Otoriter siyasi anlayış ve bireyleşme

“İnsanlar doğuştan eşit değildir. Bazıları yönetmek, bazıları ise yönetilmek için yaratılmıştır....

Hasan Güneş hgunes0202@gmail.com

“İnsanlar doğuştan eşit değildir. Bazıları yönetmek, bazıları ise yönetilmek için yaratılmıştır. Kötü yetersiz olan kitleler, seçkinlerin ya da çok üstün yaratılmış tek bir seçkinin buyruklarına boyun eğmelidir” görüşü tutucu ve otoriter bir anlayışın ürünüdür.

           Bu görüş kaçınılmaz olarak eleştirilecek bir çok yönü bulunuyor. Ayrıca bu konunun bireyleşme ile ilgisi tartışılmamalıdır.

           Elbette, insanlar fiziksel anlamda eşit doğmayabilir. Yine, insanların aşağı yukarı belirli zekâ ortalaması ile dünyaya geldikleri literatürde ifade edilmektedir. Bu anlamda insanlar eşit doğarlar. Yine, bazı eşitsizlikler var ki, sonradan telafisi mümkün olabilir.

             Örneğin, varsıl olmayan bir sınıfta doğan bir insanın sınıf değiştirmesi mümkündür. Bu görüşe literatürde toplumsal hareketlilik denilmektedir.

              Yine eğitim yoluyla bir insanın liderlik vasıfları geliştirilebilir. Dolayısıyla, yönetilen konumundan, yöneten konumuna geçebilir. Bütün bu anlatılanlar, insanların doğuştan eşit olmadığını görüşünü çürütmektedir.

               Kısaca, otoriter ve tutucu anlayış kaderci bir anlayıştır. Böylece, otoriter anlayışı benimseyen yöneticiler yönetime meşruiyet kazandırmak istemektedirler. Böylece, belli seçkinler tarafından kitlelerin yönetilmesine kılıf aranmaktadır. Kaderci bir bakış açısına sahip otoriter anlayışın yersizliği, uygarlığı yaratan insanlar varlığı göz önünde bulundurulduğunda, durum daha açıkça anlaşılmaktadır.

               Aslında, insanoğlu için tehlikeli olan husus otoriter siyasi anlayış ile bireyleşme arasındaki ilişkidir. Bireyleşme, bir insanın inançlarını, değerlerini vb. yaşamasıdır. Bireyleşme, bireyin kendini yaşamasını sağlar ki bu durum psikolojik olgunluk için son derece önemlidir.

             Psikolojik olgunluk, bireyin çevresiyle uyumlu ilişkiler kurmasının aracıdır. Ancak, AKP toplumun üyelerini ötekileştirerek bu doğal hakkını elinde aldı.

             Bireyleşme, özgür seçimlerle ilgilidir. Toplumda insanlar dolaylı ve dolaysız katılımcı bir anlayışla bireyleşebilirler.

              Ancak toplumsal kurumlar içerisinde önemli yer tutan eğitim, hukuksal ve ekonomik alanlarda halkın ilgi ve seçimleri dikkate alınmamıştır. Bu durumda AKP’nin otoriter tutumunu gösteriyor.

               Koalisyon görüşmelerinin sürdüğü şu günlerde AKP’nin 13 yıllık dönemi, hükümet olmaları halinde bize bu partinin otoriter ideolojisi ve bireyleşme konusunda bir ipucu vermektedir.   

">

“İnsanlar doğuştan eşit değildir. Bazıları yönetmek, bazıları ise yönetilmek için yaratılmıştır. Kötü yetersiz olan kitleler, seçkinlerin ya da çok üstün yaratılmış tek bir seçkinin buyruklarına boyun eğmelidir” görüşü tutucu ve otoriter bir anlayışın ürünüdür.

           Bu görüş kaçınılmaz olarak eleştirilecek bir çok yönü bulunuyor. Ayrıca bu konunun bireyleşme ile ilgisi tartışılmamalıdır.

           Elbette, insanlar fiziksel anlamda eşit doğmayabilir. Yine, insanların aşağı yukarı belirli zekâ ortalaması ile dünyaya geldikleri literatürde ifade edilmektedir. Bu anlamda insanlar eşit doğarlar. Yine, bazı eşitsizlikler var ki, sonradan telafisi mümkün olabilir.

             Örneğin, varsıl olmayan bir sınıfta doğan bir insanın sınıf değiştirmesi mümkündür. Bu görüşe literatürde toplumsal hareketlilik denilmektedir.

              Yine eğitim yoluyla bir insanın liderlik vasıfları geliştirilebilir. Dolayısıyla, yönetilen konumundan, yöneten konumuna geçebilir. Bütün bu anlatılanlar, insanların doğuştan eşit olmadığını görüşünü çürütmektedir.

               Kısaca, otoriter ve tutucu anlayış kaderci bir anlayıştır. Böylece, otoriter anlayışı benimseyen yöneticiler yönetime meşruiyet kazandırmak istemektedirler. Böylece, belli seçkinler tarafından kitlelerin yönetilmesine kılıf aranmaktadır. Kaderci bir bakış açısına sahip otoriter anlayışın yersizliği, uygarlığı yaratan insanlar varlığı göz önünde bulundurulduğunda, durum daha açıkça anlaşılmaktadır.

               Aslında, insanoğlu için tehlikeli olan husus otoriter siyasi anlayış ile bireyleşme arasındaki ilişkidir. Bireyleşme, bir insanın inançlarını, değerlerini vb. yaşamasıdır. Bireyleşme, bireyin kendini yaşamasını sağlar ki bu durum psikolojik olgunluk için son derece önemlidir.

             Psikolojik olgunluk, bireyin çevresiyle uyumlu ilişkiler kurmasının aracıdır. Ancak, AKP toplumun üyelerini ötekileştirerek bu doğal hakkını elinde aldı.

             Bireyleşme, özgür seçimlerle ilgilidir. Toplumda insanlar dolaylı ve dolaysız katılımcı bir anlayışla bireyleşebilirler.

              Ancak toplumsal kurumlar içerisinde önemli yer tutan eğitim, hukuksal ve ekonomik alanlarda halkın ilgi ve seçimleri dikkate alınmamıştır. Bu durumda AKP’nin otoriter tutumunu gösteriyor.

               Koalisyon görüşmelerinin sürdüğü şu günlerde AKP’nin 13 yıllık dönemi, hükümet olmaları halinde bize bu partinin otoriter ideolojisi ve bireyleşme konusunda bir ipucu vermektedir.   

Tüm yazılarını göster