Son yıllarda geçerli olan ve en çok prim yapan konu Atatürk’e hakaret etmek! Bir yerlere gelmek isteyenler veya mevcut ekonomik ve siyasi durumunu korumaya çalışanlar, yalakalar, bu fırsatı hiç kaçırmıyorlar! Atatürk’ü eleştirmek toplumda, siyasette, sanatta veya her hangi bir meslekte yükselmenin önemli yazısız kuralı oldu!
Geçmişi düşünüp bu günleri görünce ne demeliyiz, ne düşünmeli ve kime kızmalıyız? Kızmalı mıyız ya da? Açıkçası ben kızmaktan öte, dün Atatürkçülükten geçinip bugün Atatürk karşıtlarına şirin görünmeye çalışanları görmekten iğreniyorum! Yıllarca Atatürk üzeriden ekmek yiyenlerin, Atatürk’e edilen hakaretler karşısındaki suskunluğu beni her şeyden soğutuyor, bu ülkeye ve geleceğe olan inancımı zayıflatıyor!
1938-2002 yılları arası tüm hükümetlerin günü kurtarmak peşinde koştuklarını, ülkenin başta ABD olmak üzere Emperyalist devletlerin ve uluslar arası sermayenin kuklası yapılmasına göz yumduklarını daha iyi anlar olduk!
Gazetelerde, Televizyonlarda yıllarca izledik bilmem hangi ABD üniversitesinde Kürdistan haritasının üzerinde çalışıldığı ama ‘hayırdır kardeş’ diyebilecek cesareti gösteren bir hükümetimiz olmadı. Hiç bir dış işleri temsilcimiz olayı kavrayamadılar! Eğer kavrayıp engelleyemedilerse bu çok daha ağır bir suçtur, bu ülkeye ihanettir!
Geçmiş hükümetleri ve günümüzde yaşanan gelişmeleri gördükçe ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen büyük Atatürk’e layık olmadıklarını daha iyi anlıyorum ve bu gibi iki yüzlülükten nefret ediyorum! Bugünkü AKP hükümeti kendi tabanlarının beklentilerini, geçmişten gelen siyasi hedeflerini ve isteklerini, kimi zaman geçmişin hıncıyla da birleştirerek, bazen acımasızca da olsa gerçekleştiriyor. Ne yalan söyleyeyim, artık AKP icraatlarına kızamaz oldum!
Sabun köpüğü ulusalcılarımız, Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyet dönemine ilişkin küçümsemeler ve bazı zaman hakarete varan eleştirilerine bile siyaseten uygun yanıtı veremiyorlar. Değil ki; Cumhuriyet kurumlarının özelleştirilmesini, satılmasını halka anlatacaklar! Cumhuriyet döneminde özellikle ilk 190 yıl kurulan kurumlar satıldı, Atatürk’ün tarımın gelişmesi için kurduğu Millet Çiftliği bil satıldı!
Düne kadar Atatürkçülükten beslenen Atatürkçülerimiz maalesef Atatürk’ün izleri her geçen gün silinirken gün doğumunun romantizminden uyanamadılar! Bugün Atatürk’ün izleri kitaplardan, stadyumlardan, kültür merkezlerinden kısacası her nerede Atatürk ismi varsa ‘uygun yolla’ silinirken kış uykusundan uyanamadılar!
Neredeyse 70 yıl bu ülkede Atatürkçü sistem ile eğitilen gençler aslında sadece sabun köpüğünün parçalarıymış! Bu ülkede neredeyse 70 yıl doğru dürüst bir eğitim politikası oluşturulamadı. Eğitim Bakanlığı özellikle Milliyetçilerin kadro bahçesi gibi görüldü.
Özellikle siyasal sağ Milliyetçilikten, Atatürk Milliyetçiliğinden nemalanırken, siyasal sol ( sosyal demokratlar ) Atatürkçülük ve laiklik tabanlı siyaset yaptılar yıllarca. Dün Milliyetçi yelpazede Milliyetçilik naraları atanlar bugün BOP kapsamında orta vadede bir Kürt devleti kurulacak olmasını bile kavrayamadılar! Susuyorlar, siyaset geliştiremiyorlar. Belki de hala her şeyin normal seyrinde gittiğini sanıyorlar.
Irak’ın Kuzeyinde oluşturulan Kürt Devleti ile başlayan, Suriye’nin Kuzeyinde temeli atılan Kürt Devletinin diğer ‘sacayağının’ Türkiye Güneydoğusu olacağını iki dakika sağlıklı düşünen herkes anlayabilir! Sadece bizim Milliyetçilerimiz anlayamıyorlar!
Tarım bitti diye üzülen ve dert yanan köylü, daha rahat kredi çekebiliyor diye seviniyor ve AKP Hükümetine destek veriyor. Çektikleri kredi ile traktör alıyor, tohumun ve işçinin parasını yeni kredilerle ödüyor!
Gerçek olan şudur ki; Türkiye muhafazakâr bir ülke... Hiç kimse kusura bakmasın bu ülkede önce din diyenler, Atatürk ve Laiklik diyenlerden her zaman sayıca üstün oldular. O yüzdendir bu ülkeyi kuran ulu önder’e yapılan saygısızlıkları içine sindiriyor.
Eğittiğin çocuklara ve gençlere bu ülkenin değerlerini anlatamaz ve sadece ezberletirseniz yıkmaya çalışanlar olunca dur diyecek, diyebilecek kararlılıkta hiç kimse bulamazsınız. İşte o günler, bu günler.
Ulusal bayramları bile artık tedirginlikle kutlarken meydanlarda sadece ulusalcıları görebiliyoruz. Bu ülkede Cumhuriyet Bayramı sadece ulusalcıların bayramı mıdır?
Anlaşılan o ki; bu ülkenin özellikle kırsalında yaşayan insanların Atatürk sevgisi dönemseldir, yapmacıktır. Milliyetçilik ve din olgusu bu ülkede her zaman önde gelir ve siyaseten para eder.
Ama bir daha bu ülkeye bir başka Mustafa Kemal gelmez! Gerisi laf kalabalığıdır.
Kısacası demem şudur ki; Milliyetçi kesimden umudum yok ama Atatürkçü ve Ulusalcı kesim olarak şapkamızı önümüze koymanın zamanı geldi de geçiyor bile! Sadece iktidarı eleştirmek düzenin değişimini sağlamıyorsa bir yerlerde bir yanlış var demektir.
O yanlış nedir?
">
Son yıllarda geçerli olan ve en çok prim yapan konu Atatürk’e hakaret etmek! Bir yerlere gelmek isteyenler veya mevcut ekonomik ve siyasi durumunu korumaya çalışanlar, yalakalar, bu fırsatı hiç kaçırmıyorlar! Atatürk’ü eleştirmek toplumda, siyasette, sanatta veya her hangi bir meslekte yükselmenin önemli yazısız kuralı oldu!
Geçmişi düşünüp bu günleri görünce ne demeliyiz, ne düşünmeli ve kime kızmalıyız? Kızmalı mıyız ya da? Açıkçası ben kızmaktan öte, dün Atatürkçülükten geçinip bugün Atatürk karşıtlarına şirin görünmeye çalışanları görmekten iğreniyorum! Yıllarca Atatürk üzeriden ekmek yiyenlerin, Atatürk’e edilen hakaretler karşısındaki suskunluğu beni her şeyden soğutuyor, bu ülkeye ve geleceğe olan inancımı zayıflatıyor!
1938-2002 yılları arası tüm hükümetlerin günü kurtarmak peşinde koştuklarını, ülkenin başta ABD olmak üzere Emperyalist devletlerin ve uluslar arası sermayenin kuklası yapılmasına göz yumduklarını daha iyi anlar olduk!
Gazetelerde, Televizyonlarda yıllarca izledik bilmem hangi ABD üniversitesinde Kürdistan haritasının üzerinde çalışıldığı ama ‘hayırdır kardeş’ diyebilecek cesareti gösteren bir hükümetimiz olmadı. Hiç bir dış işleri temsilcimiz olayı kavrayamadılar! Eğer kavrayıp engelleyemedilerse bu çok daha ağır bir suçtur, bu ülkeye ihanettir!
Geçmiş hükümetleri ve günümüzde yaşanan gelişmeleri gördükçe ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen büyük Atatürk’e layık olmadıklarını daha iyi anlıyorum ve bu gibi iki yüzlülükten nefret ediyorum! Bugünkü AKP hükümeti kendi tabanlarının beklentilerini, geçmişten gelen siyasi hedeflerini ve isteklerini, kimi zaman geçmişin hıncıyla da birleştirerek, bazen acımasızca da olsa gerçekleştiriyor. Ne yalan söyleyeyim, artık AKP icraatlarına kızamaz oldum!
Sabun köpüğü ulusalcılarımız, Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyet dönemine ilişkin küçümsemeler ve bazı zaman hakarete varan eleştirilerine bile siyaseten uygun yanıtı veremiyorlar. Değil ki; Cumhuriyet kurumlarının özelleştirilmesini, satılmasını halka anlatacaklar! Cumhuriyet döneminde özellikle ilk 190 yıl kurulan kurumlar satıldı, Atatürk’ün tarımın gelişmesi için kurduğu Millet Çiftliği bil satıldı!
Düne kadar Atatürkçülükten beslenen Atatürkçülerimiz maalesef Atatürk’ün izleri her geçen gün silinirken gün doğumunun romantizminden uyanamadılar! Bugün Atatürk’ün izleri kitaplardan, stadyumlardan, kültür merkezlerinden kısacası her nerede Atatürk ismi varsa ‘uygun yolla’ silinirken kış uykusundan uyanamadılar!
Neredeyse 70 yıl bu ülkede Atatürkçü sistem ile eğitilen gençler aslında sadece sabun köpüğünün parçalarıymış! Bu ülkede neredeyse 70 yıl doğru dürüst bir eğitim politikası oluşturulamadı. Eğitim Bakanlığı özellikle Milliyetçilerin kadro bahçesi gibi görüldü.
Özellikle siyasal sağ Milliyetçilikten, Atatürk Milliyetçiliğinden nemalanırken, siyasal sol ( sosyal demokratlar ) Atatürkçülük ve laiklik tabanlı siyaset yaptılar yıllarca. Dün Milliyetçi yelpazede Milliyetçilik naraları atanlar bugün BOP kapsamında orta vadede bir Kürt devleti kurulacak olmasını bile kavrayamadılar! Susuyorlar, siyaset geliştiremiyorlar. Belki de hala her şeyin normal seyrinde gittiğini sanıyorlar.
Irak’ın Kuzeyinde oluşturulan Kürt Devleti ile başlayan, Suriye’nin Kuzeyinde temeli atılan Kürt Devletinin diğer ‘sacayağının’ Türkiye Güneydoğusu olacağını iki dakika sağlıklı düşünen herkes anlayabilir! Sadece bizim Milliyetçilerimiz anlayamıyorlar!
Tarım bitti diye üzülen ve dert yanan köylü, daha rahat kredi çekebiliyor diye seviniyor ve AKP Hükümetine destek veriyor. Çektikleri kredi ile traktör alıyor, tohumun ve işçinin parasını yeni kredilerle ödüyor!
Gerçek olan şudur ki; Türkiye muhafazakâr bir ülke... Hiç kimse kusura bakmasın bu ülkede önce din diyenler, Atatürk ve Laiklik diyenlerden her zaman sayıca üstün oldular. O yüzdendir bu ülkeyi kuran ulu önder’e yapılan saygısızlıkları içine sindiriyor.
Eğittiğin çocuklara ve gençlere bu ülkenin değerlerini anlatamaz ve sadece ezberletirseniz yıkmaya çalışanlar olunca dur diyecek, diyebilecek kararlılıkta hiç kimse bulamazsınız. İşte o günler, bu günler.
Ulusal bayramları bile artık tedirginlikle kutlarken meydanlarda sadece ulusalcıları görebiliyoruz. Bu ülkede Cumhuriyet Bayramı sadece ulusalcıların bayramı mıdır?
Anlaşılan o ki; bu ülkenin özellikle kırsalında yaşayan insanların Atatürk sevgisi dönemseldir, yapmacıktır. Milliyetçilik ve din olgusu bu ülkede her zaman önde gelir ve siyaseten para eder.
Ama bir daha bu ülkeye bir başka Mustafa Kemal gelmez! Gerisi laf kalabalığıdır.
Kısacası demem şudur ki; Milliyetçi kesimden umudum yok ama Atatürkçü ve Ulusalcı kesim olarak şapkamızı önümüze koymanın zamanı geldi de geçiyor bile! Sadece iktidarı eleştirmek düzenin değişimini sağlamıyorsa bir yerlerde bir yanlış var demektir.
O yanlış nedir?