Meşhur Olmadan Önce..

Bu aralar, havaların kapalı olması mı? Yoksa, hayatın ve İstanbul gibi bir metropolde yaşamanın...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Bu aralar, havaların kapalı olması mı? Yoksa, hayatın ve İstanbul gibi bir metropolde yaşamanın güç şartları mı, artık nedir bilmem. Etrafımda bir sürü mutsuz insan görüyorum, yazıları okuyorum. Benimde zaten pek çok yazım, eleştirileri mi içeriyor falan derken, bu gün biraz mizahi konulardan bahsetmek istiyorum.

 

Bizim kızlarla , yani  Nişantaşı Kız Lisesi kızlarıyla  zaman zaman toplanıyoruz.

Geçenlerde de, benim  evde, soğuk havadan dolayı ,  şömine başı toplantısı yaptık.

Konu, kızsal dedikodular ve çok ünlü bir stand-up’ çı ile ilgiliydi.

Lise de iken , sarışın  bir arkadaşımız vardı, çocukken biraz iri, topluca ama bayağı da uzun boyluydu.

O zaman, liseler o kadar disiplinli ve sıkıydı ki, şimdiki gibi öyle mini etekler, uzun saçlarla okula gitmek ne mümkün. Öyle Barbie ‘ ye benzer kızlar yok…

 

Saçlar, uzunsa  yandan ikiye örülecek, ya da erkek çocuğu gibi, kısacık kestirilecek. Formalar, en eblehinden, bol ve pileli.

 Diz altı kalın siyah, ya da lacivert çorap giyilecek   altına da,  tipsiz loafer ayakkabılar  geçirilirdi.

 Sınıflar da, genellikle soğuk olduğu için, formanın  içine de elbise, pijama ( biraz abarttım tabii ama eşofman altı giyenleri görmüşlüğüm var)  ne bulursan giyip, şişko şapşallar  gibi okula giderdik.

 Bir de, çift  zamanlı eğitim sistemi  olduğu için, sabahçı, öğlenci olurdu.

 

 Sabah ezanı okunduktan sonra, ebeveyniniz tarafından, ite kaka uyandırılıp, kış soğuğunda, okul yoluna koyulduğumuz için, hiç birimiz, görüntü itibariyle, eli yüzü düzgün bir durumda değildik.

 

Yolda, gözler kapalı,  uyur gezer gibi giderdik.  Lakin, yolu ezberlemiştik her gün aynı yolu gide gele…

 Hatta geçen gün, oğlum facebooktan,  ortaokuldaki resimlerimize bakıyor. Diyor ki, bizim kızlar duymasın; Ebruş, bütün tipsizler sizin sınıfa mı toplanmış? Hepsi, kısa boylu ve şişman….

 

Her neyse, sonra tabii herkes büyüdü ve kendine çeki düzen verdi. Hepsinin  eğitimi  süper, çok iyi üniversiteler kazandılar. Üniversite eğitimi bakımından, en iddiasızlarından biri de benim her halde…

Neyse, konuya dönecek olursam, sonuçta  Nişantaşı kızları, düzgün  bir çevrede yetiştiği için,  ister istemez, okul dönemi  olmasa bile, sonradan  kendine bakar vaziyette çıkıyor.

 

Sarışın  arkadaşımızın durumu da  o hesap…

 

 Uzamış, zayıflamış, sarışın ve hoş bir kız olmuş. Bir banka da çalışıyormuş.

 

Bizim kızlardan biri de , o  gün kü buluşmamızda,  onun başından geçen enteresan  bir anıyı paylaştı.

 

Yıllar önce, bizim iki kız arkadaş, güneyde beş yıldızlı, her şey dahil otellerden birine, tur programına dahil olup gidiyorlar.

 O  tura da aynı zamanda, bu gün çok çok meşhur olan,  saçsız stand-up’ çı da katılıyor.

Bizim sarışın  arkadaşı görünce  bayılıyor.
 

 Ama aralarında, boy olarak her halde bir 20 cm falan var. Çünkü bizim kız 1.80 civarında…

 

Neyse, stand-up’ çı kızın etrafında dolaşıyor, kendini göstermeye çalışıyor. Ne yapsa nafile, bizim kızda zaten  yoğun çalışan biri , tatile gelmiş, hiç etrafla ilgilenmiyor.
 
Bir de bu kısa boylu,  o zamanlar bonus kafa olan  adamla hiç iligilenmiyor, tam tersi  sinir oluyor. Etrafında dönüp duruyor diye.
 

 Tabii daha meşhur olmamış o zamanlar  sadece bir dergide çalışıyor, dolayısıyla kimse pek tanımıyor. Hatta bir yere geziye gidiyorlar, bu stand-up’ çı ve arkadaşlarını, orada unutup almadan otele dönüyorlar. Yani o kadar ezik bir durumları  var. Kimse bunların yokluğunu falan hissetmiyor..

 

Neyse, bizim kızlar saunaya iniyor, tesadüf bu ya, o sırada bonus kafa ile arkadaşı da   hemen içeri giriyor. Ve bizim geleceğin, çok meşhur stand-up’ çısı, espriyi patlatıyor. ‘Oh maaşalah sıcak bir ortam, inşallah aramızda bu sıcak ortam vesilesiyle  bir an önce ısınır’ diyor.

 

Bizim kızlara bu durumdan fenalık geliyor, kendilerini acele saunadan dışarı atıyorlar.

 

Yıllar sonra bizim bonus kafa, saçları kazıtıyor.

 Stand_up’ ları acayip tutuyor. Çok para kazanıyor…

 

 Sarışın  arkadaşın çalıştığı yerde , özel bir geceye davet ediliyor.

Sahneye çıkıyor, bizim kızı görünce   hemen tanıyor.

 

 Bizim kız da şokta tabii. Önce hemen hatırlamıyor ama sonra, bağlantıyı kuruyor.

 

Diyor ki stand-up’ çı, orada arkada kimleri görüyorum, liseden bir arkadaşım, bak sen hala yerinde sayıyorsun,   bense meşhur oldum naaber diye takılıyor.

Bizim kız, yine suratını buruşturup, kafasını çeviriyor.

 

Kızlarla aramızda konuşuyoruz, acaba sonradan, bu geleceğin parlak stand-up’ çısını reddettiğine üzülmüş müdür  diye?

 

Yoo diyorlar, umurunda bile olmadı. Aynen hayatına devam ediyormuş…

 

Ne cool davranış diyorum içimden, hani insan bir iç geçirmez mi, beni ne doktorlar, ne mühendisler, ne stand-up’ çılar beğendi de, ben dönüp bakmadım bile diye….
 

Ne bileyim yani insanlık hali…

">

Bu aralar, havaların kapalı olması mı? Yoksa, hayatın ve İstanbul gibi bir metropolde yaşamanın güç şartları mı, artık nedir bilmem. Etrafımda bir sürü mutsuz insan görüyorum, yazıları okuyorum. Benimde zaten pek çok yazım, eleştirileri mi içeriyor falan derken, bu gün biraz mizahi konulardan bahsetmek istiyorum.

 

Bizim kızlarla , yani  Nişantaşı Kız Lisesi kızlarıyla  zaman zaman toplanıyoruz.

Geçenlerde de, benim  evde, soğuk havadan dolayı ,  şömine başı toplantısı yaptık.

Konu, kızsal dedikodular ve çok ünlü bir stand-up’ çı ile ilgiliydi.

Lise de iken , sarışın  bir arkadaşımız vardı, çocukken biraz iri, topluca ama bayağı da uzun boyluydu.

O zaman, liseler o kadar disiplinli ve sıkıydı ki, şimdiki gibi öyle mini etekler, uzun saçlarla okula gitmek ne mümkün. Öyle Barbie ‘ ye benzer kızlar yok…

 

Saçlar, uzunsa  yandan ikiye örülecek, ya da erkek çocuğu gibi, kısacık kestirilecek. Formalar, en eblehinden, bol ve pileli.

 Diz altı kalın siyah, ya da lacivert çorap giyilecek   altına da,  tipsiz loafer ayakkabılar  geçirilirdi.

 Sınıflar da, genellikle soğuk olduğu için, formanın  içine de elbise, pijama ( biraz abarttım tabii ama eşofman altı giyenleri görmüşlüğüm var)  ne bulursan giyip, şişko şapşallar  gibi okula giderdik.

 Bir de, çift  zamanlı eğitim sistemi  olduğu için, sabahçı, öğlenci olurdu.

 

 Sabah ezanı okunduktan sonra, ebeveyniniz tarafından, ite kaka uyandırılıp, kış soğuğunda, okul yoluna koyulduğumuz için, hiç birimiz, görüntü itibariyle, eli yüzü düzgün bir durumda değildik.

 

Yolda, gözler kapalı,  uyur gezer gibi giderdik.  Lakin, yolu ezberlemiştik her gün aynı yolu gide gele…

 Hatta geçen gün, oğlum facebooktan,  ortaokuldaki resimlerimize bakıyor. Diyor ki, bizim kızlar duymasın; Ebruş, bütün tipsizler sizin sınıfa mı toplanmış? Hepsi, kısa boylu ve şişman….

 

Her neyse, sonra tabii herkes büyüdü ve kendine çeki düzen verdi. Hepsinin  eğitimi  süper, çok iyi üniversiteler kazandılar. Üniversite eğitimi bakımından, en iddiasızlarından biri de benim her halde…

Neyse, konuya dönecek olursam, sonuçta  Nişantaşı kızları, düzgün  bir çevrede yetiştiği için,  ister istemez, okul dönemi  olmasa bile, sonradan  kendine bakar vaziyette çıkıyor.

 

Sarışın  arkadaşımızın durumu da  o hesap…

 

 Uzamış, zayıflamış, sarışın ve hoş bir kız olmuş. Bir banka da çalışıyormuş.

 

Bizim kızlardan biri de , o  gün kü buluşmamızda,  onun başından geçen enteresan  bir anıyı paylaştı.

 

Yıllar önce, bizim iki kız arkadaş, güneyde beş yıldızlı, her şey dahil otellerden birine, tur programına dahil olup gidiyorlar.

 O  tura da aynı zamanda, bu gün çok çok meşhur olan,  saçsız stand-up’ çı da katılıyor.

Bizim sarışın  arkadaşı görünce  bayılıyor.
 

 Ama aralarında, boy olarak her halde bir 20 cm falan var. Çünkü bizim kız 1.80 civarında…

 

Neyse, stand-up’ çı kızın etrafında dolaşıyor, kendini göstermeye çalışıyor. Ne yapsa nafile, bizim kızda zaten  yoğun çalışan biri , tatile gelmiş, hiç etrafla ilgilenmiyor.
 
Bir de bu kısa boylu,  o zamanlar bonus kafa olan  adamla hiç iligilenmiyor, tam tersi  sinir oluyor. Etrafında dönüp duruyor diye.
 

 Tabii daha meşhur olmamış o zamanlar  sadece bir dergide çalışıyor, dolayısıyla kimse pek tanımıyor. Hatta bir yere geziye gidiyorlar, bu stand-up’ çı ve arkadaşlarını, orada unutup almadan otele dönüyorlar. Yani o kadar ezik bir durumları  var. Kimse bunların yokluğunu falan hissetmiyor..

 

Neyse, bizim kızlar saunaya iniyor, tesadüf bu ya, o sırada bonus kafa ile arkadaşı da   hemen içeri giriyor. Ve bizim geleceğin, çok meşhur stand-up’ çısı, espriyi patlatıyor. ‘Oh maaşalah sıcak bir ortam, inşallah aramızda bu sıcak ortam vesilesiyle  bir an önce ısınır’ diyor.

 

Bizim kızlara bu durumdan fenalık geliyor, kendilerini acele saunadan dışarı atıyorlar.

 

Yıllar sonra bizim bonus kafa, saçları kazıtıyor.

 Stand_up’ ları acayip tutuyor. Çok para kazanıyor…

 

 Sarışın  arkadaşın çalıştığı yerde , özel bir geceye davet ediliyor.

Sahneye çıkıyor, bizim kızı görünce   hemen tanıyor.

 

 Bizim kız da şokta tabii. Önce hemen hatırlamıyor ama sonra, bağlantıyı kuruyor.

 

Diyor ki stand-up’ çı, orada arkada kimleri görüyorum, liseden bir arkadaşım, bak sen hala yerinde sayıyorsun,   bense meşhur oldum naaber diye takılıyor.

Bizim kız, yine suratını buruşturup, kafasını çeviriyor.

 

Kızlarla aramızda konuşuyoruz, acaba sonradan, bu geleceğin parlak stand-up’ çısını reddettiğine üzülmüş müdür  diye?

 

Yoo diyorlar, umurunda bile olmadı. Aynen hayatına devam ediyormuş…

 

Ne cool davranış diyorum içimden, hani insan bir iç geçirmez mi, beni ne doktorlar, ne mühendisler, ne stand-up’ çılar beğendi de, ben dönüp bakmadım bile diye….
 

Ne bileyim yani insanlık hali…

Tüm yazılarını göster