POLORDU

2005 yılında düşünülen, 2009 yılında “Silah Kanunu Tasarısı” adıyla TBMM İçişleri Alt...

Özden Yolagiden ozden.yolagiden@gmail.com

2005 yılında düşünülen, 2009 yılında “Silah Kanunu Tasarısı” adıyla TBMM İçişleri Alt Komisyonu’nda görüşülerek fitili ateşlenen ama o dönemde henüz şartlar olgunlaşmadığı için yürürlüğe sokulamayan "POLORDU" terör örgütünün Silvan katliamından sonra yeniden masaya yatırıldı.

İlk tartışmaya açıldığı günlerde polisin ağır silahlara sahip olmasının çekinceleri uzun süre tartışılmış ve ülkede ikinci bir silahlı gücün varlığının kaosu derinleştireceği dile getirilmişti. Bugün terörü bitirmesi için düşünülen bu oluşum 1990'lı yıllarda zaten denenmiş bir yapılanmaydı. O dönemde ilk başlarda olumlu sonuç alınmış olsa da bir zaman sonra kontrol edilemez bir güç haline dönmüştü.

Ergenekon sürecinde her metrekareden bir silah gömüsü çıkıyor diye olur olmaz yerlerde, gazetelerde haberler yapıldı, kerameti kendinden menkul uzmanlarca eleştirilen silahlı kuvvetler ciddi anlamda rencide edildi. Bu silah ve cephanelerin JITEM ve Özel Harekât Birliklerine ait silahlar olduğunu çoğu “uzman” bilmesine rağmen bu “gömülerin” sorumlusu Genelkurmay gösterildi!

Bugün tartıştığımız ve orduyu, askeriyeyi, askeri tek suçlu olarak gösteren faili meçhul cinayetlerin birçoğu bizzat kontrolden çıkan bu güç tarafından işlendiği bugünlerde gelen itiraflar ve araştırmalar sonucu öğreniyoruz! Geçmişte JİTEM ve Özel Harekât Birliklerinin kolayca hukuk dışına sapabilecek bir düzene sahip olmalarının yol açtığı sorunları hâlâ çözebilmiş değiliz.

Askeriye ve polis gözetiminde dün kontrol edilemeyen kuvvetlerin bugün sadece polis gözetiminde salt terör faaliyetlerinde kullanılacağını kim garanti verebilir? Geçmişte MİT ve ( varlığı tartışılan gölge kuvvet ) JITEM'in yetki karmaşası ve birbirleri ile uyum içinde çalışamaması türlü kötü sonuca yol açmıştı. POLORDU ile Genelkurmay'ın yetki karmaşası yaşamayacağının garantisi var mı?

İşin bir de silah edinme boyutu var ki; o çok daha riskli! Yasa kabul edilirse silah edinme yasasındaki değişiklikle polis kendi (ağır) silahlarını satın alabilecek! Tasarının bu haliyle yasalaşması halinde, askeri silah ve malzemelerin ithali tek elden takip edilemeyecek, kontrolsüz kalacak ve Türkiye’ye ithal edilen silahların denetimi güçleşecektir.

POLİS TERÖRÜ ÖNLEYEBİLİR Mİ?

Terör ile mücadelede özel birliklerin kurulması kuşkusuz yasama ve yürütme'nin aldığı önlemler içerisinde görülebilir. Fakat polisi terör ile mücadelede tam yetkili kılmak türlü soru işaretlerini de beraberinde getirir.

İç güvenlikten sorumlu olmasına rağmen PKK/BDP'nin türlü bahanelerle şehir içinde çıkardığı kargaşayı önleyemeyen ve aldığı mesleki eğitim ile şehir içindeki toplumsal olaylara mücadele etmesi gereken polis, terörle mücadelede kırsal için daha eğitimli ve donanımlı asker kadar başarılı olabilir mi?

AĞACI KEMİREN SORU BÖCEĞİ

Zihinleri meşgul eden bir de soru var: Acaba silahlı bir kuvvete dönen siyasetin gölgesindeki polis teşkilatı, bir süre sonra “devrim muhafızlarına” dönüşür mü?

27 YILLIK BOŞLUK

Bazı gidişlerin dönüşü hiç olmuyor. Bıraktığı boşluklar hiç dolmuyor. Acısı hafifliyor ama hiç dinmiyor. Babamın, 30 Temmuz 1984 yılında aramızdan ayrılırken küçücük yüreğimde bıraktığı boşluk da ben yaşadıkça dolmayacak.

http://www.twitter.com/yolagiden 

">

2005 yılında düşünülen, 2009 yılında “Silah Kanunu Tasarısı” adıyla TBMM İçişleri Alt Komisyonu’nda görüşülerek fitili ateşlenen ama o dönemde henüz şartlar olgunlaşmadığı için yürürlüğe sokulamayan "POLORDU" terör örgütünün Silvan katliamından sonra yeniden masaya yatırıldı.

İlk tartışmaya açıldığı günlerde polisin ağır silahlara sahip olmasının çekinceleri uzun süre tartışılmış ve ülkede ikinci bir silahlı gücün varlığının kaosu derinleştireceği dile getirilmişti. Bugün terörü bitirmesi için düşünülen bu oluşum 1990'lı yıllarda zaten denenmiş bir yapılanmaydı. O dönemde ilk başlarda olumlu sonuç alınmış olsa da bir zaman sonra kontrol edilemez bir güç haline dönmüştü.

Ergenekon sürecinde her metrekareden bir silah gömüsü çıkıyor diye olur olmaz yerlerde, gazetelerde haberler yapıldı, kerameti kendinden menkul uzmanlarca eleştirilen silahlı kuvvetler ciddi anlamda rencide edildi. Bu silah ve cephanelerin JITEM ve Özel Harekât Birliklerine ait silahlar olduğunu çoğu “uzman” bilmesine rağmen bu “gömülerin” sorumlusu Genelkurmay gösterildi!

Bugün tartıştığımız ve orduyu, askeriyeyi, askeri tek suçlu olarak gösteren faili meçhul cinayetlerin birçoğu bizzat kontrolden çıkan bu güç tarafından işlendiği bugünlerde gelen itiraflar ve araştırmalar sonucu öğreniyoruz! Geçmişte JİTEM ve Özel Harekât Birliklerinin kolayca hukuk dışına sapabilecek bir düzene sahip olmalarının yol açtığı sorunları hâlâ çözebilmiş değiliz.

Askeriye ve polis gözetiminde dün kontrol edilemeyen kuvvetlerin bugün sadece polis gözetiminde salt terör faaliyetlerinde kullanılacağını kim garanti verebilir? Geçmişte MİT ve ( varlığı tartışılan gölge kuvvet ) JITEM'in yetki karmaşası ve birbirleri ile uyum içinde çalışamaması türlü kötü sonuca yol açmıştı. POLORDU ile Genelkurmay'ın yetki karmaşası yaşamayacağının garantisi var mı?

İşin bir de silah edinme boyutu var ki; o çok daha riskli! Yasa kabul edilirse silah edinme yasasındaki değişiklikle polis kendi (ağır) silahlarını satın alabilecek! Tasarının bu haliyle yasalaşması halinde, askeri silah ve malzemelerin ithali tek elden takip edilemeyecek, kontrolsüz kalacak ve Türkiye’ye ithal edilen silahların denetimi güçleşecektir.

POLİS TERÖRÜ ÖNLEYEBİLİR Mİ?

Terör ile mücadelede özel birliklerin kurulması kuşkusuz yasama ve yürütme'nin aldığı önlemler içerisinde görülebilir. Fakat polisi terör ile mücadelede tam yetkili kılmak türlü soru işaretlerini de beraberinde getirir.

İç güvenlikten sorumlu olmasına rağmen PKK/BDP'nin türlü bahanelerle şehir içinde çıkardığı kargaşayı önleyemeyen ve aldığı mesleki eğitim ile şehir içindeki toplumsal olaylara mücadele etmesi gereken polis, terörle mücadelede kırsal için daha eğitimli ve donanımlı asker kadar başarılı olabilir mi?

AĞACI KEMİREN SORU BÖCEĞİ

Zihinleri meşgul eden bir de soru var: Acaba silahlı bir kuvvete dönen siyasetin gölgesindeki polis teşkilatı, bir süre sonra “devrim muhafızlarına” dönüşür mü?

27 YILLIK BOŞLUK

Bazı gidişlerin dönüşü hiç olmuyor. Bıraktığı boşluklar hiç dolmuyor. Acısı hafifliyor ama hiç dinmiyor. Babamın, 30 Temmuz 1984 yılında aramızdan ayrılırken küçücük yüreğimde bıraktığı boşluk da ben yaşadıkça dolmayacak.

http://www.twitter.com/yolagiden 

Tüm yazılarını göster