Suriye'de Arap Baharı rüzgarıyla ayaklanmalar devam etmekte. Hillary Clinton konuyu görüşmek üzere Türkiye'ye geliyor. Yemin'di, Panpiş'ti, Fener'di derken konunun karambole gelmesinden korkarım. Suriye pokerinde pot çok yüksek, Tunus, Mısır ve Libya'la karıştırmamak gerek. Türkiye için inanılmaz riskler bulunmakta.
Bu konuda mahdut sayıda da olsa, meraklı okurları aydınlatmakta fayda var, çünkü Suriye'nin sisteminden ve yaşananlardan alınacak ders çok.
Suriye'nin Etnik Yapısı:
Türkiye'nin Milli Eğitim politikası Batı'ya yönelik olduğu için Doğu ve Orta Doğu konusunda toplumsal bilgi birikimi oldukça düşük. Bu nedenle analize bir ufuk turuyla girmek istiyorum.
25 milyon nüfüslu Suriye'nin üçte ikisi Sünni müslümandır. Suriye Osmanlıdan aldığı deneyimle dini konularda bilinçli bir şekilde sayım yapmaz, bu nedenle etnik yapıyı ancak tahmin etmek mümkündür. Suriye'de yaşayan Aleviler'in sayısı yaklaşık 1.5 milyondur. Bu gruba Şiiler ve İsmailer'de eklenirse, Sünni olmayan müslümanlar yüzde 13 civarındadır. Öte yandan değişik Hıristiyan gruplarda nüfüsun yaklaşık yüzde 10'nu oluşturur.
Alevilerin Suriye Deneyimi :
12. Yüzyılda İbn-i Nusayr'ın liderliğinde Şii İslamdan kopan Aleviler 1920'li yıllara kadar Nusayri olarak anıldılar. Hatay'a yakın Latakya bölgesinde yoğunlaşan Aleviler genelde toplumun kırsal ve fakir kesimini oluşturmuşlardı. Sünniler ise toplumun kentsel, ekonomik ve politik omurgasını ellerinde tutmaktaydı. Sünniler Nusarileri aşalayıp dışladığı için aslında bir Şii kavramı olan 'Takkiye' Suriyeli Alevilerin 'Survivor' koruma zırhı olmuştu.
Fransız Kalmayalım :
Birinci Dünya Savaşı kaybeden Osmanlı Suriye'yi Fransa'ya bırakır. Savaştan önce, yıllarca Nusayrileri, Osmanlı tarafından desteklenen Sünni çoğunluğa karşı kışkırtan Fransa'nın eli rahatlar. Fransızlar ilk iş olarak 1920 senesinde Nusaryilerin ismini Alevi olarak değiştirirler. Böylece Fransızlar Hırıstiyan ve Dürzülerle beraber Hz. Ali'le bağlantı kurmuş olan Alevi azınlığı yanlarına alıp, Osmanlı bakiyesi Sünni çoğunluğa karşı denge oluştururlar. Tabii ki Fransız stratejisinin esas unsuru Fransa'nın sömürge çıkarlarıdır.
Fransız sömürgesi olarak Aleviler diğer azınlıklarla beraber ilk defa Sünnilere karşı hukuki eşitlik, düşük vergi gibi avantajlar yakalarlar. Ancak en önemlisi, Osmanlı'nın dızayn ettiği Sünni ağırlıklı milli güvelik sistemi, Fransız yönetimine direndiği için, sömürge valisi tarafından ters yüz edilir. Sonuçta Aleviler ordu, polis ve istihbarat örgütlerinde kadrolaşır.
Kritik Yıl 1946 :
O yıl Fransa Suriye'den çekilir. Sünniler siyasi becerilerini hemen yürülüğe koyarlar ve Alevileri bürokrasi, iş dünyası ve adalet sisteminden bertaraf ederler. Ancak Sünniler ölümcül birde hata yaparlar. Ordu kademelerindeki yüksek orandaki Alevi kökenli askerleri göz ardı ederler. Üst düzey subayların çoğunluğu Sünni olmasına karşın, bedelli askerlik nedeniyle, fakir Alevi çoçukları alt kademeleri oluşturmaktadır.
Başka Bir Rüzgar :
O yıllarda Arap dünyasında başka bir rüzgar daha esmektedir ; Baas Partisi ! Mısır'da ve Suriye'de laiklik, milliyeçilik ve sosyalism ideolojisini savunan anti-Batı, pro-Sovyet, bir yükseliş vardır. Aleviler geç bulup çabuk kaybettikleri iktidar nimetlerini yeniden tatmak için, Baas partisini ideal araç olarak görürüler.
1963 yılında Sünni kökenli general Emin el-Hafız bir darbe yapar. Darbe lideri Hafız Arap Birliğine karşı koydukları için bir çok Sünni kökenli üst düzey subayı emekliye sevk eder. 1963-65 yılları arasında yüzlerce Alevi kökenli subay üst kademelere atanır. Bu olay komuta kademesinde dengeyi Alevilerin lehine değiştirir ve 1966 senesinde Alevi subayların başını çektiği bir darbe sonucu, Şam'da tarihi bir ilk olarak, iktidar Alevilerin eline geçer.
Ve El-Essad Dönemi Başlar :
Çalkantılı ve sayısız darbe girişimin ardından başka bir Alevi rakip generali mat ederek, o zamanki Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hafız-El Essad yönetime el koyar. El Essad kendi aralarında bölümüş Alevi aşiretleri birleştirir. Kendi aşiretinden adamlarını istihbarat örgütüne yerleştirir, Hristiyan ve Dürzü azınlıklarla köprüler kurar. Savunma bakanlığına atadığı Sünni Mustafa Tlass üzerinden Sünni subayları ve elitleri idare eder. Fakat Essad kökten dincilere karşı toleranssız davranır, her türlü dini faliyeti kontrol altına alır. 40 sene boyunca Suriye'de istikrarlı bir Alevi iktidarı başta kalır. Bu iktidarın başarısı şu dört 'Fil Ayağına' dayanmaktadır.
a ) El Essad'ın aşiretinin gücü elinde tutması.
b) Alevi birliği
c) Alevilerin askeri ve istihbarat örgütlerine hakim olmaları
d) Siyasetin Baas partisinin kontrolünde olması.
Hama Kenti Başrolde :
Bugün çatışmaların en yoğun olduğu Hama kentinde 1976 senesinde EL Essad rejimine karşı ilk ciddi ayaklanma yaşanır. Suriye İslam Kardeşliği örgütü Sünni kentsel elitlerin destiğinide alıp, ayaklanır. Ne ki, isyankarların kökten dinci ideolojileri ulusal destek almalarını engeller. Şam'da ki iktidarın tepkisi acımasız olur. 1982 senesinde kent yerle bir edilir ve 10 binlerce insan ölür.
Sonuç ?
Yukarıda analizini yapmaya çalıştığım Suriye'nin yakın tarihi işte böyle değerli okurlar. Bugün, uzun sınırıyla, asırlık komşuluk yakınlığıyla Türkiye'nin gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez. Gelişmeleri ilginç kılan Türkiye'de de Sünni 'Leitmotif' ağırlıklı bir iktidarın olması. Bu konu oldukça hassas ve biraz daha analiz gerektirmekte. Türkiye'nin Osmanlı'nın nostaljik ruh haline kapılıp hata yapmaması gerekmekte çünkü bugüne kadar elde edilen kazanımları bir elde kaybedebilme riski var. (devam edeceğim )
">
Suriye'de Arap Baharı rüzgarıyla ayaklanmalar devam etmekte. Hillary Clinton konuyu görüşmek üzere Türkiye'ye geliyor. Yemin'di, Panpiş'ti, Fener'di derken konunun karambole gelmesinden korkarım. Suriye pokerinde pot çok yüksek, Tunus, Mısır ve Libya'la karıştırmamak gerek. Türkiye için inanılmaz riskler bulunmakta.
Bu konuda mahdut sayıda da olsa, meraklı okurları aydınlatmakta fayda var, çünkü Suriye'nin sisteminden ve yaşananlardan alınacak ders çok.
Suriye'nin Etnik Yapısı:
Türkiye'nin Milli Eğitim politikası Batı'ya yönelik olduğu için Doğu ve Orta Doğu konusunda toplumsal bilgi birikimi oldukça düşük. Bu nedenle analize bir ufuk turuyla girmek istiyorum.
25 milyon nüfüslu Suriye'nin üçte ikisi Sünni müslümandır. Suriye Osmanlıdan aldığı deneyimle dini konularda bilinçli bir şekilde sayım yapmaz, bu nedenle etnik yapıyı ancak tahmin etmek mümkündür. Suriye'de yaşayan Aleviler'in sayısı yaklaşık 1.5 milyondur. Bu gruba Şiiler ve İsmailer'de eklenirse, Sünni olmayan müslümanlar yüzde 13 civarındadır. Öte yandan değişik Hıristiyan gruplarda nüfüsun yaklaşık yüzde 10'nu oluşturur.
Alevilerin Suriye Deneyimi :
12. Yüzyılda İbn-i Nusayr'ın liderliğinde Şii İslamdan kopan Aleviler 1920'li yıllara kadar Nusayri olarak anıldılar. Hatay'a yakın Latakya bölgesinde yoğunlaşan Aleviler genelde toplumun kırsal ve fakir kesimini oluşturmuşlardı. Sünniler ise toplumun kentsel, ekonomik ve politik omurgasını ellerinde tutmaktaydı. Sünniler Nusarileri aşalayıp dışladığı için aslında bir Şii kavramı olan 'Takkiye' Suriyeli Alevilerin 'Survivor' koruma zırhı olmuştu.
Fransız Kalmayalım :
Birinci Dünya Savaşı kaybeden Osmanlı Suriye'yi Fransa'ya bırakır. Savaştan önce, yıllarca Nusayrileri, Osmanlı tarafından desteklenen Sünni çoğunluğa karşı kışkırtan Fransa'nın eli rahatlar. Fransızlar ilk iş olarak 1920 senesinde Nusaryilerin ismini Alevi olarak değiştirirler. Böylece Fransızlar Hırıstiyan ve Dürzülerle beraber Hz. Ali'le bağlantı kurmuş olan Alevi azınlığı yanlarına alıp, Osmanlı bakiyesi Sünni çoğunluğa karşı denge oluştururlar. Tabii ki Fransız stratejisinin esas unsuru Fransa'nın sömürge çıkarlarıdır.
Fransız sömürgesi olarak Aleviler diğer azınlıklarla beraber ilk defa Sünnilere karşı hukuki eşitlik, düşük vergi gibi avantajlar yakalarlar. Ancak en önemlisi, Osmanlı'nın dızayn ettiği Sünni ağırlıklı milli güvelik sistemi, Fransız yönetimine direndiği için, sömürge valisi tarafından ters yüz edilir. Sonuçta Aleviler ordu, polis ve istihbarat örgütlerinde kadrolaşır.
Kritik Yıl 1946 :
O yıl Fransa Suriye'den çekilir. Sünniler siyasi becerilerini hemen yürülüğe koyarlar ve Alevileri bürokrasi, iş dünyası ve adalet sisteminden bertaraf ederler. Ancak Sünniler ölümcül birde hata yaparlar. Ordu kademelerindeki yüksek orandaki Alevi kökenli askerleri göz ardı ederler. Üst düzey subayların çoğunluğu Sünni olmasına karşın, bedelli askerlik nedeniyle, fakir Alevi çoçukları alt kademeleri oluşturmaktadır.
Başka Bir Rüzgar :
O yıllarda Arap dünyasında başka bir rüzgar daha esmektedir ; Baas Partisi ! Mısır'da ve Suriye'de laiklik, milliyeçilik ve sosyalism ideolojisini savunan anti-Batı, pro-Sovyet, bir yükseliş vardır. Aleviler geç bulup çabuk kaybettikleri iktidar nimetlerini yeniden tatmak için, Baas partisini ideal araç olarak görürüler.
1963 yılında Sünni kökenli general Emin el-Hafız bir darbe yapar. Darbe lideri Hafız Arap Birliğine karşı koydukları için bir çok Sünni kökenli üst düzey subayı emekliye sevk eder. 1963-65 yılları arasında yüzlerce Alevi kökenli subay üst kademelere atanır. Bu olay komuta kademesinde dengeyi Alevilerin lehine değiştirir ve 1966 senesinde Alevi subayların başını çektiği bir darbe sonucu, Şam'da tarihi bir ilk olarak, iktidar Alevilerin eline geçer.
Ve El-Essad Dönemi Başlar :
Çalkantılı ve sayısız darbe girişimin ardından başka bir Alevi rakip generali mat ederek, o zamanki Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hafız-El Essad yönetime el koyar. El Essad kendi aralarında bölümüş Alevi aşiretleri birleştirir. Kendi aşiretinden adamlarını istihbarat örgütüne yerleştirir, Hristiyan ve Dürzü azınlıklarla köprüler kurar. Savunma bakanlığına atadığı Sünni Mustafa Tlass üzerinden Sünni subayları ve elitleri idare eder. Fakat Essad kökten dincilere karşı toleranssız davranır, her türlü dini faliyeti kontrol altına alır. 40 sene boyunca Suriye'de istikrarlı bir Alevi iktidarı başta kalır. Bu iktidarın başarısı şu dört 'Fil Ayağına' dayanmaktadır.
a ) El Essad'ın aşiretinin gücü elinde tutması.
b) Alevi birliği
c) Alevilerin askeri ve istihbarat örgütlerine hakim olmaları
d) Siyasetin Baas partisinin kontrolünde olması.
Hama Kenti Başrolde :
Bugün çatışmaların en yoğun olduğu Hama kentinde 1976 senesinde EL Essad rejimine karşı ilk ciddi ayaklanma yaşanır. Suriye İslam Kardeşliği örgütü Sünni kentsel elitlerin destiğinide alıp, ayaklanır. Ne ki, isyankarların kökten dinci ideolojileri ulusal destek almalarını engeller. Şam'da ki iktidarın tepkisi acımasız olur. 1982 senesinde kent yerle bir edilir ve 10 binlerce insan ölür.
Sonuç ?
Yukarıda analizini yapmaya çalıştığım Suriye'nin yakın tarihi işte böyle değerli okurlar. Bugün, uzun sınırıyla, asırlık komşuluk yakınlığıyla Türkiye'nin gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez. Gelişmeleri ilginç kılan Türkiye'de de Sünni 'Leitmotif' ağırlıklı bir iktidarın olması. Bu konu oldukça hassas ve biraz daha analiz gerektirmekte. Türkiye'nin Osmanlı'nın nostaljik ruh haline kapılıp hata yapmaması gerekmekte çünkü bugüne kadar elde edilen kazanımları bir elde kaybedebilme riski var. (devam edeceğim )