Anayasa paketine referandumdan Evet çıkarsa Mr sorunu da çözülecekmiş.
Nasıl mı, işte aşağıda yazıldığı gibi....
Gazetedeki köşe yazısında, hastanede MR çekimleri konusundaki yaşanan şikâyetlere değinen ve yeterince radyoloji uzmanı bulunmamasından yakınan Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ekrem Algün, Sağlık Bakanlığı’nın ürettiği çözümlerin statükocu yargıya takıldığını ileri sürerek, “Mesela ithal doktor olarak bilinen yabancı hekim istihdamı projesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yine ülke içindeki özel kuruluşlardan sağlık hizmeti için yapılan çabalar da çoğu kez idari mahkemelerden geri dönüyor. Poliklinikte her bakılan hasta başı 80 kuruş ödeyerek gereksiz MR istemlerini önlemeyi amaçlayan paket sistemi de tarafından iptal edildi. Yani küresel gelişmelere uyum sağlamakta zorlanan hukuk sistemi çoğu zaman vatandaşın işini çok daha zorlaştırıyor. Keşke sokaktaki vatandaşımız sığ tartışmalar yapmak yerine statükoyu değiştirmek için diyeceği bir EVET’ in günlük hayatındaki karşılığını kavrayabilse” görüşüne yer vermişti.
Haber böyle, bir diğer enteresan haberde, bu konuya CHP İl Başkanı Volkan Canalioğlu' nun tepki göstermesi, gerekçesi de, devlet memurunun halkı yönlendirmiş olması, hakkında soruşturma açılmasını istemesi.
Şimdi bakıyoruz bir tarafta, referandum paketinin, toplum içinde nasıl algılandığı ve ne kadar büyük beklentilere sebep olduğu konusu, traji komik bir biçimde yer alıyor diğer tarafta CHP gibi sosyal demokrat bir partinin, kişisel özgürlükler ve düşünceler konusunda bu kadar statükocu davranışı da bence ayrı bir garip tablo çiziyor.
Gerçekten üzülüyorum. Sosyal demokrat bir partinin, konuyu değerlendirmesi böyle olmamalıydı. En fazla gülüp geçilmeliydi.
Zaten bu gün bir vesileyle Eminönü Meydanı' na indiğimde, benzer siyasi atmosferin değişik bir versiyonu da meydanlardaydı.
Bir tarafta megafonunun sesi sonuna kadar açılmış 3 adet 'Evet' minibüsleri, hemen yanında 'Hayır' diye bağıran yine 3 adet diğer partinin minibüsleri yanyana durmuş, oyların neden Evet ya da Hayır olduğunun gerekçeleri vatandaşa müziklerle bağıra çağıra anlatılıyordu. Öte yandan iftardan 2 saat önce oruçlu vatandaş, kendileri için hazırlanan iftar çadırının önünde uzun kuyruklar oluşturmuş, kuzu gibi bekliyorlardı.
Yani gürültü ve patırtı yöntemi olarak partiler arasında hiç bir fark yoktu. En azından bu gün benim gördüğüm tablo böyleydi.
Benim hayalimde tabii ki çok farklı bir zihniyet ve yönetim olduğu, beklentilerim de şimdiki halimize göre, çok yüksek olduğundan, bir süredir yaşadıklarım gözüme fazlasıyla batıyor.
Ama ne diyelim kim bilir belki de bundan sonra bizim gibi azınlıkta olan insanların da memnun olacağı herkesin eğitimli ve refah seviyesi yüksek, devletin vatandaşa hizmet ettiği, vergilere boğulmamış, asgari ücretle geçinen insanların da medeni seviyelerde yaşayabileceği, düşüncelerin özgürce söylenebileceği, Özkan, Balbay ve onlar gibi pek çoklarının suçları kesinleşmeden cezaevlerinde aylarca yatmadığı adaletli bir yönetimin olduğu anlayışın hakim kılındığı bir ülkenin kapıları, inşallah 13 Eylül günü açılmış olur.
''Hayır'' lısı olsun bakalım.....
">
Anayasa paketine referandumdan Evet çıkarsa Mr sorunu da çözülecekmiş.
Nasıl mı, işte aşağıda yazıldığı gibi....
Gazetedeki köşe yazısında, hastanede MR çekimleri konusundaki yaşanan şikâyetlere değinen ve yeterince radyoloji uzmanı bulunmamasından yakınan Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ekrem Algün, Sağlık Bakanlığı’nın ürettiği çözümlerin statükocu yargıya takıldığını ileri sürerek, “Mesela ithal doktor olarak bilinen yabancı hekim istihdamı projesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yine ülke içindeki özel kuruluşlardan sağlık hizmeti için yapılan çabalar da çoğu kez idari mahkemelerden geri dönüyor. Poliklinikte her bakılan hasta başı 80 kuruş ödeyerek gereksiz MR istemlerini önlemeyi amaçlayan paket sistemi de tarafından iptal edildi. Yani küresel gelişmelere uyum sağlamakta zorlanan hukuk sistemi çoğu zaman vatandaşın işini çok daha zorlaştırıyor. Keşke sokaktaki vatandaşımız sığ tartışmalar yapmak yerine statükoyu değiştirmek için diyeceği bir EVET’ in günlük hayatındaki karşılığını kavrayabilse” görüşüne yer vermişti.
Haber böyle, bir diğer enteresan haberde, bu konuya CHP İl Başkanı Volkan Canalioğlu' nun tepki göstermesi, gerekçesi de, devlet memurunun halkı yönlendirmiş olması, hakkında soruşturma açılmasını istemesi.
Şimdi bakıyoruz bir tarafta, referandum paketinin, toplum içinde nasıl algılandığı ve ne kadar büyük beklentilere sebep olduğu konusu, traji komik bir biçimde yer alıyor diğer tarafta CHP gibi sosyal demokrat bir partinin, kişisel özgürlükler ve düşünceler konusunda bu kadar statükocu davranışı da bence ayrı bir garip tablo çiziyor.
Gerçekten üzülüyorum. Sosyal demokrat bir partinin, konuyu değerlendirmesi böyle olmamalıydı. En fazla gülüp geçilmeliydi.
Zaten bu gün bir vesileyle Eminönü Meydanı' na indiğimde, benzer siyasi atmosferin değişik bir versiyonu da meydanlardaydı.
Bir tarafta megafonunun sesi sonuna kadar açılmış 3 adet 'Evet' minibüsleri, hemen yanında 'Hayır' diye bağıran yine 3 adet diğer partinin minibüsleri yanyana durmuş, oyların neden Evet ya da Hayır olduğunun gerekçeleri vatandaşa müziklerle bağıra çağıra anlatılıyordu. Öte yandan iftardan 2 saat önce oruçlu vatandaş, kendileri için hazırlanan iftar çadırının önünde uzun kuyruklar oluşturmuş, kuzu gibi bekliyorlardı.
Yani gürültü ve patırtı yöntemi olarak partiler arasında hiç bir fark yoktu. En azından bu gün benim gördüğüm tablo böyleydi.
Benim hayalimde tabii ki çok farklı bir zihniyet ve yönetim olduğu, beklentilerim de şimdiki halimize göre, çok yüksek olduğundan, bir süredir yaşadıklarım gözüme fazlasıyla batıyor.
Ama ne diyelim kim bilir belki de bundan sonra bizim gibi azınlıkta olan insanların da memnun olacağı herkesin eğitimli ve refah seviyesi yüksek, devletin vatandaşa hizmet ettiği, vergilere boğulmamış, asgari ücretle geçinen insanların da medeni seviyelerde yaşayabileceği, düşüncelerin özgürce söylenebileceği, Özkan, Balbay ve onlar gibi pek çoklarının suçları kesinleşmeden cezaevlerinde aylarca yatmadığı adaletli bir yönetimin olduğu anlayışın hakim kılındığı bir ülkenin kapıları, inşallah 13 Eylül günü açılmış olur.
''Hayır'' lısı olsun bakalım.....