Resme olan ilgim, ben doğmadan önce başlamış diyen Ressam Özge Tezgör ile çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sanatçıya merak ettiklerimi sordum.
Bize kendinden bahseder misin? Özge Tezgör kimdir?
1982 yılında Bursa’da doğdum. Tüm eğitim hayatım Bursa’da geçti. Okuma yazmaya olan merakım sayesinde erken okuyarak ilkokula ikinci sınıftan başladım. Matematiğe olan ilgim ilerleyen dönemlerde arttığından lisans ve yüksek lisans eğitimimi Matematik bölümünde tamamladım. Birbirlerinden çok uzak olduklarını düşünmüyorum aslında, matematik, yaratıcı düşünce ve sanat birbirlerini destekleyen konular. Yüksek lisans döneminde paralelde İktisat lisansı da yapmam sebebiyle 17 senedir özel sektörde Finans görevlerinde yer alıyorum. Sanat bu hayattaki en büyük tutkum ve sanırım kendimi en iyi ifade şeklim. Görsel sanatların her dalına olan ilgim sebebiyle 12 yaşında almaya başladığım Filografi eğitimi sonrası 14 yaşında ilk kişisel sergimi açtım.
Resme olan ilgin ne zaman ve nasıl başladı?
Resme olan ilgim, ben doğmadan önce başlamış diyebilirim. Ailem geleneksel türk el sanatları ile uğraşıyor. Ailede babam, babaannem, halalarım hep desen çizerlerdi. Ben desenler ve renklerle dolu bir evde büyüdüm. Yani hep sanatla iç içeydim. Okul öncesi yaşlarımda resim kurslarına gitmeye başladım. Elim kalem tutmaya başladığından beri, oyuncaklarım, evin duvarları, boyayabildiğim ne varsa boyarmışım. Üniversite yıllarında “Evrensel” isimli bir karakter yarattım, o karakteri her gün benim ruh halimi yansıtan ifadeler ile defterlerime çiziyordum. Üniversite, evlilik ve anne olma süreçlerine resim yapmaya ara vermek durumunda kaldım. 2008 yılında anne oldum. 2014 yılında İrem’in (kızım) resme merakı sebebiyle onunla birlikte tekrar resim atölyelerine gitmeye başladım.
‘Gözlerin hisleri yansıtmadaki en önemli organımız olduğuna inanıyorum bu sebeple figürlerinin tamamının ortak özelliği büyük gözler.’
Resimlerinde işlediğin karakterler/temalar nelerdir?
Şu an resimlerimde kullandığım “kemik adam” karakteri aslında üniversite yıllarında çizdiğim “Evrensel” karakterinin vücut bulmuş hali. Resim yaparken belirli bir tema ya da konuya odaklanmaktan ziyade, hissettiklerime odaklanmayı tercih ediyorum ve aslında gerçekte var olmayan ve herhangi bir hikayesi olmayan figürler ile kendi hislerimi keşfediyorum. Gözlerin hisleri yansıtmadaki en önemli organımız olduğuna inanıyorum bu sebeple figürlerinin tamamının ortak özelliği büyük gözler.
Eserlerimin tamamının bende bir hikayesi var ancak bu hikayeleri paylaşarak eser ile izleyici arasına girmek istemiyorum. Çünkü bence sanat izleyici kendi hikayesinden bir parça bulduğunda ve içselleştirdiğinde değerli.
Benim resim yapmaktaki temel amacım, insanların eserlerimde kendilerinden bir şeyler bulmalarını sağlamak, insanları mutlu etmek ve eserlerimle sonsuz olabilmek.
‘Çok üzüldüğümde, çok mutlu olduğumda, yalnızlığımda kendimi resim yaparak ifade ediyordum.’
Profesyonel çalışma hayatın devam ederken sanatla uğraşmak istediğini nasıl farkettin?
Aslında bu tam bir farkediş süreci olmadı. Duygularını uç noktalarda yaşayan biriyim. Sanat benim normal hayatımın bir parçası. Bir iş gibi değil. Çok üzüldüğümde, çok mutlu olduğumda, yalnızlığımda kendimi resim yaparak ifade ediyordum. Pandemi sürecine kadar resim atölyelerinde biraz daha reprodüksiyon işler yaparak boyayı ve fırçayı öğrendim. Pandemide kendimle başbaşa kaldıktan sonra daha fazla içime döndüm ve özgün resimler yapmaya başladım. 2021 yılının başında kızımın Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümünü kazanmasıyla birlikte bu yolculuğu birlikte yürümeye karar verdik ve şu ana kadar 2 kişisel, 19 karma olmak üzere sergilere katıldım.
Günümüz beğendiğin sanatçılar kimlerdir?
Çok fazla var aslında, birçok işe hayranlıkla bakıyorum. Ancak özel olarak saymam gerekirse, Taner Yılmaz, Mehmet Sinan Kuran, Pınar Birim ve Sedat Girgin diyebilirim.
Sanat tarihinde seni etkileyen sanatçılar kimlerdir?
Picasso ve Dali’nin özgünlüğünü çok beğeniyorum.
Bu süreçte en etkilendiğin ve seni en zorlayan şeyler nelerdir?
Uzm. Dr. Aslı Aktümen ile Türkiye’de ilk defa dört farklı sanat dalı ile bir arada düzenlenen ‘Sanat ile Psikoterapi’ workshoplarına katıldım. Bu çalışmada dört profesyonel ile dört farklı sanat dalı ve yaşam olgusu üzerine her ay için bir workshop düzenlendi. Erişkinlik ve sorumluluk üzerine Resim dalında ben çalıştım. 1 gün boyunca 4 farklı uygulama ile gerçekleştirilen workshop herkesin aktif olarak katılıp öğrendiği, deneyim kazandığı, kendi duygularını aktardıkları, içlerine bakarak ne hissettiklerini fark ettikleri bir çalışma oldu. Bu çalışmada insanların hislerini farketmelerine aracı olmak bana çok farklı bir deneyim kazandırdı.
Bu çalışmanın ardından Uzm. Dr. Aslı Aktümen tarafından kaleme alınan 10 adet farklı öykünün yer aldığı “SULU/BOYA” isimli öykü kitabının kapak tasarımını yapmak benim için farklı bir tecrübe oldu. Bu süreçte çok fazla zorlandığım bir konu yok aslında, beğendirme kaygım olmadan içimden geldiğince resim yapıyorum, resimlerimle insanlara dokunabiliyorsam gerisi iyilik, güzellik.. Sadece sipariş üzerine çalıştığımda kişini hayal ettiğini resmetmek benim için zorlu bir süreç oluyor, bu sebeple sipariş üzerine çok çalışmıyorum.
Yeni bir sergi veya projen var mı?.
En son Gama Galeri ile Pera Palas otelinde bir karma sergim oldu. Önümüzdeki aylarda yine karma ve kişisel sergilerim olacak.
‘Çocukluk yaratıcılıklarımızı ve özgürlüğümüzü geleceğe taşıyabildiğimizde hayat çok daha güzel.’
Sanat ile ilgilenmek isteyenlere ne önerirsin?
Çok sevgili Mehmet Sinan Kuran, bana her çocuk resim yapar, Beğendirme kaygıları başladığında resim yapmaktan vazgeçer çocuklar, demişti. O kadar katılıyorum ki. Çocukluk yaratıcılıklarımızı ve özgürlüğümüzü geleceğe taşıyabildiğimizde hayat çok daha güzel. O nedenle sadece sanat ile ilgilenen değil herkese tavsiyem içlerindeki çocuğu hiçbir zaman kaybetmemeleri gerektiğidir.
">
Resme olan ilgim, ben doğmadan önce başlamış diyen Ressam Özge Tezgör ile çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sanatçıya merak ettiklerimi sordum.
Bize kendinden bahseder misin? Özge Tezgör kimdir?
1982 yılında Bursa’da doğdum. Tüm eğitim hayatım Bursa’da geçti. Okuma yazmaya olan merakım sayesinde erken okuyarak ilkokula ikinci sınıftan başladım. Matematiğe olan ilgim ilerleyen dönemlerde arttığından lisans ve yüksek lisans eğitimimi Matematik bölümünde tamamladım. Birbirlerinden çok uzak olduklarını düşünmüyorum aslında, matematik, yaratıcı düşünce ve sanat birbirlerini destekleyen konular. Yüksek lisans döneminde paralelde İktisat lisansı da yapmam sebebiyle 17 senedir özel sektörde Finans görevlerinde yer alıyorum. Sanat bu hayattaki en büyük tutkum ve sanırım kendimi en iyi ifade şeklim. Görsel sanatların her dalına olan ilgim sebebiyle 12 yaşında almaya başladığım Filografi eğitimi sonrası 14 yaşında ilk kişisel sergimi açtım.
Resme olan ilgin ne zaman ve nasıl başladı?
Resme olan ilgim, ben doğmadan önce başlamış diyebilirim. Ailem geleneksel türk el sanatları ile uğraşıyor. Ailede babam, babaannem, halalarım hep desen çizerlerdi. Ben desenler ve renklerle dolu bir evde büyüdüm. Yani hep sanatla iç içeydim. Okul öncesi yaşlarımda resim kurslarına gitmeye başladım. Elim kalem tutmaya başladığından beri, oyuncaklarım, evin duvarları, boyayabildiğim ne varsa boyarmışım. Üniversite yıllarında “Evrensel” isimli bir karakter yarattım, o karakteri her gün benim ruh halimi yansıtan ifadeler ile defterlerime çiziyordum. Üniversite, evlilik ve anne olma süreçlerine resim yapmaya ara vermek durumunda kaldım. 2008 yılında anne oldum. 2014 yılında İrem’in (kızım) resme merakı sebebiyle onunla birlikte tekrar resim atölyelerine gitmeye başladım.
‘Gözlerin hisleri yansıtmadaki en önemli organımız olduğuna inanıyorum bu sebeple figürlerinin tamamının ortak özelliği büyük gözler.’
Resimlerinde işlediğin karakterler/temalar nelerdir?
Şu an resimlerimde kullandığım “kemik adam” karakteri aslında üniversite yıllarında çizdiğim “Evrensel” karakterinin vücut bulmuş hali. Resim yaparken belirli bir tema ya da konuya odaklanmaktan ziyade, hissettiklerime odaklanmayı tercih ediyorum ve aslında gerçekte var olmayan ve herhangi bir hikayesi olmayan figürler ile kendi hislerimi keşfediyorum. Gözlerin hisleri yansıtmadaki en önemli organımız olduğuna inanıyorum bu sebeple figürlerinin tamamının ortak özelliği büyük gözler.
Eserlerimin tamamının bende bir hikayesi var ancak bu hikayeleri paylaşarak eser ile izleyici arasına girmek istemiyorum. Çünkü bence sanat izleyici kendi hikayesinden bir parça bulduğunda ve içselleştirdiğinde değerli.
Benim resim yapmaktaki temel amacım, insanların eserlerimde kendilerinden bir şeyler bulmalarını sağlamak, insanları mutlu etmek ve eserlerimle sonsuz olabilmek.
‘Çok üzüldüğümde, çok mutlu olduğumda, yalnızlığımda kendimi resim yaparak ifade ediyordum.’
Profesyonel çalışma hayatın devam ederken sanatla uğraşmak istediğini nasıl farkettin?
Aslında bu tam bir farkediş süreci olmadı. Duygularını uç noktalarda yaşayan biriyim. Sanat benim normal hayatımın bir parçası. Bir iş gibi değil. Çok üzüldüğümde, çok mutlu olduğumda, yalnızlığımda kendimi resim yaparak ifade ediyordum. Pandemi sürecine kadar resim atölyelerinde biraz daha reprodüksiyon işler yaparak boyayı ve fırçayı öğrendim. Pandemide kendimle başbaşa kaldıktan sonra daha fazla içime döndüm ve özgün resimler yapmaya başladım. 2021 yılının başında kızımın Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümünü kazanmasıyla birlikte bu yolculuğu birlikte yürümeye karar verdik ve şu ana kadar 2 kişisel, 19 karma olmak üzere sergilere katıldım.
Günümüz beğendiğin sanatçılar kimlerdir?
Çok fazla var aslında, birçok işe hayranlıkla bakıyorum. Ancak özel olarak saymam gerekirse, Taner Yılmaz, Mehmet Sinan Kuran, Pınar Birim ve Sedat Girgin diyebilirim.
Sanat tarihinde seni etkileyen sanatçılar kimlerdir?
Picasso ve Dali’nin özgünlüğünü çok beğeniyorum.
Bu süreçte en etkilendiğin ve seni en zorlayan şeyler nelerdir?
Uzm. Dr. Aslı Aktümen ile Türkiye’de ilk defa dört farklı sanat dalı ile bir arada düzenlenen ‘Sanat ile Psikoterapi’ workshoplarına katıldım. Bu çalışmada dört profesyonel ile dört farklı sanat dalı ve yaşam olgusu üzerine her ay için bir workshop düzenlendi. Erişkinlik ve sorumluluk üzerine Resim dalında ben çalıştım. 1 gün boyunca 4 farklı uygulama ile gerçekleştirilen workshop herkesin aktif olarak katılıp öğrendiği, deneyim kazandığı, kendi duygularını aktardıkları, içlerine bakarak ne hissettiklerini fark ettikleri bir çalışma oldu. Bu çalışmada insanların hislerini farketmelerine aracı olmak bana çok farklı bir deneyim kazandırdı.
Bu çalışmanın ardından Uzm. Dr. Aslı Aktümen tarafından kaleme alınan 10 adet farklı öykünün yer aldığı “SULU/BOYA” isimli öykü kitabının kapak tasarımını yapmak benim için farklı bir tecrübe oldu. Bu süreçte çok fazla zorlandığım bir konu yok aslında, beğendirme kaygım olmadan içimden geldiğince resim yapıyorum, resimlerimle insanlara dokunabiliyorsam gerisi iyilik, güzellik.. Sadece sipariş üzerine çalıştığımda kişini hayal ettiğini resmetmek benim için zorlu bir süreç oluyor, bu sebeple sipariş üzerine çok çalışmıyorum.
Yeni bir sergi veya projen var mı?.
En son Gama Galeri ile Pera Palas otelinde bir karma sergim oldu. Önümüzdeki aylarda yine karma ve kişisel sergilerim olacak.
‘Çocukluk yaratıcılıklarımızı ve özgürlüğümüzü geleceğe taşıyabildiğimizde hayat çok daha güzel.’
Sanat ile ilgilenmek isteyenlere ne önerirsin?
Çok sevgili Mehmet Sinan Kuran, bana her çocuk resim yapar, Beğendirme kaygıları başladığında resim yapmaktan vazgeçer çocuklar, demişti. O kadar katılıyorum ki. Çocukluk yaratıcılıklarımızı ve özgürlüğümüzü geleceğe taşıyabildiğimizde hayat çok daha güzel. O nedenle sadece sanat ile ilgilenen değil herkese tavsiyem içlerindeki çocuğu hiçbir zaman kaybetmemeleri gerektiğidir.