Düşünüyorum da herkes benim paramı almaya çalışıyor gibi geliyor, acaba diyorum septik paranoya durumum mu var? Hayırdır inşallah kadıncağız, kafasını mı üşüttü demeyin.
Yahu her yer reklam dolu, her şey para harcatmaya yönelik.
Kapı çalıyor koşuyorsunuz, postacı gelmiş. Aman ne güzel bana uzaktaki akrabalarımdan mektup mu gelmiş diyorum. O da ne? Trafik cezası....
Bayramda kapı güm güm vuruluyor, yaşasın beni özleyen birisi sabırsızlıkla gelmiş diyorum. Nerde? Çöpçüler, bayram harçlığı istiyor. Bayramda bulamazsa, bayram ertesi geliyor. Neymiş, bayramlaşamamış, e bayram geçti diyorum. Olsun, geçmiş bayramınız mübarek olsun diyor. Bayram harçlığından kaçış yok. Ne bayramda, ne de sonrasın da....
Kapıdaki güvenlikler, arabayla siteden çıkarken, kapıyı açmadan önce, kolonyaları sürnüp, hazırola geçiyor.
Bizi özlemiş olamazlar, nasıl olsa her gün görüyorlar. Bayram hazırlığı olmalı, adeta bizi de gör diyorlar. Tabii ki derhal. Hayır bir tane de değiller, en az 10 tane. Hepsini görmek lazım adettendir.
Anneme gidiyoruz, ailecek bir bayram yemeği yiyelim diyoruz. Tam çorbadan bir kaşık alacağız, kapının zili zangır zangır çalıyor. Annem diyor ki, açma yavrum, çocuklardır, zilleri çalıp çalıp kaçıyorlar.
Dur bakalım diyorum belki değildir. Hemen koşuyorum, boy boy 7-8 tane tatlı çocuk, bayramınız mübarek olsun abla diyor. Abla diyen dillerinizi yerim canım benim, alın bakayım bahşişi deyip yolluyorum.
O da ne 5 dakika dolmadan, bu sefer daha kalabalık gelmişler, üst mahallenin çocukları bayram harçlığının kokusunu almış. Böyle bir kaç grup gönderiyorum. En sonunda babam yaşlı ve huysuz ihtiyar olarak çıkıp hadi bakalım çocuklar, bayramlaştık artık deyip, duruma el koyuyor. Yemeğimizi tamamlıyoruz.
Bayramlarda mezar ziyaretine önem veririm. Babanneciğimin mezarını ziyaret etmezsem, kendimde bir eksiklik hissederim.
Orada da benzer durum var. Tabii elemanlar biraz değişik, mesela mezara bakan, su dökenler ayrı ayrı geliyor. Olsun onlara bir lafım yok zaten. Herkesin helali hoş olsun.
Şaka bir tarafa, ben en çok telefon şirketlerinden gelen kampanya tanıtımlarına deli oluyorum. Eskiden zırt pırt telefona mesaj geliyordu, şimdi o da yetmiyormuş gibi, telefonum çalıyor, alışverişte falan binbir zorlukla, torba gibi çantamın içinden, telefonu bulup, etrafımı devirip, açıyorum. Neymiş? Efendim, falanca hattan, her yere ücretsiz konuşma, şu saatten şu saate saatlerce konuş bedavaymış. Telesekreter bıdı bıdı konuşuyor.
İçimden tüm iyi dileklerimi sunup kapatıyorum, inşallah telefonun diğer ucunda, telesekreterin başında canlı bir kadın vardır da, telefonu suratına kapadığımı anlamıştır.
Yani hep birileri paramızı alıyor gibi geliyor, tüm senaryo paralarımızı almak, tatiller, özel günler, doğum günleri, her şey bir pazarlama stratejisi üzerine dönüyor. Ama hiç şuradan size para iadesi, ya da ne bileyim, bu ayki suyunuz, elektiriğiniz bizden bedava diye bir şey gelmiyor.
Hep paralar bizden gidiyor ama hiç bir şey gelmiyor. Yoksa bana mı öyle geliyor......
">
Düşünüyorum da herkes benim paramı almaya çalışıyor gibi geliyor, acaba diyorum septik paranoya durumum mu var? Hayırdır inşallah kadıncağız, kafasını mı üşüttü demeyin.
Yahu her yer reklam dolu, her şey para harcatmaya yönelik.
Kapı çalıyor koşuyorsunuz, postacı gelmiş. Aman ne güzel bana uzaktaki akrabalarımdan mektup mu gelmiş diyorum. O da ne? Trafik cezası....
Bayramda kapı güm güm vuruluyor, yaşasın beni özleyen birisi sabırsızlıkla gelmiş diyorum. Nerde? Çöpçüler, bayram harçlığı istiyor. Bayramda bulamazsa, bayram ertesi geliyor. Neymiş, bayramlaşamamış, e bayram geçti diyorum. Olsun, geçmiş bayramınız mübarek olsun diyor. Bayram harçlığından kaçış yok. Ne bayramda, ne de sonrasın da....
Kapıdaki güvenlikler, arabayla siteden çıkarken, kapıyı açmadan önce, kolonyaları sürnüp, hazırola geçiyor.
Bizi özlemiş olamazlar, nasıl olsa her gün görüyorlar. Bayram hazırlığı olmalı, adeta bizi de gör diyorlar. Tabii ki derhal. Hayır bir tane de değiller, en az 10 tane. Hepsini görmek lazım adettendir.
Anneme gidiyoruz, ailecek bir bayram yemeği yiyelim diyoruz. Tam çorbadan bir kaşık alacağız, kapının zili zangır zangır çalıyor. Annem diyor ki, açma yavrum, çocuklardır, zilleri çalıp çalıp kaçıyorlar.
Dur bakalım diyorum belki değildir. Hemen koşuyorum, boy boy 7-8 tane tatlı çocuk, bayramınız mübarek olsun abla diyor. Abla diyen dillerinizi yerim canım benim, alın bakayım bahşişi deyip yolluyorum.
O da ne 5 dakika dolmadan, bu sefer daha kalabalık gelmişler, üst mahallenin çocukları bayram harçlığının kokusunu almış. Böyle bir kaç grup gönderiyorum. En sonunda babam yaşlı ve huysuz ihtiyar olarak çıkıp hadi bakalım çocuklar, bayramlaştık artık deyip, duruma el koyuyor. Yemeğimizi tamamlıyoruz.
Bayramlarda mezar ziyaretine önem veririm. Babanneciğimin mezarını ziyaret etmezsem, kendimde bir eksiklik hissederim.
Orada da benzer durum var. Tabii elemanlar biraz değişik, mesela mezara bakan, su dökenler ayrı ayrı geliyor. Olsun onlara bir lafım yok zaten. Herkesin helali hoş olsun.
Şaka bir tarafa, ben en çok telefon şirketlerinden gelen kampanya tanıtımlarına deli oluyorum. Eskiden zırt pırt telefona mesaj geliyordu, şimdi o da yetmiyormuş gibi, telefonum çalıyor, alışverişte falan binbir zorlukla, torba gibi çantamın içinden, telefonu bulup, etrafımı devirip, açıyorum. Neymiş? Efendim, falanca hattan, her yere ücretsiz konuşma, şu saatten şu saate saatlerce konuş bedavaymış. Telesekreter bıdı bıdı konuşuyor.
İçimden tüm iyi dileklerimi sunup kapatıyorum, inşallah telefonun diğer ucunda, telesekreterin başında canlı bir kadın vardır da, telefonu suratına kapadığımı anlamıştır.
Yani hep birileri paramızı alıyor gibi geliyor, tüm senaryo paralarımızı almak, tatiller, özel günler, doğum günleri, her şey bir pazarlama stratejisi üzerine dönüyor. Ama hiç şuradan size para iadesi, ya da ne bileyim, bu ayki suyunuz, elektiriğiniz bizden bedava diye bir şey gelmiyor.
Hep paralar bizden gidiyor ama hiç bir şey gelmiyor. Yoksa bana mı öyle geliyor......