İstihdam, gelir artışı, dış satım dengesi… Kısacası ekonomi demek sanayi demektir.
Sanayi olmadan gelişme, gelişme olmadan refah artışı olmaz.
Gelişmenin motoru sanayidir ve sanayimiz yılın son çeyreğinde alarm vermektedir.
2017 bütçesinde de üretim yatırımları yetersizdir fakat sanayide yatırım neredeyse durmuştur.
Sanayinin istihdamdaki payı % 19’lar düzeyine gerilemiştir.
Ve sanayi üretiminde yüzde 2,2 lik düşüş yaşanmasının doğal sonucu ekonomide büyümenin yüzde 3’ün altına inmesi olacaktır.
Öte yandan, dış siyasetteki riskler, özgürlükler alanındaki aşınmalar, ekonomide kırılganlığı kamçılamaktadır.
Türkiye elbette 7 düvelle savaşım vermekte bundan dolayı kimi ön yargılı derecelendirmelerle de boğuşmaktadır;
fakat yaşamakta olunan sorunlar, özünde ve gerçekte yapısaldır.
Katma değer ve üretkenlik artışı sağlayarak yapısal dönüşüm katsayımızı artıramadık.
Doğrudan yabancı sermaye girişi şöyle dursun, “sıcak para” ekonomimizi tahrip etmiştir.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası her ay “sanayinin sorunları” bülteni yayımlıyor…
Değerli iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, ulusal ve uluslararası verilerle analizler yapıyor…
Bakın 16 Kasım tarihli basın bülteninde neler diyor:
“Sanayi net ihracatının büyümeye katkısı sıfırdır. Cari açık yükselmeye başlamıştır”
Evet, iç talebe dayalı, ihracatta rekabet edemez hale gelen bir sanayi yapımız var.
Bu yapı, otomobil, beyaz eşya, ev elektroniği gibi dayanıklı tüketim malları üretiminde bile tıkanmakta.
Yanı sıra turizm gelirleri düşüyor, enerji fiyatları yükseliyor; sonuç: Cari açık da tıpkı sanayimiz gibi alarm veriyor…
Kalkınma Planları yapmış, bir ekonomiyi sıfırdan kuracak DPT deneyimi yaşamış bir toplumuz.
Ne var ki karma-ekonomiden uzaklaşılmış ve 80 sonrası liberal siyasetler özelleştirme hurdalığı yaratmıştır.
Borçlanma büyüdükçe, bağımlılık katsayımız artmıştır.
Sanayileşme, üretim yatırımları, fabrika, tersane, atölye…
Unuttuğumuz ne de çok kavram var değil mi?
Otomasyon, robotik, nanoteknoloji...
Tartışmadığımız ne çok gelişme var değil mi?
Gündelik yaşıyoruz..
Ektiğimizi, biçiyoruz!
">
İstihdam, gelir artışı, dış satım dengesi… Kısacası ekonomi demek sanayi demektir.
Sanayi olmadan gelişme, gelişme olmadan refah artışı olmaz.
Gelişmenin motoru sanayidir ve sanayimiz yılın son çeyreğinde alarm vermektedir.
2017 bütçesinde de üretim yatırımları yetersizdir fakat sanayide yatırım neredeyse durmuştur.
Sanayinin istihdamdaki payı % 19’lar düzeyine gerilemiştir.
Ve sanayi üretiminde yüzde 2,2 lik düşüş yaşanmasının doğal sonucu ekonomide büyümenin yüzde 3’ün altına inmesi olacaktır.
Öte yandan, dış siyasetteki riskler, özgürlükler alanındaki aşınmalar, ekonomide kırılganlığı kamçılamaktadır.
Türkiye elbette 7 düvelle savaşım vermekte bundan dolayı kimi ön yargılı derecelendirmelerle de boğuşmaktadır;
fakat yaşamakta olunan sorunlar, özünde ve gerçekte yapısaldır.
Katma değer ve üretkenlik artışı sağlayarak yapısal dönüşüm katsayımızı artıramadık.
Doğrudan yabancı sermaye girişi şöyle dursun, “sıcak para” ekonomimizi tahrip etmiştir.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası her ay “sanayinin sorunları” bülteni yayımlıyor…
Değerli iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, ulusal ve uluslararası verilerle analizler yapıyor…
Bakın 16 Kasım tarihli basın bülteninde neler diyor:
“Sanayi net ihracatının büyümeye katkısı sıfırdır. Cari açık yükselmeye başlamıştır”
Evet, iç talebe dayalı, ihracatta rekabet edemez hale gelen bir sanayi yapımız var.
Bu yapı, otomobil, beyaz eşya, ev elektroniği gibi dayanıklı tüketim malları üretiminde bile tıkanmakta.
Yanı sıra turizm gelirleri düşüyor, enerji fiyatları yükseliyor; sonuç: Cari açık da tıpkı sanayimiz gibi alarm veriyor…
Kalkınma Planları yapmış, bir ekonomiyi sıfırdan kuracak DPT deneyimi yaşamış bir toplumuz.
Ne var ki karma-ekonomiden uzaklaşılmış ve 80 sonrası liberal siyasetler özelleştirme hurdalığı yaratmıştır.
Borçlanma büyüdükçe, bağımlılık katsayımız artmıştır.
Sanayileşme, üretim yatırımları, fabrika, tersane, atölye…
Unuttuğumuz ne de çok kavram var değil mi?
Otomasyon, robotik, nanoteknoloji...
Tartışmadığımız ne çok gelişme var değil mi?
Gündelik yaşıyoruz..
Ektiğimizi, biçiyoruz!