Rövanşı var tabii ama maçın sonucu (3-0) hicran oldu.
“Nasıl” sorusuna bir dolu adam ekrandan yorum yapıyor nasılsa!
Biz, 3 Golü biraz teşbihle üç nedene bağlayalım:
Birincisi, İspanya bizden önce sanayileşmesini tamamlamış ve dışa açılmıştır.
İkincisi, İspanyollar bize göre çok daha “Denizci Millettir”; olguya odaklanır.
Üçüncüsü, çok sesli müziğe daha aşinadırlar; takım oyunlarına yatkındırlar.
Galatasaray’ın yarısından fazlası yabancı olsa da buraya gelenler, bize uyarlar!
Ve yukarıdaki üç olgu, Real Madrid’in büyük ölçüde “yerli malı” olmasını da açıklar.
Rekabetçi, markasını yaratan, ekolünü dayatan, bir toplumsal çıktıdan söz ediyoruz.
Gerçekten, büyük bir rant oluşturan futbolun kendisi de bir endüstridir.
Ve Brezilya ile birkaç istisna dışında maçları kazanan “sanayi toplumu aklı”dır.
Nedir sanayi toplumunun bileşenleri:
Kurallılık. Açıklık. Yüksek performans. Sonuca odaklanma. Başarıyı ödüllendirme…
“Denizcilik” de gelenekten geleceğe bu pusulayla yol alır; olguya dönük takım oyunudur.
Herkes önce kendi tutkularını yener, ufukta dağılmadan menzile odaklanılır.
O arada hayatı okul veya okulu hayat olan çocukların zihninde klasik müziğin ahengi yerleşir.
Endüstriyel denizci toplumların banka ve fabrika sahneleri de aritmetik düzendedir.
Denilebilir ki, “iktisadi kriz yaşıyorlar”. Doğrudur ancak dönemseldir. Su yüzüne çıkarlar.
Biz de o yoldayız: Sanayileşmek, dışa açılmak, ekmeği denizden bile çıkarmak! Daha çok!
Bu amaçla bir birine eklemlenebilen sistemler oluşturmak, ortak aklı ön planda tutmak…
Başarıyı ödüllendirmek, başarısızlıktan ders almak…
Fakat bir çok açıdan daha yolun başındayız.
Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmaya; bütünsel gelişmeye adanmalıyız.
Kalıcı başarılar sağlanması, tarihimizin ve toplumumuzun hakkıdır.
">
Rövanşı var tabii ama maçın sonucu (3-0) hicran oldu.
“Nasıl” sorusuna bir dolu adam ekrandan yorum yapıyor nasılsa!
Biz, 3 Golü biraz teşbihle üç nedene bağlayalım:
Birincisi, İspanya bizden önce sanayileşmesini tamamlamış ve dışa açılmıştır.
İkincisi, İspanyollar bize göre çok daha “Denizci Millettir”; olguya odaklanır.
Üçüncüsü, çok sesli müziğe daha aşinadırlar; takım oyunlarına yatkındırlar.
Galatasaray’ın yarısından fazlası yabancı olsa da buraya gelenler, bize uyarlar!
Ve yukarıdaki üç olgu, Real Madrid’in büyük ölçüde “yerli malı” olmasını da açıklar.
Rekabetçi, markasını yaratan, ekolünü dayatan, bir toplumsal çıktıdan söz ediyoruz.
Gerçekten, büyük bir rant oluşturan futbolun kendisi de bir endüstridir.
Ve Brezilya ile birkaç istisna dışında maçları kazanan “sanayi toplumu aklı”dır.
Nedir sanayi toplumunun bileşenleri:
Kurallılık. Açıklık. Yüksek performans. Sonuca odaklanma. Başarıyı ödüllendirme…
“Denizcilik” de gelenekten geleceğe bu pusulayla yol alır; olguya dönük takım oyunudur.
Herkes önce kendi tutkularını yener, ufukta dağılmadan menzile odaklanılır.
O arada hayatı okul veya okulu hayat olan çocukların zihninde klasik müziğin ahengi yerleşir.
Endüstriyel denizci toplumların banka ve fabrika sahneleri de aritmetik düzendedir.
Denilebilir ki, “iktisadi kriz yaşıyorlar”. Doğrudur ancak dönemseldir. Su yüzüne çıkarlar.
Biz de o yoldayız: Sanayileşmek, dışa açılmak, ekmeği denizden bile çıkarmak! Daha çok!
Bu amaçla bir birine eklemlenebilen sistemler oluşturmak, ortak aklı ön planda tutmak…
Başarıyı ödüllendirmek, başarısızlıktan ders almak…
Fakat bir çok açıdan daha yolun başındayız.
Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmaya; bütünsel gelişmeye adanmalıyız.
Kalıcı başarılar sağlanması, tarihimizin ve toplumumuzun hakkıdır.