Bu gece on ikide yürekle aklı birleştirmek;
dilek kuşunun bir kanadına Türkiye ve insanlık için umutlar bağlamak gerek…
Biliyorum, o dilek kuşu gibi bir çok gönül de yaralı.
Sofrasında aşı, gidecek işi, kavuşacak yari olmayanlar için saat hep on ikiye vuslat var;
Yine de…
2011’e girilen o ‘an’ çığlıklarla çırpınışları birleştirecek; gece gündüze dönecek;
Ancak… Bu infial uyandıran yoksulluk ile tiksindiren varsıllık değişmeyecek…
Bileti sefalete kesilmiş insan sayısı artıyor. Birinci mevki seçkinleri, demokrasinin hazır yiyicileri…
Dünya’da devlet sayısı kadar çatışma var; silah pazarı ‘serbest’, açlıkla göçerlik, seçilmiş ‘çıplak kral’ların dalgakıranlarına vuruyor…
Sanki bunlar yaşanmamış gibi, gece yarısı melek kesilmeye gerek yok.
Bu senenin sefilleri ile sene sonunun rezillerinin yer değiştirme ihtimali, fırsat eşitliği diye okunamaz.
Bu tehlikeli rulet doğanın da yıkımıdır. Yağmur duası, buzulların isyanında erimektedir.
Sosyal önceliği olmayan paracı politikalar, erişilebilir sağlık, eğitim hizmetleri ile yer değiştirmeden, insanca ve Hak’ça bir düzen kurulamaz.
Onun için bu gece on ikiye bir kala, hem ülkemizi hem insanlığı düşünmek gerek.
“Nereden geliyorum, nereye gidiyorum?” sorusunun tek bir yanıtı bulunabilir; ancak tek başına çıkar yol yoktur.
Emeklisini, emekten gelen girişimcisini, işçisini, çiftçisini, öğrencisini kısaca “vatandaşların ülkesini” öncelemek “… Nereye gidiyoruz?”un yanıtına bağlıdır.
Bir gece, bin bir gecelik ayıplarımızı örtmemeli; gerçeklerle yüzleşmeli, geliriyle geçimiyle güven veren bir geleceği kurmalıyız.
“İnsancıl sosyal” bir dünya dilemek; kendimiz ve sevdiklerimiz için mutluluk ve esenlik dilemektir.
Bu dilek, bir kanadı akıl bir kanadı vicdan olan özgür bir kuş misali yükselebilir…
2011, böyle gel! Kutlu ol! Biz insanlara layık ol;
Biz insanlar da doğamıza vefalı ve birbirimize sevgili olalım!
">
Bu gece on ikide yürekle aklı birleştirmek;
dilek kuşunun bir kanadına Türkiye ve insanlık için umutlar bağlamak gerek…
Biliyorum, o dilek kuşu gibi bir çok gönül de yaralı.
Sofrasında aşı, gidecek işi, kavuşacak yari olmayanlar için saat hep on ikiye vuslat var;
Yine de…
2011’e girilen o ‘an’ çığlıklarla çırpınışları birleştirecek; gece gündüze dönecek;
Ancak… Bu infial uyandıran yoksulluk ile tiksindiren varsıllık değişmeyecek…
Bileti sefalete kesilmiş insan sayısı artıyor. Birinci mevki seçkinleri, demokrasinin hazır yiyicileri…
Dünya’da devlet sayısı kadar çatışma var; silah pazarı ‘serbest’, açlıkla göçerlik, seçilmiş ‘çıplak kral’ların dalgakıranlarına vuruyor…
Sanki bunlar yaşanmamış gibi, gece yarısı melek kesilmeye gerek yok.
Bu senenin sefilleri ile sene sonunun rezillerinin yer değiştirme ihtimali, fırsat eşitliği diye okunamaz.
Bu tehlikeli rulet doğanın da yıkımıdır. Yağmur duası, buzulların isyanında erimektedir.
Sosyal önceliği olmayan paracı politikalar, erişilebilir sağlık, eğitim hizmetleri ile yer değiştirmeden, insanca ve Hak’ça bir düzen kurulamaz.
Onun için bu gece on ikiye bir kala, hem ülkemizi hem insanlığı düşünmek gerek.
“Nereden geliyorum, nereye gidiyorum?” sorusunun tek bir yanıtı bulunabilir; ancak tek başına çıkar yol yoktur.
Emeklisini, emekten gelen girişimcisini, işçisini, çiftçisini, öğrencisini kısaca “vatandaşların ülkesini” öncelemek “… Nereye gidiyoruz?”un yanıtına bağlıdır.
Bir gece, bin bir gecelik ayıplarımızı örtmemeli; gerçeklerle yüzleşmeli, geliriyle geçimiyle güven veren bir geleceği kurmalıyız.
“İnsancıl sosyal” bir dünya dilemek; kendimiz ve sevdiklerimiz için mutluluk ve esenlik dilemektir.
Bu dilek, bir kanadı akıl bir kanadı vicdan olan özgür bir kuş misali yükselebilir…
2011, böyle gel! Kutlu ol! Biz insanlara layık ol;
Biz insanlar da doğamıza vefalı ve birbirimize sevgili olalım!