Posta Güvercini İyidir

Hani böyle insanın üstüne birden bire heyheyler gelir ya! Ben de o haldeyim. Bu ara genel anlamda...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Hani böyle insanın üstüne birden bire heyheyler gelir ya! Ben de o haldeyim. Bu ara genel anlamda sinirli, depresif, esprili, komik ama daha çok mendebur konumundayım. Sebep sosyal paylaşım siteleri ve gece uyumadan önce seyrettiğim serial killer filmler, bir de Tarabya’ nın üstüne akşam üstü çöken ne idüğü belirsiz sis bulutu.

Tüm bunlar benim gibi hassas, duygusal ve narin bir insanın bozulmak için bahane arayan sinirlerini iyice bozuyor.

Geçenlerde 104 yaşındaki bir kadın facebook sitesine üye olmuş. 7 yaşındaki çocuk da, 104 yaşındaki kadın da facebook la ilgileniyor. Bu olay artık sosyolojik bir araştırmayı hak ediyor doğrusu.
Toplum olarak, bu ıvır zıvırlar olmadan önce nasıl yaşıyormuşuz haline düştük.

Bir yere gidiliyor yemek yenilecek, tam ağzınıza çatalı götürüyorsunuz. Hop arkadaşınız dur diyor, yemeği çekeceğim, tabak bozulmasın.

Veya birden masanın üzerine zıplıyor.

Ne oldu?

Kola bardağının, yansımasının ardından mekanı çekeceğim. Sonra da onu efekte boğup instagramdan paylaşacağım.

Peki…

Yemek bitmiş tam gidiyoruz, hadi zengin kalkışı yapalım demişiz.
Dur otur kalkma, garsonu çağıralım ikimizi birden çeksin.
İtiraf ediyorum, bunların hepsini ben de yapıyorum. Kimseyi eleştiriyor değilim. Günah çıkartacak olursam, oğluma kötü örnek oluyorum kabul ediyorum.
Daha bir gün yemek masasında çocuğumun telefonunu görmüş değilim. Benim ki ise sürekli faaliyette.

Geçenlerde yüzüme cilt bakımı yaptırdım, resmini çektirdim, yüzüne yoğurt sürmüş gibi. Benim ileri zekalı telefonum, onu az kalsın Google Plus’ a yüklüyormuş. Bir yerlerine dokunmuşum yanlışlıkla, bir baktım, benim maskeli resmim az kalsın tüm dünya ile paylaşılır hale geliyor.

Bu derece teknolojiye boğulmuş durumdayız.

Twitter hesabımı dün kapattım. Benden mutlusu yok şu anda. En son bıraktığımda 100 kişiyi takip ediyordum, benim de 4700 lerde bir takipçi kitlem vardı.

Nasıl bir ego beslenmesidir.

Hani takipçi desen tuhaf tuhaf nick name’ ler; Adamın Dibi, Adamın Tillahi, Manik Depresif, Duvardaki Tuğla, iki lakırdısının arası şimdi seni pıçaklicam olan Bahattin prototipi, Coco Jambo, Nuri Verço diye gidiyor.

Belli bir jargonu var. 40 yaşında kadın ben de öyle tuhaf konuşmalara başladım, atasözü kıvamında, bol kinayeli, esprili laflar. Cem Yılmaz’ ı zaten komik bulmam, Sayın Bahçeli’ nin püskevit olayı şiddetinde bir kıvama geldim ki. O anda durmam gerektiğini anladım. Özüme döndüm. Şimdilik facebook ta hafif hafif geziniyorum, bakalım yakında belki ondan da ufak ufak uzaklaşırım. Bu kadar teknoloji bana fazla. Posta güvercini ise çok uygun hem doğal, hem yavaş, yavaş….
 

">

Hani böyle insanın üstüne birden bire heyheyler gelir ya! Ben de o haldeyim. Bu ara genel anlamda sinirli, depresif, esprili, komik ama daha çok mendebur konumundayım. Sebep sosyal paylaşım siteleri ve gece uyumadan önce seyrettiğim serial killer filmler, bir de Tarabya’ nın üstüne akşam üstü çöken ne idüğü belirsiz sis bulutu.

Tüm bunlar benim gibi hassas, duygusal ve narin bir insanın bozulmak için bahane arayan sinirlerini iyice bozuyor.

Geçenlerde 104 yaşındaki bir kadın facebook sitesine üye olmuş. 7 yaşındaki çocuk da, 104 yaşındaki kadın da facebook la ilgileniyor. Bu olay artık sosyolojik bir araştırmayı hak ediyor doğrusu.
Toplum olarak, bu ıvır zıvırlar olmadan önce nasıl yaşıyormuşuz haline düştük.

Bir yere gidiliyor yemek yenilecek, tam ağzınıza çatalı götürüyorsunuz. Hop arkadaşınız dur diyor, yemeği çekeceğim, tabak bozulmasın.

Veya birden masanın üzerine zıplıyor.

Ne oldu?

Kola bardağının, yansımasının ardından mekanı çekeceğim. Sonra da onu efekte boğup instagramdan paylaşacağım.

Peki…

Yemek bitmiş tam gidiyoruz, hadi zengin kalkışı yapalım demişiz.
Dur otur kalkma, garsonu çağıralım ikimizi birden çeksin.
İtiraf ediyorum, bunların hepsini ben de yapıyorum. Kimseyi eleştiriyor değilim. Günah çıkartacak olursam, oğluma kötü örnek oluyorum kabul ediyorum.
Daha bir gün yemek masasında çocuğumun telefonunu görmüş değilim. Benim ki ise sürekli faaliyette.

Geçenlerde yüzüme cilt bakımı yaptırdım, resmini çektirdim, yüzüne yoğurt sürmüş gibi. Benim ileri zekalı telefonum, onu az kalsın Google Plus’ a yüklüyormuş. Bir yerlerine dokunmuşum yanlışlıkla, bir baktım, benim maskeli resmim az kalsın tüm dünya ile paylaşılır hale geliyor.

Bu derece teknolojiye boğulmuş durumdayız.

Twitter hesabımı dün kapattım. Benden mutlusu yok şu anda. En son bıraktığımda 100 kişiyi takip ediyordum, benim de 4700 lerde bir takipçi kitlem vardı.

Nasıl bir ego beslenmesidir.

Hani takipçi desen tuhaf tuhaf nick name’ ler; Adamın Dibi, Adamın Tillahi, Manik Depresif, Duvardaki Tuğla, iki lakırdısının arası şimdi seni pıçaklicam olan Bahattin prototipi, Coco Jambo, Nuri Verço diye gidiyor.

Belli bir jargonu var. 40 yaşında kadın ben de öyle tuhaf konuşmalara başladım, atasözü kıvamında, bol kinayeli, esprili laflar. Cem Yılmaz’ ı zaten komik bulmam, Sayın Bahçeli’ nin püskevit olayı şiddetinde bir kıvama geldim ki. O anda durmam gerektiğini anladım. Özüme döndüm. Şimdilik facebook ta hafif hafif geziniyorum, bakalım yakında belki ondan da ufak ufak uzaklaşırım. Bu kadar teknoloji bana fazla. Posta güvercini ise çok uygun hem doğal, hem yavaş, yavaş….
 

Tüm yazılarını göster