kararlaştırıldı. Ben de Başbakan Davutoğlu ile yaptığım 12 dakikalık telefon görüşmesinde, gelişmeleri ve bizim tavrımızı kendisine aktardım. Ne dediğini, arzu ederse ve hatırlıyorsa kendisi açıklar…”
Demirtaş’ın mektubu, "Sizden ricam halkın, ezilenlerin, yoksulların, ötekilerin, yarınlarımızın yararına bir tutumla hukukun, adaletin, haklının yanında olmaya cesaretle devam etmenizdir. Er veya geç, ülkemizi hep birlikte düze çıkaracağımıza yürekten inanıyorum" temennisi ile bitiyor…
27 Ocak 2021, İstanbul
Necdet Saraç