Gazeteci siyasete ne kadar girmeli?
Ahmet Altan' ın durumu medyada şu aralar en çok konuşulan konulardan. Sürekli iktidara ve Başbakan' a övgüler yağdıran Altan nasıl oldu da, o hakaret dolu yazıları yazdı? Kimine göre, iktidar partisinden bir çıkarı vardı ve o kesilince bu sefer kantarın topuzunu fazla kaçırdı, dilinin kemiği kalmadı.
Kimine göre, önce Başbakan' ı destekledi, onun medyada güçlenmesi için elinden gelen basın desteğini esirgemedi, ancak beklediği karşılığı alamayınca, bu sefer hayal kırıklığının etkisiyle yalnış yollara saptı.
Ve yahut gazetecilik egosu o kadar yükseldi ki, bak ben o kadar objektif ve sözünü sakınmayan bir gazeteciyim ki, gün gelir Başbakan' a bile en ağır sözleri sarf ederim, havalarına girdi. Kamuoyundan gelen; Sen hep Başbakan' ı göklere çıkartıyorsun eleştirilerinin de etkisi olmuş olabilir. Görün bakalım hep eleştiri değil, hem nalına, hem mıhına davranırım ben böyle imajını perçinledi.
Şimdi bu hareket aslında eli kalem tutan herkesin yapabileceği bir şey, yani hem yerin dibine batırmak, hem Kaf Dağı' na yükseltmek. Ama ne gerek var?
Gazeteci eleştiri ve yorum yapmalı, mesleği bunu gerektiriyor. Hakaret ya da övgü, işin içine duygu katılmış kısmı, buna hiç gerek yok. Kaldı ki, hakaret etmeden de eleştirinin en vurucusu yapılabilir. Hatta daha da etkili olur. Bence işin mahareti de o ince çizgide kalabilmekte yatıyor.
Ahmet Altan' ın kadın erkek ilişkileri ile ilgili yazılarını eskiden okurdum, hoşuma da giderdi, çünkü edebi bir dil kullanırdı. Her fikrine katılamasam da, çok keyif verici ve içten bulurdum. Şimdi bakıyoruz, o duygularını okuyucuya akıtan yazar gitmiş, çatallı dilini çıkartmış, çıngıraklı yılan gibi kullanan bir adam gelmiş.
Siyaset içinde öfke ve agresyon barındırıyor, duygu insanlarına yakışmıyor. Kendi kontrollerini anlamsız nedenlerle yitiriyorlar.
Bu saatten sonra ben Ahmet Altan' ın yerinde olsam, hiç geri adım atmam paşa paşa 50 .000 lira tazminatımı öderim ama içimden geliyor ve hata yaptığımı düşünüyorsam da, hatırlı dostları da araya koyarak Başbakan' ı telefonla arayarak özür dilerim....
Siyaset yazmak çok önemli, insanlara farklı düşünceler aktarabilmek, yeni kapılar aralayabilmek adına ama hakarete ya da övgüye girince iş kişiselleşiyor. Hele ki bunları tüm Türkiye' nin gözü önünde yapınca, karşılıklı kılıçlar çekiliyor, yazık......
">
Gazeteci siyasete ne kadar girmeli?
Ahmet Altan' ın durumu medyada şu aralar en çok konuşulan konulardan. Sürekli iktidara ve Başbakan' a övgüler yağdıran Altan nasıl oldu da, o hakaret dolu yazıları yazdı? Kimine göre, iktidar partisinden bir çıkarı vardı ve o kesilince bu sefer kantarın topuzunu fazla kaçırdı, dilinin kemiği kalmadı.
Kimine göre, önce Başbakan' ı destekledi, onun medyada güçlenmesi için elinden gelen basın desteğini esirgemedi, ancak beklediği karşılığı alamayınca, bu sefer hayal kırıklığının etkisiyle yalnış yollara saptı.
Ve yahut gazetecilik egosu o kadar yükseldi ki, bak ben o kadar objektif ve sözünü sakınmayan bir gazeteciyim ki, gün gelir Başbakan' a bile en ağır sözleri sarf ederim, havalarına girdi. Kamuoyundan gelen; Sen hep Başbakan' ı göklere çıkartıyorsun eleştirilerinin de etkisi olmuş olabilir. Görün bakalım hep eleştiri değil, hem nalına, hem mıhına davranırım ben böyle imajını perçinledi.
Şimdi bu hareket aslında eli kalem tutan herkesin yapabileceği bir şey, yani hem yerin dibine batırmak, hem Kaf Dağı' na yükseltmek. Ama ne gerek var?
Gazeteci eleştiri ve yorum yapmalı, mesleği bunu gerektiriyor. Hakaret ya da övgü, işin içine duygu katılmış kısmı, buna hiç gerek yok. Kaldı ki, hakaret etmeden de eleştirinin en vurucusu yapılabilir. Hatta daha da etkili olur. Bence işin mahareti de o ince çizgide kalabilmekte yatıyor.
Ahmet Altan' ın kadın erkek ilişkileri ile ilgili yazılarını eskiden okurdum, hoşuma da giderdi, çünkü edebi bir dil kullanırdı. Her fikrine katılamasam da, çok keyif verici ve içten bulurdum. Şimdi bakıyoruz, o duygularını okuyucuya akıtan yazar gitmiş, çatallı dilini çıkartmış, çıngıraklı yılan gibi kullanan bir adam gelmiş.
Siyaset içinde öfke ve agresyon barındırıyor, duygu insanlarına yakışmıyor. Kendi kontrollerini anlamsız nedenlerle yitiriyorlar.
Bu saatten sonra ben Ahmet Altan' ın yerinde olsam, hiç geri adım atmam paşa paşa 50 .000 lira tazminatımı öderim ama içimden geliyor ve hata yaptığımı düşünüyorsam da, hatırlı dostları da araya koyarak Başbakan' ı telefonla arayarak özür dilerim....
Siyaset yazmak çok önemli, insanlara farklı düşünceler aktarabilmek, yeni kapılar aralayabilmek adına ama hakarete ya da övgüye girince iş kişiselleşiyor. Hele ki bunları tüm Türkiye' nin gözü önünde yapınca, karşılıklı kılıçlar çekiliyor, yazık......