Kudüs Alayları Komutanı Kasım Süleymani, suikasta kurban gitti, ortalık karıştı.
ABD ve İran, Irak’ta savaş halinde…
Masum insanlar çapraz ateşte ölüyor.
Televizyon ekranları, gazete köşeleri bir alay sözde uzmanla dolmuş, önüne gelen İran-Amerika çatışması üzerinden ahkam kesiyor.
MUSADDIK OLAYINI ANLAMADAN AHKAM KESİLMEZ!
Haydi gelin, zaman tünelinde 1950’lerin yılların ilk başlarına gidelim.
İran’da şahın babasının Atatürk’den esinlendiği Batılılaşma hareketi dolu dizgin ilerliyor.
Muhammed Musaddık, kentsel oyların da desteğiyle başbakan seçiliyor.
O günlerde Mollaların henüz esamesi okunmuyor.
Musaddık, modernleşmeye tam gaz devam ederken...
İngilizlerin (savaş galibi olarak) ellerinde tuttukları BP’nin İran Petrolleri kapitülasyonunu iptal edip, petrolü devletleştiriyor.
Vay sen misin bunun yapan…
Derhal CIA ve M16 düğmeye basıyor.
Orta Doğu’da gelenek olduğu üzere, İngilizlerin beyniyle Amerikalıların pazu gücü birleşiyor ve seçilmiş Başbakan Musaddık’ı darbeyle indirme operasyonları başlatılıyor.
DARBE EKİBİ İGİNÇ!
O dönemde John Foster Dulles ABD’nin dışişleri bakanı, biraderi Allen Dulles da CIA’nın başkanı.
Washington’a gelenler bilir, hani şu indiğiniz havalimanına verilen isimdir Dulles.
CIA İran/Tahran İstasyon Şefi Kermit Roosevelt de eski ABD Başkanı Theodore Roosvelt'in torunu.
Roosvelt, aynı zamanda 70’li yıllarda Türkiye’de solcuların giydiği parkaları tamamlayan moda kıyafetin postallarına verilen takma ad.
Ve Amerikan başkanı o günün parasıyla bir milyon dolar tahsisata onay verir.
Hedef: Musaddık’ı devirmek…
Sokak olayları ve provokasyonlar başlar.
Sokak hareketlerini yürüten lider; “Mankafa Şaban” lakaplı eski bir ağır siklet güreşçi.
İlk etapta girişimler başarısız olur; çünkü Musaddık halk tarafından desteklenmektedir.
Genç şah korkudan özel uçağıyla yurt dışına kaçar ve beklemeye yatar.
Ne var ki, Amerika ve İngilizler son derece ısrarlı davranır.
Bir hamle, bir hamle daha, biraz daha para…
Netice olarak Musaddık devrilir.
Şah kaçtığı yurt dışından geri döner ve petrollerin devletleştirilmesi kanunu iptal edilir.
Gerisi malumunuz!
İşte bu olay, İran toplumsal bilinçaltında yaşanmış son 200 senenin en büyük travmasıdır.
İster İslami rejim olsun, ister laik rejim olsun, bu travmanın açtığı sosyal yara henüz iyileşmemiştir.
Özellikle de 100 yıl önce yaşanan bir olayı geçen ay yaşanmış gibi hatırlayan ve anan Orta Doğu toplumlarında bu konu böyledir.
Yukarıda sözünü ettiğim travma, Humeyni’nin iktidara yürüyüşünde, Şah’ın aşırı Amerikancı olduğu algı operasyonunda ve İran’ın günümüze uzanan evriminde her zaman itici güç olmuştur.
Gelelim günümüze…
İran allem edip kallem edip nükleer bombayı yapacak. Bunun uçarı-kaçarı yok!
Nasıl ki Yunanistan’ın ‘sebebi mevcudiyeti’ Türkiye düşmanlığıysa, İran’daki rejimin varoluş nedeni de İsrail’dir.
İsrail nükleer güç olduğuna göre, İran da ne pahasına olursa olsun denge unsuru olarak bu gücü elde edecektir günün birinde.
Önceki dönem Amerikan Başkanı Obama, geçtiğimiz yıllarda zoru gerçekleştirip İran’ı masaya oturtmuş ve nükleer çalışmalara sınır getiren anlaşmayı imzalatmıştı.
Evet, ehven-i şer bir adımdır.
Ne ki Donald Trump geldi ve bu anlaşmayı iptal edeceğini bildirdi. O gün bu gündür iki ülke karşılıklı el enselere devam etmekte…
Şİİ KALDIRAÇ’I
Irak topraklarında vekaleten bir savaş yaşanıyor.
Basra merkezli Şii’leri organize eden İran, sürekli Irak hükümetini taciz etmekte ve istikrarsızlığa sürüklemekte.
Neden?
Çünkü Irak ABD’nin dostu, özellikle Kuzey İran’daki Kürt yönetimi safkan Amerikan müttefiki.
İran, Suudi’leri sürekli taciz ediyor.
Neden?
Suudi’ler Amerikan dostu ve İsrail destekçisi. İran Yemen’deki Şii aşiretlerle Suudi’leri rahatsız ederken, Suudların petrol alanlarını İHA ( dronlarla) bombaladı.
İran, Suriye’de Sünni İŞİD’le savaştı.
Neden?
Çünkü Suriye’yi yöneten Esad ve 2500 aile Nusayri- Alevi azınlık Şiilerin amcaoğludur.
Ayrıca…
Esad aldığı Rus silahlarıyla taa babasının zamanından bu yana İsrail’le kapışmakta.
(Eskiden CHP gibi Atatürk’ün kurduğu bir parti neden Hafız Esat gibi bir diktatöre milletvekillerinden müteşekkil iyi niyet heyetleri gönderir diye merak ederdim, ama artık cevabını biliyorum!)
İran, Lübnan’da faaliyet gösteren Şii yapılanma Hizbullah’la o bölgeyi karıştırır ve İsrail’i sürekli taciz eder.
Aslında İran İslam Cumhuriyeti uluslararası platformda tam bir Şii İmparatorluğu gibi hareket etmektedir.
İşte bu yayılımın askeri kolu olan Kudüs Ordusu komutanıdır öldürülen Süleymani.
UFAK BİR NOT
Peki şimdi ne olacak? sorusuna geçmeden önce bir benzetme yapmak isterim.
İran’ın başarılı bir şekilde yürüttüğü Hz. Ali’nin Zülfikar’ı Şii Orta Doğu yapılanması, Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Hoca’ya acaba ilham kaynağı mı oldu?
Hatırlarsanız, Hoca “komşularla sıfır sorun” sloganı adı altında Orta Doğu’da bir ‘Sünni Hilal’ yapılanması teorisi geliştirdi.
Türkiye’nin Suriye'yle ilişkileri tepetaklak oldu.
‘Sünni Hilal’ rüyası kabusa dönüştü.
Türkiye bu girişimden çok büyük zarar gördü.
Sünni Hilal’in vizyoneri olan Hoca bu konuda ‘Kefaret’ ödemedi.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Washington’da Trump için iklim sıkıntılı. Azil girişiminden bir şey çıkmasa da 11 ay içinde seçim var. Kısacası Trump meşgul.
İran kültür olarak öç almaya teşne bir ülke, fakat devlet destekli terör girişiminde bulunması, özellikle düşürülen Ukrayna uçağından sonra imkansız.
Bu bağlamda (oksimoron olsa da) İran’ın rasyonel terör saldırılarında bulunacağını sanıyorum.
Bunların başında İran’ın oldukça geliştirdiği siber saldırılar konusunda yoğun faaliyet göstermesini de bekleyebiliriz.
Amerika’da İran’ın hedef alacağı birçok alan var.
Birincisi, seçim sonuçlarını etkilemek için sosyal medya üzerinden kafa karıştırıcı, seçmeni sandıktan soğutacak kampanyalar düzenlemesi çok normal.
İkinci hedef olarak, Amerika’daki finansal piyasaları oluşturan ve kontrol eden internet ağları ve dijital yapılanmalar saldırı altında olacak. Bu siber ataklara Amerikan elektrik şebekesi ve Amerikan Hava Taşımacılığını da ekleyebiliriz.
Ayrıca eyalet bazında yerel yönetimler Federal devlet kadar siber korunmada etkili olmadıkları için yerel yönetimler İranlı hackerlerin saldırılarına maruz kalabilir.
İran çevre ülkelerde, daha basit ve güce dayalı saldırılarına devam edecektir. Bunlar suikast, petrol ve liman tesisleri v.b. saldırılar olacaktır.
Evet, Amerika önemli bir şahsı elimine etti. Doğrudur! Ancak bu Bin Ladin’in öldürülmesi gibi bir girişim değil. Süleymani’nin arkasında Bin Ladin’in tersine bir devlet var. Hem de köklü bir devlet.
Ayrıca Amerika’nın kısa vadeli çıkar için öldürdüğü Süleymani, İran’da rejim karşıtlarının işini zorlaştırdı; yakında yapılacak seçimlerde Mollaların elini güçlendirdi.
Ne diyelim, Cenab-ı Allah Türkiye’yi ‘Mankafa Şabanlardan’ korusun!
Kudüs Alayları Komutanı Kasım Süleymani, suikasta kurban gitti, ortalık karıştı.
ABD ve İran, Irak’ta savaş halinde…
Masum insanlar çapraz ateşte ölüyor.
Televizyon ekranları, gazete köşeleri bir alay sözde uzmanla dolmuş, önüne gelen İran-Amerika çatışması üzerinden ahkam kesiyor.
MUSADDIK OLAYINI ANLAMADAN AHKAM KESİLMEZ!
Haydi gelin, zaman tünelinde 1950’lerin yılların ilk başlarına gidelim.
İran’da şahın babasının Atatürk’den esinlendiği Batılılaşma hareketi dolu dizgin ilerliyor.
Muhammed Musaddık, kentsel oyların da desteğiyle başbakan seçiliyor.
O günlerde Mollaların henüz esamesi okunmuyor.
Musaddık, modernleşmeye tam gaz devam ederken...
İngilizlerin (savaş galibi olarak) ellerinde tuttukları BP’nin İran Petrolleri kapitülasyonunu iptal edip, petrolü devletleştiriyor.
Vay sen misin bunun yapan…
Derhal CIA ve M16 düğmeye basıyor.
Orta Doğu’da gelenek olduğu üzere, İngilizlerin beyniyle Amerikalıların pazu gücü birleşiyor ve seçilmiş Başbakan Musaddık’ı darbeyle indirme operasyonları başlatılıyor.
DARBE EKİBİ İGİNÇ!
O dönemde John Foster Dulles ABD’nin dışişleri bakanı, biraderi Allen Dulles da CIA’nın başkanı.
Washington’a gelenler bilir, hani şu indiğiniz havalimanına verilen isimdir Dulles.
CIA İran/Tahran İstasyon Şefi Kermit Roosevelt de eski ABD Başkanı Theodore Roosvelt'in torunu.
Roosvelt, aynı zamanda 70’li yıllarda Türkiye’de solcuların giydiği parkaları tamamlayan moda kıyafetin postallarına verilen takma ad.
Ve Amerikan başkanı o günün parasıyla bir milyon dolar tahsisata onay verir.
Hedef: Musaddık’ı devirmek…
Sokak olayları ve provokasyonlar başlar.
Sokak hareketlerini yürüten lider; “Mankafa Şaban” lakaplı eski bir ağır siklet güreşçi.
İlk etapta girişimler başarısız olur; çünkü Musaddık halk tarafından desteklenmektedir.
Genç şah korkudan özel uçağıyla yurt dışına kaçar ve beklemeye yatar.
Ne var ki, Amerika ve İngilizler son derece ısrarlı davranır.
Bir hamle, bir hamle daha, biraz daha para…
Netice olarak Musaddık devrilir.
Şah kaçtığı yurt dışından geri döner ve petrollerin devletleştirilmesi kanunu iptal edilir.
Gerisi malumunuz!
İşte bu olay, İran toplumsal bilinçaltında yaşanmış son 200 senenin en büyük travmasıdır.
İster İslami rejim olsun, ister laik rejim olsun, bu travmanın açtığı sosyal yara henüz iyileşmemiştir.
Özellikle de 100 yıl önce yaşanan bir olayı geçen ay yaşanmış gibi hatırlayan ve anan Orta Doğu toplumlarında bu konu böyledir.
Yukarıda sözünü ettiğim travma, Humeyni’nin iktidara yürüyüşünde, Şah’ın aşırı Amerikancı olduğu algı operasyonunda ve İran’ın günümüze uzanan evriminde her zaman itici güç olmuştur.
Gelelim günümüze…
İran allem edip kallem edip nükleer bombayı yapacak. Bunun uçarı-kaçarı yok!
Nasıl ki Yunanistan’ın ‘sebebi mevcudiyeti’ Türkiye düşmanlığıysa, İran’daki rejimin varoluş nedeni de İsrail’dir.
İsrail nükleer güç olduğuna göre, İran da ne pahasına olursa olsun denge unsuru olarak bu gücü elde edecektir günün birinde.
Önceki dönem Amerikan Başkanı Obama, geçtiğimiz yıllarda zoru gerçekleştirip İran’ı masaya oturtmuş ve nükleer çalışmalara sınır getiren anlaşmayı imzalatmıştı.
Evet, ehven-i şer bir adımdır.
Ne ki Donald Trump geldi ve bu anlaşmayı iptal edeceğini bildirdi. O gün bu gündür iki ülke karşılıklı el enselere devam etmekte…
Şİİ KALDIRAÇ’I
Irak topraklarında vekaleten bir savaş yaşanıyor.
Basra merkezli Şii’leri organize eden İran, sürekli Irak hükümetini taciz etmekte ve istikrarsızlığa sürüklemekte.
Neden?
Çünkü Irak ABD’nin dostu, özellikle Kuzey İran’daki Kürt yönetimi safkan Amerikan müttefiki.
İran, Suudi’leri sürekli taciz ediyor.
Neden?
Suudi’ler Amerikan dostu ve İsrail destekçisi. İran Yemen’deki Şii aşiretlerle Suudi’leri rahatsız ederken, Suudların petrol alanlarını İHA ( dronlarla) bombaladı.
İran, Suriye’de Sünni İŞİD’le savaştı.
Neden?
Çünkü Suriye’yi yöneten Esad ve 2500 aile Nusayri- Alevi azınlık Şiilerin amcaoğludur.
Ayrıca…
Esad aldığı Rus silahlarıyla taa babasının zamanından bu yana İsrail’le kapışmakta.
(Eskiden CHP gibi Atatürk’ün kurduğu bir parti neden Hafız Esat gibi bir diktatöre milletvekillerinden müteşekkil iyi niyet heyetleri gönderir diye merak ederdim, ama artık cevabını biliyorum!)
İran, Lübnan’da faaliyet gösteren Şii yapılanma Hizbullah’la o bölgeyi karıştırır ve İsrail’i sürekli taciz eder.
Aslında İran İslam Cumhuriyeti uluslararası platformda tam bir Şii İmparatorluğu gibi hareket etmektedir.
İşte bu yayılımın askeri kolu olan Kudüs Ordusu komutanıdır öldürülen Süleymani.
UFAK BİR NOT
Peki şimdi ne olacak? sorusuna geçmeden önce bir benzetme yapmak isterim.
İran’ın başarılı bir şekilde yürüttüğü Hz. Ali’nin Zülfikar’ı Şii Orta Doğu yapılanması, Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Hoca’ya acaba ilham kaynağı mı oldu?
Hatırlarsanız, Hoca “komşularla sıfır sorun” sloganı adı altında Orta Doğu’da bir ‘Sünni Hilal’ yapılanması teorisi geliştirdi.
Türkiye’nin Suriye'yle ilişkileri tepetaklak oldu.
‘Sünni Hilal’ rüyası kabusa dönüştü.
Türkiye bu girişimden çok büyük zarar gördü.
Sünni Hilal’in vizyoneri olan Hoca bu konuda ‘Kefaret’ ödemedi.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Washington’da Trump için iklim sıkıntılı. Azil girişiminden bir şey çıkmasa da 11 ay içinde seçim var. Kısacası Trump meşgul.
İran kültür olarak öç almaya teşne bir ülke, fakat devlet destekli terör girişiminde bulunması, özellikle düşürülen Ukrayna uçağından sonra imkansız.
Bu bağlamda (oksimoron olsa da) İran’ın rasyonel terör saldırılarında bulunacağını sanıyorum.
Bunların başında İran’ın oldukça geliştirdiği siber saldırılar konusunda yoğun faaliyet göstermesini de bekleyebiliriz.
Amerika’da İran’ın hedef alacağı birçok alan var.
Birincisi, seçim sonuçlarını etkilemek için sosyal medya üzerinden kafa karıştırıcı, seçmeni sandıktan soğutacak kampanyalar düzenlemesi çok normal.
İkinci hedef olarak, Amerika’daki finansal piyasaları oluşturan ve kontrol eden internet ağları ve dijital yapılanmalar saldırı altında olacak. Bu siber ataklara Amerikan elektrik şebekesi ve Amerikan Hava Taşımacılığını da ekleyebiliriz.
Ayrıca eyalet bazında yerel yönetimler Federal devlet kadar siber korunmada etkili olmadıkları için yerel yönetimler İranlı hackerlerin saldırılarına maruz kalabilir.
İran çevre ülkelerde, daha basit ve güce dayalı saldırılarına devam edecektir. Bunlar suikast, petrol ve liman tesisleri v.b. saldırılar olacaktır.
Evet, Amerika önemli bir şahsı elimine etti. Doğrudur! Ancak bu Bin Ladin’in öldürülmesi gibi bir girişim değil. Süleymani’nin arkasında Bin Ladin’in tersine bir devlet var. Hem de köklü bir devlet.
Ayrıca Amerika’nın kısa vadeli çıkar için öldürdüğü Süleymani, İran’da rejim karşıtlarının işini zorlaştırdı; yakında yapılacak seçimlerde Mollaların elini güçlendirdi.
Ne diyelim, Cenab-ı Allah Türkiye’yi ‘Mankafa Şabanlardan’ korusun!