Türkiye’de siyaset, ekonominin 2; toplumun 4; dünyanın 8 adım gerisindedir.
Kaliteli bir siyaset, kaliteli bir sanat, kaliteli bir spor yaşamı; sanayi toplumu olmaya bağlıdır.
Sanayileşme bizim için de yaşamsal önemdedir. Cumhuriyet ile takvime bağlanan, çok partili demokrasi karnemizi etkileyen ve yaşam standardımızı belirleyen temel meselemizdir!
Peki sanayileşmek nedir?
Sanayileşmek, dar anlamıyla üretimde makineleşmek ve milli hasıla içinde sanayi kesimi payını yükseltmek; geniş anlamıyla da, ekonomik, sosyal, siyasal hatta kültürel açıdan kalkınmanın ve gelişmenin itici gücüne erişmektir…
Bu kıvamdan uzağız…
Dahası…
Tarımda endüstrileşmek, endüstride çalışanların sayısını ve niteliğini yükseltmek; tüketim malları imalatından yatırım malları ve ara mallar üretimine yönelmek ve o arada bankalar düzenini, hatta finans piyasasını bu anlayışı destekler şekilde organize etmek açılarından da yeterli aşamada değiliz…
Kaybolan yıllarımız var… Bundan başlıca sorumlu olan siyasetimizdir!
Fakat sorunun çözümü de “doğru bir sanayileşme politikasını” izlemekten geçmektedir…
Sanayileşme bizim için bir “mesele” ise; sanayimizin hangi güncel sorunları bulunmaktadır?
- Artan döviz, kabaran maliyetler, yükselen enflasyon …
Dövizdeki ya da daha aşina deyimiyle “dolardaki artış”; politik risklerden ve yeterince sanayi üretimimiz olmayışından kaynaklanmaktadır. Sanayi ve Kalkınma bağlamında bu girdilerden / maliyetlerden üzerinde en çok durulması gereken; kuşkusuz sanayi üretimindeki eksikliklerimiz ve ithalata bağımlılığımızdır. Enflasyon ise otomatiğe bağlı olarak sanayiye ateş açmaktadır…
Türkiye uzun yıllardır sıcak paraya, “dışarıya yüksek faiz verirken içeride gerçekçi olmayan bir şekilde TL yükünün taşınmasına” bağlı bir siyaseti izleye-gelmiştir. Faiz rantçısı sıcak paranın her “girip-çıkması” ve de net dış borç yükümlülüklerimizin milli gelire oranının %50’leri aşması, çok düşündürücü bir tabloyu oluşturmaktadır. Buna ek olarak ayyuka çıkan yolsuzluk söylentileri ile hukuki işleyişteki gecikmeler, yerli ve yabancı sanayi yatırımcısını örselemiştir.
- Sanayileşme dostu olmayan parasal sistem !
Aşırı karlı seyreden bankacılık ile yabancı ağırlığıyla yapılanan mali piyasalar, orta ve uzun vadeli yatırımları, özellikle de istihdam ve katma değer sağlayacak sanayi yatırımlarını desteklemekten uzaklaşmıştır… Mevcut ve bekleyen yatırımlar dumura uğratılmıştır.
Sanayi yapıları için gerekli “kan akışını” sağlayacak (para, finansman kaynakları) iktisadi hayat damarları olan lojistik ve depolama olanakları ile sanayi kalbinin büyük odacıkları olan bankalar sanayimize yeterince katkı sağlayamamıştır.
- Sanayileşme önceliğine uygun olamayan enerji politikası …
Türkiye’mizde sanayinin en önemli girdisi ve maddenin dönüştürücüsü olan enerjinin milli bir anlayışla planlanması, üretilmesi, dağıtımı ve denetimi gerçekleştirilememiştir.
İç piyasada yerli dağıtım şirketleri 1’e 4 karla, dışarıdan enerji tedarikimiz artan zamlarla ve ağırlaşan fiyat garantileriyle yürümekte, sonuçta “enerjinin yükü” fabrikalara, atölyelere, tersane ve hane halklarına (mamulün tüketiminde, tüketici olarak da iki misli) binmektedir.
O arada, bölgemiz ve Dünya’daki sorun alanları arttıkça, enerji maliyetlerinin ve ekonominin faturası daha da ağırlaşmaktadır.
Tüm bu genel veriler ve gerçekler dikkate alındığında Türkiye’nin sanayi katma değerini artırmak ve sanayileşme katsayısını yükseltmek zorunda olduğu tartışmasızdır.
Tarımı ihmal etmeyen bir sanayileşmeye gereksinmemiz, ekmek, su ve havaya olan ihtiyacımız gibi yalındır ve açıktır.
Sektörler arasında istihdam ve büyümeye katkı anlamında bir sanayi yapısının, sanayi açısından da yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin, artırılması esas olmalıdır.
Özcesi, sanayileşme, bizim için tek geçerli yol ve adeta mecburi istikamettir.
Buna erişmek için;
1-Üretken yatırımlar tam anlamıyla desteklenmeli,
2-Yatırımlar yurt genelinde artırılmalı, dengeli dağıtılmalı,
3-Sağlam para+denk bütçe kavrayışına önem verilmeli,
4-Teknolojiye ve AR-GE’ye aktarılan fonlar dörde katlanmalı,
5-Her alanda en başta da kamuda tasarruf ilkesine özen gösterilmeli,
6-Dolaylı değil doğrudan vergilere dayalı adil bir vergi tabanı sağlanmalı,
7-Alternatif, ucuz, yeni, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmalı,
8-Sıcak paranın giriş/çıkışı kontrol altına alınmalı,
9-Her türlü ihalede dolar değil TL telaffuz edilmeli ve kullanılmalı,
10-Bankasıyla, finans sektörüyle sanayi yatırımları desteklenmeli,
11-Piyasayı düzenleyici müdahale araçları çeşitlendirilmeli,
12-Kamu yatırımcılığına özel bir önem verilerek, büyük yatırımlar planlanmalıdır.
">
Türkiye’de siyaset, ekonominin 2; toplumun 4; dünyanın 8 adım gerisindedir.
Kaliteli bir siyaset, kaliteli bir sanat, kaliteli bir spor yaşamı; sanayi toplumu olmaya bağlıdır.
Sanayileşme bizim için de yaşamsal önemdedir. Cumhuriyet ile takvime bağlanan, çok partili demokrasi karnemizi etkileyen ve yaşam standardımızı belirleyen temel meselemizdir!
Peki sanayileşmek nedir?
Sanayileşmek, dar anlamıyla üretimde makineleşmek ve milli hasıla içinde sanayi kesimi payını yükseltmek; geniş anlamıyla da, ekonomik, sosyal, siyasal hatta kültürel açıdan kalkınmanın ve gelişmenin itici gücüne erişmektir…
Bu kıvamdan uzağız…
Dahası…
Tarımda endüstrileşmek, endüstride çalışanların sayısını ve niteliğini yükseltmek; tüketim malları imalatından yatırım malları ve ara mallar üretimine yönelmek ve o arada bankalar düzenini, hatta finans piyasasını bu anlayışı destekler şekilde organize etmek açılarından da yeterli aşamada değiliz…
Kaybolan yıllarımız var… Bundan başlıca sorumlu olan siyasetimizdir!
Fakat sorunun çözümü de “doğru bir sanayileşme politikasını” izlemekten geçmektedir…
Sanayileşme bizim için bir “mesele” ise; sanayimizin hangi güncel sorunları bulunmaktadır?
- Artan döviz, kabaran maliyetler, yükselen enflasyon …
Dövizdeki ya da daha aşina deyimiyle “dolardaki artış”; politik risklerden ve yeterince sanayi üretimimiz olmayışından kaynaklanmaktadır. Sanayi ve Kalkınma bağlamında bu girdilerden / maliyetlerden üzerinde en çok durulması gereken; kuşkusuz sanayi üretimindeki eksikliklerimiz ve ithalata bağımlılığımızdır. Enflasyon ise otomatiğe bağlı olarak sanayiye ateş açmaktadır…
Türkiye uzun yıllardır sıcak paraya, “dışarıya yüksek faiz verirken içeride gerçekçi olmayan bir şekilde TL yükünün taşınmasına” bağlı bir siyaseti izleye-gelmiştir. Faiz rantçısı sıcak paranın her “girip-çıkması” ve de net dış borç yükümlülüklerimizin milli gelire oranının %50’leri aşması, çok düşündürücü bir tabloyu oluşturmaktadır. Buna ek olarak ayyuka çıkan yolsuzluk söylentileri ile hukuki işleyişteki gecikmeler, yerli ve yabancı sanayi yatırımcısını örselemiştir.
- Sanayileşme dostu olmayan parasal sistem !
Aşırı karlı seyreden bankacılık ile yabancı ağırlığıyla yapılanan mali piyasalar, orta ve uzun vadeli yatırımları, özellikle de istihdam ve katma değer sağlayacak sanayi yatırımlarını desteklemekten uzaklaşmıştır… Mevcut ve bekleyen yatırımlar dumura uğratılmıştır.
Sanayi yapıları için gerekli “kan akışını” sağlayacak (para, finansman kaynakları) iktisadi hayat damarları olan lojistik ve depolama olanakları ile sanayi kalbinin büyük odacıkları olan bankalar sanayimize yeterince katkı sağlayamamıştır.
- Sanayileşme önceliğine uygun olamayan enerji politikası …
Türkiye’mizde sanayinin en önemli girdisi ve maddenin dönüştürücüsü olan enerjinin milli bir anlayışla planlanması, üretilmesi, dağıtımı ve denetimi gerçekleştirilememiştir.
İç piyasada yerli dağıtım şirketleri 1’e 4 karla, dışarıdan enerji tedarikimiz artan zamlarla ve ağırlaşan fiyat garantileriyle yürümekte, sonuçta “enerjinin yükü” fabrikalara, atölyelere, tersane ve hane halklarına (mamulün tüketiminde, tüketici olarak da iki misli) binmektedir.
O arada, bölgemiz ve Dünya’daki sorun alanları arttıkça, enerji maliyetlerinin ve ekonominin faturası daha da ağırlaşmaktadır.
Tüm bu genel veriler ve gerçekler dikkate alındığında Türkiye’nin sanayi katma değerini artırmak ve sanayileşme katsayısını yükseltmek zorunda olduğu tartışmasızdır.
Tarımı ihmal etmeyen bir sanayileşmeye gereksinmemiz, ekmek, su ve havaya olan ihtiyacımız gibi yalındır ve açıktır.
Sektörler arasında istihdam ve büyümeye katkı anlamında bir sanayi yapısının, sanayi açısından da yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin, artırılması esas olmalıdır.
Özcesi, sanayileşme, bizim için tek geçerli yol ve adeta mecburi istikamettir.
Buna erişmek için;
1-Üretken yatırımlar tam anlamıyla desteklenmeli,
2-Yatırımlar yurt genelinde artırılmalı, dengeli dağıtılmalı,
3-Sağlam para+denk bütçe kavrayışına önem verilmeli,
4-Teknolojiye ve AR-GE’ye aktarılan fonlar dörde katlanmalı,
5-Her alanda en başta da kamuda tasarruf ilkesine özen gösterilmeli,
6-Dolaylı değil doğrudan vergilere dayalı adil bir vergi tabanı sağlanmalı,
7-Alternatif, ucuz, yeni, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmalı,
8-Sıcak paranın giriş/çıkışı kontrol altına alınmalı,
9-Her türlü ihalede dolar değil TL telaffuz edilmeli ve kullanılmalı,
10-Bankasıyla, finans sektörüyle sanayi yatırımları desteklenmeli,
11-Piyasayı düzenleyici müdahale araçları çeşitlendirilmeli,
12-Kamu yatırımcılığına özel bir önem verilerek, büyük yatırımlar planlanmalıdır.