Çağımız yönetimleri incelikle birleşmiş beceriklilik içinde dengeler kurmak zorundadır.
Kavramlar temelinde, kurallar ekseninde, kurumsal ve toplumsal denge esastır.
Örneğin, özgürlüğü güvenliğe feda etmeden,
Öte yandan, özgürlükler uğruna güvenliği zedelemeden bir yaşam esastır...
Özgürlük içinde kalkınma da esaslı bir denge sorunudur...
Bir toplumda özgürlükler, bireysel ve topluluksal haklar ne kadar gelişmiş ise; o toplumda topyekun kalkınma olanakları da o denli gelişmiştir.
Hepimiz, "demokrasi,
on bin dolar kişi başına gelir olmayan yerde işlemez" savının çoktan çöp olduğunu biliyoruz...
Somut gerçek şudur: Özgür düşünce olmadan, ekonomide ve şirket yönetiminde bile gelişme zordur...
Özgürlük ve kalkınma, bireylerin ve toplumların ilerlemesinde vazgeçilmez iki temel unsurdur.
Genel anlamda özgürlük; İnsanın kendini ifade edebilmesi, düşüncelerini serbestçe dile getirebilmesi ve yaşamına yön verebilmesi ise;
Bütünsel açıdan kalkınma; iktisadi değer üretiminin yanı sıra ve aynı zamanda: eğitim, sağlık, sosyal adalet ve yaşam kalitesinin artmasıdır...
Bu iki kavram, bu iki değer, dahası bu iki ulvi hedef; biri olmadan tam anlamıyla gerçekleşemez;
süre istikrarına ve sürekliliğe kavuşamaz...
Nihayet, özgürlük ortamı olmayan bir ülkede kalkınma ya kısa erimli olur ya da sadece niceliksel büyümeden ibaret kalır.
Kaldı ki ekonomide özgürlükler, sendikası, kooperatifleri, meslek kuruluşlarının söz ve karar hakkından başlar;
Tüketicinin her aşamada mutlak korunması ve vergilerin hakça tatbikine dair toplumsal bir kontrol mekanizmasına dek gider...
Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü,
demokratik katılım ve fırsat eşitliğiyle yalnız siyasal değil ekonomide de değeri olan kavramlardır.
Elbette ekonomik gelişme de özgürlük ortamını besleyecektir ve beslemelidir..
Çağdaş bir sistemde denge ve denetim, özgürlükler içinde kalkınmayı kurumsallaştırmak için kullanılmalıdır...
Türkiye yasaları, yapıları, kurumları, kuralları itibariyle özgürlükler içinde kalkınma duyarlılığını mutlak anlamda benimsemek zorundadır.
">
Çağımız yönetimleri incelikle birleşmiş beceriklilik içinde dengeler kurmak zorundadır.
Kavramlar temelinde, kurallar ekseninde, kurumsal ve toplumsal denge esastır.
Örneğin, özgürlüğü güvenliğe feda etmeden,
Öte yandan, özgürlükler uğruna güvenliği zedelemeden bir yaşam esastır...
Özgürlük içinde kalkınma da esaslı bir denge sorunudur...
Bir toplumda özgürlükler, bireysel ve topluluksal haklar ne kadar gelişmiş ise; o toplumda topyekun kalkınma olanakları da o denli gelişmiştir.
Hepimiz, "demokrasi,
on bin dolar kişi başına gelir olmayan yerde işlemez" savının çoktan çöp olduğunu biliyoruz...
Somut gerçek şudur: Özgür düşünce olmadan, ekonomide ve şirket yönetiminde bile gelişme zordur...
Özgürlük ve kalkınma, bireylerin ve toplumların ilerlemesinde vazgeçilmez iki temel unsurdur.
Genel anlamda özgürlük; İnsanın kendini ifade edebilmesi, düşüncelerini serbestçe dile getirebilmesi ve yaşamına yön verebilmesi ise;
Bütünsel açıdan kalkınma; iktisadi değer üretiminin yanı sıra ve aynı zamanda: eğitim, sağlık, sosyal adalet ve yaşam kalitesinin artmasıdır...
Bu iki kavram, bu iki değer, dahası bu iki ulvi hedef; biri olmadan tam anlamıyla gerçekleşemez;
süre istikrarına ve sürekliliğe kavuşamaz...
Nihayet, özgürlük ortamı olmayan bir ülkede kalkınma ya kısa erimli olur ya da sadece niceliksel büyümeden ibaret kalır.
Kaldı ki ekonomide özgürlükler, sendikası, kooperatifleri, meslek kuruluşlarının söz ve karar hakkından başlar;
Tüketicinin her aşamada mutlak korunması ve vergilerin hakça tatbikine dair toplumsal bir kontrol mekanizmasına dek gider...
Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü,
demokratik katılım ve fırsat eşitliğiyle yalnız siyasal değil ekonomide de değeri olan kavramlardır.
Elbette ekonomik gelişme de özgürlük ortamını besleyecektir ve beslemelidir..
Çağdaş bir sistemde denge ve denetim, özgürlükler içinde kalkınmayı kurumsallaştırmak için kullanılmalıdır...
Türkiye yasaları, yapıları, kurumları, kuralları itibariyle özgürlükler içinde kalkınma duyarlılığını mutlak anlamda benimsemek zorundadır.