24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyoruz.
İktidarın politikaları ve iktidara bağlı bürokrasinin kimi tasarrufları meydanda…
Bu nedenle de hemen hemen her anma günü veya ulusal bayramlarımız giderek zehir haline geliyor.
Öğretmenler gününden bir gün önce (23 Kasım’da), Ankara’da, hak arayan öğretmenler polis şiddetiyle karşılaştı.
Öte yandan, eğitim sistemimiz yaz-boz haline getirildi.
Pedagojik, psikolojik, bilimsel hiçbir değerlendirmeye sığmayacak şekilde 55 aylık çocuklar okula gitmeye zorlandı.
Fakat, yoksul bölgeler başta, kız çocuklarının okullaşma oranına yeterince özen gösterilmedi.
Hala atama bekleyen on binlerce öğretmen var; kimileri mesleklerini yapabilme umudundan; dahası bazıları hayatlarından vazgeçtiler.
Bir yandan “sınav soruları çalındı” diğer yandan felsefe, mantık, sosyoloji öğretim programlarında en arkaya itilerek, eğitim sistemi ve kurumları dinselleştirilmeye başladı.
Türkiye’nin öğretmenleri; dünyanın gelir dağılımı en bozuk ülkelerinden birinin vatandaşıdırlar…
Kültür-sanat ürünlerini izleme hatta kitap edinme olanakları bile oldukça kısıtlıdır.
İnsan sermayemizi şekillendirecek olan öğretmenler bin türlü yoksulluk ve baskıyla karşı karşıyadır.
Sosyal devlet anlayışının terk edilmesi; öncelikle öğretmenleri ve bu mesleğin emeklilerini vurmuştur.
Durum, budur!
“Eğitim” ve “planlama” bir birine en yaraşan sözcükler olarak yeniden bir araya getirilmelidir.
Nitelikli eğitmenleri yetiştirmek, ülke genelinde okulların standardını belirlemek ve ilke olarak öğrencilere parasız bir eğitim yaşamı sağlamak hepimizin görevidir.
İçinde bulunduğumuz koşullarda 24 Kasım Öğretmenler Gününü idrak ediyoruz.
Yine de kutlu olsun diyor; öğretmenlerimizin emek veren ellerinden öpüyoruz!
">
24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyoruz.
İktidarın politikaları ve iktidara bağlı bürokrasinin kimi tasarrufları meydanda…
Bu nedenle de hemen hemen her anma günü veya ulusal bayramlarımız giderek zehir haline geliyor.
Öğretmenler gününden bir gün önce (23 Kasım’da), Ankara’da, hak arayan öğretmenler polis şiddetiyle karşılaştı.
Öte yandan, eğitim sistemimiz yaz-boz haline getirildi.
Pedagojik, psikolojik, bilimsel hiçbir değerlendirmeye sığmayacak şekilde 55 aylık çocuklar okula gitmeye zorlandı.
Fakat, yoksul bölgeler başta, kız çocuklarının okullaşma oranına yeterince özen gösterilmedi.
Hala atama bekleyen on binlerce öğretmen var; kimileri mesleklerini yapabilme umudundan; dahası bazıları hayatlarından vazgeçtiler.
Bir yandan “sınav soruları çalındı” diğer yandan felsefe, mantık, sosyoloji öğretim programlarında en arkaya itilerek, eğitim sistemi ve kurumları dinselleştirilmeye başladı.
Türkiye’nin öğretmenleri; dünyanın gelir dağılımı en bozuk ülkelerinden birinin vatandaşıdırlar…
Kültür-sanat ürünlerini izleme hatta kitap edinme olanakları bile oldukça kısıtlıdır.
İnsan sermayemizi şekillendirecek olan öğretmenler bin türlü yoksulluk ve baskıyla karşı karşıyadır.
Sosyal devlet anlayışının terk edilmesi; öncelikle öğretmenleri ve bu mesleğin emeklilerini vurmuştur.
Durum, budur!
“Eğitim” ve “planlama” bir birine en yaraşan sözcükler olarak yeniden bir araya getirilmelidir.
Nitelikli eğitmenleri yetiştirmek, ülke genelinde okulların standardını belirlemek ve ilke olarak öğrencilere parasız bir eğitim yaşamı sağlamak hepimizin görevidir.
İçinde bulunduğumuz koşullarda 24 Kasım Öğretmenler Gününü idrak ediyoruz.
Yine de kutlu olsun diyor; öğretmenlerimizin emek veren ellerinden öpüyoruz!