Seçimle yattık, seçimle kalktık ve sonunda sonuçlar alındı bitti. Kimimiz yenilgiye uğradık, kimimiz daha büyük bir topluluğun parçası olduğumuz için mutlu olduk. Yenilgi bu demekse eğer ben, yenilgiye uğrayan tarafın bir parçası oldum. Bundan 3 dönem önce mağdur edildiğini düşünerek oy verdiğim A.K.P’ ye bu seferde Anayasa konusunda yalnız başına karar almasın diye muhalefet oldum.
Türkiye çok zengin kültürel ve sosyolojik yapıya sahip bir ülke. Kim iktidara gelirse gelsin, herkesi her kesimi memnun edecek siyasi bir çizgi izlemek çok zor. Partilerin Cumhuriyetin kuruluşundan beri siyasi geçmişine baktığımızda da her zaman merkez sağ partilerin iktidar olduğunu görüyoruz. CHP’ yi eleştirmek adına Sayın Başbakanımız’ ın dediği gibi; CHP geldiği zaman ekmeği karne ile veriyorlarmış sözü aslında gerçeği yansıtmıyor. Yansıtıyor tabii ama savaş sonrası iktidara gelen parti CHP değil de başka bir parti de olsaydı, yine ekmeği karne ile verecekti. Çünkü o dönemin konjonktürü onu gerektiriyordu. Ama siyasetçi olduğunuz zaman her tür argümanı kullanıyorsunuz. Kullanmazsanız bertaraf oluyorsunuz. Her parti maalesef bu lisanı kullanıyor.
Seçim sonrası köşe yazarlarının yazılarını baktım. Can Dündar edebi ve duygusal bir yazı kaleme almış beğenerek okudum. Yılmaz Özdil yine traji komik bakışını yansıtmış. Kaleminin kıvraklığına imrendim kaldım. Ümit Zileli milliyetçi fakat sert üslubunu devam ettirmiş onu da beğendim.
Her düşüncenin, her zihniyetin içinden beğendiklerini aldım, gerisini attım. Hiç bir düşünceye, hiç bir ideolojiye ait olmamanın hafifliğini hissettim hoşuma da gitmedi değil bir taraftan. Körü körüne bağlı olmamak lazım dedim hiç bir şeye. Hata yapmamak, yerinde saymamak, zihnini gelişime kapatmamak adına....
Bağlı olduğum temel değerleri düşündüm; ülkemin bütünlğünü, dirliğini, düzenini...
Cumhuriyetin anlamını, bu topraklar için verilmiş canları...
Modernleşme üzerine atılmış adımları, devrimleri...
İnsanların eğitilmesi için harcanan mesaileri....
Birbirine kavuşturmak için şu ya da bu sebeple uzayıp giden yolları...
Ve daha pek çok şeyi...
Herkesin öyle ya da böyle bu ülkeye pek çok hizmeti olmuş.
Beğeniriz beğenmeyiz, bazısını beğeniriz, bazısını beğenmeyiz.
Ama zaman öylesine ileri akıp gidiyor ve hiç bir şey yerli yerinde durmuyor ki...
Değişim kaçınılmaz oluyor...
İstesek de istemesek de....
Seçsek de seçmesek de....
">
Seçimle yattık, seçimle kalktık ve sonunda sonuçlar alındı bitti. Kimimiz yenilgiye uğradık, kimimiz daha büyük bir topluluğun parçası olduğumuz için mutlu olduk. Yenilgi bu demekse eğer ben, yenilgiye uğrayan tarafın bir parçası oldum. Bundan 3 dönem önce mağdur edildiğini düşünerek oy verdiğim A.K.P’ ye bu seferde Anayasa konusunda yalnız başına karar almasın diye muhalefet oldum.
Türkiye çok zengin kültürel ve sosyolojik yapıya sahip bir ülke. Kim iktidara gelirse gelsin, herkesi her kesimi memnun edecek siyasi bir çizgi izlemek çok zor. Partilerin Cumhuriyetin kuruluşundan beri siyasi geçmişine baktığımızda da her zaman merkez sağ partilerin iktidar olduğunu görüyoruz. CHP’ yi eleştirmek adına Sayın Başbakanımız’ ın dediği gibi; CHP geldiği zaman ekmeği karne ile veriyorlarmış sözü aslında gerçeği yansıtmıyor. Yansıtıyor tabii ama savaş sonrası iktidara gelen parti CHP değil de başka bir parti de olsaydı, yine ekmeği karne ile verecekti. Çünkü o dönemin konjonktürü onu gerektiriyordu. Ama siyasetçi olduğunuz zaman her tür argümanı kullanıyorsunuz. Kullanmazsanız bertaraf oluyorsunuz. Her parti maalesef bu lisanı kullanıyor.
Seçim sonrası köşe yazarlarının yazılarını baktım. Can Dündar edebi ve duygusal bir yazı kaleme almış beğenerek okudum. Yılmaz Özdil yine traji komik bakışını yansıtmış. Kaleminin kıvraklığına imrendim kaldım. Ümit Zileli milliyetçi fakat sert üslubunu devam ettirmiş onu da beğendim.
Her düşüncenin, her zihniyetin içinden beğendiklerini aldım, gerisini attım. Hiç bir düşünceye, hiç bir ideolojiye ait olmamanın hafifliğini hissettim hoşuma da gitmedi değil bir taraftan. Körü körüne bağlı olmamak lazım dedim hiç bir şeye. Hata yapmamak, yerinde saymamak, zihnini gelişime kapatmamak adına....
Bağlı olduğum temel değerleri düşündüm; ülkemin bütünlğünü, dirliğini, düzenini...
Cumhuriyetin anlamını, bu topraklar için verilmiş canları...
Modernleşme üzerine atılmış adımları, devrimleri...
İnsanların eğitilmesi için harcanan mesaileri....
Birbirine kavuşturmak için şu ya da bu sebeple uzayıp giden yolları...
Ve daha pek çok şeyi...
Herkesin öyle ya da böyle bu ülkeye pek çok hizmeti olmuş.
Beğeniriz beğenmeyiz, bazısını beğeniriz, bazısını beğenmeyiz.
Ama zaman öylesine ileri akıp gidiyor ve hiç bir şey yerli yerinde durmuyor ki...
Değişim kaçınılmaz oluyor...
İstesek de istemesek de....
Seçsek de seçmesek de....