Ne vefalı komşumuzdun sen Merkel Abla!

Engin Civan yazdı: Sanki bütün bunları frenleyen ve statükonun korunması için tutkal görevi yapan kişinin de Merkel Abla olduğunu düşünüyorum.

Engin Civan engin.civan@haber3.com

Türkiye, Almanya ile sınır komşusu değil. Almanya'da yaşayan 3 milyon Türkiye kökenli vatandaşı ve 50 milyar dolara yaklaşan ticaret hacmini göz önünde tutarsak, bugünkü küresel koşullarda, Almaya Türkiye’nin kapı komşusu…

2005’ten bu yana Almanya Şansölyesi olarak Avrupa'yı bir arada tutan, Donald Trump döneminde (liberal demokratlara göre) hür dünyanın tartışılmaz liderliğini deruhte eden Angela Merkel, Türkiye'ye veda ziyaretine geldi.

Bildiğim kadarıyla Türk-Alman ilişkilerinde tarihi bir ilk…

Büyük devletleri ziyaret eden Merkel, Almanya'nın II. Dünya Savaşı’ndan dolayı hassasiyet gösterdiği İsrail’i de ziyaret etti. Bir sonraki durağı ise Türkiye oldu.

Oysaki kulislerde, “Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hiç hoşlanmadığı hatta dindar bir Protestan olarak Erdoğan'ı günahı kadar sevmediği” yönünde fısıltılar kulaktan kulağa dolaşıyordu.

Angela Merkel gibi fizik doktoralı bir Alman'ın öyle ‘duygusal vedalarla işi olmaz’ diye düşünüyorum.

Gerçi Alman solu (Son vagonda oturan Can Dündar da dahil olmak üzere) Merkel’i, Türkiye ziyareti nedeniyle politika kazanında yeterince kaynattı.
 
Merkel, eleştirileri Türkiye'nin göçmen krizinde kritik rolü ve önemi olarak içselleştirdi.

Bence, kimse Merkel’in kafasının içinden neler geçtiğini tam olarak bilemez.

Merkel’in niyetinin tam olarak ne olduğunu bilmesek de Merkel’in politikayı bırakması üzerine, Türkiye ve civarında her ne kadar birbirinden bağımsız gözükse de bazı ilginç ve acayip gelişmeleri gözlemlemek mümkün.

1) TÜSİAD sert bir çıkış yaptı. “Laiklik” dedi. “ Demokrasi” dedi. Dahası, Daron Ademoğlu ABD’den konuşmacı olarak getirildi. TÜSİAD’nın TÜSİAD olduğu geçmiş dönemlerde, Bülent Ecevit hükümetinin çarşaf çarşaf gazete ilanlarıyla nasıl indirildiğini anımsadım. O zamanlarda solcu Ecevit “Kafamızı bozmayın çitin öteki tarafına  atlarız…” mealinden laflar etmişti.

2) Sigortadan tekaüt, deneyimli memur Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nı adeta bastı.

3) Batılı 10 büyükelçi, Osman Kavala, namı diğer ‘Kızıl Kapitalist’ hakkında bir bildiri yayınladı.

4) Fransa, asırlarca sömürge olarak kullandığı arka bahçesi Afrika’da Türkiye’nin yükselen nüfuzunun haritasını yayınladı. 

5) Ve bence en önemlisi ABD ve Yunanistan Dışişleri Bakanları stratejik iş birliği belgesi yayınladı. Bu sıradan bir iş birliği belgesi değil. Bu belge resmen Türkiye'ye üstü kapalı savaş ilanıdır

ABD Başkanı Joe Biden'in Dışişleri Bakanı Blinken’in Senato’daki ifadelerinden tam bir Türkiye düşmanı olduğu apaçık meydanda.
 
Yunanistan Başbakanı Miçotakis de öyle sıradan bir politikacı değil. Politik hanedan tarafından yetiştirilmiş-ki Venizelos’un yeğenidir- Dedeleri Büyük Britanya’nın gazına gelip Anadolu'yu istilaya kalkışmıştı. Korkarım, Miçotakis de ABD’nin gazına gelip çılgın hamleler yapmaz.

Burada bir parantez açarak konuyu biraz deşmek istiyorum.

Yunanistan, ABD’yi arkasına alıp Türkiye’yi 18. yüzyıldan kalma 3 millik kıta sahanlığı gibi uluslararası hukuk kurallarıyla sıkıştırmak istiyor.

Meselenin merkezinde Doğu Akdeniz’deki doğal kaynak paylaşımı yatıyor.

Türkiye'nin uçak filoları eskimiş F16 uçaklarından oluşuyor. FETÖ’den dolayı deneyimli pilot açığımız var. F35’ler ise yılan hikayesi. Kısacası havada dezavantajlı konumdayız.

Evet, Yunanistan bir İsrail değil ama hava üstünlüğü olan İsrail’in Mısır’ı nasıl perişan ettiğini de iyi biliyoruz.

Bu noktada, artık spekülasyon ormanına dalmak durumundayım:

- Merkel, Alman tarihinin gerçeklerini bilerek Alman İmparatorluğu’nun ‘Drang Nach Osten = Doğuya Açılım' prensibinin ve kritik oyuncunun Türkiye olduğunun bilincinde miydi?

- Merkel, AB’nin yumuşak karnının Güney Doğu Avrupa olduğunun ve Almanya’nın nüfuz alanının Balkanlar’dan başlayarak Türkiye doğal bariyerine takıldığının bilincinde miydi?

- Srebrenitsa katliamından dersini çıkarmış mıydı?

- Merkel, dostunu yakınında düşmanını dizinin dibinde tut prensibini mi uyguluyordu?

- Merkel, Türkiye’de yaşanacak bir istikrarsızlığın Berlin- Brüksel fay hattını oluşturacağını mı düşünüyordu?

Bütün bunlar sadece spekülatif sorular fakat sorulmaması gerektiği anlamına da gelmiyor.

Ne olduysa oldu. Merkel, topal ördek konumuna geçince gizli bir el düğmeye bastı.

Suriye’deki Kürt kantonlarında konuşlanmış Amerikan askeri gücü, Yunanistan'ın  Dedeağaç dahil yedi yerde konuşlanmış Amerikan üsleri, sanki birilerinin 21. yüzyıl türü bir “Sevr hayalleri” kurmakta olduğunu çağrıştırmakta.

Sanki bütün bunları frenleyen ve statükonun korunması için tutkal görevi yapan kişinin de Merkel Abla olduğunu düşünüyorum.

Ne diyelim, ‘Hala dağları karsız Berlin‘de misin Merkel Abla’

">

Türkiye, Almanya ile sınır komşusu değil. Almanya'da yaşayan 3 milyon Türkiye kökenli vatandaşı ve 50 milyar dolara yaklaşan ticaret hacmini göz önünde tutarsak, bugünkü küresel koşullarda, Almaya Türkiye’nin kapı komşusu…

2005’ten bu yana Almanya Şansölyesi olarak Avrupa'yı bir arada tutan, Donald Trump döneminde (liberal demokratlara göre) hür dünyanın tartışılmaz liderliğini deruhte eden Angela Merkel, Türkiye'ye veda ziyaretine geldi.

Bildiğim kadarıyla Türk-Alman ilişkilerinde tarihi bir ilk…

Büyük devletleri ziyaret eden Merkel, Almanya'nın II. Dünya Savaşı’ndan dolayı hassasiyet gösterdiği İsrail’i de ziyaret etti. Bir sonraki durağı ise Türkiye oldu.

Oysaki kulislerde, “Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hiç hoşlanmadığı hatta dindar bir Protestan olarak Erdoğan'ı günahı kadar sevmediği” yönünde fısıltılar kulaktan kulağa dolaşıyordu.

Angela Merkel gibi fizik doktoralı bir Alman'ın öyle ‘duygusal vedalarla işi olmaz’ diye düşünüyorum.

Gerçi Alman solu (Son vagonda oturan Can Dündar da dahil olmak üzere) Merkel’i, Türkiye ziyareti nedeniyle politika kazanında yeterince kaynattı.
 
Merkel, eleştirileri Türkiye'nin göçmen krizinde kritik rolü ve önemi olarak içselleştirdi.

Bence, kimse Merkel’in kafasının içinden neler geçtiğini tam olarak bilemez.

Merkel’in niyetinin tam olarak ne olduğunu bilmesek de Merkel’in politikayı bırakması üzerine, Türkiye ve civarında her ne kadar birbirinden bağımsız gözükse de bazı ilginç ve acayip gelişmeleri gözlemlemek mümkün.

1) TÜSİAD sert bir çıkış yaptı. “Laiklik” dedi. “ Demokrasi” dedi. Dahası, Daron Ademoğlu ABD’den konuşmacı olarak getirildi. TÜSİAD’nın TÜSİAD olduğu geçmiş dönemlerde, Bülent Ecevit hükümetinin çarşaf çarşaf gazete ilanlarıyla nasıl indirildiğini anımsadım. O zamanlarda solcu Ecevit “Kafamızı bozmayın çitin öteki tarafına  atlarız…” mealinden laflar etmişti.

2) Sigortadan tekaüt, deneyimli memur Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nı adeta bastı.

3) Batılı 10 büyükelçi, Osman Kavala, namı diğer ‘Kızıl Kapitalist’ hakkında bir bildiri yayınladı.

4) Fransa, asırlarca sömürge olarak kullandığı arka bahçesi Afrika’da Türkiye’nin yükselen nüfuzunun haritasını yayınladı. 

5) Ve bence en önemlisi ABD ve Yunanistan Dışişleri Bakanları stratejik iş birliği belgesi yayınladı. Bu sıradan bir iş birliği belgesi değil. Bu belge resmen Türkiye'ye üstü kapalı savaş ilanıdır

ABD Başkanı Joe Biden'in Dışişleri Bakanı Blinken’in Senato’daki ifadelerinden tam bir Türkiye düşmanı olduğu apaçık meydanda.
 
Yunanistan Başbakanı Miçotakis de öyle sıradan bir politikacı değil. Politik hanedan tarafından yetiştirilmiş-ki Venizelos’un yeğenidir- Dedeleri Büyük Britanya’nın gazına gelip Anadolu'yu istilaya kalkışmıştı. Korkarım, Miçotakis de ABD’nin gazına gelip çılgın hamleler yapmaz.

Burada bir parantez açarak konuyu biraz deşmek istiyorum.

Yunanistan, ABD’yi arkasına alıp Türkiye’yi 18. yüzyıldan kalma 3 millik kıta sahanlığı gibi uluslararası hukuk kurallarıyla sıkıştırmak istiyor.

Meselenin merkezinde Doğu Akdeniz’deki doğal kaynak paylaşımı yatıyor.

Türkiye'nin uçak filoları eskimiş F16 uçaklarından oluşuyor. FETÖ’den dolayı deneyimli pilot açığımız var. F35’ler ise yılan hikayesi. Kısacası havada dezavantajlı konumdayız.

Evet, Yunanistan bir İsrail değil ama hava üstünlüğü olan İsrail’in Mısır’ı nasıl perişan ettiğini de iyi biliyoruz.

Bu noktada, artık spekülasyon ormanına dalmak durumundayım:

- Merkel, Alman tarihinin gerçeklerini bilerek Alman İmparatorluğu’nun ‘Drang Nach Osten = Doğuya Açılım' prensibinin ve kritik oyuncunun Türkiye olduğunun bilincinde miydi?

- Merkel, AB’nin yumuşak karnının Güney Doğu Avrupa olduğunun ve Almanya’nın nüfuz alanının Balkanlar’dan başlayarak Türkiye doğal bariyerine takıldığının bilincinde miydi?

- Srebrenitsa katliamından dersini çıkarmış mıydı?

- Merkel, dostunu yakınında düşmanını dizinin dibinde tut prensibini mi uyguluyordu?

- Merkel, Türkiye’de yaşanacak bir istikrarsızlığın Berlin- Brüksel fay hattını oluşturacağını mı düşünüyordu?

Bütün bunlar sadece spekülatif sorular fakat sorulmaması gerektiği anlamına da gelmiyor.

Ne olduysa oldu. Merkel, topal ördek konumuna geçince gizli bir el düğmeye bastı.

Suriye’deki Kürt kantonlarında konuşlanmış Amerikan askeri gücü, Yunanistan'ın  Dedeağaç dahil yedi yerde konuşlanmış Amerikan üsleri, sanki birilerinin 21. yüzyıl türü bir “Sevr hayalleri” kurmakta olduğunu çağrıştırmakta.

Sanki bütün bunları frenleyen ve statükonun korunması için tutkal görevi yapan kişinin de Merkel Abla olduğunu düşünüyorum.

Ne diyelim, ‘Hala dağları karsız Berlin‘de misin Merkel Abla’

Tüm yazılarını göster