Bundan tam 22 yıl önce Kozlu’da 263 maden emekçisini yitirmiştik.
Ne yazık ki bu 13 Mayıs’ta tarih Soma’da ‘tekrarlandı’; resmi kayıtlara 301 kayıp geçti.
Maden Mühendisleri Odası diyor ki; - Özelleştirme ve Taşeronlaştırma ve de
- Havalandırma Sistemi ile Denetimler,
Olan bitenin başlıca nedenleridir... Buna bir de rüzgar, güneş, su kaynaklarıyla çeşitlendirilmeyen ve giderek dışa bağımlı hale getirilen “enerji politikamızı” eklemek gerekir.
Ne ki, geçenlerde Meclis’ten geçen yasada havalandırma odaları zorunlu tutulmadı…
Madenlerde tevsii yatırımlarının yeterince yapılamadığı da bir başka vakıa…
Şimdi alın bu iki olguyu üst üste koyun, sonra da ocak inişlerine “Önce Güvenlik” yazın durun!
Elbette kömür vazgeçilmez bir kaynak. Dünya elektrik üretiminin % 41’i hala kömüre dayalı.
Ülkemizin enerji üretiminin yarısından fazlası kömürden…
Kömür üretimimiz, son 10 yılda % 30 artmış. Bununla birlikte yerli kömürün elektrik üretimindeki payı, 90’lı yıllarda yüzde 35’lerden günümüzde 15’lere gerilemiş.
Fakat, “hedef” bu oranın on yılda yüzde yirmilere ulaşması; yani, mevcut 8,200 MW kapasitenin 13,800 MW erişmesi için kömürlü santral envanterimizin artırılması zorunlu.
Bu hedefi dış alım seçeneklerini daraltan ve dünya enerji havzalarını da para-militer güç kullanarak kapatan gelişmeler daha da tahrik ediyor.
Öyle ama hedef ile ‘eylem planı, program ile pratik çok zaman örtüşmeyebiliyor…
Üstüne koyacağımıza elimizden çıkarıyoruz. Matematikten artıyı attık! Fiilen bu böyle…
Çatalağzı, Seyitömer, Yeniköy, Kemerköy ve nihayet Yatağan Termik santrallerinin özelleştirilmesi ulusal enerji politikasını zorlayan tasarruflardır.
Yapılması gereken; mevcut sahaların teknoloji ve iş güvenliği açısından yenilenmesi; sanayinin ana girdisi olan elektrik enerjisinin: ucuz, güvenilir sürekli üretimini sağlayacak kendi öz rezervlerini temel alan ve alternatif doğa dostu enerji kaynaklarıyla takviyesidir.
Enerji salt bir maliyet-meta sorunu değildir. En az bunun kadar ulusal güvenlik sorunudur.
Ülkemiz, bilançosu ve tasarruf olanakları ile dış siyaseti açısından enerjiyi en önemli bir olgu olarak ele almak, planlamak, değerlendirmek ve takip etmek zorundadır.
Yaşadığımız yüz yıl köprüsünün ana ayaklarından birinde tarım diğerinde enerji vardır. Bu ana ayaklar bağımsızlık ve özgürlük yolunu ya bağlar ya da bu yolda ayağımıza çelme takar!
">
Bundan tam 22 yıl önce Kozlu’da 263 maden emekçisini yitirmiştik.
Ne yazık ki bu 13 Mayıs’ta tarih Soma’da ‘tekrarlandı’; resmi kayıtlara 301 kayıp geçti.
Maden Mühendisleri Odası diyor ki; - Özelleştirme ve Taşeronlaştırma ve de
- Havalandırma Sistemi ile Denetimler,
Olan bitenin başlıca nedenleridir... Buna bir de rüzgar, güneş, su kaynaklarıyla çeşitlendirilmeyen ve giderek dışa bağımlı hale getirilen “enerji politikamızı” eklemek gerekir.
Ne ki, geçenlerde Meclis’ten geçen yasada havalandırma odaları zorunlu tutulmadı…
Madenlerde tevsii yatırımlarının yeterince yapılamadığı da bir başka vakıa…
Şimdi alın bu iki olguyu üst üste koyun, sonra da ocak inişlerine “Önce Güvenlik” yazın durun!
Elbette kömür vazgeçilmez bir kaynak. Dünya elektrik üretiminin % 41’i hala kömüre dayalı.
Ülkemizin enerji üretiminin yarısından fazlası kömürden…
Kömür üretimimiz, son 10 yılda % 30 artmış. Bununla birlikte yerli kömürün elektrik üretimindeki payı, 90’lı yıllarda yüzde 35’lerden günümüzde 15’lere gerilemiş.
Fakat, “hedef” bu oranın on yılda yüzde yirmilere ulaşması; yani, mevcut 8,200 MW kapasitenin 13,800 MW erişmesi için kömürlü santral envanterimizin artırılması zorunlu.
Bu hedefi dış alım seçeneklerini daraltan ve dünya enerji havzalarını da para-militer güç kullanarak kapatan gelişmeler daha da tahrik ediyor.
Öyle ama hedef ile ‘eylem planı, program ile pratik çok zaman örtüşmeyebiliyor…
Üstüne koyacağımıza elimizden çıkarıyoruz. Matematikten artıyı attık! Fiilen bu böyle…
Çatalağzı, Seyitömer, Yeniköy, Kemerköy ve nihayet Yatağan Termik santrallerinin özelleştirilmesi ulusal enerji politikasını zorlayan tasarruflardır.
Yapılması gereken; mevcut sahaların teknoloji ve iş güvenliği açısından yenilenmesi; sanayinin ana girdisi olan elektrik enerjisinin: ucuz, güvenilir sürekli üretimini sağlayacak kendi öz rezervlerini temel alan ve alternatif doğa dostu enerji kaynaklarıyla takviyesidir.
Enerji salt bir maliyet-meta sorunu değildir. En az bunun kadar ulusal güvenlik sorunudur.
Ülkemiz, bilançosu ve tasarruf olanakları ile dış siyaseti açısından enerjiyi en önemli bir olgu olarak ele almak, planlamak, değerlendirmek ve takip etmek zorundadır.
Yaşadığımız yüz yıl köprüsünün ana ayaklarından birinde tarım diğerinde enerji vardır. Bu ana ayaklar bağımsızlık ve özgürlük yolunu ya bağlar ya da bu yolda ayağımıza çelme takar!